TABULARA, TALANA, YALANA BALTA
TABULARA, TALANA, YALANA
BALTA
IRKÇILIĞA, SÖMÜRÜYE, ŞERİATA
HAYIR!..
Sorumlusu: Av. Hayri BALTA
+
e-mail adresi:
hayri@tabularatalanayalanabalta.com
site adresi:
www.tabularatalanayalanabalta.com
X
ERENLER-OZANLAR-YAZANLAR 2
İÇİNDEKİLER
A
Âşık İbretî 4
Âşık Melulî 5
D
Daimi 8
E
Edip Harabi 10
G
Giriş 1
H
Halk Ozanı Hüseyin Çırakman 7
K
Kaygusuz Abdal 3
O
Ozan Dağlı 11
Ö
Ömer Rey 2
S
Stronsium 9
Ş
Şems-İ Tebrizi’nin 40 Kuralı 12
Z
Ziya Hızıroğlu 6
1. Giriş
“İnsanların yaratmış olduğu zannına dayanan sanal Allah’ın ardına düşersek doğru yola ve gerçeğe erişemeyiz.
İnsanların Allah anlayışları hakkında Muhittin Arabi ne demektedir
“Allah, kulun zannına göre yapılan ilahtır.” (Muhittin Arabi. Özün Özü. s. 93)
Bu konuda Kuran da şöyle der: “Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar.” (K. 6/116)
İşte insanların yarattıkları ve taptıkları Allah ancak zan ve tahmindir.
Akıl, sağduyu, vicdan, hoşgörü ve insan sevgisi gibi genel değerlerin yüceltilmesi ve yaşamda uygulanması gerekir. Çünkü Allah; doğru, güzel, iyi, olumlu olan genel doğrular, ortak değerler, insansal duygular gibi bütün yüce değerleri kavramları kapsayan simgesel bir anlatımdır. Gerisi hayaldir, tahmindir, zandır.
Av. Eren Bilge Balta, 12.2.2014
+
2. ÖMER REY’DEN
1. Bilelim ki:Sadece, samimiyete erenler ve ona tâbi olanlar Hakikata erecektir!.
2. “Başarı”, Hakikatın yolunda samimiyet ve sabırla yürüyenlerin ereceği sarayın adıdır.
3. Terkedebildikleriniz kadar ileriye geçebilirsiniz, yönelişiniz gerçeğe olduğu sürece.
4. Her kapıyı açan tek anahtar vardır: SAMİMİYET !.
5. Biliniz ki, samimiyetin açamayacağı kapı mevcut değildir!.
6. İnsan ile diğer yaratılmışlar arasındaki fark; birincisinin, gördüklerinin ardına geçebilmesi kadardır!
7. Karşısındakini kendine tercih edemeyen kişi, samimiyetten çok uzaktır!.
8. Samimiyet, karşınızdakinin hak ve hukukuna tecavüz etmeyen teklifsizliktir!.
9. Gören, düşünebilen ve idrâk yüceliğine erenlerden olmaya çalışınız!.
10. İdrâkın yüceliğine eremiyorsanız, inkârın basitliğinden sıyrılınız!.
11. Ne mutlu, Gerçeğe erene; ve O`na tâbi olabilene!..
12. İnsan ismine liyâkatınız, insanlara erişen iyiliklere vasıta olabilmeniz nisbetindedir!.
13. Aldıklarınız kadar basitliğe, verdikleriniz kadar yüceliğe yaklaşırsınız!.
14. Zirvede oturmaya, sadece verenlerin hakkı vardır!
15. Kadın, hisleriyle hareket eden; erkek, özündeki gerçekle davranışlarını düzenleyen yaratığın adıdır!.
16. Gerçeğin yoluna adım atanlar, şeklin ötesine geçmeyi başaranlardır!.
17. Eren, özündeki Hakikat noktasında eriyendir!.
18. Eriyen, erendir… Ermedikçe, eriyemezsin!..
19. Mükâfata hak kazananlar, sadâkat sahipleridir!.
20. Basit kişilerin basitliğine, kendilerini bilemeyişleri vesîle olmuştur!.
21. Pişmanlığın acılığını tatmak istemiyorsanız, hemen elinizdekileri değerlendirmesini öğreniniz!.
22. Dostluğu yürüten, fedakârlıktır!.
23. Câhil, idrâktan nasîbi olmayandır!.
24. Zamanın ötesine geçebilenlerin iki özellikleri olur; ilim ve vericilik!.
25. Anlayamadığımı anlamamaktan, Rabbıma sığınırım!.
26. Zavallı, yaradılışındaki gayeden bîhaber olandır!.
27. Görgünüz, yaşadıklarınız nispettedir!.
28. Gözlerinizi kapadığınız anda madde ötesine geçemiyorsanız, biliniz ki çileniz sürecek!..
29. Geçmişin telâfisi olmayacağını unutmayınız!..
30. Kaçınılması zarûrî olan hususların başında istismarcılık gelir!.
31. Süratinizin artmasını istiyorsanız, vites değiştirmesini öğreniniz!.
32. Değerlendirmek, hikmetini idrâk ve gereğini tatbik etmekle mümkündür!.
33. Çıkış noktanızı, yolunuzu ve hedefinizi tespit etmiş miydiniz?..
34. Yaşadığınız günün değil, zamanın fevkindeki insan olmak mühimdir!.
35. İsmini, zamanın silemediği öze ermişler arasına girmeye çalışınız!.
36. Sonlu olmak istemiyorsanız, rotanızı sonlulara göre ayarlamayınız!.
37. HİKMET, basitlik kavramını yok etmiştir!.
38. Biliniz ki, değerlendiremedikleriniz de en az değerlendirebildikleriniz kadardır!.
39. Allah indinde, basitliğin yeri olmadığını idrâk ediniz!.
40. Sonsuzluk, algıladıklarını hakkıyla değerlendirebilen ve idrâk ettiklerini tatbik edebilenlerin hakkıdır!.
41. Basit görmeyiniz, değerlendirmeye çalışınız!.
42. Kendinizi bilemiyorsanız, yaşamı değerlendirebilme imkânlarından yoksunsunuz!.
43. Görünüz ve susunuz; dinleyiniz ve gene susunuz; öğreniniz ve gene de susunuz.Tâ ki, konuş, denilene kadar!..
44. Biliniz ki zamanı geldiğinde dahi söylenemeyecek gerçekler vardır!.
45. Karşınızdakilerin de, size karşı dile getiremeyeceği şeyleri olduğunu unutmayınız!.
46. Sırların açılmasını istiyorsanız, “sır” saklamasını öğreniniz!.
47. Zamanın değiştirebileceği şeyler için hüküm vermeyiniz!..
48. En büyük ihânet, sırları ifşâ etmektir!..
49. Sırrı ifşâ eden, cezasını “sır”lardan uzak yaşamakla öder!..
50. “Zan”ınızdan geçip, onu terketmedikçe, seyredemezsiniz!.
51. Hak`kın yüzündeki perde, zanna ve şartlanmalara dayanan hükümlerinizdir.
52. Samimiyetiniz, karşınızdakine açılabilmeniz kadardır!.
53. Karşınızdakiyle tartışırken, kendinizi onun yerine koyabiliyor musunuz?..
54. Hakareti hak ettiyseniz, ses çıkartmayınız; şâyet hakketmediyseniz, üstünüze alınmayınız!..
55. Rakamların sonu olmadığını bilirsiniz değil mi?..
56. Dünyada yeri dolmayacak tek kişi, annenizdir.
57. Her şeye rağmen sizi affedebilecek insan, annenizdir.
58. Çokluğu görünüz, azınlığı değerden hâli bırakmayınız.
59. Zamanı, bakış açılarının ötesinde değerlendiriniz.
60. Ulaşacağın cennet, aklına yön vereninki kadardır!.. Bu, eşin de olabilir; bir ârif de!… Kılavuzun kim ise, sonucunu yaşayacaksın!
61. Hikmetleri tesbit, seslenişe vasıta olabilmeniz nisbetindedir.
62. Aynı anda, iki ayrı âlemde yaşıyabiliyor musunuz?
63. Ben, sen ve O`nun kalktığı yere gittiniz mi?..
64. “Halife”, her devirde mevcuttur; sayısı değişenler, O`nu görebilenlerdir!
65. Dünya ve kâinat, bilincinizde ufalıp kaybolup gitti mi hiç?…
66. Aslı olmayan gölge gördünüz mü?.. Gölge “var” mıdır?..
67. Nasibinde olmaması, yaradılışındaki mahrumiyetindir; ki asla değişmez.
68. Yüzeyde kaldığınız sürece, dalgalardan kurtulamayacağınızı biliniz.
69. Vermek zorunda olduklarınız, almak istedikleriniz nisbetindedir.
70. Zavallılığın, karşındakinin sözlerini anlamadığın halde, anladım sanmakla başlamıştır.
71. Kafan boş, gözün boş, gönlün boş; gurur niye?..
72. Bireyselliğin izzeti zillettir!.. İzâfî benliğin izzeti peşinde koşanlar ergeç zilleti tadacaklardır.
73. Lâyık olduğunu bilebilmek ve ona tâlib olmak, özünün izzetindedir.
74. Tedbir, insanın emniyet sübabıdır.
75. Oduna esans dökmüşler, gül sanmış kendini!..
76. Avamın ölçemediği insan büyüktür…
77. Korkundan veya utancından değil, idrâkından dolayı işini Bilen`e bırak.
78. Ahmak ile aptal arasındaki fark, birincisinin, izah edileni de anlamamasıdır!.
79. Mârifet, imtihan veya çileye tabi tutulanın “Allah bilir işini” diyebilmesidir.
80. Gayb, Allah`ın yaratmadıklarının adıdır, gerçekte!..
81. Yaradılmışın hakikatına eremeden giden insan, â`mâdır!.
82. Aklın da bir hacmi olduğunu unutmayınız.
83. Kâinatın genel yapısı ikidir; birinde kalanlar pişmanlık duyarlar.
84. Avam, kendinden evvelkilerden aldıklarına, kendinden bir şeyler eklemeden sonrakilere devreden kişiler topluluğudur.
85. Her insan, bir diğerinden başka mükemmeliyete sahiptir.
86. Kusurlarınızı yüzünüze vuranlar biliniz ki sizi sevmektedirler.. Bazen çekemeseler de!
87. Yapacağınız hareketlerin gerçek sebebini düşündükçe kendinizden sıyrılır; neticeye erdiğiniz nisbette de özünüzün gereğini yaşamaya liyâkat kazanırsınız.
88. Her insan mükemmel olarak yaratılmıştır… Ancak bazıları, yaşarken mükemmellik kavramından uzaklaşırlar…
89. Aklınıza gelenlerin değil, onları istikâmetlendirişinizin tabiî neticesine katlanırsınız.
90. Kalbe dudakların tesir ettiğini sananlar aldanmadadır… Kalbe tesir edenler, kalblerdir!. Dudaklarsa, kulağa erişebilirler.
91. Seni sevenlerin sevgisinin, gerçekte “Allah”a olduğunu farkedebildin mi?..
92. Geçip giden şeylerin seni üzmesine fırsat verme ki, ânını değerlendirmekten geri kalmayasın!.
93. Beynin tefekküre yöneltilmemesi, ona yapılan en büyük zulümdür!..
94. Sonsuzluk için varolan yeryüzündeki en mükemmelin, sonluluk batağında mahvoluşu ne acıdır!..
95. Sevdiğin için varsan, niye kendini düşünerek yaşıyorsun?..
96. Tüm varlığını ayakları altına seremediysen, sevgin kemâline erişmemiştir.
97. Gerçek sevgi, sahibini, önce gururunun kölesi olmaktan kurtarır.
98. Sevdiğinle beraberken etrafı gözün görüyorsa, bil ki sevginde yalancısın, sadece kendini aldatıyorsun.
99. Kendini tanıyamamanın sana verdiği zararı, dünyadaki tüm varlıklar birleşseler veremezler!..
100. Koyunlar da yiyip, içip, çiftleşip, uyuyorlar… Farkında mısın?. </P< ol>
101. Beynini gereğince kulanamıyorsan, tüm organların sana vebâldir!.
102. İlhamlar yaşantına yön veremiyorsa, içgüdüleriyle yaşayan mahlûkattansın!.
103. Benlikteysen, sabra muhtaçsın!..
104. Yakîne erende sabır ne arar?..
105. “İlim, Çin`de bile olsa al” dediler!.. Yirmi dakikalık yol, Çin`den de mi uzak?
106. Sigarayı terkedemeyen, benliğini nasıl terkeder?
107. Terkedemediklerin kadar perdelisin!
108. Gecenin hayâlinde sultan olabilirsin; ama hakikat güneşi doğduğunda nereye kaçacaksın?
109. Bildiğin halde yaşayamıyorsan, benliğine tapınmaktan vazgeçmek sana çok zor geliyordur!..
110. Kolundaki, ayağındaki zincirden ölümle kurtulabilirsin, ama beynindekinden asla!..
111. “Koza”n, gerçeğin âlemine uçacak güce eriştiremiyorsa seni, ancak mezarın olur!.
112. Günah, “senin” varlığından meydana gelir!..
113. Yaşadığın, sürece üzüntülerin son bulmaz, benliğinden kurtul ki selâmete çıkasın!.
114. Sevginin kaynağı sendedir!.
115. Sahip olduğunu sandığın her şeyden kopmanın ızdırabını tadacaksın!..
116. Sevgin yüzünden terkedebildiklerin, sevginin ölçeğidir!.
117. Değerin, duyguların kadar değil; idrâk ettiklerini tatbikata sokabilmen kadardır!.
118. Ömrünü koyduğun oyunda yanlış ata oynamanın pahası, ebedî hüsrandır!.
119. Sevmeyi bilmeyen, sevildiğini anlayamaz!.
120. Yaşam, öğrenmek ve öğrendiklerini yaşayabilmek içindir!.
121. Senin, “Seni” bilişin, sürekli daha geniş kapsamlı çalışmayı getirmiyorsa, bu bilişin yetersizdir!.
122. Çalış ki, takdirdekine eresin!.
123. Kemâl, idrâka göredir!.
124. Tolerans, olgunluğun dile gelişidir!.
125. Yatarken, “kimsenin hakkı bugün de üzerime geçmedi” diye düşünebiliyor musun?.
126. Kendinize, “kötü insan” denilmesini istemiyorsanız, kırıcı olmaktan kaçınınız!..
127. Sırra erenin vasfıdır mükemmellik; ki bu da vasıfsızlıktır!..
128. Renk, kaba aittir; orijinalliğini, “renksiz olmakla” koruyabilirsin!.
129. Karşınızdakinin büyüklüğünü idrâk edemiyorsanız, ona yaklaşınız!..
130. Büyüklükleri idrâk için bazen de uzaklaşmak zorunlu olur!..
131. Ölümsüzlüğün çaresi, ölmektir!..
132. Gönüllerde yaşamak, gönüllere hitâb edebilecek seviyeye gelmekle mümkün olur!.
133. Geçici değil, ebedî olan hayatı kazananlardan ve kazandıranlardan olunuz!.
134. Gönlünüzde yer eden sözler, biliniz ki, Rabbin seslenişidir!.
135. Değerlendiriniz ki, nankörlerden olmayasınız!.
136. Nankörlerin de varacağı bir menzil vardır ki, adına “hüsran”derler!.
137. Israrla çalınan kapı, elbet bir gün açılır!.
138. Rabbin seslenişi, ancak, o seslenişe liyâkat kazanmışlarca değerlendirilebilir!.
139. Gönülden kızmayı terkedemediyseniz, hâlâ Gerçekten uzaksınız!.
140. Güneş ne kadar parlarsa parlasın, ışığından kaçanlar kıyâmete dek mevcut bulunacaktır!.
141. İhtiyacınızı, hiçbir şeye muhtaç olmayana arzediniz.. Şâyet, O, hâlinizden habersiz ise!..
142. Birşey olabilmek için değil, bir şeyler verebilmek için çalışın!.
143. Samimiyette eriyiniz ki, teslimiyete eresiniz!…
144. Teslim olunuz ki, seyredesiniz!..
145. Yaptıklarınızın gerçek sebebini bilemiyorsanız, bu, “Gerçek”e olan uzaklığınızdandır!.
146. Gerçeğe erenler, giyiniktirler; kıyafetlerine aldanmayınız, ki onları görebilesiniz!.
147. Susunuz, dinleyiniz; seslenişi “okumaya” çalışınız!.
148. Konuşmak mecbûriyetindeyseniz, bu, idrâk ettikleriniz kadar olsun!.
149. Yapabileceğiniz şeyleri dahi yıkmayınız!..
150. Her şeye rağmen, verenlerden olmaya çalışınız!.
151. Ne bir suç işleyiniz, ne de af dilemek mecburiyetinde kalınız!
152. Ancak ve sadece, gerçeğe erenler “ayna” olabilirler!.
153. “Ayna” olduğunuz gün, aksettirilmemesi îcâbeden şeyler de olduğunu unutmayınız!.
154. Sabrı terketmeyen, gerçeğe eremez!.
155. Gerçeğe erenin ilk hâli, imânı terktir!.. Görülen şeye, imân edilemez!..
156. Geçmişin münâkaşasına girmeyiniz ki, size “basit insan” demesinler!.
157. Rabbin seslenişi, herkese, idrâkıncadır!.
158. Suyu bardakta görmüşseniz; buharı, bulutu, karı, buzu, denizi ondan ayrı sanmayınız!..
159. Her şey bir inişle-çıkış arasında değişimde… Gerçekte ise; ne iniş var, ne de çıkış!…
160. Sayılmak istiyorsanız, sükûtu değerlendiriniz!..
161. Kadere yapışarak her şeyden elini çekenler, henüz “Gerçeğe” erişmemiş olanlardır!.
162. Acı ilâçların sıhhate vesile olduğunu unutmayınız!.
163. Öğrendikleriniz, tatbik edildikleri sürece size yararlı olur. Aksi halde siz, “bilgi hammalı” olarak bu dünyadan geçer gidersiniz!..
164. Dostlar meclisinde kendinizi hizmetkâr yapmadıkça, onlara ihanettesiniz!.
165. Unutmayınız ki, unutulmayasınız!…
166. Veriniz ki, verilsin!.. Unutmayın, boşluk yoktur. Her çıkanın yeri dolar. Çıkaranın gayesine göre!..
167. Karşılıksız olarak verdiklerinizi düşünün… Ne kadar?..
168. Sabredenlerdenseniz, “sizde sabreden”i hatırdan çıkartmayınız. Aksi halde sabrınız şirk olur!.
169. Değeriniz, değerlendirebildikleriniz oranındadır!.
170. Hâlâ samimiyetle yönelemiyorsanız, noksanınızı araştırınız!.
171. Zevkler tartışılmaz, gruplandırılır!.
172. Her şeyin sahibi vardır; öyle ise sizin olmayanlar hakkında sahiplik dâvâsına kalkışmayınız!.
173. Hâin, emânete sahip çıkandır!..
174. Hikmeti nerede bulunsanız alınız; zîra, “özbenliğinizin” vasfıdır!..
175. Hikmet, ehli için pırlanta; gayrı için taştır!.
176. Mârifet, pırlantayla – taşı ayırt etmek değil; pırlantaları değerlendirebilmektir!
177. Gıpta etmeyiniz, çalışınız!.
178. Herkes, imkânları nisbetinde mesûldür!.
179. “Vermedi” değil; “alamadım” deyiniz!.
180. Zorlamayınız ki, zorlanmayasınız!..
181. Öldürmeyiniz ki, hayat bulasınız!.
182. Hayvan ile insan arasındaki fark, birincisinin hayatının bittiği yerde ikincisinin hayatını başlamasıdır!.
183. Zamanı ve yeri geldiğinde, vasıtayı terketmeyi biliniz!.
184. Hüsrâna uğrayanlar, geldikleri yeri unutanlardır!.
185. Ortamlarını hiçe sayanlar, er-geç tökezlenirler!.
186. “HEP” olmak istiyorsanız, “HİÇ” olunuz!..
187. Gerçeğe eren, gördüğünü tanır!.
188. Yüceliğin ziyneti, tevâzu; ermişliğinki ise, yadırganmayıştır!.
189. “Hikmet”, yaradılışın sırrına erenin ağzından dökülen sözlerdir.!.
190. “Hikmet”, velinin sükûtunda; Ârifi Billah`ın seslenişindedir!
191. Samimiyete ihânet eden, felâh bulmaz!.
192. Huzur, sevgi ve nefretin ötesindeki âlemin adıdır!.
193. Sükût, sırrı işitmekte olanın hâlidir!.
194. Hayret, sırrı görenin hâlidir!.
195. Seyir, sırra erenin hâlidir; ki o, artık, dâimidir!.
196. Gayesi zevk olan, şirktedir!. İlâcı, emre yönelmektir!..
197. Tasavvufun basamaklarına basmamış olanlar, o basamakların görüşlerinden ebediyyen mahrûm kalırlar!.
198. Güneş, geleceği saati bildiğin için gelmez!..
199. Gecelerini , “ey gündüz hemen gel” demekle isrâf etme!
200. Verilene ihânet, vereni görmemek veya görmezlikten gelmekte olur! </P< ol>
201. Verilenin değeri, vereniyle ölçülür!.
202. Basitlikten kurtulmamış olanın insanları teşviki de basitliğedir… Teşvikine bak, değerlendir!..
203. Yetiştiren, koruyan ve besleyen, ana – babanızdır… “O”nu idrâka çalışın!..
204. Tefekkürün ilk basamağı, var sandığın “ben”liğinin “yok”luğunu idrâk etmektir!.
205. Davranışlarınızda pusulanız “halk” ise, rotanız hüsran üzeredir!..
206. Madde kaydı, hayatınızın her anında sizi zillete çekmektedir, farkında mısınız? Öyle ise, yönelişiniz, maddeötesine olsun!..
207. “Günah”, Hakikatını bilmeyenin davranışlarının adıdır!..
208. Hakikatını idrâk edip, buna göre yaşayan, “Emr”den olmuştur!.. Konuşması ise sesleniştir!
209. Müzik, aklın ötesinde gelir; ve şuurun ötesiyle değerlendirilir!.
210. İlerleten, istek değil adımlardır!. İsteklerinizi, adımlarla birleştirerek gayenize yöneliniz!.
211. Öğrendiklerinize, uymamakla ihanet eder; uygulamakla değerlendirmiş olursunuz!.
212. Suyu, susamayana vermeyiniz!..
213. Tek insandan kaçınız ki, o da “sadece ben biliyorum”, diyendir!..
214. Çabada hararet; seyrde sükûn vardır!.
215. Zulmet ve Nûr… İkisi de örtüdürler!
216. Mertebeleri idrâk etmeyenin, idrâkı noksandır!..
217. Zâtını, idrâk edebilirsin; ama, “Zât”ı asla!..
218. Çöle düşen, yol bileni bulamazsa, hep aynı yönde döner durur; yaşadıkça!.
219. “Teslimiyet”i, idrâk; “haşyet”i , ilim oluşturur!.
220. Zât`ı idrâk ve ihâta, asla söz konusu değildir!.
221. Gururun, benliğindendir!.. Benliğinin varolmadığını idrâk etmedikçe, gururdan kurtulamazsın!.
222. Cehennem alevleri, gurur odunlarıyla tutuşmuştur!.
223. Perden, şartlanmalarından oluşan zanlarındır!..
224. Gözünün, kulağının, organlarının âlemleri çok, beyninin âlemi ise tektir!..
225. Aynada arama kendini; sen, “”sendesin!.
226. Ayna, şüphesiz olarak bil ki, sadece varsaydığın kendini görmeye vesîledir!.
227. Sevginin târifi, sebebi çoktur; ama AŞK`ın târifini bilen…?
228. AŞK, bir yanıştır; ki yönsüzdür!.
229. Altın, asitte saflaşır!.
230. Benliğini teslim etmedikçe, “nefs”ini tanımanın bütün yolları kapalıdır!..
231. Seni gören yok zannetme; kendini görmen, sana yeter!.
232. Sen; “sen” iken, Halifetullah olmazsın!..
233. Hiçbir şeye inanmayan, kendine inanıyordur!..
234. Emânet, “Hilâfet”tir!…
235. Değerin “halife” oluşun dolayısıyladır. Bunun da farkında değilsen!.
236. Duygularını yönlendiren, şartlanmalarındır!..
237. İsim, ardındakinden perdeliyorsa, bir an önce “isim perdesinden” kurtulmaya çalış!.
238. Korkuların kadar gâfilsin!..
239. Değer yargıların, şartlanmalarından oluşmuşsa, çevrenin robotusun!..
240. Hüküm, ya gerçeğin oluşundan doğar; ya da şartlanmalardan!
241. Gerçekler değişmez! Değişenler ise, gerçek değildir!.
242. Yaşamını “izâfi-göresel” değerler üzerine inşâ edenler, er-geç yıkılmaya mahkûmdurlar!.
243. Kendini tanımana yaramayan tüm fiillerin, boşa emektir!
244. Doğada, duygulara yer yoktur!
245. Doğayı duygularında değil, hikmetle değerlendirebilirsin. Öyle ise, hikmet sahibi ol!
246. İlim, gereğini yaşamayı getirmiyorsa, oyun ve eğlencedir!.
247. Yönelişi, insanlığın özünden gayrına olanlar hüsrandadırlar!.
248. Değeriniz, tefekkür gücünüz nisbetindedir!.
249. Samimiyette sıkıntı olmaz!.
250. Şekli değerlendirmesini biliniz ki, ötesine geçebilesiniz!.
251. Kelimeler çok şeyi ifade eder; ama her şeyi değil!..
252. Çıplak görmek istiyorsanız, “soyunarak” yaklaşınız!..
253. Azı değerlendiriniz ki, çoğu bulasınız…
254. Giydirilenlerin, “soyunuk”lar olduğunu unutmayınız.
255. Edebe riayet edenler, haddini bilenlerdir.
256. Haddini bilmemek, ‘’samimiyet’’ değildir!.
257. Almak istediğiniz her şeye karşılık bir şeyler vermek zorunda olduğunuzu asla hatırdan çıkartmayınız.
258. DOST`unuz, her şeyinizi açık açık söyleyebildiğinizdir!..
259. Menfâat ve maddiyattan soyunmamış olanlar, “DOST” olamazlar!.
260. Neye inandığınızı sorunuz kendinize… Ardından da “ne kadar?” deyin.!
261. İmân, şüphe kabul etmez!.
262. Tecrübe isteği, şüphedendir!.
263. Tatbikatta, imânın rolü olduğunu biliniz.
264. Azla yetinmeyiniz, ki çoktan mahrum kalmayasınız!..
265. Daha da bilmediklerinizi öğrenmek istiyorsanız, bildiklerinizi değerlendiriniz.
266. Her şeyin zıddı oluşur !..
267. Zıdları, ancak, Hakikatın özüne ermiş olanlar, “cem” edebilirler!.
268. Zıdları “cem” edenler, “GÖRESELLİKTEN” kurtulmuş olanlardır!..
269. Zekâ, elektrik gibidir; değerlendirilişe göre faydalı veya zararlı olur.
270. Korunmak istiyorsanız, ayna olunuz!..
271. Bulunduğunuz yeri idrâka çalışınız… Ki, haddini bilenlerden olasınız.
272. Fikrin değerlendirilmediği yerde, zorbalık hüküm sürer.
273. İlmin karşılığı, o ilmin değerlendirilişidir.
274. Gerçeğin âlemine, ancak, samimiyet ve tefekkür kanatlarıyla uçulur.
275. Musluk, su akıtmaktan yorulmaz…
276. “Amâ”, gösterildiği halde gerçeği değerlendiremeyendir!
277. Geçmişin ve geleceğin değerlendirilişi, ancak yaşanılan anın değerlendirilmesiyle mümkün olur..
278. “Rabbin seslenişi” gönlünüzde iz bırakmıyorsa, samimiyet ve inancınızdan şüphe ediniz.
279. Efendi odur ki, karşısındakine hizmeti vazife bilir ve onu gerçeğe yöneltir.
280. Dua, Zâtındaki “rubûbiyetin” harekete geçirilmesidir..
281. Ânını değerlendirmesini bilmeyene kulak vermeyiniz.
282. Seviyorsanız, biliniz ki bu, sevildiğinizden ötürüdür.
283. Güzellikleri, onlara ermeyenler dile getiremezler..
284. Her nerede ve ne işte olursanız olunuz, sizi bir gören olduğunu hatırdan çıkartmayınız.
285. Gerçek güzeldir; ama her güzel gelen, gerçek değildir.
286. Değerli insan, yaradılmışlar içerisinde değersizi olmadığını idrâk edendir.
287. Olayların ardındaki hakikat noktasını gören kişinin, huzurda olmamasına ihtimal mi vardır?
288. Kötülüklerden uzaklaşmak istiyorsanız, menfaatleriyle hareket edenlerden kaçınınız.
289. Mevcudatın yapısal güzelliği, yaradılışlarındaki gayeden ötürüdür.
290. Kişinin tekâmülü, bakış “açısından” sıyrılışı kadardır.
291. Suçlayanlar, câhil olanlardır!.
292. Taklid eden değil, taklid edilen olunuz..
293. Tedbir, “Takdirden”dir! Tedbiri alınız, takdiri unutmayınız!
294. Kendinde kuvvet gören, tedbire; acz hisseden, takdire yönelir…
295. Kendini güçlü görüp güvenen, hüsrandadır..
296. Olgun kişi, mevcûdâta hizmette tefriki kaldırandır; tıpkı yağmur gibi!..
297. Gerçeği bil; ve edebe riayet edicilerden ol!..
298. Öncekinden alıp, sonrakine devreden kişi!… Sahibi olup götüreceğin neyin var ki?..
299. Hangi şeye sahip olduğunu sanıyorsun, ki onunla övünüp, ona güvenesin?
300. Az için, çoğu kaybedenlerden olma… </P< ol>
301. ’Geçen zaman, bana neyi idrâk ettirdi?’’ diye düşün… Vereceğin cevap çok önemlidir.
302. Öğrenen değil; idrâk eden, tatbikçidir!.
303. Gerçek, hep aynı gerçek!.. Değişen sadece duyan- gören- bilen ve idrâk edenlerin bakış açıları ve seviyeleridir.
304. Gururunun sana kaybettirdiklerini hiçbir şey kaybettiremez.
305. Gururuyla yaşadı, hüsranla öldü !..
306. Sarhoş mu kim?.. Seyrinde kendini kaybeden!.. Mutlu mu?.. Dileği olmayan!.. Huzur mu?… Gerçeğin âleminde yaşayanın hâli!.. Budala mı?… Benliğini gösterme çabasında olan!.. İlim mi?.. Özündeki mükemmeliyet!.. Akıllı mı?.. Hakikatını değerlendirebilen!..
307. Ne verilmeyeni verebilirsin, ne de verilene mâni olabilirsin!..
308. Tasavvuf, nazarî bilgilerle değil; bilfiil “tatbikatla” yaşanır!.
309. Bedbaht o kişidir ki, “DOST”uyla beraberliğin yolunu bilir, fakat dünyalığı onu engeller.
310. “Ya öyle değilse” diyerek geri kalıyorsun… Ya öyle ise!..
311. Çocuklar zamanlarını oyun, eğlence ile harcarlar; olgunlar ise kâr getirecek şeyle değerlendirirler.
312. Ticareti lâf olanın, kârı havadır..
313. Yanındakilerin önünde olmak için tamgaz gidiyorsun, yolunun sonunu düşündün mü hiç?
314. Yanlış yolda olduğun halde, umutla yoluna devam, hüsrandan başka bir şey getirmez.
315. Adımların, seni hangi sona götürüyor; farkında mısın?…
316. Kime ne zarar verirsen ver; daha büyüğünü, kendine vermedesin!.
317. Usta, eserinden; kişi, Dost’undan tanınır.
318. Beğenen, kendi hâliyle yaşar; seven, sevdiğinin hâliyle..
319. Önce kesin kararını ver… Senin için önemli olan, sonlu dünya mı; sonsuz ölüm ötesi mi?
320. Cidden, ölümötesine inanıyor musun?.. İnanıyorsan, nasıl hazırlanıyorsun?
321. Gerçek inancını tanımak istiyorsan, yakın çevrendekilerin inancına bak…
322. Yârin neyse, ona kavuşacaksın… Topraksa toprağa; Allah ise, O`na!..
323. Tasavvuf bahçesi, aşk uğruna can vermeye gelenlerin yeridir; dikenlerden incinenlerin değil!..
324. Operatör doktor, keser-biçer can kurtarır…Güllâbici ile karıştırmayın!..
325. Bacağı kangren olanın, bacağına merhamet edip kesmemek, kendisine en büyük zûlümdür!..
326. Geçen zamana rağmen benliğinden arınamıyorsan, yanlış yoldasın demektir!..
327. İlimsiz alınan yolun sonu, meçhuldür.
328. Muhabbetin kadar hızlı gidersin…
329. Araç, hedefe varmak içindir.. Duran araçta boşa zaman harcamak ise, nasipsizlik!..
330. Matkap delmek içindir… Deliğin için de tutmak için değil.
331. Terkedemediğin alışkanlık, senin PUTUNDUR!
332. Huy duvarlarının çevrelediği hapishaneni ne zaman farkedeceksin?
333. Sevdiğinin kalbine, maddeni vererek değil, “tüm benliğini” vererek erebilirsin!.
334. Ölü bedenleri diriltmek mi, ölü kalpleri diriltmek mi?..
335. Davranışlara bakıp da geri kalmak, şartlanma putuna tapınmaktır!.
336. Mânâsına eremediğin davranışın, görünüşüne göre hüküm verme!.
337. Zekân, gününü kurtarır ama asla âkıbetini kurtarmaya yeterli olmaz.
338. Aklın en kısası, ölümün ötesinde başına gelebilecekleri düşünendir.
339. Nefsin en güçlü savunma silâhı, zekâdır.
340. Bugün kendilerinin “beden” olduğunu sananlar, yarın da kendilerini “ruh” zannedecekler!.
341. Nefsin hakikatı, Rubûbiyet vasfına uzanır.
342. Kendini beden sanıp, huy ve şartlanma ile bürünmüş nefsin âkıbeti, dâimi azâbdır.
343. Nefs, kendini tanımadıkça azâbdan kurtulmaz.
344. Nefsin aslî vasıflarıdır; hayat, ilim, irade, kudret, kelâm, algılama, değerlendirme.
345. Nefs, zâtı itibariyle, ‘’salt şuur’’dur.
346. Her ortamın bedeni, o ortamın şartlarıyla oluşur.
347. “Ben”ini tanımadan, karşındakini nasıl tanıyabilirsin ki?
348. Izdırabların temelini, şartlanmadan doğan ‘’sahiplik düşüncesi’’ oluşturur.
349. Gururundan vazgeçiremiyorsa sevgin; o, sadece bir beğenidir!..
350. Beğeni, sahip olma arzusunu getirir; muhabbet , ise teslimiyeti!..
351. Teslimiyetin, muhabbetin kadardır; teslimiyetinin derecesinden, muhabbetinin ölçüsünü anlayabilirsin..
352. Sıhhatiniz, yiyeceğiniz, barınağınız olduğu haldesonsuza dönemiyorsanız, inanmıyorsunuz!..
353. Fiillerin mertebelere; muhabbetin ise, seni ‘’yâr’’ine eriştirir.
354. Yaş ile kuru farketmiyorsa, Yârin ile huzurdasın.
355. ‘’Kalbimdesin’’ diyebilirsin. “KALBİMSİN” diyebiliyor musun?
356. Bor`dan Niğde`ye geçilebilir, ama dünyadan sonra başka pazar yok!.
357. Canlı olarak mezara atıldığını ve ölmemecesine orada yaşayacağını hissetmeye çalış!.
358. Ölümötesi zindanından kurtuluş anahtarını, ancak dünyada elde edebilirsin!.
359. Aklın ermiyorsa, hiç değilse aklı erenin peşine takıl!..
360. En güzel rüyaların bile, uyandığında bir ‘’hiç’’ olduğunu farkedemiyor musun?..
361. Matematikte profesör olsanız bile, tıb alanında câhilsinizdir! .
362. Yüzme bilmiyorsanız, Einstein bile olsanız boğulursunuz!..
363. Beyninize hükmedemediğiniz sürece, kadere tâbisiniz !.
364. Sigara ve alkolle beynine verdiğin zararı, asla telâfi edemeyeceksin!.
365. Sonsuz hayata dönük her şeyi, ancak, beynin aracılığıyla elde edebilirsin..
366. Sigaraya, en kıymetli varlığın beynini kurban edersen, diyetini sonsuza dek ödersin!..
367. Cennet ve Allah`ı kazanman için sana verilen sermaye, “beynin”dir.
368. Makrokozmos kâinattır, mikrokozmos beyin!.
369. Beynini değerlendirebildiğin ölçüde, “Ben”ini ve Rabbini tanıyabilirsin.
370. Hâl, makama göredir… Makâm ise, fıtrata!.
371. Merteben, “İLİM”deki yerindir!.
372. Dünyada örtülü olanlar, biliniz ki âhirette de örtülüdürler!.
373. Edep, haddini bilmektedir!.
374. Kaderine vâkıfsan, yerini bil; değilsen, haddini bil.!..
375. Rabbinizden, içinde bulunduğunuz ânı, yeri ve kişileri değerlendirebilmeyi isteyiniz.
376. Gerçek ehli iseniz, her şeye rağmen susmasını bilirsiniz!..
377. Aslı ve benliği “yok” olan hangi varlığınla öğünebilirsin ki?..
378. Her şeyin “izâfî-göresel” olduğu ortamda, gerçek nedir?
379. Varsandığın, kâinatın izâfiliği, “yok”luğundandır.
380. Her ne ki “yok”luğunu farkeder, “Var”lığa kavuşur !.
381. Kişinin, ‘’Gerçek’’’ istikâmetinde sürati, ferâgati nisbetindedir.
382. “DOST” odur ki, sesleniştedir!..
383. Hakikatin edebi, hakikate sadâkattir.
384. Akıl adamı terkederse, ‘’deli’’; adam, aklı terkederse, ‘’meczûb’’ derler!..
385. İnsanların memnun olmasını istiyorsan, onlara; Rabbının memnun olmasını istiyorsan, O`na ayna ol!..
386. Yediğinin helâl olup olmadığını arıyorsan, hızına bak!..
387. Terkedilmeden, terkedebildiklerin nisbetinde yol alırsın.
388. Terkedilenlerin varacağı yerin adı, ‘’Cehennem’’; terkedenlerin ereceği yerin adı ,‘’Cennet’’tir!.
389. Kavuşmak, büyük zevktir; fakat özlemek de ondan aşağı değildir.
390. Yönelişin, ısmarlaması olmaz.
391. Halkın değil, Hak’kın takdirini toplamaya çalış.
392. İnsanlığa hizmet eden, bir şeyler sunmak isteyen her kişi, onlar tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
393. Ne gecenin şerri vardır, ne de sabahın hayrı!… Hayrın ve şerrin kaynağını ve gerçeğini idrâk etmeye çalışınız.
394. Gerçek katında, ne hayır vardır; ne de şer!..
395. Yakın bildiklerinizi dahi imtihana kalkmayın… Zirâ bakarsınız, çevrenizde kimse kalmaz!..
396. Büyüklere yaklaştıkça tehlike artar.
397. Kânaat, başınıza yeni dertler açmamanın tek ilâcıdır!.
398. Kendinizde, her an her şeyi terkedebilecek gücü bulduğunuz sürece, ölüme hazırsınız demektir!… Bu, avamdan çıkışın işaretidir!..
399. Gerçeği bilenin hâli, hiçbir şekilde şikâyetçi olmamaktır.
400. Öze ermişlerin örtülerinden biri de, kuru şikâyetlerdir… Ama, kendileri için değil!.. </P< ol>
401. Zamanın ne kadarını, dünyada bırakacağın şeylere harcıyorsun; ne kadarıyla da sonsuzluğa hazırlanıyorsun?
402. İlim, yaşamına yön verebilmen içindir.
403. Yüzmeyi, ancak, bilen öğretebilir!. Suyu görmemişten, yüzme dersi alınmaz!..
404. Gir de bak!.. Görmeden, konuşma!..
405. Ebedî ömrünle kumar oynama!..
406. Kaybetme korkusundan, harekete geçemeyenler, zaten kaybettiler!..
407. Yaşadığın sürece, iş işten geçmemiştir…
408. Kiminin ömrü, lâfla geçer; kimininki ise, yaşamının getirdiği tükenmeyecek zevkle!.
409. Hakîkatı yaşayamayan, yaşayanı değerlendiremez!.
410. Algıladıklarını değerlendiremiyorsan, değerlendirebilenleri örnek al.
411. Bedenin “yok” olduğunda; “sen” de mi yok olacaksın?
412. Geçmişin değerlendirilmesi, ancak geçmişten ibret almakla mümkün olur.
413. Anını değerlendiremiyorsan, yarını yitirmedesin!..
414. Sevdiğinin, kendini ateşe atmasına engel olman, zorbalık mıdır?
415. Tabiatının, duygularının ve şartlanmalarının esiri iken, nasıl “HÜR” olmaktan sözedebilirsin?
416. “DOST”, seni, “sen”den kurtarandır!..
417. Geçen günler, seni benliğinden arındırmıyorsa, kendine bir “DOST” ara!..
418. Yaşamını “ZAN” üzerine deği; kesin gerçekler üzerine kur ki, pişman olmayasın!.
419. Duyguların kabardığında aklın örtülüyorsa; bil ki, hataya çok yakınsın!..
420. Verdiğin hiçbir şey, asla karşılıksız kalmaz..
421. Her şeyinde tasarruf yetkisini verebildiğin, kaç dostun var?
422. Ölümün, seni, sahip olduğunu zannettiğin her şeyden koparacağını, ciddi olarak düşündün mü hiç?..
423. Hoşça vakit geçirdiklerini, dost sanma!.
424. Ölümün ardı hakkında bilgin ve tedbirin ne?. Şayet düşünenlerden isen?..
425. Her yiyip, içip, çiftleşip uyuyan, sahip olma peşinde koşan, insan mıdır zannediyorsun?
426. Sevgi, karşılıksız akıştır… Karşılık beklenirse, ticaret olur!
427. Parayla cennet nimetlerini arttırabilirsin; ama asla, kendine eremezsin!..
428. Putların varolduğu sürece, esâretin sürecektir!..
429. Kendini tatmin için yaptığın ne olursa olsun; seni, senden perdeliyecektir.
430. Android ile arandaki farkın bilincinde misin?
431. Tahsisatınız, yed-i emîndedir; vâdesi geldikçe size verilecektir..
432. Aradığınızda, aranılmış olduğunuzu biliyor musunuz?
433. Dalga, yüzeyde olur… Huzur ve sükûn istiyorsanız, derine dalınız!..
434. Korkudan, “yakîne” erenler, beridirler..
435. Bilincinde zıdları cem edenler, şartlanmalarını terkedebilenlerdir..
436. Görüş sahanızın genişlemesini istiyorsanız, yükseliniz…
437. Maddeötesine geçmeyi başaranlar, maddeyi kapsamlarına alırlar.
438. Sonsuz hayret, seyirdedir!..
439. Güneş ile aranıza bulutlar girdiğinde, yönelişiniz rüzgâra olsun..
440. Güneş ışıklarının erdiği yerde, karanlık kalmaz.
441. “Var”, yoktur; “yok”, vardır !..
442. Huzurda, pişmanlık olmaz !..
443. Yönelişinizin, kime ve niye olduğunu, sorun kendinize. İsabetinizin işareti, huzurdur.
444. Suç, kapıldığının ne olduğunu bilmemekle başlar; bilmemekte ısrar ile devam eder; hüsran ile sona erer!..
445. İstikâmette sadakât, “ama” ve “fakat”ların terki nisbetindedir..
446. İstikâmetinizin asla şaşmamasını istiyorsanız, “ama ne derler”i dilinizden uzaklaştırınız!..
447. Bulutları değerlendirebildiğiniz oranda ıslanmaktan kurtulursunuz!
448. Semâ, örtüdür!.. Katlarını, aşabilenler, sırrına ererler!..
449. Çekerini bilmediğiniz teraziye, ağır yük koymayınız.
450. Altının safiyeti ve değeri, ateşte belli olur.
451. Öte dünyadaki dost ve yakınlarınız, burada bir arada olduklarınızdır!.
452. İnancınız, uğruna feda edebildikleriniz kadardır.
453. Değeriniz, inancınız kadardır!.
454. Karşınızdakinin tehlikeli olmasını istemiyorsanız, zorla istikâmet vermeyiniz..
455. İdrâkta, inanç olmaz..
456. İdrâk, yaşamın ilk basamağıdır.
457. Seyr, Gerçeği idrâkla başlar.
458. Sükûn, seyrdedir…
459. Huzur, yokluk halinin adıdır.
460. “Halife”, uğrunda her şeyinizi feda edebileceğiniz insandır… Kimdir O?..
461. Renk denize aittir, damlanın özelliği renksizliğidir.
462. Koparılanların varacağı yerin adı cehennem, terkedebilenlerinki ise cennettir.
463. Sevmek güzel, lâkin özlemek daha da güzel..
464. Muhyiddin A`rabiye, “kâfir” deyip; Galileyi, engizisyona yollayan zihniyet hep yaşayacaktır.
465. Düşündüklerini yaşayamıyorsan, yaşatacak birine muhtaçsın demektir.
466. İftiraya uğramamış velî yoktur.
467. Avamın anlayışının üstünde konuşan kişidir deli veya dâhi.
468. Sofi, dâhiden deliye tüm insanları kapsayan ve değerlendirebilen kişidir.
469. Gayeniz hakikatınızın ne olduğunu ortaya çıkartmak olsun.
470. Özünüze erdiğiniz kadar, O`na yaklaşmış olursunuz.
471. Korktuklarınızla karşılaşıp, korkuyu terkedemedikçe benliğinizden kurtulamazsınız!..
472. Geceyi bitirmeden gündüze çıkmak muhâldir.
473. Bulmadan, bulduğumu sanmaktan; ermeden, erişmiş hissetmekten; yolda kalıp, vardım zannetmekten; Allah`a sığınırım…
474. Kaybettiğiniz anda bulmuş, bulduğunuzu hissettiğiniz anda, kaybetmişsinizdir.
475. Zanlarınızdan arınmadıkça, gerçeğe erişmeniz mümkün değildir.
476. Huzura eren, huzurdadır…
477. Alemlerin ardında, sırlar; sırların ardında ise, ayna vardır!..
478. Bir ömür tüketirsin ermek için, oysa erdiğinde bakarsın ki, “yok” olmuşsun !
479. Vehmî varlığınız, “yokluğunuz”, yokluğunuz da “varlığınız”dır !.
480. Hitabınız mı, hitabı mı; hitabın nereden geldiğinin farkında mısınız?
481. Ötelerden gelip, ötelere devam etmekte olan, buradan giyinmiş ise, buralı mıdır?
482. Maddenin, varlığı ile yokluğunun bir olduğu hâl hangisidir?
483. Varlıkla yokluğun birleştiği nokta neresidir?
484. Her yanyana gelen iki şey, bir yeni şey meydana getirir, değişmeyen nedir?
485. Semâ, yıldız, ışık hep Nur`dandır.
486. Dalgalar kaybolmakla deniz kaybolmaz!.
487. Dalga denizdendir ama kaybolmaya da mahkûmdur. Yoktu, var göründü, ve yok oldu!..
488. Buz, kar, yağmur, dolu, buhar hep denizden gelir ve döner!… Adları kalır yâdigâr.
489. Kar, suda şeklini yitirmedikçe adını yitirmez!.
490. Mutlak Hakikat, açılmamış bir kutudur; gerisi hayâldir!..
491. Yürüyenler, yaklaştı, erişti!.. Bilip de bekleyenler ise hüsran ehli oldular!
492. Hayâl, azap vermez, diyenler; gördükleri kâbusları hatırlasınlar.
493. Kozmik tesirlerin beynindeki etkilerini farketmemişsen, kendinin farkında değilsin.
494. “Tasavvuf” tümüyle mecâzdir!.
495. “Hakikat” denilen dahi tümüyle bir mecâzdır!.. Gerçeğini, ancak yaşayan bilebilir!.
496. “Sınırsız” ve parçalardan oluşmamış “TEK”in bitip, “benliğin” başladığı sınır neresidir?.. Öyle ise…?
497. Allah “Ahad” ise; “sen”in yerin ne?..
498. İşaretler, onlara bağlanmak için değil; gösterdiklerinin, değerlendirilmesi içindir..
499. Misâli, gerçek sanma!.
500. Gözüyle yaşayan, mahlûkattan değil; basiretiyle yaşayan, ehli kemalâttan
501. Beşer gözüyle bakan, hayrı ve şerri; Hak gözüyle bakan, sonsuz kemâli seyreder!.
502. Gözünle hüküm verdiğin sürece, yanılgıdan kurtulamayacaksın!..
503. Ya, kendine tapınmadasın; ya da Tanrına!.. Gerçekte ise, sadece “kulluk” edile gelmektedir.
504. Zaafların, aklının, iradene söz geçirememesindendir…
505. Yârin, en çok beraber olduğundur..
506. Yaşamın, dünyada bırakacağın şeyler üzerine kurulmuşsa, zekânla yaşıyorsun!.
507. Uyandığında, rüya ne ise; ölümü tattığında, dünya hayatı aynı olacaktır..
508. Bildirilen tehlikeye inanmıyorsan, neticesine katlanırsın!.
509. Hayâl denizinin, balıkları da hayâlden başka bir şey değildir!..
510. Gam, keder, üzüntü… Hepsi de, bürüyenin verdiği, görüntü!..
511. Aldanırsan görüntüye, elbette gömülürsün üzüntüye!..
512. İstediğin olmuyor diye, gününü cehenneme döndürüyorsan; hâlâ nefsini, kaderi ve Allah`ı bilmekten uzaksın, demektir!..
513. Her an yeni bir şânda ise, bir an önce var olan, bir an sonra ne oldu?..
514. Sanatçı, her an yeni bir rol becerisinde olandır.
515. Bir an var olan, ikinci anda yok ise; aynı tecellî iki defa meydana gelmez ise; bugün kiminlesin, yarın kiminle olacaksın?..
516. Ya, O`nu görürsün; ya da pek çok şeyi gördüğünü “ZAN” edersin!..
517. Senin olmadığın yerde ne arar “ben”..?
518. Varlık “TEK” ise, hiç aynası olur mu?..
519. Suçladığın kadar, perdelisin!..
520. Allah`ın ahlâkı ile ahlâklanmak, istiyorsan, önce evrende yersiz iş görme !..
521. Cehlin bürüdüğü vicdanlarda, Hak`kın seslenişi duyulmaz olmuştur!.
522. Vicdanın sesi, Hak`kın seslenişidir!..
523. Geçemediysen benliğinden, elbette pahasını ödeyeceksin “sen”!
524. Kim dedi, ne kodu!.. Nerede dedikodu?..
525. “Bulan ol kendi oldu”, demiş biri; “Buldum ise ne oldu” demiş diğeri!.. “TEK” ise, bulan mı var, bulunan mı?
526. Bedenin yaşı vardır; şuurun ise ilmi, ya da , şartlanmaları… veya, her ikisi!.
527. Bedenin ve şuûrun!.. hayâli ve gerçek varlığın!..
528. Kendine yaş veremediğin anda şuûrunda, belli bir yaşta hissettiğinde ise bedeninde yaşıyorsun, demektir!.
529. Şefkât ve merhâmet tüm mahlûkata; tefekkür ise sadece insana hastır!..
530. Seni, tüm mahlûkattan ayıran, özelliğinin hakkını verebiliyor musun?..
531. “Garib”, hâlini paylaşacak kimsesi olmayandır..
532. Dağda bir mağarada yaşayan değil; yaşamını kimseyle paylaşamıyan yalnızdır..
533. Yalnızlık, Allah`a mahsustur, derler… Niçin?.. Düşündün mü hiç?
534. Yalnız geldin, yalnız gideceksin, ve dahi uykun hep yalnız geçiyor. Yalnızlığının bilincinde misin ve yalnızlığa hazır mısın?..
535. Bir yatakta uyuyan ikinin, biri kâbus görüyor, diğeri zevki yaşıyor… Birarada mı yatıyorlar?..
536. Dünyada bulunuşunun tek sebebinin, sadece ve sadece ölümötesi sonsuz yaşama hazırlanmak, olduğunu fark edip, idrâk ettin mi?..
537. Yetmiş yıllık ömründe, tümüyle yedi defa değişen bedenlerden biri misin; yoksa hiç değişmeyen, “benlik” misin?..
538. “Hiç” olabilirsen “hep”sin!.. “HEP” olduğunda nesin?..
539. Hükmü altındaki organlarına hükmedemeyen, onların esiridir!.. Onların, esiri iken “özgürlük”ten söz etme.
540. Organların bir varoluş sebebi de, şuûrunun imtihanıdır!..
541. Şuûru, bedenine tâbi olanın, ızdırabı asla son bulmaz!..
542. Anlık zevk mi, ebedî saâdet mi?..
543. Tâlib olduğun mertebeye göre, imtihana tâbi tutulursun!..
544. Talebeden, pahasını öder!..
545. Birimsel ızdırab ve kederleriniz, bağımlılıklarınız kadar, sürer gider!..
546. Yalnızlığı tadmadan asla vahdete eremezsiniz!..
547. Kaybedecek şeylerin olduğu sürece, tasavvufun gâyesinden uzaksın!
548. Sevgin, sahip olmayı; aklın ise, terketmeyi emreder!..
549. Güdünün, dürtülerinin, organlarının değil; şuûrunun, sesine kulak ver!
550. İnsan, bilincinin sesi ile; mahlûkat organlarının iticiliği ile yaşar!..
551. Sınırsız olan bilince, vehmin ve şartlanmaların ile kayıt getirdiğin sürece, sair mahlûkat gibi yaşarsın!.. Bilincin sınırsızlığına erdiğinde ise, mahlûkat gene bildiği gibi yaşama devam eder!..
552. İnsan bedeni, atomlardan meydana gelmiştir. Oysa, insanın dünyası ayrıdır, atomun dünyası ayrı!..
553. Umdukların kadar, perdelisin!..
554. Dünü ve yarını düşünmeden beraber olduğun kişi, dostundur… Dost ise, senden dün ve yarını silendir.
555. İtimad ettiğini, Dost seçebilirsin; ancak DOST, seni itimaddan arındırandır !.
556. Seyrini bırak, “DOST” gözüyle seyretki, onda yargı yoktur!..
557. Ulûhiyet kudsîyetine, beşeriyet kanatlarıyla uçulmaz!..
558. Ol hazrete girmek, ancak varlığını “hiç” etmekle mümkündür.
559. “BEN”i andığında, tüm değer yargılarından arınamıyorsan, ancak zannındaki ile berabersin!..
560. Yakınların kadar çokluktasın!..
561. “TEK”lik, gözbebeğiyle değil, şuûrla yaşanır!..
562. Kalabalıkta gürültü asla eksik olmaz!..
563. Sevgi, kıskançlık, nâz, niyâz, namaz. beşerin dünyasıdır bu!.. “allâh” âlemlerden Ganî`dir.
564. Dünün tekrarıyla, gününü tüketen, dünden ileri geçememiştir!.
565. Seni eğlendiren, hüsrana; düşündüren, saâdete yönlendirmektedir.
566. Yarın kiminle beraber olmak istiyorsan, bugün de onunla beraber olmanın pahasını öde!..
567. Allah`a eremeyen, tanrısıyladır; ki tanrısı da herhangi birşey veya benliği!..
568. Hoş göremediğin kimdir, biliyor musun..?
569. Duyguların kabardığında, şuûrun onu kontrol edemiyorsa, diğer mahlûkattan ayrıcalığın nedir?..
570. Bedeninin, organlarının olmadığı ortamda, sana gerekli olan nedir?..
571. “ALLAH”tan gayrının mevcud olmadığını söylerken; hâlâ “var” olduğunu mu zan ediyorsun?..
572. Sana, ebedî hayatı kazandıran mı, organlarını tatmin eden mi gerekli?..
573. Aynı gölün “su”yundan oluşmuş, “buzdan” şehir halkı ve sâir mahlûkat!..
574. Verdiğin hükümde, suçlamanda yanılmışsan; nasıl telâfi edeceksin boşa geçirdiğin zamanı?..
575. Her ortamın ve sistemin kendine özgü canlıları vardır. Güneşin bile!..
576. Evrende, cansız, ya da şuûrsuz, tek bir zerre mevcut değildir!.. Algılamak istiyorsan, “perdeni” terket!..
577. Huzurla yaşamak istiyorsan, borçlu olma ve beklentilerini terket!..
578. Edep, hakkını vermektir!..
579. “Nefs”inin hakkını vermiyorsan; bil ki, nefsine zulmedenlerdensin!
580. “Nefs”inin hakkı “halife” olmaktır!..
581. Gerçekte, yeryüzünde “Halife” olarak varolan sen. varoluş gayenden ve özelliklerinden haberin var mı?.. Ya, bu yolda yaptığın çalışmalar?
582. Denizdeki balığa pazarlık edilmez!..
583. Fikirlerin değerini bilen, dilini kullanabilir.
584. Neyin, nereden, kimden geldiğini bilmiyorsan, bari öğren!..
585. Mezara, tek başına ve canlı, şuuruna sahip olarak bırakılacağını ve bu haldeyken gömüleceğini biliyor musun?.. Tedbirin ne?..
586. Ölüm yokoluş değil, biyolojik bedenden – mikrodalga bedene geçiştir!..
587. Televizyon dalgalarında ses ve görüntü olur da, senin mikrodalga bedeninde nasıl olmaz?..
588. “RUH”, beyninin ürettiği dalgasal bedeninin eski dillerdeki adıdır. {1}
589. Arif, mârifetten; ârifi billâh, mârifetullâh`dan söz eder. Aralarındaki fark, kulun ilmi ile Allah ilmi arasındaki fark kadardır.
590. Toplumlara göre değişen değerler yanısıra, değişmez değerleriniz neler?..
591. Takdir edilen zaman gelmemiş ise, engellerden erilmez!..
592. Kaderinizde varsa, zamanı geldiğinde size takdir edilen mutlaka erişecektir… Kaderinizde olmayanı ise, asla elde edemeyeceksiniz!..
593. Kader asla değişmez !.. Niçin?… Araştırdınız mı?…
594. Hoşgörü ve olgunluk ayrılmaz ikilidir!.. Birinin olmadığı yerde, diğeri de yoktur!..
595. Sevdiğin için başına gelen çileye katlanamıyorsan, bil ki kendini aldatmadasın… Sevmiyor, sadece beğeniyorsun!..
596. Geldiğin yere, sahip olduğun ilme, kiminle eriştiğini idrâk edemiyorsan, adın nankörlerle beraber anılacaktır..
597. “İnsanlara şükretmiyen Hakka şükretmiş olmaz” demiş sonsuzluk önderi… Şükredilmesi önerilenin kim olduğunu idrâk edebiliyor musun?..
598. Hayâlindekini bırak, karşındakini değerlendir!..
599. Tüm evren bir hayâl; sen ise gerçek, öyle mi?..
600. Muhakemesi olmayanın pişmanlığı da olmaz!.. </P __________________
601. Dostunun haliyle halleneceğine göre, bâri dostun akıllı biri olsun.
602. Buz makinesi altın üretmez!..
603. Ver, fakat neticesini bekleme… Zirâ, neticesi verilene aittir!.
604. “Ölüm, uykunun kardeşidir” deniyor… Uykudayken, kiminle yaşıyorsun?..
605. İmtihan salonuna, çevrendekilerle oyalanmak için girmedin!..
606. Dünyada zevk ve keder, geceyle gündüz gibidir!… Hiçbiri sürekli değildir.
607. Bugüne kadar tanıdıklarının, kaçı bugün yanında?.. Yarın, bugünkülerin kaçı yanında olacak?..
608. Geçmiş, nasıl bugün hayâl ise; bugün de, yarın öylece hayâl olacak. Öyle ise hayâl uğruna sonsuz mutluluğu fedâ etme!..
609. Neticesiyle karşılaşacağına kesin inan, ve dilediğini yap!..
610. Kadrini bilirsen şükretmiş; değerini inkâr edersen, küfretmiş olursun!..
611. Senin için gelenin işareti, senin her halinden razı olmasıdır..
612. Ya, sana gelirler; ya da, sendekine!.. Dostun, seni dileyendir!
613. Anlık olaylara bakıp da asla hüküm vermeyiniz.
614. Güçlü kişi, inandığı yolda, etrafa rağmen, yürüyebilendir!.
615. Çok kişiyi, sevmeye çalışmak muhaldir; çok suretli “TEK”i sevmek ise en büyük zevk!
616. Ey ismi “AŞK” olan, seni sevmemek, ancak, senin hükmünle mümkün olabilir…
617. Şerri en az olan duygu, sevgidir!..
618. Aşk, ancak, kendisine seçtiği kuluna olan hibesidir..
619. Aşkın mecâzı, kişiyi sahip olduğu her şeyden kopartırsa…. Ya hakîkisi?
620. Samimiyet, edep sınırlarını aştığında, lâubalilik olur.
621. Düşündüğünün ve hissettiğinin zıddı davranışların, riyâkârlık adını alır.
622. İnsanlar, menfaati için yaşar.. Menfaat duygularını aşanlar, melekiyetle vasıflanır!..
623. Çevrendekilerin içyüzünü sana gösteren, dostluktan başka birşey göstermemiştir.
624. İlimle büyüyebilirsin, marifete erebilirsin; ancak, varlıkların hakkını veremiyorsan, kemâlattan çok uzaksın!..
625. Paşa olmuş ve babasını ayağına çağırıp, “bak adam oldum işte”, demiş… Olmuş mu…?
626. Hayâl edersin, ümitlenirsin; sükûtu hayâle de hazır mısın?..
627. Yüzüne dedikleri değil, ardından konuştukları önemlidir.
628. Seni sevdiklerini söyliyenler, yolunda mı yürüyorlar, yollarında mı?
629. Her şeyi gör, duy, bil; ancak, hepsini, olduğu gibi kabul etmesini de öğren!..
630. Kimseden, varoluş gayesinin ötesini bekleme!.. Aksi takdirde çok üzülürsün!..
631. İsâ, kendini satacak olanı, son lokmaya kadar yanından uzaklaştırmadı… Niye?… Senaryoyu “OKU”muştu da!..
632. Teslimiyet havasın; benliğini “Ben”likte yok etmek ise haslar hasının amelidir..
633. Neticeyi merak etme, ameline bak!.. Herkes, ettiğini buldu!..
634. Yaşamının başında değil, sonunda kimlerle berabersin?
635. O hıza eriş ki, yaşam enstantanelerden ibaret olsun!.. Nerede bir önceki kare ve içindekiler?..
636. Bilincin hızını duydun mu hiç…?
637. Bilincin boyutlarında sıçramalar yapamıyorsan, safralarını at!..
638. Dün var olan, bugün yok!.. Bugünkü de belki yarın olmayacak!.. Daha ne kadar, yarın seninle olmayacak şeyler peşinde koşarak ömrünü harcayacaksın?..
• şeyi elde et ki, ebeden seninle olsun!..
639. Bilincin aynası ne?.. Ölçüsü ne?.. Hâldaşı kim?..
640. Aşk, bir ateş-i sûzandır ki, sonu hiçliktir.
641. Bilmek, asla arınmak için yeterli değildir..
642. Senin, Allah`ı anman, ibâdetindir… Zatiyyûnun ise unutmuşluğu, ibâdetidir!?…
643. Hitabı, kalemden değil, sahibinden almaya çalış! .
644. Azabdan kurtulup, ebedi saâdete ermek istiyorsan, verilenleri değerlendir..
645. Seni, “BEN”i bilmez, seni!..
646. Yaşam, üzülerek israf edilmiyecek kadar değerli sermayedir.
647. Sonsuz geleceğin hayâlleri içinde anını değerlendirmeyi terkedenler, pahasını geleceği yitirmekle öderler.
648. Unutma ki, gelecek, şu anda bastığın basamaklarla ulaşacağın yerdir.
649. Yaşam, ders almak içindir; üzülmek için değil.
650. Yaşam üzülmek suretiyle israf edilmemesi gereken, son derece değerli ve değerlendirilmesi zorunlu bir şeydir.
651. Hiçlik denizinden gelen ilim dalgaları, her an “Hiç”e dönerken, dalgaların “vücudundan” nasıl sözedebilir?
652. Önceki an, bu anda yok ise, bu an da sonrakinde olamayacaktır!.. Değer mi “yok”a üzülüp, anını yitirmeye.?
653. “Gayr”ın varlığını, “var” sandıran; sana, “beni” ben gösteren; istemiş ki böyle sürsün bu düzen!..
654. Şuûrunu arındır, algılamayı bırak; bak bakalım, kim kalacak?..
655. “OKU”masını bilmiyorsan, bileni ara!.. Ümmî, “OKU”yamıyandır!..
656. İlmi değerlendiremiyen, yer, içer, geçer – gider!..
657. Resûl, önce “allah”ı tanıdı; sonra, tanıttı!…
658. “Allah”ı tanımayanın ilmi, dedikodudur! .
659. “…miş, …mış”, masaldır!.. Şehâdetin kadar konuş!..
660. Zât, esmâsıyla tanınır! Allah ehlini tanıyamıyorsan, Allah`ı nasıl tanıyabilirsin?
661. Köre, pınarın yolu sorulmaz!.. Soranın yolu çöle varır, çölde dolaşır!..
662. Zâhir ve Bâtın aynı “TEK”tir!.. Bâtını bilmeyen, zâhirin de câhilidir!..
663. Yetiştiricinin irfanını anlamak istiyorsan, seni neye yönlendirdiğine bak… Her şeyin rücû edeceği “TEK”e mi; fiiller fâsit dairesine mi?
664. Allah Resûlü iken, kimsenin arkasından konuşmamış ve hor hakîr görmemiş ise; sen, nasıl olur da başkalarını suçlar, arkalarından gıybet edersin?..
665. “elif”i bilmeyen; “nokta”dan ne anlar?..
666. Örtü, perde, şuûrundadır!.. Dışında var sandığın, perdeleri kaldırma çabasıyla ömrünü boşa geçirme!..
667. Mum çevresini aydınlatır, ama kendisini tüketir!..
668. Alim, güneş de olsa tükenmeye mahkûmdur… Arifi Billah ol “NUR”dur ki, ismi var dır, tükenecek varlığı ise “yok”!..
669. Ne zamana dek taklit ve nakille devam edeceksin?… Ne zaman özünden kaynayan pınarı akıtacaksın?.
670. Gazalî`nin de çevresinde onbinler vardı; ama, “rızasından” kurtulup, “zâtI” talebedebildi… Mevlâna Celâleddin, altmışikisinde Şems`i buldu da “Allah”a erdi!. Hâlâ mı…?
671. Ameli, rızayı geç de, “zâtI” tanı!..
672. Kendine seçtiklerinden misin; hizmetiyle şereflendirdiklerinden misin ?..
673. Hitabın geldiği yeri göremiyorsan, kulluğun mübarek olsun!..
674. “Gayrı”nın yokluğundan sözetmeyi bırak da; “gayrı” kavramından geç!
675. Şirk, şirki görmededir!..
676. “Benlik”, “ben”ini, var sanmaktadır!..
677. “Benliğine” yakışan Kibriyâdır!.. “Ben”in ise kibrin!..
678. Nefsine bağladığın fiillerin, özünde kulluktur; hükümde, şirk!.. “NEFS”e bağladığın fiiller, özünde kulluktur; hükümde, hikmet !..
679. Hâlâ gördüğünü tanıyamıyorsan… Ya kime ibâdet ediyorsun?..
680. “Her şey olup bitmiş; mürekkeb kurumuş, kalem kırılmış” dediği hâlde; neyin değişeceğini sanıyorsun?..
681. Kimi kavga etmede, kimi seyir!.
682. “Sınırsız” kavramını idrâk edende, “kişilik” kavramı kalmaz!..
683. Sınırsızlık tüm boyuttadır… Beden, ruh, bilinç!..
684. Sınırsızlık, bilincinde, varsandığın “ben”liğinle sınırlanmaktadır!
685. Sınırsızlığınla yaşamak, “hiç” olmakla mümkündür!..
686. Sınırsızlığı kavrayamadıysan, “İlâh”ından kurtulup, “Allah”a imân etmiş olamazsın.
687. Göresel olan, gerçek değildir… Gerçek, göresellik kabûl etmez..
688. Gözden öze değil; Özden göze bakmak, gerek!..
689. “ÖZ”de mi “BİR”iz; “göz”de mi “BİR”iz..?
690. Sükûn ve ebedî huzur, “ÖZ”ün Gözün olduğunda başlar!..
691. Özünü bilmeyen, gözünün gam ve kasâvetini yaşar.
692. Gördüğünü tanıyamıyan, gözüyle yaşayandır!..
693. Beni tanımak istiyorsan, Özüne sor; bildim, bensin sen, diyecektir!.
694. “Sen”im ben!… Sen, diye bakma bana.
695. Resim, isimde gezdirir!.. ilim, Özünde buldurur!..
696. İlmin başı “Allah” bilmektir; sonu “Allah” demektir, ki diyen kendi olur!.
697. Özde biriz!..
698. Özden mi Dost, gözden mi dost?.
699. Özden Dost, özünü bildiren, bulduran, yaşatandır!.. </P< ol>
700. Özüm özündür, anlıyabildin mi?.. Anlıyabildin ise, kem gözle bakmak niye?.
701. Özüne ayna olan, Dosttur!..
702. Rüyâdan uyanır gibi dünyadan uyandığında karşılaşacaklarına hazır mısın?..
703. Kendi özünü bilmez insanlar, çevrelerindekilerin yansıtıcılarıdır.
704. Çevrene bak, hâlini anla!..
705. Neyin peşindesin?.. Bir an dur da, düşün!..
706. Anlayışlı ol da ibret al; ki gülmesinler, ya da acımasınlar yarın sana!
707. Bir anlık duygu taşması, yıllarca sürecek pişmanlığı getirir.
708. Akıllı isen, yarınlarda değer vermeyeceğin şeyin peşinde koşarak tükenme!..
709. Beni, bensiz bil; sen, sensiz gel; seyranımız “DOST” olsun!..
710. “DOST”u bulanın, “ben”i olmaz!..
711. Kendine seçtiklerinden misin, dünyasını yaşayanlardan mısın?..
712. Kendini nelerle sınırladığının, prangaları kendi ellerinle ayaklarına taktığının bilincinde misin?..
713. Cehennemini, şartlanmalarınla, duygularınla ve ellerinle tutuşturmakta olduğunun farkında mısın?..
714. İki kere ikinin, beş mi-yedi mi ettiğini tartışanlarla vaktini harcama!
715. Her hayvan, sürüsüyle yer, içer, dolaşır…insan ise, aklıyla ilim doğrultusunda yürür!..
716. Ötede mi, “ötende” mi; özünde mi?..
717. Neye göre yaşıyorsun, neye kavuşmayı umuyorsun?..
718. Özün, sözün “BİR” mi; yoksa, öylesine mi yaşıyorsun?..
719. Yakınında mısın, yanında mı?..
720. Az, ya da çok, mesafeli misin, mesafesiz mi?.
721. Özünde bulamadığını dışarıda bulamazsın!..
722. Dışarıda arayıp bulduğun her şey, bil ki “özünde” mevcuttur.
723. Kaybetmeyi öğrenmeden ve hazmetmeden, kazanmanın değerini bilemezsin!..
724. Yaşanmışı yaşıyorsan; yaşamadığın, neyi yaşıyacağını umuyorsun?
725. Akıllı olmuş-bitmişe razı olur; ahmak, balığı kavakta yaşatma mücadelesi verir; başaramadıkça da, kendine kahreder!..
726. Tasavvufa girebilirsiniz… Ama, “vuf”a eremezsiniz, “tasa”sında kalırsınız!..
727. Sonsuza dek var olacak âlemler, Zât-ı Baht`ta bir “hiç”tir!..
728. İnsan ömrü, “Allahu Ekber” demeye yetmez!..
729. Çok sevmek, çok çok zordur!.. Katlanabilir misin?.. Nereye kadar?
730. Aşkın pahası ” yok” olmaktır!..
731. Evrende geçerli olan, sistematik düzendir; ki onda duygulsallığa yer yoktur… O düzen, kendi kanunlarına göre sürer ve yaşanır!..
732. Varlığındaki duygular, biokimyanın programlanmış halidir!..
733. Kozmik ışınların, genetiğin ve biokimyanın tahakkümündeyken, hangi özgür iradeden sözedebiliyorsun?..
734. Toplumun güttüğü müsün; topluma yön veren mi?..
735. Ârifin bedenine hükmedebilirsin; ama, bilincine asla!..
736. Soru sormanın edebi, soruda objektif olmandır!..
737. Objektif bakmadıkça, gerçeği göremezsin; şartlanmalarından arınmadıkça objektif bakamazsın!..
738. Dışarıda, kaldırabileceğin bir perde mevcut değildir!.. Basîretini körleştiren, değer yargılarını terket, ilimle bak!.
739. Perde, “varsandığın”, benliğindir!..
740. Teslimsin; bilincinde değilsin!..
741. Her an yenilenmenin, farkında olmayışının sebebi, senin de yenilenmede oluşundur.
742. Özenmeden önce, o şeyin yapına uygunluğunu araştır. Görünüşüne aldanma!
743. Ârifler arasında yer almak istiyorsan, gördüğüne ve duyduğuna göre hüküm vermekten kaçın.
744. Dün, çalışmasını yapmadığın şey için; yarın umutlanma!..
745. Sisteme karşı çıkan, pahasını sonsuz pişmanlıkla öder!..
746. Sistem, Evrensel Sırları ihtiva eden sonsuz düzendir… Tüm bildiğin ve bilemediğin yasalar ise, sonsuzun ne kadarı?..
747. Sonsuz ve sınırsızın zaman birimidir “an”!..
748. Tüm acı ve ızdırapların gerçek sebebi, “sınırsız”ın kavranamayışıdır!.
749. “Allah”ın kudretini bilmeyen, beşerin iradesinden sözeder.
750. “Allah”ın irade ve kudretinin bittiği yer neresidir; ki, orada beşerin irade ve kudreti başlasın?.
751. Sana azab veren şeylere karşı savunma mekanizman, ya idrakındır, ya da alışkanlıktan doğan bağışıklık kazanmandır!..
752. Dünya yaşamında üç-beş, ya da on-onbeş defada kazanacağın bağışıklığı, cehennem ortamında belki de milyonlarca defada elde ederek, o azabtan kurtulabileceksin… Değer mi?..
753. Bedenini, ya da menfaatlerini yitirmekten değil, bilinç boyutunda kendini tanıyamamaktan KORK!..
754. Evrenin aslı ve tamamı, gerçekte, tümüyle tek bir bilinçten başka bir şey değildir. Ve senin de, o bilincin dışında asla bir varlığın mevcut değildir!.. Öyle ise bu boyutta kendini tanımaya çalış!..
755. Ne ki sana kendini bir “madde”, veya bir “ruh” birim sandırır, o senin için bir fitnedir!..
756. Seni gerçekten saptıran şey, senin dışında değil, düşüncendedir.
757. Birimselliğin kaderi ve sonu ancak, pişmanlık ve gaflettir!.
758. Gafletten kurtuluş, ancak birimsellik bilincinden arınış ile mümkündür..
759. Korku benlikten doğar… Şirkin cezasıdır!.
760. Gaflet, birimin bilincinden söz etmekle başlar.
761. Birimin bilinci değil; bilincin, manalarını seyretmesi söz konusudur.
762. Bilinç, var sayan; birim, var sanandır!
763. İnsanın kemâli, benliklerin, var olmadığını hissetmekle başlar.
764. “İnşaallah” deme, “Bismillah” de!.. Yarına bırakma, hemen başla!
765. strolojiye inanmayan Astronom, beyni bilip de, onun dalga üretiminden haberi olmayan kasap gibidir!…
766. Kendinden, vehminden kurtulmak istiyorsan “B”nin sırrını öğren…
767. Nokta uzadı, “Elif” oldu; büründü, “B” denildi!..
768. Bismillah da, “B” ile başlar, “Ben” de!..
769. “Ene” de Elif`le başlar.
770. “Gayrı”ndan tenzih ederek, “şirki” meydana getirme!..
771. Sonsuz sınırsız, niceliksiz ve niteliksiz, kayıtlardan beri, “allâh” adıyla bilinenin ahlâkıyla nasıl ahlâklanılır?
772. Olmayanı terke uğraşma; olanı idrak et ve hazmet!..
773. İnsanın, kurtuluşu ilimde, helâkı duygusallıktadır!….
774. Hakkın hakkını, büründüğü surete göre, vermelisin.
775. Bütün ızdırapların kökünde, duygusallıktan doğan davranışlar mevcuttur!..
776. Hüküm yerine gelmiştir!.. “…cek”, “…cak” sana göredir!.
777. Kalbi, Allah`a dönük olmayanın, kıblesi “kabe” değildir!.
778. Cehennemin manevi ateşi, şuurundaki sahiplik düşüncesidir!. Ki yakışı dünyada başlar…
779. İnsan için en büyük fitne, birşeylere sahip olduğu zannıdır!. Yarın terkedeceğin şeylerin nasıl sahibi olduğunu sanırsın ki?..
780. Cahil, suçlar!… Arif, hikmetini idrak etmeye çalışır!..
781. Bütün sıkıntı, stres ve azapların kökünde, arzuların tatmin olmayışı vardır..
782. Dün, dünde kaldıysa; bugün de dünde kalacak; yarın da!. Anlıyabiliyor musun?..
783. Suçlama !… Kendinde ara!.. Müsbeti de, menfiyi de davet eden sensin!.
784. Ya ilmini bil!. Ya da haddini!..
785. Taklit, insanlık bilincinin “aids”idir!..
786. Özü tanımayan, organlarına tabi olarak hüküm verir!..
