GÜLER SABANCI
Güler Sabancı’ya Açık Mektup
(Başlıktaki “sayın” kelimesi çıkarılmıştır- Suphi Güneyli)
Birkaç gündür yazılı basında sizi izliyoruz, çok mutlu bir yüz ifadesi içerisinde, “Seçime takılmayalım, işimize bakalım” diyorsunuz. Yaşadığımız bu günlerde ülkemizde her şey o kadar yerli yerinde ki, siyasal iktidarı demokratik yollardan değiştirebilecek her hangi bir girişimde bulunmak, kurulan dengeleri değiştirebilir ve bu mükemmellik bozulabilir diye düşünüyor olmalısınız. Sık sık karınızı, gelecek için daha büyük kar düşüncelerinizi, planlarınızı anlatıyorsunuz.
Ulusal eğitimdeki dini uygulamaların yankıları, Anadolu’yu saran tarikatların artık doğrudan resmi kurumlarda yuvalandığı gerçeği, özel kamplarda, açıkça çocukların küçücük yaşlarda beyinlerinin yıkanması, Arap kıyafetleri içinde siyasi eşlerinin ortalarda memnun ve mesut dolaşmaları, sizi hiç kaygılandırmıyor anlaşılan. Siz başka bir dünyada yaşıyor olmalısınız. Bir Cumhuriyet kuşağı temsilcisi olarak, Cumhuriyetin kabuk değiştirdiğini, bir başka sistemin artık açıkça ve pervasızca ortaya konmak istendiğinin hiç farkında değilsiniz.
Tehlikenin farkında olmadığınız muhakkak yoksa “Tehlikenin Farkında mısınız” içerikli Cumhuriyet Gazetesi’nin paralı reklâmlarının ülkemizin önde gelen TV kanalları tarafından yayınlanmıyor olmasını inanılmaz bulur, ya da siyasal iktidara karşı gerçekleri dile getirme gayreti içinde olan cesur Kanal Türk’ün, çeşitli hukuk dışı uygulamalarla kapatılmak istendiği gerçeğiyle ilgileniyor olurdunuz.
Okullar tarikatlar arasında paylaşılıyor, Ülke’nin tarih kitapları değiştiriliyor, tarihsel olaylar çarpıtılıyor. Sizlerden ne bir uyarı ne de bir ses. Nerde bir zamanlar “Burası kanarya sevenler derneği değil” diyen, çağdaş ve laik eğitim için yayınlar yapıp, malum çevrelerle mücadeleyi göze alan TUSİAD Başkanları, iş adamları? Nerdesiniz?
Bugün demokrasi adı altında; Cumhuriyet felsefesi ile hesaplaşma içinde olan bir takım ellerin, sağımızdan solumuzdan parçalar kopardığı gerçeğini kim yadsıyabilir? Toplumsal dokunun zedelendiğini, sarsıldığını, toplumda çağdaş ve laik değerlerin birer birer yok olmaya başladığını görüyoruz. Her şey açıkça ve korkusuzca yapılıyor. Gelişmeleri seyreden sizleri ve yanaklarını okşayan saygın gazetecileri çok iyi tanıyor olmalılar… Bu koşullar altında, hangi yüce idealler uğruna, mevcut durumun devam etmesi konusunda ısrar edebiliyorsunuz?
Küresel devinimler, ticari ve finansal bağlantılar, üçüncü dünya ülkelerinin karma karışık edilen değerleri. Sürekli olarak borçlandırılan yoksul ülkeler. Gözleri karlarından başka bir şey göremeyen şirketler, bu şirketlerin sahip olduğu; politikacılarla karşılıklı bağımlılık ilişkilerine kilitlenmiş, küresel medya ağları. Diğer tarafta sosyal kültürel, ekonomik zorluklarla baş edemeyen, hayal kırıklığı ve çaresizlik duygularıyla yüklü halk. Sonuç, yozlaşma, çürümüşlük ve bütün değerlerden kopma…
Sizin, toplumda yaşanan acılara, kadına yönelik şiddet ve aşağılamalara, kadını örtüler içinde bir figür yapan zihniyete, yaşadığınız ülkenin kadınlarının Cumhuriyet’le elde ettikleri kazanımların yıllar sonra birer birer kaybolmasına, çağdaş bir kadın ve bir aydın olarak, bugüne kadar ne yaptığınızı doğrusu merak ediyorum. Cumhuriyet’in ilk aydınının, iş adamının, bürokratının önce ülke ve toplum sevgisi, çok gerilerde kalmış gözüküyor. Şimdi ise, ülke ne durumda olursa olsun sizler için sadece ekonomik güç ve ekonomik dengeler önemli.
Bir takım şirketlerin siyasal iktidarın hedefi olmaktan korktuğu ve bu nedenle suskun kaldıkları söyleniyor. Bu korku ve tehdit dünyasından, siyasal iktidarlarla iyi geçinmek adına, sizleri nasıl koruyacağız? Oysa tarih, sessiz ve suskun kalmanın sonuçlarını gösteren trajik örneklerle dolu. Eğer finanse edilmemiş olsaydı Hitler, bir hiç olarak kalırdı. O devirde onu finanse eden bankerler, Newyork ve Londra bankalarıydı!
Bugün durum, hepimizin Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren kararların parçası olmamızı gerektiriyor. Cumhuriyet Türkiyesi’nin kazanımları ve ilkeleriyle geldiğiniz bu noktada, toplum sizden Çağdaş bir Cumhuriyet kadını olarak, yaşanan sorunlara, baskılara, acılara, umutsuzluklara karşı Ulus bilincine ve onun çağdaş değerlerine sahip çıkmanızı bekliyor.
Bakınız, tehlikenin farkında olan, Prof, Dr. Niyazi Berkes, ne diyor: “Cumhuriyetimiz’i tamamlayan Ulusçuluk ilkesi, bütün uygar dünyada 19. yüzyıl ulusçuluğunun yerine yeni bir ulusallık anlayışının gelişmesinde öncülük etmiş bir görüştür. Bunu kavradığımız zaman, düşün ve vicdan özgürlüğüne aykırı her çabanın gericilik olarak, Cumhuriyetin devrim ilkelerine karşı eylemler olarak nitelendirilmesinin nedenlerini anlamış oluruz. Bu gibi eğilimler kişisel ayrılmalar ya da yanılmalar olarak kaldıkça Cumhuriyet devrimlerinin ilkeleri yaşıyor demektir. Fakat bu çeşit eğilimler, topluma yukarıdan politik güçler ve çıkarlarla aşılanan, zorlanan, geliştirilen tutumlar olma boyutuna varınca o toplum çağdaş uygarlık dünyasında yok olma tehlikesiyle karşılaşmış demektir.” / Türkiye’de Çağdaşlaşma / S:550–551.
Ünlü bir düşünürün dediği gibi; “Tarih boyunca tüm baskı rejimleri, yükümlülüklerini yerine getirmekten çekinen, sessiz kalan aydınlar, iş dünyası ve bilim adamlarının suskunluğu üzerine kurulmuş ve süreklilik sağlayabilmişlerdir…”
Saygılarımla.
Gülseven G. Yaşer
Çağdaş Eğitim Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı