LAİKLİK 19

19 MEDYUMLAR İÇİN…

Ana ve iki kızı (Üçü de Türk ve Müslüman), dolandırıcılığa karar veriyorlar.

İşe; adlarını  Marica, Rebeca ve Christina olarak değiştirmekle başlıyorlar.

Hani günümüzde gavurca adlar rağbette ya.

Serbes meslek oldu Medyumluk da …

Asarsın levhayı. “MRC Medyumluk” diye.

Başlarsın vatandaşı söğüşlemeye…

 

Bir bayan vatandaşımız bunlara derdini yanıyor.

Her seans için bin euro veriyor.

Çeşitli büyü ve tılsımlar için de ayrıca 12 bin euro kaptırıyor…

Dolandırıcılar bizim saf bayana bir de beş bin YTL karşılığında tılsımlı altın kolye veriyor.

Saf bayan, beş bin lira vererek aldığı kolyeyi kuyumculara gösteriyor.

Kuyumcular da “Bu altın kolyeler Bodrum pazarında 2 YTL’ye satılıyor!” deyince bizimkinde şafak atıyor…

Doğru karakola: “Büyü ve tılsımların hiçbir işe yaramadığı, tersine işlerinin bozulduğunu söylüyor…

Bunlar karakolda birbirine giriyor.

Savcılık da bunları mahkemeye veriyor. (4.6.2008 tarihli Hürriyet)

Hadi ayıklı pirincin taşını…

Hangi taş büyükse vur ona başını…

+

Bütün dinler; falcılığı, büyücülüğü, medyumluğu, gelecekten (gaipten) haber vermeyi yasaklamıştır.

Ortaçağda Hıristiyanlar bu medyumları diri diri ateşlerde yakmıştır.

Çünkü kutsal kitaplarında; “Büyücüleri, cadıları, falcıları  öldürün ama kanı yere akmasın…

Hıristiyanlar da kanı yere akmasın diye bunları niçin diri diri yakmasın…

+

Bu büyücüler, cadılar, falcılar kendilerine medyum adı vererek işyeri açıyor.

Her seans için milyarlarca para alıyor.

Ankara Çankaya kahve falcıları, medyum işyerleri vıcır vıcır kaynıyor.

+

Amerika bunların elinden bıkmış.

Haklarında yasa çıkarmış…

Kehanetleri doğru çıkmazsa iade edecekler aldıkları parayı…

Ne var ki medyumlar birbirine katıyor caddeleri sokakları…

“Nasıl olur, aldığımız parayı iade etmek!..

Bizim de ekmek kapımız aklı eksikleri söğüşlemek…”

Demek istiyorlar ki;  falcılık, medyumluk ekmek kapımız.

Aklı eksikleri söğüşlemek  hakkımız…

+

Bunlar için bir yasa çıkarılmalı.

Medyumlar aldıkları para için yazılı belge vermeli.

Kehanetleri doğru çıkmazsa aldıkları parayı iade etmeli.

İade etmezlerse; müşteri, elindeki belge ile mahkemeye gitmeli.

Bunlara kaptırdığı parayı geri istemeli…

Böyle bir yasa çıkarsa bu medyumlar rahatça kehanetlerde bulunabilirler mi?

Caddelerde, sokaklarda gerili gerili gezebilirler mi?

 

Büyücülerden, falcılardan, medyumlardan bir isteğim var:

Söylesinler bana hangi numaraya büyük ikramiye çıkar?..

Av. Hayri Balta, 10.8.2008

+

Merhaba Baba,

Medyumlarla ilgili yazını okudum, teşekkür ederim. Beğendim, konuyu öyle az ve öz ele almışsın ki, tam olarak hemen anlaşılıyor.

Bizim iş yerindekilerin arkadaşı da bu işi yapıyor, ilk aklıma gelen ona da yollamak oldu ama, aman dedim bulaşma…

Teşekkürler Baba,..

Yener Balta,10.8.2008

XXX

20 MEDYUM SİBEL / GEL HELE GEL

LAİKLİK 18

18 BÖYLE ŞEY OLUR MU DEMEYİN…

Aşağıdaki yazıyı bu günkü (2.8.2007) STAR gazetesinden alıyorum.

Okudukça şaşıp kalıyorum…

 

İyisi mi bu günkü Star gazetesini almalısınız.

Mehmet Altan’ın başyazısının ayrıntılarını okumalısınız.

Okursanız siz de şaşıp kalırsınız.

Çünkü Bankanın içini boşaltanların çarptığı paraları, milletçe  biz borçlanmışız…

Tam 4 milyon dolar…

Ben yazının son paragraflarını aktarıyorum.

Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin “SUÇ İŞLEME KASDININ OLAMAYACAĞI” yargısı karşısında donup kalıyorum.

 

Önce başyazının son bölümünü okuyalım.

Yorumunu da sonra yapalım:

x

Ahmet Ertürk ‘TMSF’nin yaptığı gasptır’ dediği için eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hakkında kişisel olarak da bir dava açmış…

Muhabir arkadaşımız ‘o dava ne oldu’ diye sormuş…

Ertürk yanıtlıyor:

‘Savcılık, cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin herhangi bir suç işleme kastının olamayacağına hükmederek takipsizlik kararı veriyor…’

+

Ben olsam manşete çıkartırdım dediğim haber bu.

Çünkü okurken kanım dondu…

Bu ülkede yasalara göre herkesin eşit ama ‘bazılarının daha eşit’ olduğunu görmek…

Sizin kanınızı dondurmuyor mu?

Mehmet Atlan, Star, 2.8.2007

+

‘TMSF’ Başkanı Ahmet Ertük; Eski Cumhurbaşkanı hakkında “‘TMSF’nin yaptığı gasptır” dediği için dava açıyor.

Savcılık da “Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin herhangi bir suç işleme kastının olamayacağına hükmederek takipsizlik kararı veriyor.”

Dünya hukuk tarihine geçecek bir karar.

Şimdi İsrail Cumhurbaşkanının hakkında açılan davayı gündeme getirmekte yarar var.

Bilindiği gibi bir önceki İsrail Cumhurbaşkanı Katsav hakkında hizmetinde çalışan kadınlara cinsel tacizde bulunduğu için dava açılıyor…

Açılıyor ama, hiçbir savcının, yargıcın aklına, “Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin herhangi bir suç işleme kastının olamayacağı” gibi bir yargıya varmak gelmiyor.

Yine eğer unutmamışsanız bir önceki ABD Başkanı Bill Clıntın da stajyeri Monika ile Oval Ofis’inde seks yapıyor.

Ama Bill Clıntın hakkında da kimsenin aklına “Başkan’ın suç işleme kastının olamayacağı” gibi bir yargı gelmiyor.

Ama bizde geçmişte cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin “Suç işlemeyeceği”ne ilişkin bir yargıya varılıyor.

Hakkında yapılan şikayet dilekçesi takipsizlik kararı ile sonuçlanıyor.

İşte böyle biz bize benzeriz.

Haklarında yolsuzluk dosyaları olanlara, Ali Dibo’luk yapanlara, mensupları rüşvetten, komisyonculuktan, ihaleye fesat karıştırmaktan soruşturmaya uğrayanlara hepsinden çok oy veririz.

Bundan cesaret alan savcılık da eski cumhurbaşkanı Demirel’e kıyak yapar.

Bizim gibi Doğrucu Davutlar da bu işe şaşar.

Av. Hayri Balta, 2.8.2007

LAİKLİK 17

17 ANAYASA’YA ALDIRMAYANLAR…

Okula başlayanlara “herkesin yasalar önünde eşitliğinden” söz edilir.

Bu sözleri işiten öğrenci sevinir…

 

Demek ki der, “Bu memlekette, zengin ile yoksul, bir başbakanla sıradan bir yurttaş yasalar önünde eşittir.” diye sevinir.

Ancak yaşama atıldığında gerçeğin hiç de böyle olmadığını görür….

 

Bunun üzerine atalarımızın bizlere miras bıraktığı şu atasözünü dile getirir:

“Zengin arabasını dağdan aşırır. Yoksul ise düz yolda şaşırır.”

Neyse sözü uzatmayalım,

Yerimiz dardır esasa girelim:

İşte Anayasa’mızın eşitlikle ilgili maddesi.

Bu madde ilgilendirir herkesi

+

Kanun önünde eşitlik:

Madde 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsi­yet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mez­hep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetil­meksizin kanun önünde eşittir.