787. Evrensel sistem ve düzen içinde her şey bir sıralamaya ve dolayısıyla zamana bağlıdır… Acele, asla sistemi değiştirmez!. Ya bekler, nasibinizdekine erişirsiniz; ya da acele eder, kopartırsınız!.
788. Şartlanmaları veya duygularıyla seni değerlendirip yanında olanlar, bil ki, ilmin yolunda yürüdüğün takdirde, yarın senin yanında olmayacaklar!.
789. Güvenilirliğini yitirmemeye bak!.. Zira, bir daha asla ele geçiremezsin..
790. Seni bir kere kandıranın, bir daha kandırmayacağını sanıyorsan, bil ki yanıldın!.
791. Hiç bir dönen, kalktığı koltuğa oturamaz !..
792. Umduğuna ermek istiyorsan… Ümitte sâbit ol !..
793. Pişmanlık, yitirdiklerini geri getirmiyecektir!..
794. Allah güzeli sever; sen de seversen, pahasını ödemeye hazırlan!.
795. Ya heptir, ya da hiç!.. Arasının olmadığının farkında mısın?..
796. İntihar, beden yaşamının son bulması değil; basîretin kör edilişidir!..
797. İsa, körü görür ederdi… Hâlâ göremiyorsan, İsa`nı bulmak için ne bekliyorsun?..
798. Devası olmayan tek dert, ahmaklıktır, demiş… Değilsen, perdeni kaldırmak için niye oyalanıyorsun…
799. Câhilin efendisi olacağına, arifin kölesi ol!.. daha iyi… </P< ol>
800. İlim ve irfânın yolu, red ve inkârı kaldırmaktan geçer..
801. Sevdiğinin kim olduğunu bilebildiysen, yok olasıya sev !.
802. Neyi seversen sev, gerçekte sevdiğin TEK`tir !.
803. Hakikat, “ÖZDE BİR” olmak; marifet, “GÖZDE BİR” olmaktır!..
804. Aşk öyle bir ateştir ki, son yaktığı kendisi olur!.. Onun için aşıklar, tükenene kadar yanarlar!.
805. Benlik, yana yana tükenince “hiç” kalır!… “Hiç” olunca da “hep”e dönüşür!.
806. Fâni, fenâ buldumu, Bâkî kalır…
807. Sen yok olduğunu farkettiğinde geride kalan Bâkî`dir!..
808. Fâni yok olduktan sonra Bâkî kalmaz; çünkü fâni, fânidir!.. Bâkî, ise Bâkî!.
809. “Fâni”, “yok olacak” değildir; çünkü zaten “yok”tur!… “Fâni”nin herhangi bir zamanda yok olduktan sonra, Bâkî`nin Bâkî olacağını sanmak, Hakikattan gâfletin âlâmetidir!..
810. Aşk, gücünü vehimden alır!.. Vehimle hayatiyetini devam ettirir!.
811. Sevdiğinde, gerçekte sevdiğinin kim olduğunu biliyor musun?
812. Bir zamanlar sanırdım ki, karşımdaki bazıları beni sever… Farkettirdi ki, sevilen kendisiymiş!.
813. Ne kadar “O”nu sevdiğini iddia edersen et; sevmediklerinle hep sevdiğinden yüz çevirmedesin!
814. Bilinçsizsen, sevdiğine bir isim takar; sonra da o isim sanırsın!..
815. Kendini izhar ettiğinde, o mahalde; “Vech”ini gösterdiğinde her yerde ve şeyde “O”nu sevmemek asla mümkün değildir!.. Kör değilsen..?
816. Bilirsen kim olduğunu, doyasıya, ölesiye, yokolasıya sev!.. Yok oldun mu, ZATen bitti!.
817. ZAT`ta esmanın sözü geçmez!..
818. Edep, haddini bilmektir!…
819. Edep, hakkını vermektir!..
820. Kendinden gayrı olmayan TEK`in takdiridir kader..
821. Allah`a imân, ancak mutlak kadere imân ile mümkündür!.
822. Mutlak kadere imânla Allah`a imân gerçekleşir… Aksi halde tanrına tapınıyorsundur!..
823. A`mâ, takdiri görmeyendir!..
824. Sırsız cam şeffaftır; “sır” tutmaz!..
825. SIR TUTAMAYANA SIR VERİLMEZ !.
826. Sırlan ki, “sır” tutasın!..
827. Nur camdan geçer gider; aynadan akseder!.
828. “SIR”lanırsan, ayna olur hakikat güneşini aksettirirsin!..
829. İmtihan, sana değil; sendendir!..
830. İmtihanla kendi potansiyelini görür ve sonuçlarını yaşarsın!..
831. Fitne yani imtihan, senin, ilminle ne derece yaşabildiğini farkatmen içindir!.. Sanma ki imtihan, başkalarının seni mükafatlandırması ya da cezalandırmasıdır!..
832. Kör değilsen anla ki; sen kendi kaderini yaşamak üzere bu fıtratla FÂTIR tarafından yaratılmışsın!.. Kesinlikle bil ki, herkes özünden gelen bir biçimde kendi kaderini yaşar!.. Kimse kimseye bir zarar veremez!.
833. “Çok”tan “TEK”e bakanlar, asla gerçeği farkedemiyecekler!.. Körlüğün sebebi de bu bakıştır!.
834. Yaratılış sırrına ermek istiyorsan “TEK”ten “çok”u seyrettirecek olanı bul; ki gözün açılsın!..
835. İnsanlığın yolu gerçekleri görebilmek, kabullenebilmek ve hazmedebilmekten geçer!.
836. Kendini aldatmak mı, gerçeği yaşamak mı daha iyidir sence?
837. Soru sormak düşünce ve muhakemenin sonucudur.. Soru soran toplum insanca yaşamaya başlar!.
838. İnsanın şerefi ilmi kadardır!.
839. Toplum, huzur ve saâdeti, düşünmek ve soru sormakla elde eder!.
840. İnsan paylaşır; hayvan benim olsun, der!. Yaşam insan ile insansıların mücadelesidir..
841. Hayvan “daha çoğa sahip olmak”tan; insan ise daha çok “paylaşmak”tan zevk alır!.
842. Varlığın TEK`liğini kavramaktan çok daha zor olanı, sistemi müşahede etmek ve gereğini hakkıyla yerine getirmektir.
843. Hakikat mecâzdır; mecâz ise hayâl!.. Gerçeği ise “Ma`rifetullah”tır..
844. Gaybı Mutlaka ait olan ilim sıfatı, âşikar olduğunda “ma`rifetullah” adını alır..
845. Hakikat, kula GÖRE`dir!.
846. GÖRE olan her şey ise mecâzdır ve hayâldir!.
847. “Marifetullah”, Bâki`nin ilminin bilfiil oluşudur!..
848. Bâkî, asıl ve orijindir.. Fâni ise, göre ve varsayımdır!.
849. Göreden, ancak göre doğar..
850. İlme hürmet etmeyen, pahasını ilimden mahrum kalmakla öder..
851. Allah Bâki, ise fâni nerede?.
852. Lâiklik, İslâm Okyanusu yanında bir su birikintisidir.
853. “Göre”si olanın “Hakikat”ı olmaz!.
854. Kadının hakkını ver, kulu olma!.
855. Şükür, nimetin Hakka aidiyetinin dile getirilişidir.
856. Cennette şefaat yoktur!.
857. Aşk, mi`râctır!.
858. İkinin Tekliğe yönelişinin adıdır aşk!.
859. Din devleti değil, dindarların devleti!.
860. “Daha…”sı olanın özgürlüğü olmaz!.
861. Hırs, şeytanın elindeki kementtir!.
862. Sessizliğin gücünün farkında mısınız?..
863. Düşüncelerinizi dilinizle değil, beyninizle ulaştırmağa çalışın!.
864. Ses yükseldikçe manânın gücü düşer!.
865. Gıybet ve dedikodu eden o sırada şeytana secde etmededir!.
866. Sana mı geliyorlar; sendekine mi; yanındakine mi?..
867. Duvarlar, şartlanmalardır!.
868. Allah fiili mutlak mükemmeldir!. Gayrının ki…?
869. Rasûlünü tanıyamadıysan, Kendisini nasıl tanıyabilirsin ki?
870. Sevgi, senden birşeyler götürür; beğeni, sahiplik duygusu getirir.
871. Ya, “Allah”ı kesrette gör; ya da “Allah” de, kesreti görme!.
872. Mahlûkat çiftleşir, insanlar “bir”leşir!..
873. Acziyeti hissetmenin sonu “fakr”, onun da sonu “hiç”liktir!. Sonrasında dilde terennüm eden kendisidir!.
874. Cehennemde yanmanın kökeni “benlik kavramı ve ona dayalı duygular ve kabullerdir!
875. Kusur gören, Allah`ın “Hakiym” ismini inkâr etmededir!.
876. Zıddı olan her bir kavram kula, gayrılık anlayışıyla yaşayana GÖRE`dir.. Allah indinde “zıd” kavramı geçersizdir..
877. Evrenselliğe açılmanın yolu, kozadan çıkmaktan geçer!.
878. Yerel değer yargılarından arınmamış kişi “aydınsı”dır!.
879. “Allahuekber”i hakkıyla söylediğinde, indine Allah`tan gayrısı kalmaz!.
880. Namaz, bilincini sonsuzluğa taşıyan cankurtaran simididir..
881. Cam, herkesin; pırlanta “er” kesin elinde…
882. Hoşgörüsü olmayanın hoşgörüden sözetmeye hakkı yoktur!. Ederse, riyâ yapmış olur!.
883. Her an huzurda olduğunun farkında huzurunda mısın?
884. İnsan, hayâlleriyle kozasını örer; sükûtu hayâl ile gerçeği görme şansını elde eder; bunu değerlendirirse de kozası biraz daha delinmiş olur!
885. İnsan hayâl ettiği sürece yaşarmış.. Niceleri vardır ki, yaşar görünür, ölülerdir; ve niceleri vardır ki, asırlardır diridir!.
886. Her birimiz, birbirimizle de O`nun huzurundayız!. Farkında mıyız?.
887. Geri adım atmasını bilmeyenler, ilerleyemezler!.
888. Şirk kalktı mı AŞK kalmaz!.
889. Aşk, yolcunun en güzel barınağıdır.
890. Sabır, sevmediğine katlanmaktır!. Sevdiğine katlanmaz, razı olursun!.
891. Külli irade yokmuş gibi yaşa; iradei cüzün yokmuş gibi düşün!.
892. Yanmanın sebebi, takdir edeni görmemektir!.
893. Neyinle farklısın ki, seçilesin!.
894. Nankörlük, insansıların en belirgin özelliğidir!.
895. Nefsini gören Allah`tan perdelenir!.
896. Rastgele söylenen her söz, bilinçli yaşam düzeyinden içgüdüsel yaşama kayışın ifadesidir..
897. Hoşgörüsü olmayan tanrısına tapınmadadır!.
898. “Haliym” isminden mahrum olduğun sürece tahkik ehli olmaz; taklitle yaşarsın!.
899. Edep, esmânın hakkını vermektir!. </P< ol>
900. Kaybeden aldatandır; aldatılan değil!.
901. Yayın hidayeti (doğruluğu) eğriliğindedir!.
902. Huşû, namazın secdesidir!.
903. Hilm, yaratanı gördüğü için yaratılmışı hoşgörmektir!.
904. Zeki insan, ateist olur; akıllı insan, “Allah”a imân eder!. “Bühl” ise tanrısıyladır!.
905. Sırrını söyleme dostuna, söyler dostuna; dostunun dostu vardır, o da söyler dostuna..
906. Soru sormayan beyin için, “Allah”a giden yol kapalıdır!
907. Sorgulamayan beynin mekânı ağıldır.
908. Gerçek Huviyetini bilirseniz kesinlikle kimseyi suçlayamazsınız!.
909. Çözemediğin düşünsel sorununun yanında mutlaka “GÖRE” vardır!.
910. “GÖRE”n varsa, “tâhir” olamazsın!.
911. Şirk, “göre” kalktığında biter; “hiçlik” başlar!.
912. Uyanan insanın “namaz” hâlinin adıdır “teheccüd”!.
913. Tasavvuf temeli olmayan Kur’ân tefsiri, ruhsuz cesed gibidir!.
914. “Abdest” şirk oluşturan düşüncelerden arınmaktır!.
915. Allah’ın sistemi gereği, dün bugünde varolduğu gibi, yarın da bugünde gizlidir!.
916. Karşındaki insanı dünü ile değil; o anki hâli ile görüp sevebilmektir marifet!.
917. İsim, müsemma değildir; isim ile içeriğin birbirinden apayrı şeyler olduğunu farket!.
918. Tasavvuf, Kur’ânı anlama ilmidir!
919. Avâm, sûrete ve olayların o andaki görünüşüne göre hüküm verendir!.
920. Baktığın kişinin sîretini görüyorsan havassın..
921. Verilmiş nimeti değerlendirmek, fazlasını getirir!
922. Erkek hikmetle, kadın kudretle yaratılmıştır!.
923. Kişiyi konuşturan karşısındakinin kemâlidir..
924. Bir başkasına kızan, gerçekte kendi basîretsizliğine kızmaktadır!.
925. Hayatın, hayâl desteği; sükûtu hayâl ise gerçeğidir!.
926. Karşılaştığın sükûtu hayâller, Allah sistem ve düzeninin gerçekleridir!… Sistemi öğrenmeyişinin faturasıdır!.
927. Hayâllerle ördüğün kozanın dışındaki gerçekleri araştırmazsan, bil ki yarın seni pek çok sükûtu hayâl beklemekte!..
928. Nankörlüğü kime yaptığının idrâkında olmayanlar bir gün bunu pek acı bir şekilde öğreneceklerdir; ki artık telâfisi de mümkün olmayacaktır!.
929. Tüm cehenneminin ateşini söndürecek olan tek şey takdire rızadır!.
930. İsyan etme; hikmetini görmeyi bekle!.
931. Aptallar arasında en az aptal olan, akıllı demek değildir!…. Aptallar arasında en az aptal olan, akıllı kabul edilse bile!.
932. Cahiller arasında cehaleti en az olan; âlim kabul edilse bile!… Ârif değildir bana göre.
933. Taklitçiler arasında taklidi enaz olan, hakikati biliyor sanılsa da muhakkik değildir!.
934. Tahkiki imânı olmayan müslüman; erkek elbisesi giymiş kadın gibidir.
935. Liyâkattan, bahseden müşriktir.
936. Tenzihte haddin aşılması şirk; teşbihte haddin aşılması KÜFÜRDÜR!. * * *
937. İnsan düşünce boyutunda yaşayan varlıktır.Hayvan ise üç boyutlu dünyada yaşıyan varlıktır.
938. Tanrı yokmuş gibi düşün, varmış gibi yaşa; Asla “Allah”tan gafil olma.
939. Beyin düşünerek öğrenir ruhsa defalarca tatbik ederek öğrenir!.
940. Nüzül; Bâtından zâhire çıkıştır… Uruç; Zâhirden bâtına geçiştir.
941. Akıl durursa beden hareket eder , zekâ çalışır!.
942. Akıl derin tefekküre yöneldiğinde, beden zaruretsiz eylemlerden uzaklaşır.
943. Göz odur ki, insanı hidâyete erdire!…
944. İnsanı dalâlete sürükliyen gözün kullanıcısı İblis`tir!…
945. Bir insan ihtiyacını karşılayacak çok hayvan bulabilir; ama bir insanın, düşüncelerini paylaşacağı bir insana ihtiyacı vardır.
946. Allahın ahlâkıyla ahlâklanmak fevkalâde zordur; bundan da daha zor olanı, beşerin arasında gereklerine uyarak yaşayabilmektir.
947. Olan şey değil, algıladığın şey önemlidir.
948. Rızık, senin yaradılış amacına göre, sana takdir edilenlerdir.
949. Sana takdir edilen kadarıyla, değerlendirebilirsin.
950. Dünyadan ayrıldığın anda yaradılış amacına ulaşmışsındır.
951. İslâm dinini anlayıp kabul eden, idrak eden kişi muhakkiktir. Anlamadan, kabul ettiğini iddia eden ise mukallit!.
952. İslâm dini Allahın yaratmış olduğu sistem ve düzendir.
953. “Baldaki şifaya inanıyorum demek”, balı yiyorum demek değildir!. Balı yiyen, şifâsına erer… Ya kavanozu yalayan…?
954. İmân fiille bütünlenir; fiille bütünleşmemiş imân, imân değildir, lâftır-lakırTıdır!… Leyleğinki gibi!..
955. Ahmağa nasihat gereksizdir!. Anlamadığını anlıyamıyandan kaç!.
956. Nasihat akıllı içindir.
957. İkân, ihlas “OKU”makla başlar.
958. Zaman kafası çalışana yetmez; Kafası çalışmayana geçmek bilmez.
959. Büyük sükûtu hayâller, gerçekçi olmayan hayâllerle gelir.
960. İhlâs “OKU”madan, “Allah” adıyla işaret olunanı bulamazsın!
961. İhlas ârifibillahın aynasıdır… Ârifibillah orada hakikatini seyreder.
962. Aptal insan, değiştiremeyeceği anın sıkıntıları içinde boğulur; Akıllı adamda, değiştiremeyeceği sıkıntılı anı keyife dönüştürür.
963. İkan; gördüğünün gereğini yaşamaktır, imândan sonra gelir. İman görmediğine inanmaktır.
964. İnsanlara; hayâllerinde yarattıkları değerlere tapınmak; “Allah”a kulluk etmek zorunda olduklarını farketmek ve itiraf etmekten çok çok daha kolay geliyor…. Sonucu çok acı olsa bile!.
965. Teslimin yolu Allahı bilmekten geçer.
966. “Ene”, cehennem için yaratılmıştır.
967. Allaha imân ve teslimiyet dışında hiçbir şey cehennem ateşini söndüremez.
968. Cehennem için, insanSI; cennet için de insan yaratılmıştır!..
969. Enfüsi cehennemin odunu şartlanmalar ve tabiatındır..
970. Yarattığın tanrına tapınmaktan kurtulup Allah`a imân etmadikçe cehennemin içnden ve dışından, seni kuşatıp yakmakta devam edecektir.
971. Cehennemde insan kalmayacaktır!.
972. Şikayet benliktendir. Gafletin sonucudur.
973. Dedikodu için yaratıldıysan, meskeninde cehnnemdir…
974. Allah ahlâkıyla ahlâklandıysan , kâinatı da “Allah” gibi değerlendir.
975. Nankörler yaratılmasaydı şükredenlerin değeri olmazdı.
976. “ALLAH” ismiyle işâret edilen…!?
977. “O” Basarla değil basiyretle görülür; çünki Basîr odur…
978. Seyyahatten amaç Allahın ahlakını öğrenmektir!.
979. Tefekkürsüz bakan göz insan gözü değildir.
980. Ardından konuşanı araştır, acaba hangi çıkarı zedelenmiş?…
981. Maddî yada manevî çıkarı için yanında olan, o menfaati kesildiği anda karşında olacak ve seni arkandan vurmaya çalışacaktır… Buna hazır ol.
982. Allaha yönelmene sebep olan şeylerin pek çoğu benliğine şer gibi gelirse de, erersen anlarsınki onlar hep hayırdır.
983. Kıyamette ana-baba evlattan, koca karısından kaçacaksa. Kur`âna göre; cennette herkes aynı yaşta olacaksa; dünya yaşamı gerçekte yalnızca saniyeyle tanımlanırsa, bundan ne çıkar?…
984. Her ne ki üzerinde düşünebiliyorsun, o yaradılmıştır.
985. Eski kozalılar, dünya merkezli düşünüyorlardı evreni; Şimdikiler de insan merkezli düşünüyorlar!.
986. Müslümanlar, tek tanrıya inanıyorlardı… Onlara, “ALLAH” adıyla işaret edileni anlatmaya çalıştım… Anlattıklarımla, “tanrı”larını “update” ettiler!.
987. Seyri afâki küfrü kaldırır, seyri enfüsî şirki kaldırır; bu ikisini tamamlamayan şirkle küfür arasında bocalar durur.
988. Bizim nazarımızda, cennetlik olan bühl ehli, kaybedilmiş cehennem ehli gibidir.
989. Beşeri zaafların kemalât olduğunu farkedemiyenin ilimden mahrumiyeti mukadderdir.
990. Bühl`ün korkusu dünyayı kaçırmak; Ârifin korkusu irfanını sınırlamaktır.
991. Bühl kaybettiklerinin farkında olmayandır.
992. Ârifin irfânı kaybettiklerinide farkettirir, telâfisi içinde çalışma yaptırır.
993. “Allah”ın zikriyle bilinc tatmin olur.
994. Ahmağa zulmetmek istemiyorsan, onlara irfândan sözetme!.
995. Zâlim nefsinin hakikatini bilmeyendir.
996. Zâlime yardımcı olan zulmüne ortak olur.
997. Zâlime yardımcı olmak ; kişinin “Allah”tan perdelenmesi için yeterli olan günahtır.
998. Zikir “Allah”ın kulunu seyri; fikirse kulun “Allah”a bakışıdır!.
999. Taklidin tahkike dönmesi, taklidin kullanılmasıyla mümkün değildir. </P< ol>
1000. Eleştirenlerden misin, yoksa üretenlerden mi?
1001. Afâki seyr, enfüsî seyre basamak olsun içindir!.
1002. Özünde bulamadıkça, gâfilsin!.
1003. Yaratılmışları, yaratan gibi değerlendiremiyorsan; henüz kendini tanımadığına hüküm verebilirsin!
1004. “Vicdan”, “insan”da bulunan ve Hak ile bâtılı ayırdeden muhakeme gücünün adıdır!.
1005. İdrâk edemiyorsan, hiç değilse inkâr etme!.
1006. Kâinatta “eşitlik” mevcut değildir!.
1007. “Tek`in takdiri ve hükmü” ne ise, o, yerine gelmiştir!.
1008. Sorma, “Rabbimin kapısı nerede” diye.. . Sende “O”kapı, gönlünde!.
1009. Gökte ve ötende sandığın TANRI`nı terket, sonsuz – sınırsız ALLAH`a yönel; O`nun, her noktada ve zerrede mevcût olduğunu farket ve O`nu GÖNLÜNDE bulmaya çalış!.
1010. Ateşten sana hitap geldiği zaman şaşırıp kalma… Ateş, adamı yakar!. Seni yakan bir yerden sana hitap ettiği zaman bundan perdelenme!.
1011. Sevgi insanın elinde değildir. Birisini “sev” demekle sevemezsin, “sevme” demekle de o sevgiyi kalbinden söküp atamazsın… Sevgiyi veren Allah`tır!
1012. TEK`i bilenin, değer yargısı olmazmış!
1013. İman bilgisi değildir “yanma”yı söndüren; iman yaşantısıdır!.
1014. Üretme, gerçekte, esmâ boyutu seyridir. Efâl boyutu, beyindeki varsayımdır; beynin yapısı dolayısı ile hissedilen!.
1015. Şefâatin ulaşması için önce, uzatılanı geri çevirmemek gerek!
1016. Yola çıkmaktan amaç, hedefe ulaşmaktır!
1017. Eğer “sen” hâlâ “Allah”a ermek istiyorsan; bil ki asla “sen”, Allah`a eremezsin!…
1018. Sınır kavramından (Zâhir-Bâtın) kurtulmuş olanın alâmeti, değer yargısız çokluğu seyirdir!…
1019. Herkes işlevini hakkıyla yerine getirecektir, yaradılış amacına uygun olarak; sistemin kuralıdır!.
1020. MÜRŞİD, KUR`ÂN `DIR!
1021. İçimizden fışkıran duygularımızı ve içgüdüsel davranışlarımızı ne kadar kontrol edebiliyorsak, o kadar beynimizi kullanmasını biliyoruz!
1022. Herkes yaptığının sonucuna katlanacaktır!.. Başkalarının kulvarlarıyla ilgilenip yol almaktan geri kalacağınıza; kendi kulvarınızda olabildiğince ileriye gitmeye çalışın!.
1023. Vehmin hükmü altında olmak ile vehmi hükmü altına almak arasındaki sınır, kişinin Tek`liğe geçiş sınırıdır!.
1024. TEK`in nazarıyla TEK`ten “çok”a bakışı muhafaza edip, sürekli olarak piramitin tepesinden aşağıya bakarak varlıkları seyretmek, “YAKÎN EHLİ” nin hâlidir!.
1025. Gerçekte, efâl boyutu yoktur; esmâ mertebesinde yaşayana göre!
1026. Şâyet sen “yok”san, elbette ki karşındaki kişi de “yok”tur!. Öyle ise karşındaki gerçek “var” olanı farkedip, O`nu kabullenebilecek ve hazmedebilecek misin?…
1027. Ortaya koyduğu tüm sayısız esmâ terkipleriyle, her an, türlü isimler altında dilediğini, dilediği gibi yapmakta olan kim?… Sen mi, O mu?!..
1028. Gideceğiniz ortamda mâzeret diye bir şey geçerli değil… Mâzeretin geçerli olmayacağı bir ortama mâzeretle gitmeye kalkmayın! Geçersiz akçedir!
1029. Allah ahlâkıyla ahlâklanmak için sahip olduğunuz ne varsa verin!. Dünyalığınızı verin; ahretliğinizi verin!. Yaksa da, yana yana verin!
1030. Dünün tekrarı ile yarına hitap ne kadar mümkündür?!
1031. Namazdan amaç, “Mi`râc”tır! Mi`râc `tan amaç, Allah`ı bâtınında müşahede etmektir! Allah`ı bâtınında müşahede etmek, idrâk ile-şuur ile olur!
1032. Kendinizi aldatmayın! Kendinizi aldatmanın pahasını ödeyemezsiniz!
1033. İnzâl ile urûc arasındaki fark, Rasûl ile veli arasındaki fark gibidir.
1034. Sen hedefe ulaşmayı amaç edinmemişsin, hedefe gitmeyi düşünmüyorsun, yollarda ömür harcıyorsun … Boşa emek!
1035. Fâtiha`nın kelimelerinin mânâsını hissederek okuduğunuz zaman, size Mi`râc `ın basamakları açılır ve o nispette namazınız Mi`râc `a döner!
