GUNEY KÜRDİSTAN

“Güney Kürdistan: Kadınların yüzde 73’ü sünnetli”

[[ Dünya sağlık örgütünün tespit ettiği kadın sünnetinin 3 çeşidine de Kürdistan Bölgesi’nde rastlandığına işaret eden Muradi, sünnetin yüzde 80’inin evde, binde 1’inin hastanelerde, yüzde 13,5’inin komşu evlerinde ve yüzde 6,5’in de değişik mekanlarda yapıldığını söyledi.10 Mart 2010 tarihli Aso gazetesinin 1175. sayısında yer alan bir haberde, Güney Kürdistan’daki kadınların yüzde 73’ünün sünnetli olduğu bildirildi.

Uzun bir dönemdir Güney Kürdistan’da kadınların sünnet edilmesine ilişin olarak çalışma yapan Alman WADI örgütünün verdiği rakamlara göre kadın sünnetinin en çok yaşandığı bölgelerin başında Kerkük ve çevresi geliyor.

WADI örgütünün 2007 ve 2008 yıllarında Hewlêr, Süleymaniye, Dihok ve Kerkük bölgesinde yaptığı çalışmaya ilişkin rakamlar bu örgütün sorumlularından Fellah Muradi tarafından açıklandı.

Çalışmalarının, kadın sünneti konusunda yapılmış en önemli çalışmalardan birisi olduğunu dile getiren Muradi, bu güne kadar yapılan çalışmalarda ve hazırlanan raporlarda köylere özel bir önem verildiğini, çalışmaların köylerden başlatıldığını belirterek, kendilerinin köylerin yanısıra şehirlerde de araştırma yaptıklarını söyledi.

Kadın sünnetinin arkasında bir çok neden bulunduğunu belirten Muradi, sünnet edilme oranının şehirlere ve toplumsal konuma göre değişiklik gösterdiğini anlattı.

“Yüzde 81,2 oran ile Germiyan ve Kerkük başı çekiyor” diyen Muradi, onları yüzde 77,9 ile Süleymaniye ve yüzde 72,7 ile Dihok’un takip ettiğini bildirdi. Yüzde 63 ile en düşük oranın Hewlêr’de olduğunu dile getiren Fellah Muradi, Kürdistan Bölgesi’ndeki genel ortalamanın yüzde 73,25 olduğunu söyledi.

Sünnetli kadın oranının mahalleden mahalleye, aynı şehre bağlı kazadan kazaya değiştiğine parmak basan Muradi, Hewlêr’e bağlı Ayinkave, Baherke ve Kani Ka nahiyelerinde kız çocukları arasında sünnet oranının sıfır olduğunu anlattı. Oran’ın aynı kente bağlı Kuştepe’de yüzde 10’a, Şaweys, Seryan ve Herbe mahallelerinde yüzde 77,8’e çıktığını belirten Muradi, “bölgeler bazında en düşük oranlar yüzde 27,1 Mergesor’da, yüzde 17,5 ile Pençwin’de, yüzde 16,7 ile Quretu kazalarında; en yüksek oranlar ise yüzde 97,4 ile Qaladızê’de, yüzde 95,5 ile Ranye, yüzde 94,4 ile Dokan’da bulunuyor” dedi.

Dema Nû-Hewlêr

Sünnetli kadın sayısının köy ve kente göre değiştiğine vurgu yapan Muradi, oranların köylerde yüzde 69,2, kentlerde yüzde 60,4, kaza ve nahiyelerde yüzde 74,8 olduğunu anlattı.

Dünya sağlık örgütünün tespit ettiği kadın sünnetinin 3 çeşidine de Kürdistan Bölgesi’nde rastlandığına işaret eden Muradi, sünnetin yüzde 80’inin evde, binde 1’inin hastanelerde, yüzde 13,5’inin komşu evlerinde ve yüzde 6,5’in de değişik mekanlarda yapıldığını söyledi.
Oranın yaş guruplarına göre de değişiklik gösterdiğini dile getiren Fellah Muradi, yaş küçüldükçe oran da düşüyor” dedi. Muradi’nin verdiği bilgilere göre oranlar şöyle: 20 yaşına kadar yüzde 57; 30-39 yaş gurubunda yüzde 73,8; 60 ve yukarısı için yüzde 95,7.

“Konuya ilişkin olarak geçmişte yapılan tüm araştırmalarının aksine bu araştırma kadın sünnetinin kentlerde daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor” diyen Muradi, araştırmaya katılan kentli kadınların yüzde 96,2’sinin köyde sünnet edilip edilmedikleri sorusunu cevapsız bıraktıklarına vurgu yaptı.

Sünnet esnasında ustura kullanıldığını, araştırmaya katılanlardan birisinin bıçak ile sünnet edildiğini dile getirdiğini anlatan Muradi, araştırmaya katılan kadınların yüzde 80,7’sinin anneleri tarafından sünnet edildiklerini belirtti.

Eğitim düzeyi ile sünnetli kadın arasındaki ilişkilerden de bahseden Fellah Muradi, okur yazar olmayanlar arasındaki oranın yüzde 84; orta dereceli eğitime sahip olanlar arasındaki oranın yüzde 57,6; yüksek eğitim görenler arasındaki oranın da yüzde 37 olduğunu söyledi.

Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka gerçek ise sünnetli kadınların yüzde 94,7’sinin Müslüman ve Sunni mezhebe bağlı oldukları. Hıristiyan, Kakayi, Yêzidi ve Şiilerde sünnet edilmiş kadın yok. “Bu gerçeklere rağmen WADI’ye göre kadın sünneti İslami bir gelenek değil” diyen Muradi, kadın sünnetinin, dini bir elbise giydirilen İslamiyet öncesi döneme ait bir gelenek olduğunu”
X
Mısır’da sünnet sahneleri
[[ Bu sahnede iki nokta dikkat çekici..
İlki, “sünnetçi” ve “yardımcı”sı ile, sünnet olanların “renk ayrımı”… Bu farklılık, bizdeki, sünnet edilen çocuğa farklı toplum birimlerinden bir “kirve” bulma kuralına denk düşüyor olabilir mi?

İkincisi de, bu sahnede, sünnet edilmekten çok, sünnet olma durumu var gibi… Sünnet olan yetişkin bir insan… Harran’da yetişkin erkeklerin Tanrıçalara “fallus”larını adamalarına benzer bir durum gibi…Bir fark, burada fallus toptan kesilip adanma yerine, “kesilmiş gibi” yaparak fallus ucundan deri parçasının alınması..
X
Mısır’da tapınak duvar çizimleri
Bu sahnede annelerinin yardımıyla sünnet edilen erkek çocuklar bulunuyor…
X
Kuzey Irak’ta Kürtlerde Kadın Sünneti
16.3.2010

Kurdistan Aktuel:
“Güney Kürdistan: Kadınların yüzde 73’ü sünnetli”

[[ Dünya sağlık örgütünün tespit ettiği kadın sünnetinin 3 çeşidine de Kürdistan Bölgesi’nde rastlandığına işaret eden Muradi, sünnetin yüzde 80’inin evde, binde 1’inin hastanelerde, yüzde 13,5’inin komşu evlerinde ve yüzde 6,5’in de değişik mekanlarda yapıldığını söyledi.10 Mart 2010 tarihli Aso gazetesinin 1175. sayısında yer alan bir haberde, Güney Kürdistan’daki kadınların yüzde 73’ünün sünnetli olduğu bildirildi.

Uzun bir dönemdir Güney Kürdistan’da kadınların sünnet edilmesine ilişin olarak çalışma yapan Alman WADI örgütünün verdiği rakamlara göre kadın sünnetinin en çok yaşandığı bölgelerin başında Kerkük ve çevresi geliyor.

WADI örgütünün 2007 ve 2008 yıllarında Hewlêr, Süleymaniye, Dihok ve Kerkük bölgesinde yaptığı çalışmaya ilişkin rakamlar bu örgütün sorumlularından Fellah Muradi tarafından açıklandı.

Çalışmalarının, kadın sünneti konusunda yapılmış en önemli çalışmalardan birisi olduğunu dile getiren Muradi, bu güne kadar yapılan çalışmalarda ve hazırlanan raporlarda köylere özel bir önem verildiğini, çalışmaların köylerden başlatıldığını belirterek, kendilerinin köylerin yanısıra şehirlerde de araştırma yaptıklarını söyledi.

Kadın sünnetinin arkasında bir çok neden bulunduğunu belirten Muradi, sünnet edilme oranının şehirlere ve toplumsal konuma göre değişiklik gösterdiğini anlattı.

“Yüzde 81,2 oran ile Germiyan ve Kerkük başı çekiyor” diyen Muradi, onları yüzde 77,9 ile Süleymaniye ve yüzde 72,7 ile Dihok’un takip ettiğini bildirdi. Yüzde 63 ile en düşük oranın Hewlêr’de olduğunu dile getiren Fellah Muradi, Kürdistan Bölgesi’ndeki genel ortalamanın yüzde 73,25 olduğunu söyledi.

Sünnetli kadın oranının mahalleden mahalleye, aynı şehre bağlı kazadan kazaya değiştiğine parmak basan Muradi, Hewlêr’e bağlı Ayinkave, Baherke ve Kani Ka nahiyelerinde kız çocukları arasında sünnet oranının sıfır olduğunu anlattı. Oran’ın aynı kente bağlı Kuştepe’de yüzde 10’a, Şaweys, Seryan ve Herbe mahallelerinde yüzde 77,8’e çıktığını belirten Muradi, “bölgeler bazında en düşük oranlar yüzde 27,1 Mergesor’da, yüzde 17,5 ile Pençwin’de, yüzde 16,7 ile Quretu kazalarında; en yüksek oranlar ise yüzde 97,4 ile Qaladızê’de, yüzde 95,5 ile Ranye, yüzde 94,4 ile Dokan’da bulunuyor” dedi.

Dema Nû-Hewlêr

Sünnetli kadın sayısının köy ve kente göre değiştiğine vurgu yapan Muradi, oranların köylerde yüzde 69,2, kentlerde yüzde 60,4, kaza ve nahiyelerde yüzde 74,8 olduğunu anlattı.

Dünya sağlık örgütünün tespit ettiği kadın sünnetinin 3 çeşidine de Kürdistan Bölgesi’nde rastlandığına işaret eden Muradi, sünnetin yüzde 80’inin evde, binde 1’inin hastanelerde, yüzde 13,5’inin komşu evlerinde ve yüzde 6,5’in de değişik mekanlarda yapıldığını söyledi.
Oranın yaş guruplarına göre de değişiklik gösterdiğini dile getiren Fellah Muradi, yaş küçüldükçe oran da düşüyor” dedi. Muradi’nin verdiği bilgilere göre oranlar şöyle: 20 yaşına kadar yüzde 57; 30-39 yaş gurubunda yüzde 73,8; 60 ve yukarısı için yüzde 95,7.

“Konuya ilişkin olarak geçmişte yapılan tüm araştırmalarının aksine bu araştırma kadın sünnetinin kentlerde daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor” diyen Muradi, araştırmaya katılan kentli kadınların yüzde 96,2’sinin köyde sünnet edilip edilmedikleri sorusunu cevapsız bıraktıklarına vurgu yaptı.

Sünnet esnasında ustura kullanıldığını, araştırmaya katılanlardan birisinin bıçak ile sünnet edildiğini dile getirdiğini anlatan Muradi, araştırmaya katılan kadınların yüzde 80,7’sinin anneleri tarafından sünnet edildiklerini belirtti.

Eğitim düzeyi ile sünnetli kadın arasındaki ilişkilerden de bahseden Fellah Muradi, okur yazar olmayanlar arasındaki oranın yüzde 84; orta dereceli eğitime sahip olanlar arasındaki oranın yüzde 57,6; yüksek eğitim görenler arasındaki oranın da yüzde 37 olduğunu söyledi.

Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka gerçek ise sünnetli kadınların yüzde 94,7’sinin Müslüman ve Sunni mezhebe bağlı oldukları. Hıristiyan, Kakayi, Yêzidi ve Şiilerde sünnet edilmiş kadın yok. “Bu gerçeklere rağmen WADI’ye göre kadın sünneti İslami bir gelenek değil” diyen Muradi, kadın sünnetinin, dini bir elbise giydirilen İslamiyet öncesi döneme ait bir gelenek olduğunu”
belirtti. ]]

http://turkce.kurdistan-aktuel.org/haberler/kuerdistan/4731-gueney-kuerdistan-kadnlarn-yuezde-73ue-suennetli.html

*********
RESİM GALERİSİ İÇİN TIKLAYINIZ!

http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/gallery/2008/12/28/GA2008122801468.html

************

Erkek ve Kadın Sünnetinin Temelleri
5.5.2009
İnsanbilim,Toplumbilim,Dinbilim,Tarih
Mısır’da sünnet sahneleri
[[ Bu sahnede iki nokta dikkat çekici..
İlki, “sünnetçi” ve “yardımcı”sı ile, sünnet olanların “renk ayrımı”… Bu farklılık, bizdeki, sünnet edilen çocuğa farklı toplum birimlerinden bir “kirve” bulma kuralına denk düşüyor olabilir mi?

İkincisi de, bu sahnede, sünnet edilmekten çok, sünnet olma durumu var gibi… Sünnet olan yetişkin bir insan… Harran’da yetişkin erkeklerin Tanrıçalara “fallus”larını adamalarına benzer bir durum gibi…Bir fark, burada fallus toptan kesilip adanma yerine, “kesilmiş gibi” yaparak fallus ucundan deri parçasının alınması..
*-*-*-*-*-*

Mısır’da tapınak duvar çizimleri
Bu sahnede annelerinin yardımıyla sünnet edilen erkek çocuklar bulunuyor…
*-*-*-*-

Circoncision de Jésus, cathédrale de Chartres
Chartres Katedrali, İsa’nın Sünneti

http://fr.wikipedia.org/wiki/Circoncision

[[ Konumuzla doğrudan ilgili olmasa bile, burada dini görevlilerin saç kesim biçimleri çok dikkat çekici..
Bu noktayı, başa vurulan damga, İslami abdestte baş meshi ve takke bağıntılarında ele almıştık… ]] X
Musevilerde erkek bebek sünneti
[[ Musevi Kippa’sının üstten görünüşü ile, saçlarının bu bölgelerini kazıtmış olan hiristiyan dini görevliler, kafanın bu bölgesine Hammurabi döneminde bile hala vurulmaya devam eden damgaları ( muhtemelen önceden hazırlanmış bir “şekil”/ desen içine, kızgın yağ veya likit metal akıtarak (mesela “Kurşun dökme”) ve/ya doğrudan dağlama ve/ya döğme yapma…) takkeleriyle “gizlemekte”dirler.
Bu dönemde , “Takke düşünce de kel görünmekte”dir.
Başın saçlarının kazınma bölgelerine aidiyet sembolleri damga olarak vuruluyordu. Hammurabi yasalarının ilgili hükmü, saç tıraş biçimlerinin kölelik belgisini gizlemesini önlemeye yönelikti. Bu bakımdan, “Midas’ın Berberi” ; Hammurabi yasalarının berberlere özel hükümler ihtiva etmesi; Berber’in, “Pire Berber iken, deve Tellal iken..” masallarına konu olması aynı genel çizgide bulunur.
Şapka ve Takke’lerin dini/ruhani kesim bakımdan böylesine önemli olmasının ardında bu tarihsel derinlik ve sosyolojik özellikler bulunur.
Hac sırasında “tıraş” olan İslam hacılarının ellerini başlarına/saçlarına doğru bile götürmelerinin yasak olmasının altında da, başlangıçta “alın damgaları” olarak kullanılan aidiyet damgalarının (( Kader! / Yazgı! ) giderek, saçlar arasına doğru gizlenme süreci bulunur.
X
Üzerinde çok az çalışılmış olan ‘sünnet’ ve ilgili eski kurumları, toplumsal anlamları bakımından, tanımakta fayda var.

Birçok öteki konu gibi, bu alanda da, akademi dünyamız pek çaba göstermiş sayılmaz. Dr. Mustafa Aksoy’un, sünnet kurumu ile bağlantılı olan,sadece, “kirvelik konusunda ülkemizde yapılan iki önemli çalışmadan” ve , “ülkemizde kirvelik konusunda yazılı tek kitabın sahibi”nden bahsetmesi bile, durumun ne olduğunu zaten ortaya az çok koyuyor. “Kirvelik” ve “sünnet” kurumları, birbirine çok bağlı konulardır üstelik.

Fakat, Türkiye’deki akademi dünyasının da, geleneklere bağlanan demir pençeleri, eni sonu kırılacaktır. Özellikle genç nesil bilim adamlarına güven duymamız gerek. Batı bilim dünyasından bir otorite ele almadı diye, bu son derece önemli konular bir yana bırakılamaz. Bu noktadaki sosyal bulgular bakımından zengin bir saha olan Türkiye’de bu konuları geliştirmek üzere ele alacak bilim adamlarımız, umalım ki, çıkacaktır.

Eski toplum denilince, onda, genel olarak hurafe arayan siyasi ‘bilimselciler’ bakımından ise, şu anda, yapacak pek fazla bir şey yok zaten. Dinlerin toplumsal kaynakları hakkında yeterli bir fikre sahip olmadıkları halde; derin “dünya ve Türkiye tahlilleri” ile kendi çevrelerini bile toparlayabilmekten uzak olanların, şimdi “Müslümanları kazanma”, “İslam reformunda aktif taraf olma”, yani “cin olmadan adam çarpma” hülyalarına ; “40 yıldır cenaze namazı kılma” vb. türünden duyuru politikalarına sadece üzülerek bakabilir ve bilimsel incelemelerimize devam edebiliriz….

Yukarıdaki desen, Mısır’da, XXI. veya XXII. Hanedanlık dönemine ait, Kardak’taki Mut tapınak girişine kazılmış… Erkek çocuk sünnet ritüelini resmediyor. Eski Ahit’te ise, Abraham dönemine ait olarak bir ‘sünnet gelenek’ anlatımı başlatılmış görünüyor. Abraham’la başlayıp Musa’yla devam edip geliyor. Bu noktada, kaynağın Mısır olup olmadığı üzerinde, daha sonra, durmaya çalışacağız.

Akado-sümer geleneklerinin, erken ‘yaratılış’ anlatımlarındaki, kaderi, ödevi “Kıralın önünde durmak” olan ‘hadım varlık’ veya “kadınsı varlık”ların, Sami ve eski Yunan topluluklar arasındaki derin “fallus kültü”yle ilgilerini ele almaya çalışacağız. Belki konu kesin hatlarıyla çözümlenmekten uzak kalabilir ama, bilim dünyasının pek ele almadığı bu sorunları yeniden yorumlayarak çözme çabalarında bir kötülük yok.

Sünnet kurumunun tarihsel yapısı ve kutsal kitaplardaki ilgili ifadeler, konumuzu, her şeyden önce genel özellikleri ve anlamlarıyla tanıyarak ele almanın gerekli olduğunu gösteriyor. “Türkiye” içinde kalan her türlü ifade daha baştan bağrında eksiklik ve yanlışlar taşır. Fakat bu eski uygulamanın genel anlamlarına ulaşırken, Türkiye’nin çeşitli yörelerindeki değişik uygulamaların tanınması ise, bize, vargılarda bulunurken büyük kolaylıklar sağlayacaktır…

Ekte, şimdilik, okunmasında fayda olan, bazı çalışmaları
yayınlamakla yetiniyorum.

***
(Devam edecek

AnaBritannica,C.20,s.186
Sünnet, Arapça HITAN, kamışın (penis) ucundaki derinin bir bölümünün ya da tümünün kesilmesi. Müslümanlar, Yahudi-ler ve bazı Hıristiyanların yanı sıra, dünyanın her yerinde çeşitli geleneksel toplumlar¬da dinsel açıdan büyük önem taşır. Uygulamanın kökeni bilinmemekle birlikte, etnik bakımdan yaygın bir tören olması ve bu iş için başlangıçtan beri metalden çok taş bıçakların kullanılma- si, sünnetin tarihinin en eski çağlara dayandığını gösterir.

Sünnet, geleneksel bir tören olduğu he-men her yerde, erinlik (buluğ) çağında ya da öncesinde uygulanır. Bazı Müslüman halklar arasında erkekler evlenmeden he-men önce, bazılarında ise dinsel eğitim çağında ya da doğumdan hemen sonra sünnet edilir. İsIam kaynakları sünnetin Araplar arasında İslam öncesinde de uygu-lanan bir gelenek olduğunu belirtir. Değişik fıkıh mezhepleri sünnetin uygulanacağı yaş konusunda farklı kurallar öngörür. Yahudi¬lerde erkek bebeklerin doğumundan sekiz gün sonra sünnet edilmesi, Hz. İbrahim’in Tanrı’yla gerçekleştirdiği ahdin bir parçası sayılır. Kilise, daha ilk dönemlerinde bu “Musa Yasası”nın Hıristiyanlar için bağlayıcı olmadığına karar vermiştir. Sünnet, uygulandığı yasa bakılmaksızın, genellikle bireyin bağlı olduğu gruba biçimsel olarak da katılmasını ya da belirli bir statüye ulaşmasını, böylece toplumsal konumunu ve haklarını kazanmasını simgeler.
Ucundaki derinin kesilerek kamış başının açığa çıkarılması, smegma olarak bilinen kokulu salgının bu bölgede birikmesini önler. Kamış kanseri sünnetli erkeklerde daha ender görülür.

Klitoridektomi olarak adlandırılan kadın sünneti (Arapça hafz), farklı topluluklarda farklı biçimlerde uygulanan ve klitorisin bir bölümü kesilerek gerçekleştirilen, gene tö-rensel bir uygulamadır. Yeni Gine, Avus-tralya, Malakka Takımadaları, Etiyopya, Mısır ve Afrika’nın başka kesimleri, Brezil¬ya, Meksika ve Peru’da, ayrıca Ortadoğu, Afrika, Batı Asya ve Hindistan’da yaşayan
çeşitli Müslüman topluluklarda yaygındır.
Bazı İslam topluluklarında kadın sünnetini de vacip sayan mezhepler vardır.

***

(“Tasavvuri”,”kurgusal”, “şakacıktan” Akrabalık kurumları adı verilen, fakat eski toplumun son derece gerçek olan kurumlarının bazı akademi çevrelerinde ne kadar az anlaşılmış olduğu üzerine bir dipnot bilgisi.)

BELLETEN
TTK Basımevi-Ankara
Ağustos 1992

AYGEN ERDENTUĞ

(‘Akrabalık Terimlerinin Kullanımı’)
S .483/512

« ÖZET VE SONUÇ

Görüldüğü kadarıyla, günümüz Türkiyesi’nde, akrabalık terimleri işlevsel olduğu kadar yapısal bir değişim içindedir. Akrabalık terminolojimi¬zi etkileyen karmaşık değişkenler arasında, özellikle görsel-işitsel kitle iletişim araçları, bati dillerinde eğitim görmeyi önemli kılan sosyo-ekonomik talep ile soy sop grubunun önemini yitirmesi ve “aile”nin küçülmesi gibi etkenler dikkati çekmektedir.

Bu değişim, söz gelimi, en az birkaç kuşak kentliler arasında, Bati dillerinden “düz çevirme” ile aktanlan “kuzen” te¬riminin yerleşmesidir. Bu arada, Planlı Kalkınma dönemine girmemiz ile birlikte her geçen yıl daha da süratle artan, kırsal alandan kentlerimize göç ile daha çok kırsal kesimde geçerli olan «tasavvuri» akrabalık terimlerinin de yaygın bir biçimde kent kültürüne aktarılmasına şahit olunmuştur. Buna karşılık,1940’larda yapılan tespitlere göre, kentlerde geçerliliğini koruyan, ‘yenge’, ‘sağdıç’ ( H.Z Kosay,1944), hatta ‘kirve’ gibi bir takım ‘tasavvuri’ akrabalık terimleri, belirli bir kentli grup için önemlerini yitirmişlerdir… » ( s.506)
X