(Ek: 7.5.2004 – 5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yü­kümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

 Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmezse olmaz…

+

Anayasamız “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.”

Diyor ama şimdi siz şu uygulamaya bakın.

İster oturup acı acı gülün, ister acı acı ağlayın…

+

“Edirne’de, karşılıksız çekten, yaşlı olduğu için hapis cezasını evinde çeken kalp hastası Muhittin Tabanlı (80) dışarı çıktığı gerekçesiyle konulduğu cezaevinde kalp krizigeçirdi gitti…”

Bu haber 25.7.2006 tarihli Hürriyet’te verildi…

Bu haberi okuduktan sonra gel de hatırlama şu Erbakan hakkındaki haberi:

‘Kayıp trilyon’ davasından mahkûm oldu, ancak AKP cezayı ‘ev hapsi’ne çevrildi…

Erbakan ise, ev hapsine aldırmayıp tatile çıktı,

Seçimde il il gezerek konuşmalar yaptı,..

 

80 yaşındaki Muhittin Tabanlı, evinden çıktığı için, ‘firari’ sayıldı.

Cezaevine konulunca da kalp krizinden ölümle karşılaştı…

Peki herkes yasalar önünde eşitse bu yasa niçin Erbakan hakkında uygulanmadı.

Bu çifte standart bir uygulama olmadı mı?

(A.T. 26.7.2007 tarihli Hürriyet’ten…)

+

Bu uygulamaya seyirci kalan AKP değil mi?

Zerre kadar hukuk bilgisi olan böyle bir partiye oy verir mi?

Alo! Alo! Sesimi duyuyor musunuz?

Yoksa, bana değmeyen yılan bin yaşasın mı diyorsunuz?..

Av. Bilge Balta, 26.7.2007

LAİKLİK 16

16 NE DESEK BOŞ MU DUR?

Aşağıda e-posta kutuma gelen bir iletiyi aktarıyorum.

Okuyan,  okuyup düşünen, insanı etkiler sanıyorum.

Başbakanımızın “Ulus’a Sesleniş” konuşmalarına bakarsan ağzından yağla bal akıyor.

Ne var ki aşağıdaki istatistiksel bilgiler kendisini yalanlıyor…

 

Biliyorum seçmen kime oy vereceğini kararlaştırmıştır.

Aşağıdaki yazılar acaba boşa mı yazılmıştır.

Sözü uzatmadan istatiksel bilgilere bakalım.

Beş mum alıp derdimize yanalım..

İletinin başlığını değiştirmiyorum.

Ancak şöyle demekten de vaz geçemiyorum.

Hepimiz “salak” değiliz.

Şaklabanların kimi kandırdığını biliriz.

+

“Biz mi   Çok  Salak  Görünüyoruz?

Ne sihirdir ne keramet. Ne diyorlar bize? Enflasyon tek haneli. Yüzde 9 küsur.

 İsteyen, Türkiye İstatistik Kurumu’nun Internet sitesindeki resmi rakamlara baksın.

İsteyen, vergi iade zarflarına koymak için topladığı fişlere baksın.

Yumurta yüzde 69 pahalandı.

Ekmek yüzde 16.4.

Domates yüzde 50.

Süt 11,

Bal 13,

Salça 26….

Kömür yüzde 28.

Kombi 20,

Doğalgaz 24.4,

Tüp 13.4,

Deterjan 17,

Zeytinyağı 13,

Motoryağı 38.

Kira Yüzde 25…

İlaç Yüzde 18…

Taksi 18,

Vapur 19…

Pilav üstü kuru, Pirinç 20,

Fasulye 30…

Dana eti 14.

Tavuk eti 20.

Ama Biz Salaklara Enflasyon % 9 Küsur,

Hacca gidiş yüzde 39 küsur…

Aradaki 30 puan, sevap farkı mıdır?

Baharat yüzde 24.

Okul çantası yüzde 19.

Ayakkabı yüzde 23.

İktidarın sembolü türban yüzde 27… Öbürü, ampul yüzde 13…

Leblebi yüzde 42,

Sarımsak yüzde 62.

Elma yüzde 45,

Armut yüzde 56,

Ayva yüzde 63.