1036. “NUR”, ilim nùrudur! Nur`u, ampul ışığı -güneş ışığı zannetmeyin!
1037. Yol, akıldır; iman, saraydır!
1038. Secdede varlığını yok etmeyenler, kıyamda Fâtiha`yı OKUmaktan mahrum kalırlar!
1039. Mi`râc `ı yapan, “Daimî Namaz” mertebesine atlar!
1040. Kur`ân `ın her âyeti, ümmetten her bir ferdi ilgilendirir .
1041. Her bir âyet , her bir birimi ilgilendirir. Her bir birim kendi kapasitesi kadar O`ndan âyet alır!.
1042. Kur`ân `ı hatmetmekten daha değerli olan, Kur`ân `ı anlamaktır; Kur`ân `daki bu değişik işaretleri, mânâları bir araya getirip bir sonuç çıkartmaktır ve de düşünürek yaşamaktır!
1043. Beynini ne yönde çalıştırırsan, o yönde kapasiten artar!
1044. “Uyku”, kişinin bilinçli olarak yaşamını yönlendirememesi hâlidir!.
1045. “Allah”ı anlamadan vehmi atan, firavun olur!.
1046. Vicdanınızla gerçekçi bir biçimde sohbet edin! Pahasını ödeyemeyeceğiniz en büyük aldatma, kendi kendinizi aldatmadır!
1047. Esas amaç; Allah`a ermek için neyi niye yaptığını bilerek ve varlığın sırlarını çözerek hakikata ulaşmaktır!
1048. Tarikat değil, “İyi Ahlâk Derneğidir” hakikate erdirmeyen yol!
1049. Gittiğin yerde yazılmışınla baş başa kalacaksın ebeden; “Zâhir”in zâhir ve “Bâtın”ın bâtın olarak!. Ve sen sonsuza dek, ötelerde-göklerde aramaya devam edeceksin aradıklarını!.
1050. Câhiller korkar, Âlimler haşyet duyar!
1051. Türlü kerâmetleriyle âdeta bir sihirbaz gibi değneği ile bizi cehennemden kurtaracak “Tanrının evliyası”na inanırken nasıl ŞEFÂAT bize ulaşır?!
1052. Allah (Özümüzdeki) izin vermezken, içimizdeki şefâati reddederken; kim şefâat edebilir ki!
1053. Biz, yalnızca ilim için yaratıldık!.
1054. Nankörlük, değerini bilmemek veya değerlendirememektir!
1055. “Allah adıyla işaret edilen”in ne olduğu kavranılmadan da, O`nun “ahlâkı” hiç bir şekilde bilinemez!
1056. Yarın zorunlu olarak terkedeceğin herşeyi bugün şuur boyutunda ihtiyarınla terketmedikçe, onlardan bağımsızlığını elde etmedikçe, gerçek kimliğine ulaşamazsın!.
1057. Hayâli kavramlardan arınınız!…Uzaklardan bir kontrol ile kimse elini oynatasıya terbiye edilemez!.
1058. Duyguların- yanlış değerlendirmelerin uzaktan hokus-pokusla düzeltilebileceği, ancak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayâldir!…
1059. Yaşam biçiminizin ve davranışlarınızdaki yanlışların kontrolü, asla mümkün değildir… Bunu ancak ilminiz kadarıyla siz başarabilirsiniz!.
1060. Evrensel düşünme kapasitesine ulaşmamış insanın, “yöresel şartlanmaları ve değer yargıları” olan insanın, Hz.Muhammed`i anlaması ve değerlendirebilmesi asla mümkün değildir!
1061. ” Müslim” (Müslüman), İlâhi iradeye mutlak olarak teslim olduğunu bilenin adıdır!
1062. Gâfillerin veya câhillerin Kur`ân-ı Kerîm`in “RUHU”nu okuyamamaktan dolayı edinmiş oldukları yanlış kanaatler, İslâm Dini`ni bağlamaz!
1063. Kur`ân-ı Kerîm`i “OKU”yamayanların yanlış yorumlarına kapılıp, İslâm`dan ve Kur`ân’dan mahrum kalmanın mâzereti olmaz!.
1064. “İman”lı iseniz, bunun da alâmeti; “yanma”nızın bitmiş olması, yaşamda olan hiç bir varlığı hiç bir nedenle “suçlamamanız”dır!…
1065. İnsan`a “iman” bilgisinin verilmesinin amacı, onun taşınması değil, anlamının yaşanmasıdır!.
1066. Hiç bir iyilik “ceza”sız kalmaz!. Hiç bir yanlış da karşılıksız kalmaz!. Düşünülmemesi gerekeni düşünen de, bu yüzden, bunun karşılığını mutlaka alır ‘’Sistem’’ gereği!.
1067. Düşünce de beynin bir fiilidir!. Ve kişi, fiîlinden mesuldür, bunun sonucunu kaçınılmaz bir biçimde yaşayacaktır!.
1068. Birisini suçlamanın karşılığı, Allah takdir ve iradesini inkâr yolundan ilerleyerek, imansızlığa kadar uzanır!
1069. ‘’Allah Sistem ve Düzeni’’nde mâzerete yer yoktur; herkes bakış açısının getirdiği değerlendirmelerin ve sonucu olan davranışlarının karşılığını otomatik olarak alacaktır!
1070. Yarındakiler, bugün bizi kara kara düşündürüyorsa; yarın da yakacaktır!
1071. İçinde yaşadığınız ‘’SİSTEM ve DÜZEN’’, ‘’Allah ahlâkı’’nın eseridir!..
1072. Devletin varoluş hikmeti, topluma hizmettir!
1073. Bedenin yaşı vardır ama şuurun yaşı yoktur!.. Şuur yaşı, ilim yaşıdır!
1074. Bil ki dostum; her zerrede tüm özellikleriyle mevcut olan ve kendinden gayrının varlığı asla söz konusu olmayan ALLAH, SENDEN SANA İCÂBET EDECEKTİR!.
1075. SEN, bilesin ki, yeryüzünde “HALIFE”sin!. HALİFE olarak sana, gönlüne, BEYNİNE bahşedilmiş yüce güçlerden haberin var mı?…
1076. Her varlığın gücü, ilminden kaynaklanır!. Her varlık, aklı kadar ilim sahibidir!.
1077. İnsan, kendi varlığında mevcut olan isimlerin mânâlarını ortaya çıkartabildiği ölçüde-takdir edilen nispette, arzularına nâil-korktuğundan emin olur!…
1078. DUA, insanın varlığındaki ilâhî gücün ortaya çıkartılması tekniğinden başka bir şey değildir!.
1079. İnsan şuuru, Allah`ı ancak beyin kapasitesi kadar tanıyıp “yakîn” elde eder!.
1080. TAHKİKE güç yetiremeyen, elbette kendini TAKLİDLE avutacaktır!..
1081. Hâlinden pişmanlık duyma ve üzülme, İSTİĞFAR`dır; “estağfirullah” demek değil!
1082. Bir insanın, “Halife” olmasını idrâk etmesi için önce, geniş kapsamlı bir bilgiye-ilme ihtiyacı vardır!…
1083. “Var” olan – “BÂKΔ, yalnızca “Allah” olduğuna göre, “sen” hiçbir zaman var olmamışsın!. Hep var olan, O idi!… O`dur!… O, olacaktır!…
1084. Özündeki sonsuz ve sınırsızlığı hissedemeyen, madde batağında boğulur!
1085. Gerçekliği itibariyle Kâinat , ‘’Tek bir zaman boyutu’’ndan ibarettir!.. Algılayabilene!..
1086. Hakkettiklerin, sana, seni hedefine ulaştırıcı olarak karşına çıkar. Kâh bağış yollu; kâh mekr yollu!.
1087. “VAHDET” hakikatı, mutlak gerçek olmasına rağmen, yalnızca bilinç boyutunda yaşanır!
1088. Ölüm de cehennem gibi, Rahmettir!… Rahman`ın Rahmeti ise, sıkıntıda gizlidir. Tıpkı acı ilacın içinde şifânın gizli olması gibi!…
1089. Bil ki dostum, SENDE, dünyanın en güçlü silâhı olan DUA ve ZİKİR cihazı mevcûttur.
1090. Ölüm ötesinde; “Ahh!.” diyeceksin.. “Neden bir nefesi dahi boşa harcayıp zâyi ettim!”
1091. “ALLAH” bizlere “HAKİKAT”ı görmeyi, idrâk etmeyi, yaşamayı ve HAZMETMEYİ kolaylaştırmış olsun!…
1092. DUA ile ZİKİR ile, o muhteşem BEYNİN ile, kendindeki mekanizmayı harekete geçirebileceğinden haberin var mı?…
1093. Allah bizleri, görünüş ve kelimelerle bloke olup taklitçi yaşamaktan korusun; indindeki gerçekleri müşahede edip, tahkik ehli olarak basîretle ömür sürmeyi kolaylaştırsın!.
1094. Yedi kat göğün üstüne “Kürsü”yü, “Kürsü”nün üstüne “Arş”ı koyarlar… Ve dahi, bu sınırlar çizdikleri âlemin ötesinde de bir tanrı, bir ilâh türünden bir Allah(!?) ararlar!.
1095. Mukallit, dünyada yaşar… Muhakkik, dünyaNIZda!.
1096. Geçerli sistemi okuyamayan, elini dişlilere kaptırır!. Yetmezse, boynunu da kaptırır!
1097. “Herkes”in kaç kişi?!
1098. İnkâr edeni gördüğün anda bile, ondakini sen inkâr etme!
1099. Sen, “sen”liğini bırak!.. Ben, “ben”liğimi! “Sen”siz, “ben”siz olalım!. “Hiç”likde buluşalım!. </P< ol>
1100. Sınav, yukarıdan yazılı kağıtta test usulü gelmeyecek… Malına, etiketine, en yakınlarının başına gelecek çeşitli olaylar şeklinde gelişecektir!.
1101. Gördüğün kadar düşünmek yerine; düşünebildiğin kadarını görebilmektir amaç!.
1102. “İstediğim Hak`tır benim!” diyorsan; bunu pahasını ödeyeceksin dostum!.
1103. Dilediği mânâları üretir, îcat eder, yoktan var eder. Yoktan var olan “Yok”lar, ergeç birgün ‘’Yok’’luğa döner!.
1104. Yaşamdaki-varlıktaki hakikati görmenin yolu; daima, şuur boyutunda Tek`ten çok`a bakışla mümkündür!
1105. O, öyle bir mutlak karanlıktır ki; bilinen, düşünülen, hayâl edilen, tasavvur edilen, vehmedilen tüm mânâlar orada düşer!.
1106. Son hedef; ya Ef`al boyutunun sayısız mânâ dalgaları arasında çalkalanmak; ya Esmâ boyutunun sayısız mânâları içinde kulaç atmak; ya Zâtî sıfatlarla vasıflanmış olarak endindeki vasıfları seyretmek, ya da bunlarla birlikte kendi Zâtî Hiçliğinin sınırsızlığı ve sonsuzluğunda “HİÇ” olmak!!.
1107. Sınırsız-sonsuz varlıktaki mânâlar da elbette sınırsız ve sonsuzdur!.
1108. “Kör”lükten kurtulmanın da yegâne yolu, önce, bilincimizi gereksiz ve yanlış bilgilerden arındırmaktır!
1109. Koza, ipek böceğinin gelişmesi içindir; ebediyyen içinde yaşanmak için değil!.
1110. Kuvvetli kişiliğin, kapsamlı düşünen beynin, “herkes”e ihtiyacı yoktur!..
1111. Bilincin sınırları, kayıtları, blokajı ; kendisine yüklenen yanlış bilgilerle meydana gelir!.
1112. İlâcı yutmadığın sürece hiç bir faydası yok!
1113. Sorgulamak, düşünebilme yeteneği olan beyinlere has bir özelliktir!.
1114. Esmâ Zât’ın bir zuhûrudur, gayrı değildir; ama zuhurla da kayıtlanmaz!.
1115. Kolaylaşanlarına bak; geleceğini görmeye çalış!.
1116. Rasûlullah Aleyhisselâm`ı sevmekten amaç; O`nun hâliyle hallenip, O`nun ilmi ile ilimlenip, O`nun şuuru ile şuurlanıp, O`nda yok olmaktır!.
1117. Ne var ki, her kozadan çıkış- her rahimden çıkış, büyük zorluklarla olur!.
1118. Seven, sevdiğine varlığını teslim edip, O`nda yok olduğunda ‘’ikilik’’ kalkar!.
1119. Ötedeki tanrın için verdiklerine değil; Özündeki Allah’a ermek için yaptıklarına bir bak!.
1120. Önemli olan; seni seveni-sana söveni görebilmek! Musa`da olduğu gibi, Firavun`da da Hakk`kı görebilmek!
1121. Yaşam, bir sistemdir!. Sistemde kesinlikle mâzerete yer yoktur!
1122. Allah`ın kapısını ısrarla çalın… Açılacağına garanti veririm!
1123. “Değer yargılarımız”, Allah`ın indindeki değerler’’i fark etmekle başlar!
1124. Ben seni kendi yolumla Allah`a erdiremem! Sen kimseyi Allah`a erdiremezsin! Senin özüne giden yol, ‘’Allah yolu’’dur!
1125. Akıllı insan, hiç değilse akşamdan akşama Allah`la konuşur; yatağa girip de, kendi başına kaldığında.. İşte o zaman, kapa gözlerini, içinden başla konuşmağa!.
1126. Taklitçi olma!.. Tahkik, alttaki noktayı yukarıya doğru çıkartır!
1127. Cennette amel konuşur! Cennetin girişi amele dayanır! İbadetin getirisi de ibadet etmeden gelmez!
1128. Dua kadar insanı hedefine ulaştırıcı bir şey yoktur!
1129. Allah`tan gayrını görmeme hâlini yaşayan, “Daimî oruç”tadır!
1130. Tasavvuf, külliyen TAHKİK mesleğidir; asla taklid değil!.
1131. “Bâtın”, gördüğünün algılayamadığın yanıdır!.
1132. Unutmayalım ki her kilit, ancak şifresine uygun anahtar ile açılır!.
1133. Sakın aynada gördüğünüze aldanmayın !.. İnsanın kendi hakikatını görmesine-anlamasına en büyük engel, gözbebeğidir!
1134. “Tanrı”, tapınılacak ötendeki bir varlıktır… “Allah”, kulluk edilegelmekte olan özündeki Hakikat`tır!.
1135. Kendindeki hangi mânâyı oluşturmayı dilediyse, o mânâya uygun sûreti dilediği boyutta oluşturmuş ve o sûrette o mânâyı yaşamıştır!
1136. DUA ve ZİKİR için kimseye muhtaç değilsin ve kimseyi aracı koymak zorunda da değilsin!..
1137. Şeytan, en büyük şeytâniyetini, insanları birbirleriyle uğraştırmak sûretiyle ortaya koyar!
1138. Eğer anlatılanları idrâk edebiliyorsak, muhtemeldir ki, onun gereği olan fiilleri uygulamak da bizim için mümkün olabilir!.
1139. Gerçeği idrâk ederek, “insan”lık ve “halife”lik şeref ve haysiyetine ulaşmak isteyenler, şunu âcilen ve zorunlu olarak idrâk etmelidir ki; mukallitten ders alınmaz ve TAKLİDLE HAKİKATA varılmaz!
1140. “Ben onu seviyorum, ona âşığım” denip de ondaki özelliklerle ile hâllenmedikçe, O`na ulaşmak-O`na vâsıl olmak asla mümkün olmaz!.
1141. Önemli olan, musluk değil; musluktan akan sudur!
1142. FÂTIR, beyinlerimizi, “TEK”i çok olarak algılayacak bir özellikle yarattığı içindir ki biz “TEK”i ‘’çok’’ görmeye sonsuz dek devam edeceğiz!.
1143. Attığın her adımda, o yaptığını niye yapmakta olduğunu düşünmek ve sonuçlarının sana neler getirebileceğini de hesaba katmak zorundasın… Ki, sürekli düşünme melekesi gelişsin!.
1144. Zâhir olanı bırakıp ötede sevecek aramak, ancak gaflettir!
1145. Bütün insanlar her dalda birbirlerinden yararlanırlar ama tâbi olunacak tek zât, Rasùlullah`tır!.
1146. Duygu ve şartlanmalarla O`na yanaşanlar, neticede O`na karşı cephede yer almışlardır!
1147. Gerçeği bilen kişi için yaradılmışlar arasında katiyyen tefrik yoktur.. Her varolan, özel bir değerdir!
1148. Hak, “tenezzül” eder; kul “urûc” eder!
1149. Biz, Allah indinde bir HİÇ`iz!
1150. Nesneler sûretiyle, o birimler sûretiyle dilediğini yapmakta olanın adıdır “ALLAH”!
1151. Sistemdeki bağlantıları kuramamamızın, kafamızda beliren suallerin sebebi ; hep , “ALLAH” kavramını anlayamamamız!.
1152. İlim ve hikmetin ötesine ulaşmak isteyen, hiç bir zaman eline geçenle yetinmemeli; daima ötesini “NİYE” kelimesiyle araştırmalıdır!
1153. Allah, bir tanrı değil! Yukarından seni seyredip, seni imtihan edip, seni yargılayacak bir ” hâkim tanrı” değil!.
1154. “ALLAH” kelimesini değil; “ALLAH ADIYLA İŞARET EDİLEN” cümlesini beyninize kazıyarak düşünmeye başlayın!.
1155. “Vicdan”ına hesap vermekle, ‘’Allah`a hesap’’ vermiş olacaksın!.
1156. Sen, Allah`ı bir tek Kur`ân `la kayıt altına alamazsın! O`nun sonsuz kelâmından bir kelâmdır, KUR`ÂN ! Ve yaşadığımız âlem, O `nun sayısız-sonsuz âlemlerinden bir âlemdir!.
1157. Ressam, binlerce resim yapar. Her bir resim, ressamın bir özelliğini yansıtır. Ama resim, ressam değildir!
1158. Cennete giden hiç kimsenin cennette mertebesi yükselmez!
1159. “Özgür düşünce” tabanında yetişmemiş; verileri, şartlanmalarıyla değerlendirme zorunluğu içinde kalanlar, apaçık gerçekleri göremezler ve kavrayamazlar!.
1160. Yolculuk ALLAH`tan başlar ve ALLAH ile ALLAH`a olur ise, son derece kısalır!
1161. Bizim Allah`ı bilmemiz, Allah`ın mutlak olarak bilinmezliğini bilmemizdir. Bunu bildiğimiz zaman, işte Allah`ı bilenlerden olmuş oluruz!
1162. Hepiniz “Kul Hûvallahu ahad”ı ezberlemişinizdir. Hiç içinizde “Hûvallahu ahad”ı söyleyen var mı?
1163. Kuru kuru besmele`yi tekrar etmek, lagara-lugara-lak-luk demekten farksızdır! Besmele`nin mânâsını düşünerek söyleyeceksin!
1164. Ne zaman ki bu bedeni yitirir, bu ruh yapı içinde yalnızca bilinç olarak varlığımızı hissederiz, o zaman neler kaybettiğimizi anlarız!.
1165. Özünde olanın ne olduğunu bilmeden, onu sevmen mümkün mü?
1166. Sistem, ürettiğinin ve dağıttığının türünden alman üzerine kurulmuştur!
1167. “ALLAH” diyoruz, sonra da tanrıyla kıyaslamaya kalkıyoruz!.
1168. “Melekûtundan” gâfil olan, “Allah” adıyla işaret edilenden hayli hayli gâfildir… Ömrü, ismi tanrı edinerek tamam olmaktadır!.
1169. Tanrılar ve toplumu yönlendiren rüzgârlar, o toplumun zeki veya güçlülerinin, toplumu yeme araçlarıdır!.
1170. “Dua”dan mahrum olan, hem özündeki o kuvvetleri kullanmaktan mahrum kalır; hem de o duaların getirisinden!.
1171. Dua takdirdendir… Ancak ne şekilde ve ne zaman icâbet olacağı da takdir sınırlarına dahildir!.
1172. Herkes, kendi aklı-mantığı-iradesi ile kendi yolunu çizmek mecburiyetindedir, ‘’İslâm Dini`nin Sistem ve Düzeni’’ne göre!
1173. Mutlak bilinçli kulluk, ancak “FAKR” ile tamam olur!.
1174. Vücudumuzdaki her hücre, tüm kozmosu içerir. Her yağmur damlası ve her yaprak da!.
1175. İnsanın yeryüzünde varoluşunun amacı, hilâfetinin hakkını vererek yaşamasıdır!
1176. İnsanın doğal davranışı, bildiklerine göre değil; kavradığı kadarına göre oluşur!..
1177. Okyanustaki balık için “su”, bitmez tükenmez olarak algılanmasına rağmen; ona, dünyayı kuşatan gerçeğin hava olduğunu kolay kolay anlatamazsınız!.
1178. Düşünebilen beyinler, Kur`ân-ı Kerîm`i anlamak istediklerinde çok önemli işaretler ve uyarılarla muhatap olmaktadırlar!
1179. İş yapanlar eleştirilir… Eser ortaya koyamayanlar da, eser bırakanları eleştirir!.
1180. İnsan, dünyada yapacağı çalışmalar ile yarın karşılaşacaklarını oluşturacaktır!.
1181. Ne ötelerde bir yerde oturup bizi sınayan ve sonunda da hoşuna gitmezsek Cehennemine atacak olan Tanrı var; ne de kandırabilirsek Cennetine sokacak ilâh!.
1182. Yaşadığımız âlemdeki tüm Doğa düzeni ve kanunlar gerçekte “ALLAH DÜZENİ VE SİSTEMİ”dir!.
1183. Bir gün gelecek, Allah`ın varlığında “yok” olduğunuzu farkedeceksiniz ve cehenneminizin ateşi sönecektir… “Yok” olduğunuzu farkettiğiniz zaman, bilmem aynada kendinizi mi göreceksiniz; yoksa kendiniz “yok” olacak da, ayna mı Bâkî kalacak?.
1184. Yüzmeyi, yüzmesini bilen öğretir!. Hayatında deniz görmemiş adam eğer, “yüzüyorum ve öğretiyorum” derse; koyver yüzmeye devam etsin!.
1185. Arınmanın pahası, herşeyinden geçmektir!.
1186. Seni yaşatanlar, bir ömür boyu yaşatır; ama sonunda helâkın mukadderdir!..Seni “ölmeden evvel öldüren”, Dost`undur!.
1187. Neye bağlanırsak ondan kopmanın acısını ve ızdırabını duyacağız. Allah yalnızca kendisine bağlanmamızı istiyor, kendisine teslim olmamızı istiyor!
1188. Mi`râcım, beynimden derûnuma uzanan bir kuyu!.. O kuyuda derûna daldıkça, varlıklar ve yaratılanlar ortadan kaybolur ve sonunda NEFSİM!. Geride sadece bir HİÇ!.
1189. Bilgisayara, bütün bildiklerimi virgülüne kadar yükleyebilirim… Ama bu ilmi Bilgisayar yaşayamaz ki!!!..
1190. Herkesin gerçeği, onun idrâkının eriştiği kadarıdır!.
1191. ’’Teslimiyet’’ demek; kişinin kendisini İLME, İRFANA teslim etmesi demektir… Ayakkabı boyayıp, havlu tutmaya demek değil!
1192. Din kapsamı içinde öğrendiğiniz her şeyin, gerçekte birşeylerin sembolü olduğunu; ve bu sembollerle çok daha farklı şeylerin anlatılmak istendiğini farketmediniz mi?.
1193. ‘’Eûzü’’ çekilmez, yaşanır!
1194. ‘’Dedim ki, dedin ki, dediki…’’ lerle TAKLİTTEN ÇIKIP TAHKİKE ULAŞACAĞIZ, öyle mi?!.
1195. Pişmanlık, gafletini farketmenin sonucudur!.
1196. Şefâati tepen, sonucuna katlanır!
1197. Aldığınız ilim konusunda ZAN üzere olmadığını tesbit etmenin yolu; o aldığın ilmi, ‘’Sistem’’e uygulamaktan geçer!
1198. Yarın Rasûlullah`ın huzuruna çıktığınızda, ‘’sana imanım dolayısıyla elimden gelen her seyi yaptım’’ diyebilecek yüzümüz var mı?
1199. Taklitçilikle asla ‘’Hakikat’’e geçilmez! </P< ol>
1200. Bugünkü insanların pek çoğu, yaşadığı devirde yanında olsalardı Rasûlullah`ın, O`nu inkâr ederlerdi!.
1201. Bilmeyiz ki bizim için önemli olan, bize yarını kazandıracak olan ilimdir; ilmi getirenin yaşantısı değil!.
1202. Rüyalarınızda, şu anki ilminizin ne kadarını yaşıyorsunuz? Ne kadar, ilminizi rüya boyutunda yaşamınıza geçirebiliyorsunuz? Rüya , ölümün kardeşi olduğuna göre!..
1203. Aklı olan ilimle ilgilenir;anlayışı kıt olan da, kişilerin fiilleri ve organlarıyla!.
1204. İnsan, gördüğünün ötesini araştırır; diğer mahlûkat, gördüğüne hüküm vererek ona göre değerlendirme yapar!.
1205. Eğer bir ilmin doğruluğunu tasdik etmekteyse vicdanımız; ve biz o ilmin gereğini yaşayamıyorsak, önemli bir sorunla karşı karşıyayız demektir!.
1206. Uygulanmayan ilim – gereği ortaya konmayan iman, lâfla tasdikten başka bir şey değildir ve insana hiç bir getirisi olmaz!.
1207. Mutlak olarak takdir edilen yaşanacaktır, tüm tedbirlerle beraber!.
1208. İnsan, ilminin; yani beynindeki veri tabanın, sentezlerinin sonucunu yaşamaktadır otomatik olarak HER AN!..
1209. “Tanrı” ve “tanrılık” kavramına dayalı din anlayışı bâtıldır!. “Allah” isminin işaret ettiği anlama dayalı, yürürlükte olan; “İSLÂM DİNİ”dir!.
1210. Ebubekr`in hassasiyetiyle, Ebu Cehl`in hassasiyet ve incelik anlayışı çok farklı idi… İkisi de aynı Rasûlullah`ı dinlemesine rağmen!..
