ALEVİLİK 1
Alevilik bir torun sevgisidir
2008 08:32:38 | yollayan: Atilla Aybalık
Türkiye’de, Alevilik ile ilgili çok şeyler yazılmış çizilmiştir.
Yıllarca, Aleviler hakkında iğrenç iftiralar atılmış, Aleviliğin müslümanlık ile alakası bulunmadığı, bazen devlet destekli kuruluşlarca bazen de Alevi düşmanı kesimlerce kitlelere her fırsatta söylenmiştir.
Günümüzde ise; Alevilerin sayıca çoğalmasından ötürü, özellikle sağ görüşlü ve dini ön planda tutan AKP türü partilerin Alevi’lere yaklaşımında biraz da olsa bir yumuşama sözkonusu olmuştur.
Nedenini söylemeye gerek bile yoktur. Aklı selim bilir!
***
Uzun uzadıya İslam dini hakkında bilgiler vererek, yada şu veya bu kitapların okunması hakkında tavsiyelerde bulunarak, siz sevgili okurlarımı yönlendirmek değildir bu kısa yazının amacı.
İsteyen istediği dini kitabı alır okur. Sünnilik ile Alevilik hakkında bilgiler edinir. Kendine göre doğruları bulur, yanlışları saptar.
Ya da azımsanmıyacak bir kitlenin yaptığı gibi, kendisine öğretildiği gibi araştırmaya gerek duymadan Aleviliği karalamaya devam eder.
Çünkü, sünni yönetiminin her daim iktidarda bulunduğu bir Türkiye’de, bundan başka farklı bir yaklaşımı beklemek hayalcilik olur.
***
Konuyu daha fazla derinlere itmeden, Alevilik ile ilgili bazı saptamalar yapmak istiyorum.
Soralım ve cevaplıyalım.
Alevi kimdir?
Yüce Allâh’ın (c.c.) son Peygamberi Hazreti Muhammed’in (s.a.a.), ümmetine emânet olarak bıraktığı Kur’ân ve Ehl-i Beyt yolunda en derin aşk ve sarsılmaz bağlılıkla yürüyen yol ehli olup; Hz. Peygamberimizin (a.s), kendisi için; “…dünyâ ve âhirette kardeşimsin…”buyurduğu İmâm Ali’ye (a.s) candan bağlı olan ve O’na benzemeye çalışan kimsedir.
Hz. Ali kimdir?
Hz. Ali, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in amcasının oğludur. Hz. peygamberin yanında, onun eğitimi ile büyümüştür. Ve ilk İslamiyet’i kabul eden kişidir. Ayrıca Hz. Peygamberin damadıdır da, dolayısıyla Peygamber soyunun sürdürücüsüdür.
Hz. Hasan ve Hüseyin kimdir?
İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatma ile damadı ve aynı zamanda amcasının oğlu da olan Hz. Ali’nin çocuklarıdır..
Yukarıda üç soru sorulmuş ve bu sorulara çok net cevaplar verilmiştir.
Bu cevaplara hiçbir müslümanın itiraz edeceğini sanmıyorum.
***
Şimdi Basit Düşünceli Adam olarak saptamamızı yapmaya çalışalım.
Torun sahibi olanlara sesleniyorum.
Torun yada torunlarınızı neden çok seversiniz?
Cevaplar :
-Çünkü, çocuğumun bir parçası.
-Soyumuzun devamı demek.
-Ağacımızın bir meyvesi.
-Onda kendimi görüyorum.
-Derlerdi de inanmazdım. Torun sevgisi bir başka!
-Bana yaşama sevinci veriyor. Hayata bağlıyor.
…
Bu soruyu, dünyanın herhangi bir yerinde yaşıyan ve torun sahibi olan bir kişiye sorun, üç aşağı beş yukarı yukarıdaki cevaplardan birini alırsınız.
Çünkü; torun sevgisi bir başka TATLIDIR.
***
Şimdi soralım :
İslam Peygamberi Hz. Muhammed, torunları Hasan ve Hüseyin’in Kerbala’da katledilmesine –eğer yaşasaydı- nasıl tepki verirdi acaba?
Ya da buna izin verirmiydi?
Müslüman bir toplum olarak bu sorulara cevap aradık mı hiç?
Aleviliği kötülemekten başka ne yaptık?
***
İslam Peygamberi Hz. Muhammed’i seveceğiz..
Ama;
Alevileri kötülüyeceğiz. Alevileri müslüman olarak dahi kabul etmiyeceğiz.
Torunlarımızı seveceğiz.
Ama;
İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in torunlarının katledilmesini görmezden geleceğiz.
Onun torunlarını sevmiyeceğiz. Torunlarını sevenleri ise hiç sevmiyeceğiz.
Ne yaman çelişki değil mi?
Atilla Aybalık
Alaturkaonline.com
X
ALEVİ Mİ? ALEVCİ Mİ?