Sıhhi tesisat malzemesi yüzde 67,

Telefon yedek parçası yüzde 93,

Tül yüzde 98…

(Bu da benden: Din ticareti: 100’de yüz…)

Ama biz salaklara enflasyon % 9 Küsur,

Peki nasıl oluyor da böyle oluyor?

Şöyle oluyor…

Davul tozu, eksi 45.

Minare gölgesi, eksi 55.

Hokus pokus, eksi 70.

Abra kadapra, eksi 90.

Topla hepsini… Al ortalamasını. Hoooop, enflasyon 9 küsur!

Bakın İşte Başbakan Sürekli Söylüyor ya: “Nereden Nereye… “

Ne zaman yapıldı son genel seçim? 3 Kasım 2002’de…

Ne diyor Başbakan R.T.E: “Türkiye’yi neredeeen, nereye getirdik!..”

2002’de yola çıkmışlar mı?

Çıkmışlar da ne olmuş?..

Bakalım neler olmuş?..

Nereden nereye gelmişiz!..

İşte rakamlar:

BENZİN:  Bugün: 3.00 YTL

2002’de 1 milyon 696 TL ( 1.69 YTL)

TÜP GAZ: Bugün: 35 YTL 2002’de: 19 milyon TL ( 19.00 YTL)

EKMEK: Bugün: 0.40 YTL 2002’de 150 bin TL ( 0.15 YTL)

İŞSİZ SAYISI: Bugün: Resmi: 2 milyon 487 bin. (Gerçek: 10 milyon.) 2002’de: Resmi: 2 milyon 412 bin (Gerçek: 6 milyon 200 bin)

KARŞILIKSIZ ÇEK: Bugün: 1 milyon 535 adet. 2002’de: 748 bin adet.

 PROTESTOLU SENET: Bugün: 2 milyar 803 milyon adet. 2002’de: 498 bin 748 adet…

DIŞ BORÇ: Bugün: 170.1 milyar dolar. 2002’de: 130 milyar dolar.

İÇ BORÇ: Bugün: 182.4 milyar dolar. 2002’de: 90 milyar dolar.

DIŞ TİCARET AÇIĞI: Bugün: 51.3 milyar dolar. 2002’de: 15.5 milyar dolar.

SICAK PARA: Bugün: 53 milyar dolar. 2002’de: 8.1 milyar dolar.

Şimdi bir anket:

a) Yan gelip yatmışlar!

b) Analarını alıp gitmişler!

c) Satmışlar!

d) Açmışlar!

e) Hiç biri!..

Oradan bakınca biz gerçekten çok mu salak görünüyoruz…”

+

Salak değiliz; ama gerçekleri anlatamıyoruz…

İstatiklerin daha da kötü olacağından korkuyoruz…

Av. Hayri Balta, 16.7.2007

LAİKLİK 15

15 BÖYLE AMPULE HAYIR

Yukarıda Çağlayan mitinginde gösterilen bir pankart var.

Önce bakın sonra verin karar…

Bu pankarta dikkat…

Altından Atatürk karşıtı, laikliğe karşı hareketlerin odak noktası bir  parti çıktı, heyhat!

İşte kızlarımızı, kadınlarımızı korkutan budur.

Bu demektir ki laikliğin sonudur.

Bunlar tesettürü Yaratan’ın emri sanar.

Oysa Yaratan yarattıklarının hiçbirini kapatmamıştır.

Kadınları kapatmak, erkeklerin bencilliğidir.

Yaratan’ın yarattığı güzeli ve güzelliği kendisine hasretmesidir.

Asıl önemlisi kızına, eşine güvenmemesidir.

Kadının namusunu korumak bahanesi ile kadını kapatmak kadına bir hakarettir…

Atatürk ve laiklik karşıtı bu parti,

Önce kadrolaşmaya gitti.

Sonra tarihte görülmemiş bir Ali Diboluk.etti.

Sonra yine, eşi görülmemiş bir rüşvet, komisyon, yolsuzluk…

Bütün bunlar namuslu yurttaşlara yapılan haksızlık…

“Dokunulmazlığı kaldıracağız!” diye iktidar oldular.

İktidar olunca da dokunulmazlığı ardına sığındılar.

Bir an önce bu ampulün karanlığından kurtulmalıdır.

Türk ulusu bu Ortaçağ karanlığını başından atmalıdır.

