MÜBAREK CUMA
MÜBAREK CUMA
Yine günlerden cuma!.. Bana göre diğer günlerden farkı olmayan, haftanın son günü, sonrasında iki tatil gününün habercisi!..
İşte o günlerden bir gün, iş yoğunluğu ve yorgunluğuna ara vermek için dışarı çıkmaya karar verdim. Biraz da yalancı bahara kanmıştım. Özlemini duyduğum güneşe kendimi vermiş ellerim ceplerimde, yeni taşındığımız, öncesi gecekondu sonrasında daha çok iş yeri olan semtte yürüyordum.
Öğle tatili Cuma’ya denk gelmişti!..
İş yerimizin hemen önündeki Meydan Cami’nin yanından geçip, biraz ileride yürüyüş mesafesinde daha da büyük Merkez Cami’nin bulunduğu caddeye ulaşmış, bu mübarek günden nasibimi almış, huzura ermiştim!.. Megafondan çıkan yüksek ezan sesini hoca efendinin detone sesinden, hem de dibinden duymak zorunda kalmıştım.
Geniş caddenin asfaltı dökülmüş, kaldırım taşları döşenmiş, kalan toz toprak havaya yayılmış, o tozun dumanın arasından gördüğüm araba kalabalığına anlam verememiştim. Bütün Ankara Cuma namazı için bu camiye mi gelmişti? Yoksa son yıllarda camiye giden mi artmıştı? Koca yolun gidiş-dönüş yönünün sağ tarafı yetmemiş, refüj kenarına da yol boyu arabalarını park etmişlerdi. Burası caddenin ortası demekti, solu demekti, yolun solu yavaş ilerlemeyi bile kabul etmezdi.
Bugün Cuma’ydı! Mübarek Cuma!.. Başka zaman değil park etmek, duraksamak, hatta yavaşlamak bile söz konusu olmazdı.
Ben mi bilmiyordum? Cuma günü arabaları yolun ortasına bırakıp camiye gitmek kural ihlalinden sayılmıyor muydu? İbadet ediyorsan her şey mubah mıydı? İbadet kural tanımıyor muydu? Park edilmez levhasının bulunduğu yere park edeni affetmeyen trafik polisleri bu durumu nasıl görmezden gelebiliyorlardı?
Fahri trafik müfettişi olmak istemiştim. Başvuru için internete baktığımda talep çokluğundan başvuruları kabul etmediklerini bildirmişlerdi. Keşke o an o yetkiye sahip olabilseydim. Her birine yanlış parktan ceza kesebilmeyi isterdim. Tabi ben her bir araca ceza kesene kadar akşam olur, cemaat dağılmış olurdu. Öyle çoklardı ki!..
Yener Balta, 6 MART 2015