Pir Sultan efsanesinin kaynağı; daha Türkler kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmadan yüz yıllarca önce Anadolu’da Rum Hıristiyanları arasında yaşayan; Akılcı, Alev, Aydınlık, Güneş, Işık gibi aydınlığı simgeleyen, Alev esinlenerek aydınlanmayı ilke olarak kabul eden Ortaasya’dan gelme bir Türk topluluğu bulunmakta idi. Bu topluluğun da Pir Sulivan adında bir önderleri, öğreticileri vardı.
İşte bu bu Pir Sulivan, Alevi Bektaşi topluluğunun mürşidi Pir Sultan efsanesinin kaynağıdır. Bu olayın aslını öğrenmek isteyenler aşağıda adını verdiğim dört kitabı incelemelidir.
1.”Aleviliğin Gizli Tarihi” Erdoğan Çınar. Chiviyazıları yayınevi
2. “Aleviliğin Kayıp Bin Yılı” Erdoğan Çınar. Chiviyazıları yayınevi
3. Tanrı’nın Gizli Dili (Alevilik Batınilik Ezoterizm) Süleyman Diyaroğlu, Chiviyazıları yayınevi
4 “Kayıp Bir Alevi Efsanesi” Erdoğan Çınar KALKEDON yayınevi
Alevciler kendi tarihlerini incelemek istiyorlarsa aşağıda adlarını verdiğim bu 4 kitabı okuyup incelemelidir.
Öyle okumadan, incelemeden “Biz Müslümanlığın dışında değiliz. Biz Ali soyundanız ve onun yolundanız…” sözleri boşlukta kalmaya mahkûm sözlerdir…
Kendi tarihlerini bilmek ve tarihleri hakkında bilerek konuşmak isteyen Alev-i-ler ya da Alev-ciler adlarını verdiğim bu dört kitabı anlaya anlaya, yineleye yineleye okumalıdırlar…
Adını verdiğim bu kitaplardan “Kayıp Bir Alevi Efsanesi” adlı kitap hakkında yayınevi şu bilgileri vermektedir:
+
“Aleviliğin Gizli Tarihi” ve “Aleviliğin Kayıp Bin Yılı” kitaplarının yazarı Erdoğan Çınar’ın geçmişin kalıntılarından sıyrılıp, günümüze ışık tutan kitabı “Kayıp Bir Alevi Efsanesi” Nisan ayında Kalkedon Yayınevi’nden çıkıyor…
Çınar, Pir Sultan Abdal hakkında bugüne dek ezbere bilinen öğretilerin gölgesinden sıyrılarak, bizleri gerçeklerin huzuruna davet ediyor…
Erdoğan Çınar, Pir Sultan Abdal Efsanesi hakkında yüzyıllar boyunca ezbere öğretilen bir geçmişten sıyrılarak, tarihin derinliklerinde ve gerçeklerin içinde ulu Piri arıyor… Ve belki de yalnızca bu coğrafya halkının efsaneleştirdiği o büyük kişilikten de ötesini, koskoca bir tarihi keşfetmemiz için ışık tutuyor. Araştırmasının sonucunda bulduklarıyla sadece geçmişi değil, geleceği de aydınlatıyor…
Pir Sultan Abdal yola önderlik etmiş, ocak kurmuş ulu bir Alevi mürşidi idi. Haksızlığa karşı ödünsüz tavrı ile kendisinden sonra zulme direnen geniş halk yığınlarına rehber oldu. Pir Sultan Abdal şimdi kendisini efsane suretinden kurtarıp asıl kimliği ile yeniden var ederken, Alevilerin kaybolan geçmişlerini bulmalarına da aracılık ediyor. O, Alevilerin geçmişte yol göstericisiydi. Bugün de halkına, Onu sınırsızca sevenlere asıl geçmişlerine giden yolda rehber oluyor, geçmişini arayanlara ışık tutuyor. Onlara beklenmedik bir fırsat yaratıyor.
Pir Sultan Abdal’ın yedinci yüzyılda yaşamış gerçek bir tarihi kişilik olan Pir Silvanus olduğu gerçeğine bir kısım Alevi esnaflarının ve geçmişin yalanlarına terzilik etmiş çevrelerin kışkırtıcı cümlelerle tepki vereceklerini ve bu tepkilerini samimi Aleviler üzerinde gidermeye çalışacaklarını şimdiden tahmin edebiliriz. Ancak yalan tacirlerinin tezgâhlarındaki o çok kullanılmaktan aşınmış içi boş, hamasi cümlelerin artık nitelikli alıcısı kalmamıştır.
Geçmişin doğruları bugünün temelsiz dayatmalarına direniyorlar. Gerçekler yalan denizinde boğulup gitmeden zapta geçmek istiyorlar. Alevilerin kendi tarihleri ile tanışmalarının vakti gelmiştir.
Gerçek erenler; “Zühre yıldızı, ışığın aynasını elinde tutar hiçbir karanlık zümre yıldızının şavkını kıramaz” demişlerdir.
Zühre yıldızı karanlığın içinden parlıyor. Gerçeklerinden ayrı düşmüş canlar ışığın aynasında kendilerine kavuşuyorlar.
Ulu mürşidin üzerindeki örtü kalkıyor. Pir Sultan Abdal’ın aziz sırrı aydınlanıyor.
(Bitmedi, bu konuyu sürdüreceğiz…)
X
Yazıcıoğlu, şu açıklamayı yaptı: “İslam tarihinin hiçbir döne¬minde kendisini İslam içinde görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran mez¬hep ve tarikat olmadığı gibi, tasavvuf! adap ve erkânın yürütüldüğü mekânlar da hiçbir zaman caminin alternatifi bir ibadethane ola¬rak algılanmamış ve isimlendirilmemiştir.”
x
ALUVİLER
Daha Türkler kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmadan BİNLERCE yıl önce, Hititlerden de önce, Anadolu’da Luvi uygarlığı vardı. Güney ve Batıanadolu’da yaşan bu insanlar ışıktan; yani güneşten süzülüp geldiklerine inanırlardı. Bunlara aynı zamanda “Işık İnancı”na bağlı olduları için “Işık Halkı” da denirdi…
Yurdumuzda ve Balkanlarda yaşayan Bektaşilerle Alevilerin kökenleri Aluviler=Luviler denilen bu topluluktur. Bu olayın aslını öğrenmek isteyenler aşağıda adını verdiğim dört kitabı incelemelidir.
1.”Aleviliğin Gizli Tarihi” Erdoğan Çınar. Chiviyazıları yayınevi
2. “Aleviliğin Kayıp Bin Yılı” Erdoğan Çınar. Chiviyazıları yayınevi
3. “Kayıp Bir Alevi Efsanesi” Erdoğan Çınar KALKEDON yayınevi
4. Aleviliğin Kökleri, Abdal Musa’nın Sırrı. Kalkedon Yayınları
Aluviler= Aleviler, kendi tarihlerini incelemek istiyorlarsa adlarını verdiğim bu 4 kitabı muhakkak okumalıdır. Okumakla yetinmeyip muhakkak anlamalıdır.
Okunduğu takdirde, görülecektir ki: “Biz Müslümanlığın dışında değiliz. Biz Ali soyundanız ve onun yolundanız…” sözleri boşlukta kalmaya mahkûm sözlerdir…
Aluviler=Aleviler, kendi tarihleri hakkında bilgi edinmek istiyorlarsa adlarını verdiğim bu dört kitabı anlaya anlaya, yineleye yineleye, sindire sindire okumalıdırlar…
“ALEVİLİĞİN KÖKLERİ Abdal Musa’nın Sırrı” adlı kitabı yayınlayan Kalkedon yayınları kitabın arka sayfasında şu bilgiyi vermektedir.
+
ALEVİLİĞİN KÖKLERİ Abdal Musa’nın Sırrı
Helenler, Latinler ve Bizanslılar bu coğrafyayı binlerce yıl boyunca işgalleri altında tuttular. Bu topraklar üzerinde, su kemerleri, köprüler, tiyatrolar, kamu binaları ve mabetler inşa ettiler. Şehirler, saraylar kurdular, saltanatlar sürdüler. At bindiler, kılıç kuşandılar, ordular düzdüler.
Geçmişin istilacıları bu topraklar üzerine doğal olarak kendi hayat tarzlarını, kültürlerini ve inançlarını da yaymaya çalıştılar. Ne var ki Anadolu halkı kendisine dışarıdan dayatılan ithaİ inanç ve kültürleri asla benimsemedi.
Binlerce yıl sürmüş istilalarının sonunda Anadolu’nun kültür hayatında onlara ait ne varsa onlarla beraber, geride hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu. Anadolu’nun birçok yerinde uzun sürmüş işgallerin fiziki kalıntıları bulunmakla beraber, bugün Anadolu insanının yaşayışında, inancında ve kültüründe Helen, Latin ve Bizans etkisine rastlamak hemen hemen imkânsız gibidir. Şairin dediği gibi, bu toprakların ‘nazlı, seher-sabah uykularını’ parçalayan istilacılar, bir gölge bile bırakmadan geçip gittiler.
Sel gitti kum kaldı. Luvi kültürü bu coğrafyada on bin yıldır varlığını sürdürüyor. Luviler, bu toprakların sessiz sahipleri ve en eski yerlileri aramızda yaşamaya devam ediyorlar. Luviler’in (Kelimeyi özgün hali ile önündeki ‘A’yı düşürmeden telaffuz edecek olursak Aluvilerin) bugün adına Aleviler dediğimiz inanç topluluğunun ataları oldukları, yadsınamaz ve inkâr edilemez bir doğru olarak geleneksel bilgilerimizi alt-üst ediyor, ezberlerimizi zorluyor.
Hiçbirimiz doğruları ihmal ederek entelektüel dünyanın içinde yer almaya devam etme ayrıcalığına sahip değiliz. Hiç kimse cebindeki bir avuç çöl kumu ile bu muazzam geçmişin, bu görkemli mirasın üzerini ebediyen örtme becerisini gösteremez.
Tarih ‘gayri kabil-i rücu’ olarak yaşandı ve çok gerilerde kaldı. Zaman tünelinde geçmişe yolculuk yapıp, tarihi olayları geleneksel bilgilerimize uygun olarak yeniden biçimlendirmemiz de mümkün değil.”
Adını verdiğim bu 4 kitabı okumanızı öneririm. Okuduğunuz takdirde nelerden habersiz olduğumuz anlaşılacaktır.
Ufkumuzu açan ve içinde yaşadığımız karanlığa ışık olan Yazar_ Mimar Erdoğan Çınar’a; hayranlığımla saygılar…
Eren Bilge, 23.8.2008
X
Yazıcıoğlu, şu açıklamayı yaptı: “İslam tarihinin hiçbir döne¬minde kendisini İslam içinde görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran mez¬hep ve tarikat olmadığı gibi, tasavvuf! adap ve erkânın yürütüldüğü mekânlar da hiçbir zaman caminin alternatifi bir ibadethane ola¬rak algılanmamış ve isimlendirilmemiştir.”
X
ALUVİLER
Daha Türkler kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmadan BİNLERCE yıl önce, Hititlerden de önce, Anadolu’da Luvi uygarlığı vardı. Güney ve Batıanadolu’da yaşan bu insanlar ışıktan; yani güneşten süzülüp geldiklerine inanırlardı. Bunlara aynı zamanda “Işık İnancı”na bağlı olduları için “Işık Halkı” da denirdi…
Yurdumuzda ve Balkanlarda yaşayan Bektaşilerle Alevilerin kökenleri Aluviler=Luviler denilen bu topluluktur. Bu olayın aslını öğrenmek isteyenler aşağıda adını verdiğim dört kitabı incelemelidir.
1.”Aleviliğin Gizli Tarihi” Erdoğan Çınar. Chiviyazıları yayınevi
2. “Aleviliğin Kayıp Bin Yılı” Erdoğan Çınar. Chiviyazıları yayınevi
3. “Kayıp Bir Alevi Efsanesi” Erdoğan Çınar KALKEDON yayınevi
4. Aleviliğin Kökleri, Abdal Musa’nın Sırrı. Kalkedon Yayınları
Aluviler= Aleviler, kendi tarihlerini incelemek istiyorlarsa adlarını verdiğim bu 4 kitabı muhakkak okumalıdır. Okumakla yetinmeyip muhakkak anlamalıdır.
Okunduğu takdirde, görülecektir ki: “Biz Müslümanlığın dışında değiliz. Biz Ali soyundanız ve onun yolundanız…” sözleri boşlukta kalmaya mahkûm sözlerdir…
Aluviler=Aleviler, kendi tarihleri hakkında bilgi edinmek istiyorlarsa adlarını verdiğim bu dört kitabı anlaya anlaya, yineleye yineleye, sindire sindire okumalıdırlar…
“ALEVİLİĞİN KÖKLERİ Abdal Musa’nın Sırrı” adlı kitabı yayınlayan Kalkedon yayınları kitabın arka sayfasında şu bilgiyi vermektedir.
+
ALEVİLİĞİN KÖKLERİ Abdal Musa’nın Sırrı
Helenler, Latinler ve Bizanslılar bu coğrafyayı binlerce yıl boyunca işgalleri altında tuttular. Bu topraklar üzerinde, su kemerleri, köprüler, tiyatrolar, kamu binaları ve mabetler inşa ettiler. Şehirler, saraylar kurdular, saltanatlar sürdüler. At bindiler, kılıç kuşandılar, ordular düzdüler.
Geçmişin istilacıları bu topraklar üzerine doğal olarak kendi hayat tarzlarını, kültürlerini ve inançlarını da yaymaya çalıştılar. Ne var ki Anadolu halkı kendisine dışarıdan dayatılan ithaİ inanç ve kültürleri asla benimsemedi.
Binlerce yıl sürmüş istilalarının sonunda Anadolu’nun kültür hayatında onlara ait ne varsa onlarla beraber, geride hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu. Anadolu’nun birçok yerinde uzun sürmüş işgallerin fiziki kalıntıları bulunmakla beraber, bugün Anadolu insanının yaşayışında, inancında ve kültüründe Helen, Latin ve Bizans etkisine rastlamak hemen hemen imkânsız gibidir. Şairin dediği gibi, bu toprakların ‘nazlı, seher-sabah uykularını’ parçalayan istilacılar, bir gölge bile bırakmadan geçip gittiler.
Sel gitti kum kaldı. Luvi kültürü bu coğrafyada on bin yıldır varlığını sürdürüyor. Luviler, bu toprakların sessiz sahipleri ve en eski yerlileri aramızda yaşamaya devam ediyorlar. Luviler’in (Kelimeyi özgün hali ile önündeki ‘A’yı düşürmeden telaffuz edecek olursak Aluvilerin) bugün adına Aleviler dediğimiz inanç topluluğunun ataları oldukları, yadsınamaz ve inkâr edilemez bir doğru olarak geleneksel bilgilerimizi alt-üst ediyor, ezberlerimizi zorluyor.