Karanlığa bürünen ampulden kime hayır gelir?

Bu nedenle Atatürk  ve laiklik karşıtı Parti’ye hayır denmelidir.

Av. Hayri Balta, 2.5.2007

LAİKLİK 14

14 İNSANLIK NEREYE GİDİYOR?

Buradaki fotoğrafı yerleştiremedim…

Yukarıdaki fotoğrafa bakınız dikkatle.

Üç askerin önünde siyah giyimli iki kişi idam edilmeyi beklemekte…

Fotoğrafın üstünde şöyle yazıyor:

“Pekin’den Organ Ticareti”

Ne demek oluyor bu?

Olan şu:

Pekin organ ticareti yapıyor…

Bu görüntü beni düşüncelere salıyor.

 

İki idamlık üç asker arasında sırasını bekliyor.

Bizim her şeye gücü yeten Allah’ın sesi sedası çıkmıyor.

“Ulan size ne oluyor da benim verdiğim canı siz alıyorsunuz?” demiyor…

Demek ki atalarımız, büyüklerimiz, alimlerimiz yanılıyor.

Görüldüğü gibi yaratan verdiği canı başkaları alıyor…

Bu olay çok kötü bir biçimde gelişecek.

Böbrek nakline ihtiyacı olan paralı birisi:

“Çin hükümetine başvuracak…

İdamlığın böbreğine talibim, ederi ne olacak?”

Çin Hükümeti ayağını basacak.

Böbreği yüksek bedelle satmaya çalışacak…

Bu sırada bir başka paralı da Çin Hükümeti’ne başvuracak:

“Doktorlar, kalp nakli gerektiğini söylüyorlar.

Bir kalbe ihtiyacım var. İdamlığın kalbine talibim.

Ederi ne olacak?”

Bu işin piyasası da açılacak.

Bizim meşhur böbrek tüccarı doktor gibi kimi doktorlar ortaklık kuracak.

Büyük tirajlı gazetelere tam sayfa ilan verecek…

“Her türlü, böbrek, yürek, el-kol, yüz-göz nakli başarı ile yapılır?” diyecek…

Elbette bu arada her ulus kendi dininin alimlerinden fetva isteyecek…

Alimlerimiz bu işe dünden hazır, yeter ki kendilerine değer verilsin.

“Elhak, ağır suç işleyenlerin katli vaciptir.

Böbreği, yüreği, yüzü-gözü  iyi bir insana layıktır.”

 

Tıp gelişip, organ nakli işlemleri olağan hale gelince idam cezası insan haklarına aykırı diyerek yasalarından idamı kaldıran devletler; organ ihtiyacını karşılamak amacı ile idam cezalarını yeniden yasalarına koyacak…

Ve de millî geliri artırmak için idamlıkların böbreğini, yüreğini, yüzünü, gözünü satılığa çıkaracak…

Bütçesi dara düşen hükümetler yargıdan ricada bulunacak.

“Yürek, böbrek vs. siparişleri arttı.

Şu günlerde fiyatlar da yüksek.

Aman şu idamlıkları hemen ipe çek!..

Bize organ gerek…

Savaşta, tutsak alınanlar öldürülmeyecek.

Tutsaklar, böbrek, yürek, siparişi gelinceye değin kampta bekleyecek…

 

Olur mu böyle şey demeyin, daha geçen gün Irak’taki Amerikan askerleri;

Pazarlamadı mı organ nakli yapanlara öldürdükleri düşmanların böbreğini, yüreğini,..

 

Hiç “Böyle şey olur mu?” demeyin, bu kapitalist dünyasında olmayacak şey yoktur.

Amerika’dan, Avrupa’dan 13-14 yaşında, erkek- kız, çocuklarla yatmak için  yoksul ülkelere gidenler çoktur.

Yoksulların namusunu pazarlayan olur da idamlıkların organlarını pazarlayan olmaz mı?

Av. Hayri Balta, 3.4.2007

LAİKLİK 13

13 BU NE ŞİMDİ?

AKP Hükümeti göreve geldikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın bastırdığı kitaplar yine bir tartışmaya yol açtı.

Yeni kitaplarda yer alan yakın tarihle ilgili bazı ifadelerin eski kitaplardakilerle çeliştiği ortaya çıktı.

CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevaplaması için yazılı bir soru önergesi vererek konuya dikkat çekti.

Gazalcı’nın iddiasına göre, Prof. Dr. Ahmet Mumcu – Mükerrem K. Su’nun “T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” ve Niyazi Akşit’in Tarih kitapları ile 2005- 2006 döneminde okutulmaya başlanan İdris Akdin-Muhittin Çakmak-Mustafa Genç’in yazdığı tarih kitapları arasında çelişkiler bulunuyor.

Gazalcı’nın iddiasına göre, yeni kitapta; tarikatlar, Tekke ve Zaviyeler, Padişah II. Abdülhamit ve Vahdettin, 31 Mart Olayı, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, laiklik, Şeyh Sait gibi konularda farklı yorumlar var.

 

İşte eski ve yeni kitaplardaki ifade farklılıkları….

E, Eski Kitap

Y, Yeni Kitap

E. Tekke ve zaviyeler bilime ve laik yaşama aykırı, çağdışı kurumlar ve birer sömürü merkezleri durumuna geldikleri için kapatıldı.

Y. İslam dini ile bağdaşmayan inançlar ve adetler ortaya çıktığı için kapatıldı.

+

Şeyh Sait ve Derviş Mehmet birer tarikat mensubudur.

- BU BİLGİ ÇIKARILDI.

II. Abdülhamit aydınlara karşı baskı uyguladı

- BU BİLGİ ÇIKARILDI.

+

E. Vahdettin ile Damat Ferit İngilizlerle işbirliği yaptı.

Y. Vahdettin yapmadı, Damat Ferit yaptı.

 

E. Atatürk’ün Samsun’a çıkışı konusunda Atatürk’ün Padişah Vahdettin hakkındaki sözleri yer alıyordu.

Y. Atatürk’le Vahdettin arasında bir uyum olduğu yazıldı.

 

E. Padişah Vahdettin İngiltere’ye sığındı.

Y. Padişah Vahdettin Malta’ya gitti.

E. Türk kadını bilinçlendikçe kendiliğinden onu Orta Çağ yaşayışına hapseden kılıklardan kurtuldu, modern kıyafetleri benimsedi.

Y. Cumhuriyet Dönemi’nde kadınlar için giyim kuşam konusunda herhangi bir yasa çıkarılmadı.

E. Eski kitapta Vahdettin’in Atatürk’ün Samsun’a çıkışına karşı çıktığı yer alıyordu:

Y. Yeni kitapta ise bu görevi Atatürk’e Vahdettin’in verdiği ima ediliyor:

E. Vahdettin’in İngilizlerle işbirliği yaptığı ve Kurtuluş Savaşı’nın ardından İngiltere’ye kaçtığı yazıyordu.

Y. Vahdettin’in kendi isteği Müslümanların Halifesi olarak Malta’ya gittiğini yazıyor.

Eski kitapla yeni kitap arasında  laiklik konusunda da farklılık bulunuyor.

Gİderek laiklik de yozlaştırılıyor…

hurriyet.com.tr 14 Şubat 2007

+

Dert dava Cumhuriyet, laiklik, Atatürk…

Adama sormazlar mı şimdi bu nasıl Türk?..

Av. Hayri Balta, 15.2.2007

LAİKLİK 12

12. YÖNETİME BUNLAR GELECEKSE…

Her zaman ben yazacak değilim ya…

Bu gün de yerimiz Umut Can Kaya’ya…

Varsa artı eksi sözünüz

Bildirin, koyalım buraya…

Eğer; Kuva-i Milliyecilik, Milliyetçilik, Ulusalcılık  bu ise,

MHP’yi, BBP’ni, Alperenleri, Ülkücüleri koyacağız nereye?

“Türk çocuğu suç işlemez”miş…”

Ya, 7 aylık bebenin ırzına kim geçmiş?

Bu gün Türkiye’de

4 dakikada bir yaralama,

6 dakikada bir ev soygunu,

17 dakikada bir otomobil soygunu,

18 dakikada bir yankesicilik,

31 dakikada bir aile için şiddet,

41 dakikada bir kapkaç,

41 dakikada bir dolandırıcılık,

59 dakikada bir gasp ve yağma,

Her 2 saatte bir resmi kurum soygunu,

Her 4 saatte bir cinayet,

Her 4 saatte bir tecavüz ve girişimi,

Acaba bunlar Kürt mü, Ermeni’ mi?

Yoksa anadan ya da babadan dönme mi?

“Türk çocuğu suç işlemez” miş, öyle mi?

Bu kafa nato mermer kafa…

Bu mermer kafalar başa geçecekse

Ülkenin altını üstüne getirirler,vay bizim halimize…

Av. Bilge Balta, 12.2.007

LAİKLİK 11

11 YAVAŞ YAVAŞ, TETİ TETİ!..

Yavaş yavaş, teti teti, fethedelim kaleyi

Ürkütmeden Laik Devleti ele geçirmeli…

Hedef Türk İslam sentezidir…

Sırasıyla; silinmeli, Cumhuriyetin, laikliğin bütün izleri…

Fetullah Efendinin dediği gibi:

“Acele edilmemeli, hiçbir şey hissettirilmemeli …”

Ne demek, her kentin ortasında bir Atatürk heykeli,

Bu putçuluk değil mi?

“Laiklik de ne demek yahu! Bu millet isterse laikliği de kaldırır.”

Egemenlik kayıtsız şartsız ant-i laiklerin olmalıdır…

Müslüman olan laik olmaz.

Laiklik, dinsizliktir işimize gelmez…

Önce okul kitaplarından başlanmalıdır

Din iman, vatan millet diye diye…

Öğrencilerin beyni yıkanmalıdır…

Okursanız bir sonra ki iletiyi…

Siz de hissedersiniz,

Gelmekte olan tehlikeyi…

Fetullah Efendinin dediği gibi,

Yavaş yavaş, teti teti…

fethedelim ülkeyi…

Av. Hayri Balta, 16.2.2007

LAİKLİK 10

10 DERİN DEVLET…

Devlet, devlet olacak.

Bu devletin içinde bir devlet,

Devletin bilgisi dışında işler yapacak.

Yaptıklarına da, Derin Devlet yaptı denecek.

Bu söylentilere inananlar ahmak…

Devletin yapısını bilenler

Derin Devlet safsatasını nasıl dinler.

Devletin bilgisi dışında kuş kanadını kımıldatmaz.

Aklı başında olanlar Derin Devlet safsatasını yutmaz.

Bilin ki ne yapılmışsa devletin bilgisi dahilinde yapılmıştır.

Devletin bilgisi dışında iş yapanlar Gölbaşında, İzmit’te öldürülüp yol kenarına atılmıştır.

Veli Küçük general, olayların içinde bir adam.

 “Devlet emretti ben yaptım!” der korkmadan…

Reşat Altay, Trabzon emniyet Müdürü idi.

16 Mart öğrenci katliamında katilleri kovalayan polislere “Geri çekilin!” demişti.

Bunun hesabı sorulmak istenince de:

“Devlet için yaptığımız operasyonlardan biridir!” demişti.

Bu olay üzerine zamanın İçleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in tanıklığına baş vurulur.

Bizim CHP’li, hem de en devrimci milletvekili Hasan Fehmi Güneş Mahkemede: “Bildiklerimi söyleyemem, devlet sırrıdır!” der,..

Zamanın Başbakanı Çİller:

”Öldürüleceklerin listesi elimizde!” der.

 

Zamanın Genel Kurmay Başkanı;

“Çiller tak  diye emreder.

Başkanınız da şak diye yapar!”

Meclisin görevlendirdiği  Müfettiş Kutlu Savaş bir sanığa sorar:

“Kaçak silahlar kime verildi?”

Sanık şöyle dedi:

“Devlet sırrıdır, nereye verildiğini açıklarsam savaş çıkar..”

Derin Devlet, tuğlası çürük bir duvar.

Şöyle demişti Güldal Mumcu’ya Mehmet Ağar:

“Bir tuğla çek, duvar yıkılır…”

Daha bunun gibi binlerce örnek verebilirim.

Ancak bu gerçekleri kime dinletebilirim…

Yapılacak iş demokratik, şeffaf bir devlet kurmaktır.

Böyle bir devletin kurulmasına da en büyük engel nedir?

“Türk İslam Sentezci Derin Devlettir…”

“Derin Devlet!

Devletin ta kendisidir elbet!”

Av. Hayri Balta, 8.2.2007