Hiçbirimiz doğruları ihmal ederek entelektüel dünyanın içinde yer almaya devam etme ayrıcalığına sahip değiliz. Hiç kimse cebindeki bir avuç çöl kumu ile bu muazzam geçmişin, bu görkemli mirasın üzerini ebediyen örtme becerisini gösteremez.
Tarih ‘gayri kabil-i rücu’ olarak yaşandı ve çok gerilerde kaldı. Zaman tünelinde geçmişe yolculuk yapıp, tarihi olayları geleneksel bilgilerimize uygun olarak yeniden biçimlendirmemiz de mümkün değil.”
Adını verdiğim bu 4 kitabı okumanızı öneririm. Okuduğunuz takdirde nelerden habersiz olduğumuz anlaşılacaktır.
Ufkumuzu açan ve içinde yaşadığımız karanlığa ışık olan Yazar_ Mimar Erdoğan Çınar’a; hayranlığımla saygılar…
Eren Bilge, 23.8.2008
X
Yazıcıoğlu, şu açıklamayı yaptı: “İslam tarihinin hiçbir döne¬minde kendisini İslam içinde görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran mez¬hep ve tarikat olmadığı gibi, tasavvuf! adap ve erkânın yürütüldüğü mekânlar da hiçbir zaman caminin alternatifi bir ibadethane ola¬rak algılanmamış ve isimlendirilmemiştir.”
X
Derleyen Naci Kaptan
Alevilik Hakkında
Alevilik Nedir ?
Allah,eyvallah kapısında,
döktüğün varsa doldur,
ağlattığın varsa güldür.
Yıktığın varsa kaldır.
Doğru gez.
Dost gönlünü incitme.
Mürşide teslim ol.
Yalan söyleme,haram yeme.
Zina etme.
Elinle komadığın şeyi alma.
Gözünle görmediğin şeyi söyleme.
Gelme gelme,dönme dönme.
Gelenin malı,dönenin canı.
Riya ile ibadet,şirk ile taat olmaz.
Söylediğin meydanın,
sakladığın senin.
Allah eyvallah…
Anadolu etnik, inançsal, kültürel farklılıkları bünyesinde barındıran çok renkli bir mozaiktir. Büyük ve zengin tarihsel geçmişi ile bir dünya kültür mirası coğrafyasıdır. Doğaldır ki bu dünyanın insanlık ailesi için son derece değerli birçok inançsal/kültürel unsuru yeterince bilinip tanınmamaktadır.
Anadolu’da yaşayan kültürel inançsal topluluklardan birini de kendilerine özgün yapıları ile Aleviler meydana getirir.
Aleviler kimlerdir?
Alevilik çeşitli ve farklı kültürlerden, dinlerden, inançlardan aldığı ögeleri sentezleyerek bünyesine alarak orjinal bir öğreti yaratmıştır. Alevilikte Hırıstiyanlık’tan, İslamiyet’ten, Budizim’den, Mani inancından, Zerdüşlük’ten, Anadolu’nun yerli inançlarından vb. unsurlar görülür. Düşünüldüğünün tersine Alevilik İslamiyet’ten farkı, onun şartlarına, olmazsa olmazlarına uzak duran bir felsefedir.
Alevilik; insanı merkezine koyan (insanı merkez alan) Anadolu’ya özgü eşi benzeri olmayan bir felsefe, bir inanç, bir yaşam biçimi, bir kültür, bir öğreti ve hatta bunların tümünü de aşan bir toplumsal olgudur.
Aleviler Anadolu toprakları üzerinde 1000 yıldır yaşamlarını sürdürmektedirler. Anadolu Alevi nüfusu ise 20 milyon civarındadır.
Alevilik Anadolu’daki resmi dinsel anlayışın dışında oluşmuş ve olmuştur. Bu nedenledir ki tarihte Anadolu’da kurulan gerek Selçuklu devleti zamanında gerekse Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyeti altında sürekli olarak Aleviler baskı ve zulüm görmüşler, aşağılanmışlar, horlanmışlar, yadsınıp yok edilmeye kalkışılmışlardır.
Alevilik Osmanlı’nın resmi dinsel anlayışı olan Şeriatı/İslamiyeti yadsıyan bir inanç/öğreti olduğundan Aleviler birçok katliama maruz kalmış, tarihsel süreçte kendi varlığını korumak için bedeller ödemiştir. Avrupa’da ortaçağda yaşanan engizisyonun bir benzeri Anadolu’da Aleviler üzerinde uygulanmıştır.
Hümanizm Aleviliğin Temel Karakteridir
Aleviler tarihte salt inançlarından/ kültürlerinden/öğretilerinden dolayı birçok katliam yaşamış olmalarına rağmen Alevi öğretisinin temelini insan sevgisi yani hümanizm oluştur. Aleviler insanda tanrısal özellikler görürler. Onlara göre insan tanrının yeryüzündeki yansımasıdır. İnsana gösterilecek sevgi ve saygı yeryüzündeki her türlü ibadetten daha değerlidir. İnsana değer verilmelidir çünkü insan dünyadaki her şeyin yaratıcısıdır. İnsan yaratan ve yaşatandır. Hümanizm, insan sevgisi temelinde tüm “kerametlerin/ mucizelerin” insanda olduğuna inanır. Bunu “her ne arar isen insanda ara” özdeyişiyle dile getirir.
Aleviler insanlar arasındaki her türlü ayrımcılığa karşıdırlar. İnsanın insan olarak doğmasından ötürü saygıya, hak ve özgürlüklere layık olduğuna inanırlar.
İnsan hakları evrensel bildirgesinde ifadesini bulan temel insan haklarının bütün insanlar için gerçekleşmesi gereğine inanırlar.
Alevi toplumu barıştan, dostluktan, hoşgörüden yana, bilime ve gelişime açık zengin sanatsal ve estetik değerleri ile insanlığın gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Alevilik dünyada yaşayan tüm insanlık ailesini/tüm insanları dost ve kardeş bilir. Farklı olmayı insanlık için bir zenginlik sayar.
Aleviler Demokrasiden Yanadır
Aleviler ve Alevi öğretisi demokrasiye bağlıdır. Bu onun tarihsel geleneğinden, Alevi öğretisinin yapısından kaynaklanır. Aleviler kendilerini demokrasi cephesinde görür. Çünkü demokrasi genel anlamıyla halka ve çoğulculuğa dayanan ama bireyin ve azınlıkların haklarına güvence veren inançların, düşüncelerin, siyasi eğilimlerin özgürce tartışıldığı farklılıkların kendisini ifade edebildiği çoğunluk ilkesinin hakim olduğu ve sorumluluklarının yüklendiği bir ortamı varkılar.
Yoksul Anadolu insanlarının varoluş öğretisi olan Alevilik sürekli bir gelişim, oluşum ve değişim içerisinde olmuştur. Alevilik 1000 yıllık tarihi boyunca mazlumdan yana zalime karşı, ezilenden yana ezene karşı, zulme, zorbalığa baskıya karşı haktan ve haklıdan yana olmuştur.
Kendi dışındaki inançsal, dinsel, kültürel farklılıkları bir gerçeklik olarak gören ve saygı ile yaklaşan Aleviler tüm toplumsal kararların o toplumda varolan bireylerin ortak iradesi ele alınması gereğini savunur.
Alevilikteki toplumun iradesini arama anlayışı günümüzde demokrasi olgusu ile bütünüyle örtüşmektedir. Günümüz Alevi topluluğu tamamıyla demokrasiden yanadır. Yaşadıkları ortamlarda eksiksiz bir demokrasinin gerçekleşmesi için uğraş vermektedirler. Alevi hareketi insanını doğası ve tarihi birikim bakımından dolayı özgürlükçüdür ve demokrasi yanlısıdır. Çünkü özgürlük insan kişiliğini ve düşüncesinin gelişmesi, gerek bireyin gerek toplumun yaratıcı, yetenekli ve sürekli gelişebilmesi için başta gelen koşuldur. Özgürlük, aynı zamanda yenilenme, gelişim ve değişim için gereklidir.
Bu anlamıyla Alevi örgütlenmesi, inanç özgürlüğünü, siyasi örgütlenme özgürlüğünü, düşünce ve basın yayın özgürlüğünün, insan hak ve özgürlüklerini savunur.Tüm sorunların ancak demokrasi temelinde çözülebileceğine inanırlar.
Alevilik Doĝmatik ve Baĝnaz Deĝildir Alevilik Rasyoneldir
Alevilik dogmatik ve bağnaz değildir. Aleviler kuralcı ve biçimciliği reddederler. Öze, önem verirler. Diğer dinlerde, inançlarda olan, insan yaşamının her alanına müdahale eden kendileri dışında “doğruyu” görmeyen katı donuk yaklaşımları Alevilikte bulamazsınız. Dogmatizme karşı, bilimden yana, insan aklının ve iradesinin özgürlüğüne inanırlar. Alevilik eleştirel bir yaklaşımı savunur. Alevi öğretisinde “mutlak”lık, “değişmez”lik söz konusu değildir. Kılık-kıyafetten, ibabet etme biçimine, dünyaya, yaşama bakışta bu farklılıkları açık seçik görmek mümkündür.
Bu durum aynı zamanda Aleviliğin bir zenginliğidir. Aleviler hiç kimsenin kendileri gibi inanmak ve düşünmek zorunda olduğunu dayatmazlar. Kimseyi kendilerine benzetmek istemezler. Herkesi kendilerini ifade ediş biçimlerine göre algılarlar, eşit koşullarda bir arada özgürce yaşamayı savunurlar. Alevilik rasyoneldir. Alevilikte akıl ve mantığa aykırı düşüncelere / inançlara / uygulamalara yer yoktur. Alevilik gerçekliği temel aldığından dolayı, realisttir, ilericidir.
Alevilik Çaĝdaştır Sürekli Bir Deĝişim ve Gelişimden yanadır
Alevlik donmuş, kalıplaşmış bir öğreti/inanç değildir. Tüm tarihi boyunca sürekli bir gelişim, değişim ve ilerleme içerisinde olmuştur. Alevilikte bir söz vardır: “Zaman sana uymuyorsa sen zamana uy!”
Aleviler tüm çağdaş yeniliklere öğretilerini uyarlamayı bilmişlerdir. Alevilik yaşadığı ülkeye, zamana, mekana, yenilik ve değişimlere uyma yeteneğini her zaman gösterebilmiştir. Alevilik bilimsel ve teknolojik gelişmelerden yana olmuş, değişim ve gelişime her ortamda öncülük etmişlerdir.Bilim dışılığı, akıl dışılığı şiddetle reddeder. Bilim her koşulda Aleviliğin yol göstericisi olmuştur. Bir Alevi özdeyişi bu anlayışı şu şekilde ifade eder: “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır!”
Alevi Öĝretisi Evrenseldir Hoşgörü Üzerine Yükselir
Anadolu Aleviliği evrensel özellikler gösterir.
Bu nedenle yalnız başına hiçbir ulusa, etnik guruba mal edilemez, onunla sınırlanıp daraltılamaz.
Alevilik yeryüzünde yaşayan tüm insanları din, dil, ırk, inanç, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bir ve eşit olarak görür. Alevi öğretisinde “72 millete bir nazarla bakmak” ilkesi esastır. Bu tüm insanlar için eşitlik ve kardeşlik demektir.
Aleviler geçmişten bugüne hiçbir ulusa kendi dışındaki hiçbir inanca ve kültüre arşı düşmanlık beslememiştir. Tersine kardeşçe bir arada eşitçe yaşamayı öne çıkartmıştır. Çok kültürlü, çok inançlı, çok milliyetli bir barış ve kardeşlik ortamını özler.
Alevi öğretisi hoşgörü temeli üzerine kurulmuştur
Aleviler hiçbir insanı inancından dolayı kınamazlar, hakir görmezler, küçümsemezler. Hiç bir insandan kendileri gibi inanmalarını talep etmezler. Kendi yollarına girmeye zorlamazlar. Kimseyi kendilerine benzetmek istemezler. İslamiyet’in fetih anlayışına şiddetle karşıdırlar. Dinsel bağnazlığa, fundamentalizmi şiddetle reddeder.
Alevilik ırkçılığı insanlık suçu olarak değerlendirir
Uluslarüstü bir inanç bir yaşam tarzı olan Alevilik, kendisini Alevi gören, Alevi hisseden bütün uluslardan insanların, yani Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Arnavut ve diğer ulusların ortak bir inancı kültür mozaiğidir.
Aleviler, Anadolu’nun zengin mozaiğinden, ulus ve inanç kültür kimlikleri temelinde eşit koşullarda kardeşçe bir arada yaşamayı hayata geçirecek, imha ve inkar politikalarını reddeder ve yeni bir toplumsal barış projenin yaratılmasından yanadırlar.
Bu çerçevede Alevi öğretisi Alevi inancı ve kültürü her türlü ırkçı-şovenist ve milliyetçi akımı reddeder. Ona karşı mücadele eder. Bu anlayışlarda barışçı, eşitlikçi ve evrenseldir.
Aleviler Laik Toplum Laik Devlet İlkesini Savunurlar
Alevi toplumu yaşadığı her toplumda kamusal ve toplumsal hayatın laiklik ilkesine uygun olarak yapılandırılması gereğini savunurlar. Laiklik, siyasal, hukuksal ve felsefi bir bütünlük arzeden, imam ve inanç yerine aklın hakimiyetini, bilimi öne çıkaran laiklik aynı zamanda, siyasi iktidarların dini kudretten ayrılması dinin kamu hayatı üstündeki etkisini sınırlamak ve genel olarak devletle din işlerinin birbirinden ayrılması anlamını da taşır. Laiklik ilkesinin reddi, kamusal ve toplumsal hayatın bir inanca, bir dine göre şekillendirilmesi çağdışılıktır, toplumsal bir çatışma nedenidir.
Laiklik inananların, farklı inananlar farklı düşünenlerin kendi tercihlerinin ortak güvencesidir. Bunun için laiklikte devlet inançlar karşısında taraf değil, ortak güvencedir. Laiklik inanç dünyasının sivil topluma devridir. Bu çerçevede laiklik demokrasinin temel bir ilkesidir.Bunun içindir ki Aleviler laiklik ilkesini ısrarla benimserler. Laiklik için mücadeleyi her zaman yürütür ve savunurlar.
Alevilik Doğa ve Çevre Dostudur
Alevi öğretisi doğa ve insan dostudur. Alevilikte “her şeyin bir canı/ruhu” olduğu inancı vardır. Dolayısıyla dağın, taşın, ağacın, ırmağın, böceğin yani doğadaki tüm canlı ve cansız varlıkların da bir canı vardır. Ve hiç bir canı incitmemek gerekir. Aleviler doğayla dosttur. Doğanın tahrip edilmesine, insanların insanca yaşayacağı ortamın yok edilerek çevrenin kirletilmesine karşı dururlar. Hatta Alevilikte ağaçların, dağların, suların kutsallığı söz konusudur. Bu kutsallık yaşam kaynağı olan doğanın korunmasından kaynaklanıyor olsa gerekir.
Alevilikte Kadın Erkek Eşitliǧi Vardır
Alevi felsefe ve öğretisinde cinsiyet ayrımcılığına yer yoktur. Kadın ve erkek toplumda eşit statüdedirler. Alevilik tüm kültür ve inanç eylemlerinde kadın ve erkeğin eşit biçimde yer almasını öngörür. Alevilikte kadın erkek eşitliği “aslanın dişisi de aslandır” özdeyişi ile dile getirilir.
Sanat Aleviliĝin Varoluş Unsurudur
Sanat Alevi öğretisini var eden temel unsurların başında gelir. Aleviliğin toplumsal/inançsal kurumlarının başında gelen “cem” adı verilen toplantılar saz, şiir, semah eşliğinde yürütülür. Alevilik’te Alevi felsefesini dile getiren şiirleri söyleyen ozanlara büyük saygı duyulur. Ozanların eren/evliya olduğu dahi düşünülür. Şiirler saz eşliğinde ezgili bir biçimde söylenir. Bir müzik aleti olan saz da Alevilikte kutsal addedilir. Kadın ve erkeklerin birlikte katıldıkları semahlar (yani dans) da Aleviliğin vazgeçilmez unsurlarındandır. Sazı, şiiri, semahı ile Alevilik estetize edilmiş bir yaşam sunar. Estetik güzellik adeta Aleviliğin kendisidir.
Aleviler Dünyaya Kucak Açıyor
Farklı ulusların, toplulukların, inançlarından, kültürlerinden, tarihi birikim ve estetik değerlerinden süzülüp gelerek özgün bir öğreti oluşturan Anadolu Aleviliği sosyolojik gelişime uygun olarak bugün kıtaları kapsayan bir geniş coğrafyaya yayılmış bulunmaktadır.
Ne var ki bütün varlığına rağmen Alevilik Türkiye’de resmi olarak yok sayılmakta, inkar edilip yadsınmaktadır. Aleviliğin inkarı yalnız Türkiye için değil insanlık ailesi için de önemli bir kayıptır.
Dünya insanlığını sevgi, saygı ve hoşgörü ile birbirine kaynaştırarak barış içinde uyumlu bir şekilde bir ararda yaşamalarını özleyen/öngören Alevilik bunun için tüm dünya insanlığına kucak açmış bulunmaktadır.
Kaynak: PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ –
Ali Yıldırım http://www.psakd.org
***
“Aleviler…”
Aleviler ; 25 milyondur…
Aleviler ; bu ülkenin yüz akıdır…
Aleviler ; aydındır…
Aleviler ; iyi vatandaştır.
Aleviler ; okuyan, bakan, gören, dinleyen, bilen, anlayan, düşünen insanlardır.
Aleviler ; her zaman uygarlıktan yanadır.
Aleviler ; inançlarında samimi oldukları için kimliklerini asırlardır acı çeke çeke koruyabildiler.
Aleviler ; tarihin bir kanlı hesabını sorarken, sadece kendi dizlerine vurdular.
Aleviler ; “incinsen de incitme” derler.
Aleviler ; doğaya saygılıdır.
Aleviler ; Allah ’ın yarattığı tüm canlıları sevdiler.
Aleviler ; kadını ikinci sınıf vatandaş sayarak, bir mal gibi görerek, ona şüpheyle bakarak, insan yerine koymayarak, kapalı kapıların arkasına hapsetmezler.
Aleviler ; kadına güvenirler.
Aleviler ; yobaz değildir.
Aleviler ; saz çalarlar.
Aleviler ; semah dönerler.
Aleviler ; ozanları-şairleri yakmazlar, edebiyatçıları kovmazlar, aydınları vurmazlar.
Aleviler ; “el, dil, bel sağlamlığı” isterler.
Aleviler ; çağdaş dünyanın reddettiği, akıl dışı hurafelere, batıl inançlara kanmazlar.
Aleviler ; Mustafa Kemal Atatürk ’ü severler.
Aleviler ; ulusumuza çağdaşlık kapılarını aralayan devrim yasalarına yürekten bağlıdırlar.
Aleviler ; laik cumhuriyete sahip çıkarlar.
Aleviler ; dönek değildir.
Aleviler ; kendi çıkarları için, hangi iktidar gelse ona yanaşıp yalakalık yapmazlar.
Aleviler ; hiçbir zaman küçük hesaplar yüzünden Türkiye ’nin aydınlık yoluna ihanet etmediler, etmezler.
Naci Kaptan