1211. Rasûlullah`a bu yolda yaptığı çalışmalar yüzünden “cinne uğramıs, deli ” dedilerdi… Sen, bırak delilik derecesini, akıllı düzeyinde(!) neler yapıyorsun?!
1212. 1213- Allah`a ‘’B’’ sırrıyla iman ve bunun gereğini uygulayarak yaşamak; yemin ederim ki, insan için en önemli ve en öncelikli konudur!.
1213. Dünyalık, insanın yalnızca ölümötesi yaşama rahatça hazırlanmasını sağlayabileceği kadarıyla insan için önemlidir!.
1214. Aç insan, açlıktan dünyasını kaybeder; ilimsiz insan, ilimsizlikten tüm ebedi hayatını kaybeder. Hangisi önemli öyle ise?…
1215. Sadece Rasùle tâbi olmakla mükellefiz!.
1216. İlminde olup da dünyada yapmadığın şeyleri orada yapıp getirisini elde etme şansı yoktur!
1217. “İnsan” olanlar, bir nesildir; “Allah”ı tanıma ateşiyle yanan ve beynini buna çalıştıran!.
1218. “Rahman’ın rahmeti’’, “arındırıcı”dır.. Elbette ki, arınma işleminin getirdiği bir azâb veya sıkıntı da sözkonusudur!…
1219. Yaşamakta olduğumuz «şu an», “ALLAH”ın var olup, “O”nun dışında hiç bir şeyin var olmadığı «an»ın tâ kendisidir!.
1220. İdeali ayrı-dünyası ayrı- rüyası ayrı insanlarla yaşamak uğruna “Allah” ı yitirip, ebeden bir insan öncesi mahlûk gibi yaşamayı kabullenmek niye?
1221. ‘’Din’’, insana; geleceğini kurtarması, Hakikatını tanıması,”halife”liğini “Allah ahlâkıyla ahlâklanmış olarak” yaşaması için gelmiştir!…
1222. ‘’İnsan’’, “Allah” için yaratıldı; Onda kendini seyretmek için… ‘’İnsan dışında kalan mahlûkat’’ da; yeyip içmek, çiftleşmek, üremek, gördüğü güzele sahip olmak ve yalnızca bunlar için!…
1223. Kimi “insan”, Allah” için yaşadı; “fiysebilillah”!.. Kimi de yaşadı, dişiyse mutfakla yatak arasında ya da dükkânla yatak arasında!. Ya da iniyle orman; ağılla otlak arasında!.
1224. Bugün çevrenizde olan herkesi burada bırakıp tek başınıza yolculuğa çıkacaksınız, en yakın eşinizi bile yan yastıkta bırakıp kendi rüyanıza daldığınız gibi!..
1225. İlmi olmayanın, dedikodusu olur!.
1226. Kendisinde açığa çıkan ilim ile yetinen, orada kalır ve ötesinden mahrum olur!. Oysa açığa çıkan ilim ve hikmet , açığa çıkmamışlar yanında bir damla gibidir!.
1227. “Yanma”, tamamen, azâblardan arınma işlevini oluşturan bir “rahmet” mekanizmasıdır. Tıpkı, operatörün merhamet edip kangrenli bacağı kesmesi gibi!.
1228. Bugünden kendinizi test edin; Ne kadar imanlısınız?!… Bunu size, ortaya koyduğunuz fiiller yansıtsın!…
1229. Ya varsayım yollu, “çok”tan, “yok”a bakılır; ya da TEK, kendi esmâ ve fiillerini seyreder!.
1230. İnsansının, “insan”a özgü özellikleri anlayabilmesi ve gereklerini yaşayabilmesi olanaksızdır!
1231. İnsan, öğrendiği ilmi yaşamına geçirebildiği kadarıyla bilgisayardan ayrılır!..
1232. İlmini yaşama geçiremeyen insan, gelişmiş bir bilgisayar olmanın ötesine asla geçemez!. Eskiyince de, eskimiş bilgisayarların âkıbetine dùçar olur!..
1233. Herkes, mâzeretin geçerli olmadığı bir boyutta yaşamının sonuçlarına katlanacaktır!… Bunu bilerek dilediğiniz gibi yaşamaya devam ediniz!.
1234. Zorlama, insanı imandan çıkartır; münâfıklığa sokar!.
1235. “Allah”, neyi dilemişse, dilediği açığa çıkmakta ve üzerimizde görünmekte ve bunun sonuçları da neler ise onlar yaşanmaktadır!.
1236. Kimi bugünden bu rolü yaşar, kimi yarın… Ama dünyadayken bunu yaşayamayan, senaristin hükmüne göre bir daha bunu hiç elde edemez!.
1237. “ALLAH ismiyle işaret edilen”i “bir “tanrı” olarak düşünmeyi terk etmek, zor bile denemeyecek kadar zordur… Meğer ki, verilen rolde kolaylaştırılmış ola!.
1238. Yargılama, Allah`a mahsustur!
1239. Bir kaç saniyelik dünya yaşamımı ben, bu hayâllerle doldurup bu masallarla kendimi aldatıp; çevreme güllabicilik yapmayı ibadet diye hayâl ederek bu dünyadan geçip gitmek üzere verilen roldeysem… EYVAAAAH!!!…
1240. Muhakkikin tek kriteri vardır: KUR`ÂN!. Kâh âfaktan okur; kâh enfüsten, kâh cilt içindeki sayfalardan!.
1241. Hak bildiğimiz yolda, ‘’kim ne derse desin!’’ diyecek yürekliliğe sahip olarak mı yürüyoruz? Yoksa, “aman etraf ne der!” diyerek ETRAF PUTUNA mı tapınmaya devam ediyoruz?
1242. Allah`ın merhameti, yenene midir; yiyene mi?!
1243. İnsanın bilinçli yaşamı, idrâkı kadarıyladır… İçgüdüsel davranışlar, idrâk kadarıyla kontrol altına alınır!.
1244. Bilinçli bilinçsiz tüm varlıkların yaptıkları, ‘’tesbih’’ kapsamındadır… Bilinç eseri açığa çıkan ise, ‘’ZİKR’’ hükmündedir!
1245. Yüksek raftan kristal vazoyu alırken, alt raftakileri kırmamaya dikkat gerekir!.
1246. Yaşam ve Dünya devam ediyor… Dünya için çalışıp geçimini bağımsız temin edecek duruma ulaşamazsan, insanların kölesi olursun ve o zaman hiç bir şey yapamazsın!.
1247. Kaldıracak- ortadan yok edecek bir şey, gerçekte yoktur!
1248. İnsan için iyi veya kötü, güzel veya çirkin sıfatlarını veren; bir başkasıdır… Aslında herkes, kendine GÖREdir!
1249. Azap veya mutluluğun kaynağı, birimlerin birimsel varlıkları içinde birbirlerine bakmalarından ve bu bakış açısından hâsıl olan değerlendirmelere saplanmalarından doğar!
1250. İsimlerle nereyi yakalamağa kalkarsan, oradan eli boş çıkarsın!.
1251. Hiç değilse, insanî birim olduğunun farkında olan birini bulmalısın ki, hem senin deney ve gelişmene faydalı olsun, hem de sen ona yararlı olabilesin!
1252. Gerçekte türlü isimler altında hep O`nu görüyorsun!.
1253. Algılama kapasitendeki sınırlılığın getirdiği varsayımınla, TEK`i bölüyorsun…. ‘’Zâhir’’ ve ‘’Bâtın’’ çıkıyor ortaya!.
1254. Varlık birimleri arasındaki fark, onlardaki “canlılık” yönünden değil; “akıl” yönündendir!
1255. Tasavvuf, tarikat , bir iyi ahlâk derneği değil ; varlığın hakikatını, vücudun aslını, özünü bildiren bir çalışma düzenidir!
1256. ‘’Din’’in mânâsı, senin ebedi saadetini meydana getirecek ilâhi hükümlerdir!
1257. ‘’MÜLHİME” bilinci içindeydi FİRAVUN … Kendisini “Hak” görüyordu, karşısındakileri ise “yok”!.
1258. Gerçekte “BEN” kelimesiyle işaret edilen varlık, öyle bir “ÖZ” varlıktır ki ; o “ÖZBEN” lik noktasında tüm evren ve içindekiler “Tek bir Bilinç”ten ibarettir!
1259. Çokluğu inkâr, Hak`kı inkâr olur!..Tek’liği inkâr, yine Hak`kı inkâr olur!.
1260. “BEN” ile “NEFİS” veya “NEFS” hep aynı şeydir!. ‘’Bilinç’’ ya da ‘’Akıl’’!.
1261. Evrende bir şeyin “YOK” hükmünü alması, diğer bir şeye GÖREdir. Gerçekte ise ne ‘’var’’ hükmü mevcuttur, ne de ‘’yok’’!
1262. Ölüm ötesinde insanlar, dünyada edindikleri şartlanmalar ve kendilerini tanımaları ölçüsünde davranışlarını otomatik olarak ortaya koyarlar… Aynen uykuda gördükleri rüyada olduğu gibi!..
1263. Küllî programın, birimden ortaya çıkması hâlinde aldığı isim,”irade-i cüz”dür!..
1264. Gerçeğin örtüsü, tamamiyle göresel değerlerle şartlanmalar ve bilgisizliktir!
1265. İnsanlar, “Mutlak Tek”in kuvvetlerine bir aynadır!
1266. İnsanlar içinde her devirde gerçeğe yönelenler ve onu bulabilenler çıkmıştır. Bazen de gerçeğe yaklaşıp, o gerçeğe erişemeden ömrü tükenenler olmuştur!
1267. İnsanlar, gerçekleri şartlanmaları ışığında değerlendirme yoluna gittikleri için yollarını sapıtmışlar ve çeşitli varsayım bataklıklarında ömürlerini hebâ edip gitmişlerdir!
1268. İyi-kötü-hoş-nâhoş değerlendirmeleri, toplumun sizi o yolda şartlandırmasından ileri gelir!
1269. Kendini bilen kişi, ne yazı kış yapmağa çalışır, ne de kışı yaz hâline getirmeğe!
1270. Bilgi, sende yerini bulur ve onu içinde hissedersen ve seni tatbikatında aynı neticeye götürürse bilgidir!
1271. Kendini bulabilmen için her şeyden evvel, gerek hayvanî ve gerekse beşerî duyguları terketmen gerekir!.
1272. Her şeyi baştan sona anlatamayanların, komplike bir fikir sistemi olmayanların, başkalarına yol gösterici olmağa hakkı yoktur!
1273. Yol boyunca birçok merhaleler katedip, çeşitli makamlardan geçecek, sabrımız nisbetinde gerçeğe ereceğiz!
1274. Kişi, arzularını terk ettiği zaman ‘’Hükmün âlemi’’ne; gelenlere razı olduğu zaman da ‘’rızaya ermiş kul’’ mertebesine yükselir!..
1275. Oku ve idrâka çalış!. Mutlaka söylemek istiyorsan bir şeyler, önce KENDİNİ TANI!
1276. Hz. Muhammed, aklı olanlara ve ilmi duyguyla değil akılla değerlendirebileceklere yararlı olmuştur!.
1277. Bil ki, gerçeği idrâk etmeye çalışan bir kişi, asla yaradılmışlar arasında tefrik yapamaz!..
1278. Yaradılmışlar arasında fark görmeyi kaldırdıktan sonra yapılacak ikinci iş, verenin huzurunda verilenlere vasıta olmaktır!.
1279. Herkes, düşünebildiği, idrâk edebildiği nisbette fiillerde bulunur; ve sonucunda da hak ettiği ile karşılaşır!.
1280. Kâmil kişi, mahlûkatta kusur veya hata görmez ve aramaz!.
1281. Mükemmel olarak yaradılmamış tek bir mahlûk yoktur!…‘’Var’’ diyenler, sadece kendi sınırlı anlayışlarını sergilemektedirler!.
1282. Yaradan, her şeyi güzel ve kemâl üzere yaratmıştır. Ancak şu var ki; onlara bakanlar, gözlerindeki rengârenk camlı gözlükleri çıkarmak zahmetine katlanıp, gerçeği çıplak gözle görmek lütfunda bulunsunlar.
1283. «Hayır» veya «şer», yaratılmışın indincedir… Yaradanın indinde, hepsi birdir!..
1284. Bil ki, yolumuz tefrik yolu değil; MUTLAK BİRLİK yoludur. Bu yolda, kesinlikle ayırım yapmak yoktur!.
1285. Bütün günahların kökeninde de, “Şirk-i hafî” yâni “tanrıya inanmak” yatar!…
1286. Hem “benlik deccali”nin tüm kapasitesi ile saltanatının sürmesini isteyeceğiz… Ondan sonra da Tek`e, havadan ermiş olacağız… Bunu beklemeyin!… Çünkü bu, bir gerçekleşmesi muhal olan sükûtu hayâl!.
1287. “Ümmül Kitab”ı okuyup idrâk edemeyen, ne bilir ki “ALLAH Adıyla İşaret Edilen`in ahlâkı”nı?.
1288. Basiretinde varlıkların çokluğu yoktur!.. Gözde, çokluk vardır!.
1289. ‘ALLAH ve DİN ADINA’’ hükmetmek, ” kimin yetkisinde”dir?!.
1290. Arpa dağıtıp, altın toplayamazsın!… Altın dağıtıp, irfana eremezsin!… Zulüm yapıp, rahmet bekleyemezsin!…Bina yapıp, ilim alamazsın!…
1291. ‘’Anlayış ve değerlendirmede yenilenme’’ var; ama ,‘’İlâhi Sistem ve Düzen’’de yenilenme yok!
1292. Yaradılan ne vardır ki birbirine muhtaç olmasın?.. Ama onları ‘’Yaratan’’!!!.. İşte, O`nu “dost” seç kendine!.
1293. Düşün, düşün ve gene düşün; düşündüğünün gerçeğine eremesen bile, hiç olmazsa ‘’düşünenler’’ arasına girersin!.
1294. Dününden pişmanlık duymayan, en büyük saadete ermiştir…
1295. Ne bir kusur işle; ne de af dilemek mecburiyetinde kal…Hattâ, kimsede kusur görmemeye gayret et!.
1296. Senin, bizzat arzularınla gelişen hırsın, senin ‘’şeytanın’’ olmuştur!..Arzuları kalmamış bir kişinin, ihtirasları da olmadığı için, şeytanı da ‘’müslüman’’ olur!..
1297. Yaradılmışlar, çoğunlukla kendilerine bir iyiliğin ulaşmasına vesile olanları sever ve hakikatten uzak iseler, verileni verenden bilirler… Sen bil ki , veren-verdirten hep O`dur!.
1298. Ruh kuvvetin – kapasiten, ölmeden önceki son ulaştığın beyin kapasiten olarak sâbitlenir!..
1299. Kur`ân, okunduğu zaman “Sistem ve düzen” farkedilir; ki bu da, “Allah ahlâkı”nın farkedilmesi sonucunu getirir! </P< ol>
1300. Daima Yaradanın huzurunda, yaradılmışların gerçeğe yönelen hizmetinde olmaya çalış!.
1301. Hakikata ermişlerin indinde kişinin değeri, yaradanına yönelişi ve yakınlığı kadardır… Öyle ise yönelişin, gerçeğe- aslına- Rabbine olsun!.
1302. Bil ki, vâde tamam oldu ve vakit geldi!.. Artık, herkesin, MUTLAK BİRLİK yolu üzerinde buluşması vaktidir. Bu yol öyle bir yoldur ki, bu yolda, ne mezheb ve ne de tarikat ayrılıkları bulunacaktır!.
1303. İnsanın, hakikatına ererek “Halifetullah” olabilmesi için de önce “Mİ`RÂC” yapması zorunludur.
1304. Gerçeği, ya ondan bîhaber olan örter; ya da o gerçeği idrâkten âciz olanların dil uzatmasını istemeyenler!..
1305. Zekât, Hak`tan aldığını halka dağıtmaktır!
1306. Şüphesiz ki her ortam için ayrı mahlûk yaradılmıştır. Gül bahçesi için bülbül, gübre yığını için pislik böceği, ateş için semendel.
1307. Basiret ehli olmayan göremez ki elektriği… Sadece ampulleri görürler ve hükümlerini verirler!.
1308. Çalış ki; aslına yönelişinde güçlü olup, tekâmülün de hız kazanasın!.
1309. Sebebi müsebbib görüp, ondan bilme!.. Sonra böyle düşünür de, «sebebi» tanrı edinmiş oluverirsin farkında olmadan!.
1310. Ölümötesi boyutu anlatanı dikkate almadan, yalnızca, dünyalık çıkarlarını gözönüne alarak yaşayanlar; sonsuzluk hedefinde sonsuz pişmanlığı yaşayacaklardır!.
1311. ‘’Zâhir’’ ve ‘’Bâtın’’ denir… Bil ki, bu iki isimle işaret edilen şey, birbirinden ayrı değildir; ikisi, aynı tek şeydir!… Fark, gözden dolayıdır!..
1312. Çeşme, senin ayağına gelmez… Susadıysan, sen çeşmeyi ara ve ona git!.. O, sana yol gösterir!.
1313. Bilenler, öze ermişler, gökteki yıldızlar misâlidir… Tefekkür semâsının yıldızlarıdır onlar!..
1314. Rehberin, Efendimiz; MÜRŞİDİN, KUR`ÂN, râbıtan, Zât-ı Hak olsun!.. Bil ki, hiç bir fânî mürşid olamaz ve değildir!..
1315. Bir zaman ki, baykuşlar güneşi târif ediyor!.
1316. Rab diler bir şey verirse, kimse mâni olamaz… Rab sana bir şeyi nasip etmedi ise de, bütün yaradılmışlar bir araya gelse, onu sana veremezler!.
1317. Asit kazanına düşen insanın ne eti ne de kemiği kalır; bir süre sonra da asit olup çıkar… O zaman görürsün ki, yer o eskiden bilip yürüdüğün yer değildir artık!.
1318. Az sözlerden çok şeyler anlayıp idrâk etmeye çalış; ki, kemâlinin gelişmesi de süratli olsun!.
1319. “Göldeyim emniyetteyim” deme; bir an evvel ırmağa karış ve deryaya ulaş; onda bir zerre olmaya bak!… Çünkü tarihte, çok göllerin ortadan kalktığına rastlanmıştır.. Ama denizin ise asla!..
1320. Bil ki, yolun sonuna eren yoktur… Belki, deryaya erip, onda bir zerre hâlini alan vardır!.
1321. Zekâ, fikirlerle uğraşırken; akıl, sistemli düşünceye yönelir!
1322. Taklid eden değil, taklid edilen olmaya çalış!. Nakleden değil, nakledilen olmaya gayret sarfet!..
1323. Zerre, deryaya diyebilir mi ki; ” beni şu tarafa götür “diye. Derya ne tarafa dilerse, sevkeder dalgalarıyla onu… Gerçek, derya ise; dalgalarda tecellileri midir acaba?…
1324. Siz bu dünyaya, başkalarının neler yapıp neler yapmadığıyla uğraşmak ve onları yargılamak üzere gelmediniz!.
1325. Hepimiz bu dünyada yaptıklarımızın cezasını tam hakkıyla göreceğiz!. Bundan kesinlikle kuşku duymayın!. Çünkü SİSTEM, bir mekanizma olarak yürürlüktedir!
1326. “Besmele”nin anlamıyla hemhâl olamıyorsak; elbette bize geriye kalan ismi ve resmidir!.
1327. Hakikat, dünyada iken yaşanacak bir olaydır!.
1328. Ötendeki değil, karşındaki HAK`kın fiilinden razı olmak, şirkten arınmaktır!.. Ya “Allah kulu” olunduğunu farkedersin; ya da “tanrının kulu” olarak, geçer gidersin !
1329. Firavun, birimsel nefse dönük sorumsuz yaşayan kişidir!.
1330. NÛR, O`dur ki, seni hakikata erdire… Şartlanmalarından, değer yargılarından, duygularından arındırıp; “Allah” gibi düşündüre, insan gibi değil !.
1331. Bal kavanozu yalamakla balın güzelliklerine erilmeyeceği gibi, varlık terkedilmeden de “Vahdet” kelâmı etmekle, “vehim” terkedilmez!..
1332. Terkedemediğin her şey, vehminin getirdiği sahiplik duygusundandır!..
1333. Nelerin varsa, kendini nelerin sahibi olarak görüyorsan, o kadar güçlü vehmin esirisin demektir… Nerede kaldı, ‘’Vahdet’’i yaşamak!
1334. Kaldırılacak olan şey “vücudun” değil, varsayımın olan benliğindir!!
1335. Yer ehli duygularıyla, semâ ehli aklıyla yaşayandır!.
1336. “Tek’in ilmindeki varsayım sayısız çok`un, tek tek O`nu zikri’’ diye bir olay söz konusu değildir; Hak`kın nazarında… Bu, algılama yanılgısıdır işin!
1337. Korku atılmadıkça, vehmin terki mümkün değildir!.
1338. Bil ki, ‘’değerli’ veya ‘’değersiz’’ tefriki–tâbirleri yaradılanlar arasında ve onlara göredir… Yaradanın indindeyse sadece yarattıkları vardır!
1339. Gerçekleri kabullenmek çok çok zordur!.
1340. Hâlâ onbin sene geriden çalışan beyinlerin, “kıyâmete kadar geçerli ve çağdaş olacak kitab”ı anlaması çok zordur!.
1341. Vücud, yok edilemez… Çünkü vücudunun varlığı, Hak`kın esmâsı ile kâimdir!.
1342. “Âlemler” isminin müsemması da O`dur!. Çünkü gayrısı yoktur!.
1343. Her şey, “O”nun ef`al mertebesindeki görüntüsüdür. Kesret âlemi de, budur!.
1344. Cehennem ateşini söndürecek tek nur, Kadere ve Takdir edene imandır.
1345. İçinde yaşamakta olduğumuz zaman, yeryüzünde hiç bir değerin ölçemeyeceği konumdadır!
1346. Teşekkür ettiğinin kim olduğunu bilmediğin sürece, “şükür” etmiş olmazsınız!..
1347. Kâmil insan O`dur ki, bilgisinin nuru, takvâsının nurunu söndürmez…
1348. “Besmele” çekilmez; mânâsı idrâk edilir ve gereği yaşanır!. “Besmele”yi idrâk edip gereğini yaşayamayana kalan ise, bol bol “Besmele” çekmektir!.
1349. Hangi özellik veya mânânın ortaya çıkmasını dilemişse, o mânâya uygun sûrete bürünmüş ve o sûretin şartları içinde gerekenleri ortaya koymuştur!.
1350. Ne var ki, her iki ayaklı yapı mutlaka “insan” olmayıp, “insansı”da olabilir!.
1351. “Doğa kanunu” da diyebileceğin “Sistem”, 0 mutlak kanun koyucu’nun, sistem oluşturucu’nun dilediği bir biçimde hükmünü icra eder!.
1352. Zulmeden, zulûm bulurmuş; da, “neden bu zulme uğradım?” dermiş… Zulüm nedir ki?.!..
1353. Şuur boyutuna yönelme,‘’Tek”liğe; yani Allah`ın Vahdâniyetine yönelmedir!.
1354. Mârifet vardır, Hakikatten önce… Mârifet vardır, Hakikatten sonra!..
1355. Güneş sistemi, içinde bulunduğumuz Galaksi`de bir HİÇ mesabesindedir!.
1356. İnsan, hiç bir zaman o âna kadar için öğrendiklerinin- hâfızasına girmiş olan verilerin sonucu ile, söylenen herhangi bir olayı inkâr etmemelidir!.
1357. Her birim, karşısındakini kendi anlayışı kadar değerlendirebilir!.
1358. Elinizi vicdanınıza koyunuz ve kimsenin duymayacağı bir şekilde kendinize gerçeği itiraf ediniz… Hazır mısınız ölümötesi yaşama?…
1359. Sen veya ben… Dilenilen mânânın gerektirdiği sûretle sûretlenmiş, dilenilen mânâyı yaşayacak olaylarla bezenmiş, o olayların içinde torna ve tesviye olmuş ve nihâi hedefimize göre yönelmişiz!.
1360. Namaz, Hak`ka urûctur; boyutsal anlamda!
1361. Dağın başındaki deniz görmemiş çobandan, yüzme öğrenilmez!.
1362. Allah`ı istiyorsan, sana dünyayı yaşatacak olan kişilerin peşinden koşma!. Seni, “ölmeden önce öldürecek”(!) olanı bulmaya çalış; ki, “Sen beni göremezsin!.” hitâbı ile karşılaşmayasın!…
1363. Allah takdiri, olayları oluşturacak sebepler silsilesi içinde açığa çıkacak!.
1364. İstiyorsan Allah`ı, durma, vakit geçirme… Koş, O`na!… Yok eğer istiyorsan dünyayı, onu da hiç olmazsa doyabildiğince, zevkince yaşa… Hiç olmazsa, “dünyayı yaşadım” de!…
1365. Aşk, sevenle sevilen arasında perdedir!. Seven, sevilende yok olduğunda, Aşk tamam olur!.
1366. Düşündüğünüz her şey, beyin tarafından genlerinize kaydediliyor!…
1367. Beyin veya seslenişi olan şuur, hiç bir zaman tatmin olmaz ve olmayacaktır… Çünkü öğrenilecek şeylerin sonu yoktur!…
1368. Biliniz ki, aldığınız tedbir de, takdirin gereği ve kaderin sonucu olarak alınmaktadır!.
1369. Yaşamda, kimsenin kimseyi sorumlu tutma hakkı yoktur!… Herkes kendi kapasitesini kullanamamasının sonuçlarını yaşayacaktır!…
1370. İpler hep beynin elinde… De, beynin ipleri kimin elinde olabilir? Sakın ‘’Tanrı’’ demeyin!!!…
1371. Tanrı kavramından arınmadan, somut gerçekler dünyasını değerlendiremezsiniz… Oysa genleriniz tıka basa Tanrı kavramıyla dolu!.
1372. Beyin, son sentezini açığa çıkarıyor… Biz de o senteze, uygulamamızla katkıda bulunuyoruz!…
1373. Tanrı değil ALLAH!.. Hele hele, bir tanrının adı hiç değil!
1374. Yukarıda biri yok! Bunun farkında değiliz…İşin en kötüsü bu!
1375. Sen, nefsine sürekli zulmetmektesin; nefsinin, hakikatını yaşamasına engel olduğun sürece!
1376. Taklitle, “âdet” diye yapılan fiîller, kesinlikle Dinî uygulama olmaz!.
1377. İnsanca duygular ve insanca düşünme, kozalıların ilkel yaşantılarından başka bir şey değildir!…
1378. “Şefâat”, kişinin yanlışlarda ısrarına yolaçan yanlışlarından dönmesine engel olan bilgi yetersizliğini ortadan kaldırıp, kişiyi o konuda bilgilendirmektir!…
1379. Yorumda hürsünüz. Fikirde hürsünüz. Fiilde hürsünüz. Ama, Din`in hükümlerini değiştirme hususunda asla böyle bir hürriyetiniz mevcut değildir!..
1380. Herkesin Allah`a ulaşan yolu, kendi özüne giden yoldur!
1381. “Tanrı”lar “ulu” olabilir…”Allah” ise “ekber”dir!.
1382. “Tanrı”, korkulası umacıdır!. “Allah” ise, ilim sahiplerinde, sonsuz-sınırsızlığın yanındaki hiçliklerini kavrayış nedeniyle oluşan “haşyet”in kaynağıdır!..
1383. Hakikatımızdaki Allah`ı tanımak ve ermek zorundayız!.. Bu dünyadan gittikten sonra bunun oluşması kesinlikle imkânsız!.
1384. ESAS OLAN ; O`nun varlığı dışında VARSAYDIĞIN BENLİĞİNİN GERÇEKTE hiçbir zaman VAROLMADIĞINI İLİM YOLLU KAVRAMAK ve gereğini hissedip YAŞAMAKTIR!
1385. “ALLAH adıyla işaret edilen”i bilmeyenler, “O”nun yarattığı isimlerle “O”nu tanımaya çalışanlar, Kur`ân `ı kelimelerine bakarak anlamaya çalışanlar; nereden bilsin “ALLAH Adıyla İşaret Edilen`in Ahlâkı “nı!!!…
1386. “OKU”yabilirsen ‘’ÜMMÜL KİTAB’’ı; “ALLAH Adıyla İşaret Edilen`in ahlâkı”yla ahlâklanırsın!…
1387. “Allah adaleti”nde herkes, payına ne düşerse ona razı olmak zorundadır!.
1388. Kur`ân `ın veya Hz.Muhammed`in anlattıklarını hissedebilmek önemlidir, ezberlemek ve tekrar etmek değil!
1389. Algıladığımız kâinat, ucu-bucağı-başı-sonu olmayan kâinat, esas itibariyle, Allah`ın kendi indindeki bir AN` lık bir düşüncesinin hâsılasıdır!
1390. Allah ahlâkıyla ahlâklanıp-karşılıksız verebilmektir, ‘’zekât’’!
1391. Siz taklit ehli olarak yaşayıp, mukallidundan biri olarak mı bu dünyadan ayrılmak istiyorsunuz?…
1392. İman nûru olan kişide, basiret açılır!
1393. “Allah`ın Vechi”, Cennet’te görülür. Vechini gören de, Cennet ehlidir!
1394. İlk hedef , “ALLAH İsmiyle İşaret Edilen”in ne olduğunu öğrenmek- anlamaktır!.
1395. Âlemleri tanıyarak ALLAH`a ermek değil; ALLAH`ı tanıyarak âlemlerini seyretmek, ana gayemiz ve hedefimiz olmalıdır.
1396. “Allah”ı “kıymetini bilerek tanımamanın, nefsine yaptığın en büyük zulüm olduğunu idrâk edemiyorsan; mübârek olsun dünyalığın!.
1397. Beynini ne yolda kullanıyorsan, onun neticesine erersin!
1398. Bak aynaya… Seyret kendini, yaptıklarını!… Günün ne kadarını, “Allah’ı bilme’’ye ayırıyorsun; günün ne kadarında, dünyada bırakacağın şeylerle meşgulsün?!…
1399. Gözünü ve kalbini dünyalık bürümüş, aklı bulûğa ermemiş koca insana, “Allah”a yakîn elde edip, bunun sonuçlarını yaşamanın” ne olduğunu da anlatmak elbette mümkün olmaz!. </P< ol>
1400. Ne amaçla olursa olsun, dünyalık kazanma hırsına bak bir… “Allah”ı tanıma ve yakîn elde etme hırsına bak bir!… Hangisi ne kadar?.. Koy terazinin iki kefesine, gör kendini!.
1401. ‘’Dünyasız da yaşanmaz ki!’’ deyip; Din’i “hobi” edinene mübârek olsun dünyası!… Mübârek olsun imansızlığı!.
1402. Neyi-niye yaptığını bilmek ve varlığın sırlarını çözmek, HAKİKAT’E ULAŞTIRIR; ki, böylece Allah`a erersin.
1403. Ölümötesi yaşama intikal etmiş bir kişi için, “vuslata ermeden gitmenin” getireceği eksiklik kadar büyük ve korkunç bir eksiklik düşünülemez!.
1404. Birimsiz-objesiz, Allah`ı anlama şansın yok!
1405. Kur`ân, “İnsan” a gelmiştir!.. İnsan boyutuna hitâb eder! Allah`ın kelâmlarından da bir tanesidir!
1406. Mutlak olarak senden ne çıkarsa, o çıkanın bir sonraki neticesi gene dönüp sana gelecek!.
1407. “İnsan” olmanın , “İnsanlık şerefi’’ne ulaşmanın ilk basamağı; “niye-neden-niçin” suallerini kullanmakla başlar!
1408. Hayvan sual sormaz! Hayvansı insanlarda da sual olmaz!
1409. Denizin her bir dalgasına ayrı isim vermek, her dalgayı şekline göre ayrı özelliklerle tanımlayıp çeşitli isimlerle bunların üzerinde durmak; neticede, bilinci, global görmekten perdeler ve “a`mâ” eder!..
1410. “Allah gazâbına dûçar olmuş” kişi, özündeki Allah`ı tanıyamamış ve bunun gereğini hâlâ yaşayamamakta olan insandır!.
1411. Gözle ‘’görüyorum’’ dediğin şey, bir hayâlden başka bir şey değildir!.. Hakiki görme, idrâktır; ilimdir!..
1412. Bu varlık, tek bir mekanizma… Ve her dişli, kendi kanununa tâbi!.. Zanna ve hayâle yer yok bu mekanizmada…
1413. İşin başı, “ALLAH” diyebilmek… Sonu da, diyenin, kendi olduğunun açığa çıkmasıdır!…
1414. İslâm’ı, akıllı insan değerlendirebilir!.
1415. Soyunamadığın kadarıyla da hâlâ bir tanrı vardır kafanda ve şirki hafî bitmemiştir.!..
1416. Değerlendirmelerin, “ALLAH adıyla işaret edilen’’inki olmadıkça, şirki hafi bitmez!…
1417. “ALLAH adıyla işaret edilene sevgi’’, henüz “müşriklik” devresine ait bir kavramdır… Ama müşriğin de, bu sevgi olmadan bir yere varması mümkün değildir!…
1418. Allah, “hikmet” ile kayıt altına girmekten de münezzeh`tir!..
1419. ALLAH`a yöneliminizi daima dışa, yukarı, öteye doğru değil; içinize, özünüze, varlığınızdaki Rabbinize doğru yapmaya çalışın!
1420. Yaşamın körlük üzere gitmişse, ölümün de körlük üzeredir!. Ondan sonraki yaşamın da tamamen kör olarak gider… Kör, sağır, şaşkın olarak ortalıkta dolaşırsın.
1421. ŞİRK`in kökeninde, şuura yerleşmiş olan isimlere varlık vermek yatar!…
1422. Akan çeşmeyi bırakıp gidenin susuzluktan yakınması, kendini aldatmakta olduğunun açık göstergesidir!… Ya da o sudan nasipsizliğinin açığa çıkışı!…
1423. AŞK; Fıtratında olup, kendinde bulamadığını bulduğun yere kapılmandır!
1424. Sevgi, sonunda yanmayıgetirir!.
1425. Bilincini paylaşmadığın kişiye “seni seviyorum” demek , yalnızca onu aldatmaktır!
1426. Dünyada bırakıp gideceğin şeyler uğruna ömrünü tüketirken, çevrenle ilmini ve inancını paylaşmaya korkarken, nasıl O’na olan inancın ve sevginden sözedebilirsin ki!!
1427. Allah`ın Vechi, Basiretle (ilimle) görülür!
1428. Tüm evren, her kesimiyle, tamamen canlı-şuurlu bir varlık hâlinde yaşamına devam etmektedir… Ki algılayabilene ne mutlu!.
1429. Kişi, beyin kapasitesinin getirisini yaşar!.
1430. Olay, beynini kullanmaktan; mâzeretlerden geçmekten, sistemin gereğini uygulamaktan geçer!…
1431. “Mezar” deyince, bunu yalnızca topraktan bir mezar olarak kabullenmeyin… Et-kemik bedenler de, bilincin mezarıdır!. !.
1432. Cehennemi yaşıyoruz; şartlanmalarımız, DUYGUlarımız ve değer yargılarımız yüzünden… Cenneti yaşıyoruz; gerçekçi olmamız, duygularımız ve evrensel bakabilmemiz yüzünden!…
1433. Ölüm, tadılacak bir olaydır!.
1434. Her güzelliğin, kendi özünüzden kaynaklanacağını farketmeniz gerekir!… Tanrı yok ki, size bir şey versin!.
1435. Kader kesindir ve asla değişmez!.
1436. Bir günahın büyüklüğü, kişinin âhıretine verdiği zararla ölçülür!.
1437. İman, bizi çevremize yararlı ameller konusunda yönlendirmiyorsa, o iman ne kadardır bizde?
1438. Yumurtası içindeki civciv kasılıyordu; “benden büyük yok bu dünyada”! Kozası içindeki insana göre de, ondan daha iyi bilen yok!..
1439. Duygularının kökeninde, senin değer yargıların yatıyor!. Duygularını oluşturan veya körükleyen değer yargılarını meydana getiren faktör de, şartlanmaların!
1440. Şuurundaki arınmışlıktır, ölüm ötesinde sonuçlarını yaşayacağın!.
1441. Yanlışlık, tedbirin alınmasında değil; takdirin, tedbirle değiştirilebileceği düşüncesindedir!.
1442. Bil ki, Cehennem; şuurun ve bedenin azap duyacağı, Cennet ise huzur bulacağı yerdir!.. Fakat orada ne odun vardır, ne de kömür!..
1443. Cehennemden çıkmanın zamanı, senin bu bedene ve bu beden dolayısıyla sahip olduğun her şeye veda etme zamanıdır!.
1444. Yanmamanın bir tek yolu vardır; O sırada kişinin basiretine-şuuruna imanın hâkim olması !..
1445. Cehennemdeki en büyük azap, insanların Allah`tan mahrum kalmalarının azâbıdır… Hüküm, bu!…
1446. Allah`a iman edenler Cennete girer! Allah`a iman etmeyenler ise Cehennem` de yanmaktadır, ŞU ANDA !
1447. İman nûrunun olduğu yeri Cehennem ateşi yakmaz!
1448. Yanlışını idrâk edenin hâli, “Tövbe”dir!
1449. Dua, insana verilmiş yaratma sırrıdır… İnsan dua ettikçe, Allah onunla yaratır!..
1450. DUA, kişinin kendindeki ilâhî güçler eşliğinde isteklerini gerçekleştirme faâliyetidir!.
1451. Unutma!.. gündüzleri geceler ve geceleri de daima gündüzler takip eder… Zamanı gelmeden güneş doğmaz!.
1452. Tedbirle takdiri değiştiremezsiniz; fakat, takdirde var ise tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz!.
1453. Kimin hakkında dedikodu veyagıybet yaptığını bilmeyen, farketmeyen ise zaten MÜŞRİKTİR!…
1454. Karşındakinin hakikatını göremediğin sürece, et kemik görüp secde etmeyen şeytan gibi olursun!..
1455. Vehim terkedilmez, “sahiplik” duygusu varken!..
1456. Her şeyi, ötelerde ve asılsız hayâllerde değil; içinde yaşadığımız boyut ve sistemde bulmaya çalışırsak isabet etmiş oluruz!.
1457. “Hakikat”, şuur boyutunda yaşanan bir şeydir!..
1458. Her “insan” ismi altında mutlak olarak hükmünü yerine getiren, Hak`tır!
1459. Her boyut, kendi varoluş sistem ve kuralına göre yaşanır!..
1460. İlim, gereği yaşanmak için ARAÇTIR… Hilâfetini yaşayabilmek ise AMAÇTIR!.
1461. Halife, ‘’her an sınırsız ve kayıtsız olan’’ın ahlâkıyla ahlâklanmış olarak Halife olmuştur!
1462. Kendinizi kandırarak, hayâli beklentilerle “nefsinize zulmetmeyin”!. Size ulaşacak şey ilimdir, şefâttir!.
1463. Kurtarıcı beklemek yerine ilme sarılıp ilmi değerlendirmek, aklın gereği olan tek yoldur!
1464. İnsana yalnızca, idrâk edip gereğini uygulamak suretiyle ararını göreceği ilim fayda verir!
1465. İlme sarılan kurtuluşa erer… Kişilere sarılanın işi ise şansa kalmıştır!…
1466. İlmin en geniş kapsamlısı, Kurân’dır!
1467. İlim öğrenmek demek, OKUmasını öğrenme çalışmaları demektir… Bilgi ezberlemek değil!.
1468. Kimse inancına ters amel etmez; zor altında değilse… Herkesin ameli, inancının dışa vurmasıdır!.
1469. İman bir ARAÇtır… O araçla elde etmek istediğiniz şeye ulaşırsınız!…
1470. Malıyla, canıyla, ilmiyle, sevdiklerinin yanan evin içine düşmemeleri için ne gerekiyorsa onu yaptırır iman!
1471. İSLÂM, “ALLAH`a teslim olma sistemi”dir!.
1472. Olmayan “ŞEY=TANRI”nın güçlerinin, seni bağışlaması da elbette sözkonusu olamaz!.
1473. Kişi kendisinden çıkan fiillerin neticesine erecektir; müsbet ya da menfi!..
1474. Hakkında ne takdir edilmiş ise, o neticeye ulaşacak fiilleri ortaya koyacak ve ona ulaşacaksın!..
1475. Akıl ile Allah`a ulaşılır!.
1476. Kur`ân `ı ele almanın ana okul düzeyidir, Kur`an meâlini açıp O`nu okumak!
1477. Kesinlikle bil ki, herkes özünden gelen bir biçimde kendi kaderini yaşar!..Kimse kimseye bir zarar veremez!.
1478. Kim, ne zaman ilminin gereğini yaşayamıyorsa, o, kendi kendini perdelemeye başlamıştır… Çünkü asla bulunulan noktada durmak mümkün değildir!.
1479. Her BİRİMİN yaratılış amacından gayrı işlevi yerine getiremeyeceğini idrâk, kendini tanımanın ilk basamağıdır!… Bunun evveli ise dedikodu!..
1480. ‘’Kendini TANI’’ ise amaç; kendini tanımaktan murad, kendindeki ilâhi sıfatları yaşamaktır!.
1481. İlim sıfatı, ancak Zâtına seçtiklerinde açığa çıkar!
1482. Kendini tanımadan gaye, Zâtını tanımaktır. Zât ise, Tek`tir!
1483. Allah`ın Vahdet`i beden boyutunda değil, şuur boyutunda yaşanır!.
1484. Kur`ân-ı Kerîm`i anlamak istiyorsak; önce, ŞİRK düşüncesinin pisliğinden ARINMAK mecburiyetindeyiz!
1485. “İlim” odur ki, günlük yaşamında seni kendi doğrultusunda yaşatır!…
1486. Okuyup ne olduğunu anlamadığın şeyi nasıl tasdik veya red edersin ki?.
1487. Siz Kur`ân okurken, eğer onu yazanla iletişim kuramazsanız, lâfzında kalırsınız!.
1488. Amaç, isim değil; müsemmâdır!. İsmin çevresinde dönüp duranlar, ömrünü boşa harcarlar!
1489. Ne kadar Allah`ı sevdiğin, yaşamından-hâlinden-zamanını neye ayırdığından belli! Allah ile bağın ne kadar?!
1490. Enfüsünden gelen hitâbı dinleyemiyorsan, bu demektir ki, âfâkından gelen kitabı OKUYAMIYORSUN!..
1491. Kendini aldatmanın bedeli, ebedî körlüktür!…
1492. “Mekr”, insanın, taklitte olduğu halde kendini tahkik ehli olarak zannetmesinin adıdır!.
1493. Gerçek ilim adamı, yağmur gibi herkesin üstüne yağar!.
1494. Kişinin sorularının bittiği yer, onun tatmin olma noktasıdır… Buna da duygularla değil, akılla erişilir!.
1495. ‘’Sistem’’, birimin doğal yapısının ve kapasitesinin sonuçlarını yaşaması esasına göre çalışmaktadır!.
1496. Sistem’i bilmeden düşünsel dedikodudan arınmak mümkün olmaz!
1497. Sistemi OKUmadığınız sürece şuurunuzda, şöyle veya böyle bir tanrı kavramı vardır demektir!…
1498. Karşındaki birimi, parmağın ya da dudağın ya da kulağın, gözün gibi göremediğin sürece ŞİRKTESİN!…
1499. Şefâati ne gerekçeyle olursa olsun değerlendirmeyenlerin, sonuçlarını da beklemeye hakları yoktur!.</P< ol>
1500. Suçlayanlar şirke girer. Suçlamanın olduğu yerde mutlaka şirk vardır!
1501. Beyninizdeki “şirk” oluşturan düşünceler kalkıp, “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”e “iman” ettikten sonra “İSLÂM” ÜNİVERSİTESİ`NE BAŞLAYABİLİRSİNİZ!…
1502. “ŞİRK” olduğu sürece düşüncenizde, henüz “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”e iman etmiyorsunuz; yalnızca “tanrınızı” upgrade” ediyorsunuz!…
1503. En büyük yalancı, ilmini paylaşmadığı kişiye “seni seviyorum” diyendir!.
1504. Sevgi, sahip olmak değil; paylaşmaktır!…
1505. Kendimizi tatminse amaç, bunun kolay ve zevkli yolları var… İdrâk ve gereğini yaşamaksa amaç, bunun bedeli hayli ağır!…
1506. Düşünsel kişiliğinden arınmadan, “Allah gibi’’ düşünemez- değerlendiremezsin!…
1507. Mukallid -taklitçi, sembollerin işaret ettiği gerçekleri farketmediği için sembollere hakikat gibi sarılıp- sahip çıkıp; masallamada devam eder!..
1508. BİLGİ, gereğini uygulamak içindir… Bilgi tekrarı, taklitten başka bir şey değildir!…
1509. İnsan, evrenselliğe, özünden gelen evrensellik boyutundan açılabilir; dışarıdan, bedensellikten değil!.
1510. İnsan ezbercilikten ve taklitçilikten çıkmadan, ‘’düşünerek’’ yaşayamaz!.
1511. ‘’Ezberci ve taklitçi yaşam’’dan, ‘’her an düşünerek yaşam’’ katmanına sıçrama yapmak zorundayız!.
1512. Gelecek olan her an, yaşadığın an tarafından olarak oluşturuluyor!.
1513. İlim, bilgi, beyninizi kuşatan hangi surları yıkabildi?.
1514. Yanan bir odadan kaçıp kurtulma arzusu ile yapacaklarınız gibi “OKU”ma gayreti içinde olmadıkça, asla “oku”yamayacaksınız!.
1515. Geçmişte uyarıldı insanlar, ‘’belâ gelmek üzere’’ diye… Onlar ise bunu hiç ciddiye almadılar… Sonrasını Kurân’da okuyun!…
1516. Her insan, kesinlikle, ilminin sonucu olan davranışları ortaya koyar; “aklı başından alınmadığı sürece!.
1517. Bir bilgiyi tasdik etmek, gereğini de uygulamayı getirir!.
1518. İş, başınıza düştü!… Kimseden fayda yok size… Zîra kimse sizi kendiniz kadar düşünmez!.
1519. ‘’Namaz’’ denilen nesnede, eğer Fâtiha`yı mânâsını düşünerek okuyamıyorsan, acaba ne kadar namazını edâ ettin?
1520. Kendinizden veremediğiniz isabetli cevap, taklidin SONUCUDUR!.
1521. Mukallit, tanrısıyla yaşar!.
1522. Kur`ân `ı “OKU”yamayan, “ÜMMÜL KUR`ÂN”ı hiç okuyamaz!.
1523. İdrâkı oluşmamış ilim, yüklenilmiş yüktür!…
1524. İnsan, insanlığını yitirir; idrâk melekesini kilitleyip, taklitle yaşadığı zaman!.
1525. Lokomotif olun, vagon değil!… Bunun için de tek şart, düşünmesini öğrenmektir!. Ezberciliği terktir!.
1526. Her an, ne yaparsan yap; ‘’niye yapıyorum’’ sorusunu sormaya alıştır kendini!..
1527. Nasibi olan, taklidi bırakıp, tahkike yönelir… Nasibi olmayan da, bu işin dedikodusuyla ömür tüketir!.
1528. Akıllı”, ibret alan; “ahmak” da aynı hataya sürekli devam edendir!.
1529. Perdeyi dışarıda aramayın… Perde, senin bilincin ile ilmin arasındadır!..
1530. Küsen, kendine küser; karşısındakine küstüğünü sansa bile!…
1531. Önce, “hayâlimizdeki TANRIYI” bir yana koyup, “Âlemlerin Rabbı ALLAH”ı öğrenmek mecburiyetindeyiz!..
1532. “TANRI”YA TAPINILIR; “ALLAH”A KULLUK EDİLİR!..
1533. Düşüncenizin temelinde “ALLAH” laştırmaya çalıştığınız “TANRINIZ” yattığı sürece, hayâl dünyanızdan çıkıp gerçeği göremezsiniz!…
1534. Tanrınıza tapınıyorsanız, bilin ki yaşadığınız Cehennem, bunun sonucudur!..
1535. Tanrıya tapınanın cehennemden çıkması mümkün değildir; tanrısına tapınmaya tövbe etmedikçe!.
1536. Hakiki mânâda tarikata girmekten murad, “teslim” olmaktır!.
1537. Tasavvuf; aklı başında, şuurlu, yüksek tefekkür gücü olan üstün istidat ve kâbiliyetli insanların konusudur!
1538. Kelime anahtarları eğer beyinde düşünce kilitlerini açabilirse; insan, tefekkür âleminin sonsuzluğuna kanat çırpar!
1539. Beğenen, beğendiğine sahip olmak ister; seven, sevdiğinde varlığını yok eder!.
1540. Mi`râc, Rabbine olur… Secde Allah`a olur, sonucu haşyettir!… Haşyet bitmeden Vahdet başlamaz!…
1541. Allah`a yakin elde etmek isteyen kişinin adım atacağı ilk basamak, “tefekkür”dür!
1542. “Dün”ü değerlendirmek, ayrı şeydir; “dünde” yaşamak ayrı şey!.
1543. Secde edenin alnı, Allah`tan gayrına değmez!
1544. Fazilet, yanlışını idrâk ettiğin anda kendine itiraf edebilmek ve onun gereğini uygulayabilmektir!
1545. Varlığınızdaki Evrensel Şuurdan habersiz olarak, kendinizi et-kemik- aynada gördüğünüz sùret sanarak bu dünyadan geçip gidiyorsunuz!
1546. Evreni meydana getiren o müthiş-muazzam güç izin her zerrenizde, bütün özellikleri ile mevcut!.
1547. “Ben” dediğiniz bu varlığın derinliklerinde, ‘’Kozmik Bilinç’’in tüm ilmi ve sırları mevcut!
1548. Beyin dahi, esmâ terkibi sonucu var kabuledilendir!.
1549. Kimini inkâr, ebeden mahrumlardan kılarken; kimini de tasdik, en yüce mertebelere ulaştırdı!
1550. Şu bildiğimiz maddi güçler ötesinde, ilâhi güçler, hepimizde mevcut!
1551. Yol odur ki, hedefe vardıra!.. Seni hedefe götürmüyorsa yol, yol olma vasfını yitirmiştir!
1552. SEN……… ONU ….. görsen ne olur?… Görmesen ne olur!!!…
1553. Resim içindeki fırçanın kıllarından birinin darbe izidir, Hulûsi!… Resim, yapmadan önce tahayyül edilmiştir ressam tarafından; ondan sonra dökülmüştür tuvale!…
1554. “Allah`a âşığım!” diyen, neye âşık olduğunun acaba farkında mıdır?..
1555. Cennette yanma yoktur!… Bu ne demektir, düşünebiliyor musunuz?… Bilincinizin kilitlenmesi!.
1556. Yanmak, şu dünyada bir rahmettir aptallar için… Ahmaklar ise yanmaz!…
1557. Aslan, ne yaptı da Rahmete nâil olarak kuzu düştü önüne?… Kuzu ne yaptı da gazâba uğrayıp Aslana yem oldu?!.
1558. TANRI`nın kaderine sığınır bazıları da!… Bu ne demektir bilir misiniz?…
1559. Yaşadığınız kozadan mutlu iseniz, mutluluğunuz dâim ola!… Değilseniz, gong çaldığı anda sahadan çıkacaksınız ve geri gelip çıkmayı yeniden deneme şansınız olmayacak!…
1560. Tüm hayvanlar alıcıdır… İnsan ise verici… Veren, Allah`tır; alan, mahlûktur!.
1561. Perdeyi kaldıran en önemli faktörlerden biri, VERDİKLERİNİZDİR!.
1562. Mâ`rifet”, şirkten kurtulmak değildir!. Bilin ki “şirkten kurtulmak’’, yalnızca bir başlangıçtır bu işte!…
1563. Çelişkisiz bir biçimde ‘’tanrı’’ kavramından arınmadan, okula başlayamazsınız!
1564. “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in ne olduğunu hâlâ anlamadığınız için, hayâlinizde- ötelerde bir hiçliğe atıyorsunuz tanrınızı; bu da sizin “tanrınız”ın yeni bilgiler ışığında “upgrade” edilmesinden başka bir şey değildir!.
1565. FÂNİ, zaten fânidir; ve Bâkî de Bâkidir… Bir gün Bâkî`nin kalıp da O`nun “HİÇ”liğine ulaşacağınızı sanmanız, bir başka ham hayâldir!.
1566. “HİÇ”lik ötede değil, içinizdedir…Bâki de siz!… FÂNİ, hiç bir zaman varolmadı!.
1567. Kimliğin ile ‘’İlim’’i birleştirirsen, ortaya kilim çıkmasın!. İlmin başına kimliğini sokup, onu kilim etme!… Herkes basıp geçmesin üstünden!.
1568. ‘’Dün’’ kamburuyla ‘’bugün’’ odasına giremezsin!…
1569. Yemin ederim ki kimse seni cezalandırmıyor ve cezalandırmayacak… Yalnızca sen kendi kendini cezalandırıyorsun!.
1570. Kozanı örmekte devam edip, sonra da “yaptıklarıyla filanca beni kozaladı” deyip, kendini tatmin ediyorsun!…
1571. NE yapman gerekiyorsa, ilmin neyi öneriyorsa, vicdanından gelen sesleniş neyse onu dinle!.. Ki, bir aptal olarak yanmayasın!… Ahmak isen zaten yanmazsın!.
1572. Neler kaybetmekte olduğunu idrâk eden kişi, yanan odadan kaçmaya çalışan insana benzer!.. Eğer bu telâş içinde değilsen…. Allah rahatlık versin!.
1573. Yapmadığın çalışmanın karşılığının sana havadan ulaşacağını sanıyorsan, kendini ALDATIYORSUN !…
1574. Taklitçilikle yaşam asla oluşmaz…Taklidi terketmenin yolu da, kabullenmeyi terkten geçer!. Sürekli tefekkürle yaşamakla başlar!.
1575. Önce; yaşamaktan ” düşünmeye geçmek lazım!.
1576. Önce taklitçi bilgilenmeyi terk edip, tahkikçi idrâkı elde etmemiz gerekir; ki, bundan sonra yani idrâkın doğal sonucu olarak yaşam açığa çıksın!.
1577. Direksiyona oturursan, o araba seni götürür!
1578. “MIZ” olan dünya`dan çıkıp “âhiret”e intikal edemezsek; Ölüm = uyanma bizim için gerçekleşmeyecek demektir!.
1579. Yarın âniden fizikî ölümle ayrılsak bu dünyadan; “MIZ”dan ayrılamayacağımıza göre, nasıl bir yaşantı içine gireceğiz?…
1580. Allah bir adamın nimetlerinden mahrum kalmasını isterse, onun üzerine gurur elbisesini giydirir!.
1581. İnsanın en kör oldukları, en yakınlarıdır!…
1582. Hâlâ bir çoğunuz, dünyada yıkılmış Berlin duvarını beyninizin içinde hazine gibi saklıyorsunuz!.
1583. Berlin duvarları değil; ÇİN SEDDİ ile kuşatılmış beyin köyünüzün içinden evreni yargılamaya kalkarsanız, hâliniz komik bile nitelendirilmez!.
1584. Evrensel değerlerden ve ‘’Sistem’’den haberi olmayanın, “ALLAH” sözcüğünü ağzına alması; anadan doğma körün gökkuşağını târife kalkmasına benzer!.
1585. Köyünün değer yargılarıyla galaksiyi yargılayan ahmaklardan olmayı, sanırım hiç bir aklı başında insan istemez!…
1586. Ölümle, her şeyi dünyada bırakıp gideceğini idrâk edememiş kelime ezbercileri, ancak o sözcüklerin lakırdısını yaparlar!…
1587. Avam, tedbir alır; tevekkülden uzaktır!.
1588. Kişiyi değil, kişidekini göremiyorsan; zâten acil servise kaldırılma durumundasın!…
1589. İnkâr ettiğin her kişide dahi, senin muhtaç olduğun pek çok kemalât vardır!.
1590. Dünyada hangi noktaya gelirsen gel, DAHA` sı vardır… Ve tümü de sonunda terk edilecektir!.
1591. Gerçekte yalnızsın!… Uyuduğundan da mı ibret almıyorsun!…
1592. Bir insanın ‘’akıllıyım’’ sanarak ahmak rolünde olması, inanın ki başına gelecek en kötü hâldir!.
1593. Her gece her şeyi bırakıp yalnız yolculuğa çıkıyorsun başını yastığa koyunca… Hâlâ yalnız olduğunu farkedemiyorsun!.
1594. Ölüm, her an başının üstünde demokles kılıcı gibi… Farkında değilsin!.
1595. Pişmanlık, sana hiç bir şeyi geri getirmeyecek!.
1596. Beynindeki çin seddini burada yıkamazsan, ölüm ötesinde kesinlikle böyle bir şansın olmayacak!.
1597. Sana ulaşan her şey, senin hakkında takdîr olunan şeydir; ki, ulaşmaması mümkün değildir!.
1598. “İnsan” olarak yaratılmamışlığın devâsı da yoktur!.
1599. Denizde yüzüyor olsanız, susuzluğunuzu deniz gidermez; suyu içip hazmetmedikçe!.</P< ol>
1600. Önemli olan benim yanımda olmanız değil; bu ilmin içinizde olmasıdır!.
1601. “Azâb” deyince, ancak el yanması ya da diş-baş ağrısı bilen insanlara ben nasıl anlatabilirim ki, Allah`tan mahrum kalmanın azâbını?…
1602. Yine eskisi gibi, “bunları zâten biliyorum”diye kendinizi aldatarak eski günlerinize mi döneceksiniz?…
1603. Gecekondu üstüne gökdelen inşâ edemezsiniz!…
1604. İnsanlara şu sorunun da sorulacağını çok iyi biliyorum; “Size, yaşadığınız zamanda bu gerçekleri açıklayan bir kovayı üzerinize boşaltmadık mı?… Niçin o suyu değerlendirmediniz?.”
1605. Zaman göresel!…Yaşam göresel!… Yalnızca yaşadığı andan ibaret bir dalgaboyu… İnsan!.
1606. Şeytan ameli olan birbirimizi eleştirmeyi bir yana koyup; kendimizi yetiştirmeyi, eleştirmeyi, düzeltmeyi amaç edinelim!.
1607. Öz`ündeki – “sır”rındaki hakikatı, Kur`ân `ı anlayabilmen için, ancak ve ancak, temizlenmiş- arınmış olman şart!.
1608. Evrensel kişiliğini” fark edemeyenler, geçmişte “bühl” olarak tanımlanmışlardır!.
1609. Beynini yani ilminin gereğini, ister duygusallık, ister başka bir sebeple değerlendiremezsen, bunun sonuçları otomatik yaşanır; kimse de bunu değiştiremez!.
1610. Tanrı” kavramından kurtulmak irfan ile olur, basiret ile olur … Bunu da, tefekkür ve muhakeme ve ilim getirir!.
1611. İnsanlar lâyık olduklarıyla beraber olurlar!…
1612. Değerlendiremediklerinizi atacaksınız; ve sonra da ondan mahrum kalacaksınız!.
1613. ALLAH, korkulacak-eli sopalı- cezalandırıcı bir tanrı değil; haşyet duyulacak Mutlak Yaratıcı`dır!
1614. Resim, ressamı içeremez; ressamın dilediği özelliklerini yansıtabilir ancak!.
1615. Din, ferde gelmiştir; devlete değil , topluma değil, rejimler kurulsun diye değil!.
1616. Din, Allah’ın ezelde yaratmış olduğu bir düzendir. Bunun bildirilmesindeki amaç, kişinin içinde yaşadığı ‘’Sistem ve Düzen’’i anlaması, ona göre kendini geleceğe hazırlamasıdır!
1617. ALLAH” sohbeti yapıp; “tanrı kulu’’ olarak yaşamak da ne demek ki acaba?!…
1618. “İman nûru, Cehennem ateşini söndürür!”, buyuruyor Allah Rasûlü… Cehennem ateşimiz hâlâ bizi yakıyor ise, bu nedendir acaba?…
1619. Geçmişte ezber yollu öğrendiğiniz şeylerin acaba ne kadarı tahkike dönüp, sizi o konuda YAKİNE erdirdi?…
1620. İlim geldikten sonra hâlâ onların hevâsına tâbi oluyorsa mukallit, iyi bir müşrik olarak tanrısına kulluk ediyordur!…
1621. Devâ Kur`ân’ dadır!… Kur`ân “OKU”maya çalışın!.
1622. Anahtar boynunuzda, altın da kasanızda!…
1623. ‘’Yaşam garanti belgen’’ kaç yıllık?!…
1624. Günün 24 saatinin ne kadarında bilinçlisiniz?…
1625. “ALLAH”a, Kur`ân `ı okuyup- ona iman etmeyenler, kaçamazlar!.
1626. Neydi o Âyet?… ‘’İman ettik’’ deyip de imtihanla karşılaşınca, bahaneler bulup zordan kaçanlar hakkındaki?.. İmtihanı, gökten düşecek dosya kağıdındaki sorular zannedenler hakkındaki?!..
1627. Yarın yukarıdan tanrınız megafonla mı seslenecek sizlere?… ‘’Falancanın ağzından uyarmıştım sizleri’’, diye!…
1628. Fakr hâlindekinin duası, hakikatından gelişi dolayısıyla, “OL !” emri gibidir!..
1629. İnsanı “insan” kabul ettiren faktör, bilgisi değildir!…
1630. Toplumun robotu, “insan” olmaz!..
1631. İnsan, özünden ürettikleri kadarıyla insandır!..
1632. Bütün mahlûkat kendi menfaati için yaşar… Vermek ise, “ALLAH ahlâkıyla ahlâklı olan’’a aittir!.
1633. “İnsan” dışında bir varlığa, “ALLAH AHLÂKIYLA AHLÂKLAN!” uyarısı yapılmamıştır… Niye?
1634. PC de harf kaybolmadan bilgiler saklanıyor, ama ‘’İnsan’’ demiyoruz ona!…
1635. Dünyada dikenler güllerden çok daha fazla!…
1636. “Yazgın” sana neleri kolaylaştırmış? Bu şartlara hazırlanmayı mı; yoksa aksini mi? Hazırlanmayı kolaylaştırmış ve hazırlanabiliyorsan; ne mutlu sana said dostum!.
1637. Ne geldiğimiz âlemin başını kavrayabiliyoruz, ne de geçeceğimiz boyutun sonunu!.
1638. DUA ve ZİKİR mekânizmasını kullanmaz, paslandırıp, bir kenara terkedersin; ki, bunun cezasını da sonsuza dek çekersin!..
1639. Bir de olayı ve kişiyi YAŞAYARAK bak bakalım, o konunun içyüzüne… Acaba ne göreceksin?!
1640. Sükûtu hayâller , daima gerçeklerle karşılaşmaktan doğar… Ne kadar çok sükûtu hayâlin varsa, o kadar gerçekle karşılaşırsın!.
1641. Bilmek ayrı şeydir, idrâk yani inceliği kavramak ayrı şeydir!.
1642. Önce varlığı TEK`e bir indirsek nasıl olur?!…
1643. Kuvvetli bir akıl, tefekküre götürür. Kuvvetli tefekkür, haşyeti getirir!.
1644. İrfanda haşyet, Vahdette seyr vardır!..
1645. Beşeri değer yargıları kalkmadan, kimse kendini tasavvufa girmiş saymasın!..
1646. İnandığınız uğruna nelerinizden vazgeçebildiniz?…
1647. Kapı gibi ortada dururken benliğiniz ve onu oluşturan öğeler; nasıl ‘’ÖZ’DE BİR’’ olmaktan sözedebilirsiniz ki?…
1648. Kendini arayanlara ayna olarak “Din” tebliğ edilmiştir!.
1649. Kendini aramak ve tanımak gibi bir derdi olmayanları, ‘’Din’’ enterese etmez!.. Onlar diledikleri gibi yaşarlar ve sonucuna da katlanırlar!.
1650. Kendindeki hangi özelliği keşfederek onu kullanmak sûretiyle bir cehenneminden kurtulup, karşılığı olarak o cenneti yaşayabildin?…
1651. Yaşamının değil; günün kaç dakikasında karşındakine, kendine davranılıyormuş gibi davranıyorsun?…
1652. Karşındakinin “sen” olduğunun LAKIRTISINI etmek çok kolaydır!… İKi nefes yeter!.. Ya onu idrâk ile hissedip, yaşamak?!.
1653. Yönelişin O`na olsun… Ve ihtiyaçlarını da, eğer bîhaber ise, O`na arzet.!
1654. Bilmezler mi, Güneş’e bulut ermez; ancak oluşturdukları bulutla yerdekileri o Güneş ışığından mahrum bırakırlar!.
1655. Zâtın sıfatları bilinir, eserleri de müşahede edilir!.
1656. Bilmek, şuurdadır… Uygulamak, ef`âl alemindedir.. İhsâ, ilimdedir… İnzâl, zuhurdur!.
1657. İnsanlar, iman edip “Allah”a hicret etmek mecburiyetindedir; eğer iman ediyorlar ise gerçekten”ALLAH İsmiyle İşaret Edilen”e!.
1658. Bir kişiyi sevip onsuz yaşayamayacağını söyleyen kişi, imanı reddetmektedir!.
1659. Kişi, kendisine azap veren yanlışlarından arınmadıkça cehennemden çıkmaz!…
1660. ŞEFÂAT, seni yanlış bilgiden arındırarak gerçeği idrâk ettirme olayıdır!…
1661. Namaz, kişinin beşeriyet dünyasından arınıp; Allah hakikatına yönelmesidir!…
1662. ‘’Sistem’’, insan için kurulmamıştır… İnsan, ‘’Sistem’’ içinde varolmuştur!.
1663. Önce gecenin zulmeti sonra günün aydınlığı gelir!.
1664. İnsanın bütün özellikleri, genetik yapıda BİLKUVVE gizlidir!..
1665. Kişi, kendi özüne doğru olan yolculuğu yapmazsa, Cennet ortamının melekî varlığı olmak yerine ruh boyutunda hakikatten perdeli olarak yaşamak zorunda kalır!.
1666. Tasavvuftan amaç da, insanın kendi orijinini tanıması çalışmalarıdır!..
1667. Sabır, gâfilin kendini koruma mekanizmasıdır!…
1668. Allah`a iman etmiş kişinin bilinci, tüm yaradılmışlara Allah bakışıyla bakar!.
1669. En büyük ibadet, özündekine yönelmektir… O yönelişin sonunda öze ERENlerden olursun elbette!.
1670. Ayakta Kur`ân okurken gerçekte dilinde okuyan, Kur`ân sahibidir… Onun önünde zâhirinle sen eğilirsin!..
1671. Yargıcınız, vicdanınızdır!.
1672. İdrâkın kadarıyla yanlışlardan korunursun!.
1673. Dilediğini yap… Neticesine katlanacaksın!.
1674. Hitâp edeni algılayamazsan, hitâbı değerlendiremezsin!.
1675. “İman”, Tek bir Fâtır ve Yaratıcının dilediğince yarattığı olaylar içinde yaşadığımızı kabullenmektir!.
1676. Dua noktasına gelebilmiş olanınız varsa eğer; o, kesinlikle duasına icâbet olunacağını bilsin!.
1677. Hissetmemişsen, isteğin taklîdî istek ve duadır… ki o zaman onu hissetmeye çalışmak gerek!
1678. Bilgi kitapları yüklü mahlûkattan değil, ilmi hazmetmiş ehli kemâlâttan olmak mârifettir!.
1679. Sen, idrâkına göre duada olduğun gibi; idrâkına göre de edindiğin çevre içindesin!.
1680. Dua`da yaratış sırrı gizlidir!.
1681. Başkalarının duaları, sizin dualarınız değildir!.
1682. Gaybın, algılama sınırına göre varolduğunu anlayamayanlara söylenecek ne söz var ki!.
1683. Ne alacağınızı merak ediyorsanız, ‘’Dua’’nızı farketmeye çalışınız!.
1684. Yaşam sevgi üzerine kurulmuşken, bunu yaşayamayanlar, hayâllerindeki bir tanrıyla meşguldürler
1685. Namazı kılamayan; yâni âfakta, karşısındakinde Allah nûrunu göremeyenin yaptığı ibadet, kendine ZULÜMDÜR!.
1686. “Şeytâniyet”, gördüğü ile kayıtlamak ve kayıtlanmaktır… “Hilâfet” ise gördüğünü kayıtlamamak, sınırlamamak ve sınırsızlıktan nasip almaktır!.
1687. Zekâ, fikirler arasında çelişkilerden kurtulamazken; akıl, tefekkür okyanusuna açılır kapasitesi ve ilmi nispetinde!.
1688. Şuurunu arıtman önemli, bunu insanlara göstermen değil!.
1689. İNSAN, öncelikle, “Allah”a halifeliğinin hakkını vermek için yaratılmıştır; elbette buna fıtratı müsait olanlar!
1690. Dünya, hikmet yurdudur; ve bu dünyada oluşan her şey, kendinden evvelki sebepler etkisiyle yönünü bulur.
1691. Allah takdiri, olayları oluşturacak sebepler silsilesi içinde açığa çıkacak… Ve bizler, “ân” içre oluşmuşu seyredeceğiz, kapasitemiz kadarıyla!.
Ömer Rey’den… 23.1.2010
Sayın Ömer Rey,
İyi çalışmış,
İyi araştırmış,
Çok emek sarf etmiş…
Doğrudur,
Dünya, hikmet yurdudur;
Ve bu dünyada oluşan her şey,
Kendinden evvelki sebepler etkisiyle yönünü bulur.
Kutlarım kendisini.
Sitemde değerlendireceğim bu ÖZLÜ SÖZLERİ”ni…
Sevgilerimle,
Eren Bilge, 23.1.2010
X
Sayın Ömer Rey,
Önce sevgi sundum.
Tasavvuf konusunu işleyen yazını aldım.
Benim daha önce yazdığım
Tasavvuf Konusu 92 sayfalık yazımın
Başına koydum.
Allah’ı (GERÇEĞİ) arayan bir kişiliğin var.
Gerçeği arayanlar O’na ulaşırlar.
Ancak şunu unutmamakta yarar var.
Geleneksel anlayışla O’nu arayanlar,
Hiçbir zaman O’nu bulamazlar.
O’nu bulmak için O’nun ne olduğunu bilmek gerektir.
0, doğru dürüst yaşamaktır.
Genel doğrulara uymaktır.
Ortak değerlere saygı duymaktır.
Olumlu kavramları yaşamaktır.
Yüksek değerlere inanmak,
Olumlu ilkeler ve kuralları üstün tutmaktır
Hepsinden önemlisi erdemli yaşamaktır.
Bu nedenle Ebu Sait adlı Pirimiz şöyle bir söz etmiştir:
“O’nu kullukta arayan bulamaz.
O’nu, O’nunla arayan hemencecik buluverir.” demiştir:
( TEVHİDİN SIRLARI. Muhammed ibn Münevver. Kabalcı yayınları.2003. s. 294)
Allah: Aynı zamanda, akıl, sağduyu ve vicdandır.
Aklı olan doğa ve toplum yasalarına uymalıdır.
Yine bu nedenle Hacı Bektaş İle Yunus Emre
Hararet nardadır saçta değildir.
Keramet baştadır taçta değildir.
Her ne ararsan kendi ara
Kudüs’te, Mekke’de, Haç’ta değildir.
(Bu kıta, Hem Hacı Bektaş-ı Veliye; hem de Yunus Emre’ye mal edilir.)
Bu tılsımı bağlayan
Türlü dilde söyleyen
Yere göğe sığmayan
Sığmış bu can içine
Çok aradım özledim
Yeri göğü gözledim
Çok aradım bulamadım
Buldum insan içinde…
Bunlar da diğer Ermişlerin sözleridir.
Akil olan dini tahkikide olan bu sözler üzerinde düşünmelidir.
Son olarak bir de bilimsel söz sana.
Bilmem nasıl gelecek bunlar sana…
“Hiçbir madde yoktan var olamaz.
Var olan da yok olamaz…”
(Maddenin Sakınımı Yasası, Lavezion)
İşte böyle dostum;
Sana gerçekleri sundum…
Sana, www.tabularatalanayalanabaltab.com adresli siteme girmeni öneririm,
Sevgilerle başarılar diler,
Eren Bilge, 25.1.2010
X
xxx
3. KAYGUSUZ ABDAL
Ademi balçıktan yoğurdun yaptın,
Yapıp da n’eylersin bundan sana?
Halk ettin insanı cihana saldın,
Salıp da neylersin bundan sana ne?
Bakkal mısın teraziyi neylersin,
İşin gücün yoktur gönül eğlersin,
Kulun günahını tartıp neylersin,
Geçiver suçundan bundan sana ne?
Katran kazanını döküver gitsin,
Mümin olan kullar didara yetsin,
Ermeyle yılana tamuyu yutsun,
Söndürsün tamuyu bundan sana ne?
Kaygusuz Abdal’ım sözümüz budur,
Her nerde çağırsam Hak onda hazır,
Hep tuzağa bastırırsın kim ne der,
Yakma kullarını bundan sana?
Kaygusuz Abdal,
(Yol Dergisi, mart-nisan 2001, s. 33
ve Alevi -Bektaşi Şiirleri Antolojisi, İsmail Özmen,
saypa yayın dağıtım, 1. baskı 1975, s. 227)
X
4. ÂŞIK İBRETİ
ŞEYTAN GEREKMEZ
Evvelden bade-i aşk ile mestis
Yerimiz meyhane, mescit gerekmez
Saki-i kevserden kandık elestiz
Kuran-ı natık var sâmit gerekmez
Cennet irfan imiş remzini bildik
Bai bismillahtan dersimiz aldık
Cemâl-i dilberi aşikâr gördük
Cennetteki huri, gılman gerekmez
Gelmişiz cânânın asıtanına
Sıtkıla sarıldık dost damenine
Canla baş koymuşuz aşk meydanına
Hayvan kesmek gibi kurban kesmek gerekmez
Biliriz abdestti, savmı, salâtı
Kelime-i şahadet, haccı, zekatı
Taklit ile olmaz hak farziyatı
Riya ile olan iman gerekmez
Biliriz Mevlayı vicdanımızda
Allah aşikârdır seyranımızda
Kuş dili okunur irfanımızda
Arabî, Farsî lisan gerekmez
Yürekte gizlidir bizim derdimiz
Taklide bağlanmaz hiçbir ferdimiz
Cahil-ü nadanla kavga gerekmez
İBRETİ, nâdanla etme ülfeti
Anlamak istersen ilm-i hikmeti
Dost kapısın bekle, eyle hizmeti
Aşktan başka din ve iman gerekmez
+
(Aşık İbreti, İLME DEĞER VERDİM. Can Yayınları. 61, s.62-63)
X
NİÇİN ŞEYTANLARI ÖLDÜRMÜYORSUN
Yarab şüphe yok, herkesten güçlüsün
Lâkin zulmü sona erdirmiyorsun
En azından bizim kadar suçlusun
Niçin şeytanları öldürmüyorsun
Sen birsin neden dört kitabın varmış
Her kuldan soracak hesabın varmış
Hem ateş cehennem azabın varmış
Hem hapishaneyi kaldırmıyorsun
Kimisi camide kimi tekkede
Kimi kilise’de kimi Mekke’de
Hepimiz şaşırdık bu tehlikede
Gizlendin sebebin sordurmuyorsun
Her ulus seviyor seni ya Allah
Sana çok cömert diyorlar maşallah
Tükenmez hazinen varmış eyvallah
Fakat aç yoksulu güldürmüyorsun
Aklım sana şaşar ey yüce Yarab
Sevgili Resulün, Kuran’ın Arap
Seyirci kalmana var mıdır sebep
Neden teröriste saldırmıyorsun
Nice mazlumların başın kesen var
Pir Sultan, Mansur’u dâra asan var
Atom bomba atıp ülke basan var
Bunların haddini bildirmiyorsun
İBRETİ bu haller çok zihin yorar
Hem katil hem melek Azrail’in var
Yerin bile olsa bunları sorar
Bunca olaylara aldırmıyorsun
AŞIK İBRETİ, İlme Değer Verdim.
Can Yay. 6, 1. Basım. 1996 s. 91
+
HESABIN VERMEYENLERE
Mağrurlanıp her dem yüksekten uçan
Sözümüz yok aklı ermeyenlere
Marifetten mahrum, irfandan kaçan
Kibiri, benliği sürmeyenlere
Ancak kâmil insan Hakk’ın aynası
Kendinde tecelli eder mevlası
Boş yere yorulup çıkarma sesi
Hakk’ı vicdanında görmeyenlere
Rastgele kimseye eyleyen niza
Kendinden zayıfa eyleyen eza
Ahir zalimlere verilir ceza
Şimdiden hesabın vermeyenlere
Taşa boyun eğip edilmez dua
Beytullah Hakikat kapısı açılmaz asla
Âdem canlı Kabe olsa,
Bir kâmil insana ermeyenlere
İBRETİ, nidersin yahşi yamanı
Evvel ara kendindeki noksanı
Zalime, namerde etme ihsanı
Seni canı dıldan sevmeyenlere
AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 100
X
HER NE ARAR İSEN İNSANDA İMİŞ
Harf be harf okudum ilmi Kuran’ı
Hatm-ı Kuran vechi Hubanda imiş
Boş yere yorulma başka çareyi’
Bulaman ne varsa bu anda imiş
Canına kıymayıp serden geçmeyen
Hak batılı birbirinden seçmeyen
Dost zehirin bade gibi içmeyen
Özünü bilmemiş noksanda imiş
ölmeden ölmenin yolun seçmese
Sıratı mizanı burda geçmese
Aşk badesin yar elinden içmese
Kimisi gark olmuş tufanda imiş
Gerçekler fark eder ilmi mânâyı
Samandan seçerler hemen taneyi
Kulağına koymaz hiç efsaneyi
Ariflerin ilmi irfanda imiş
Evvel ahir budur sizlere sözüm
İBRETİ, hizmette her zaman gözüm
Asıl vücut cami, orda namazım
Her ne arar isen insanda imiş
+
AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 71
+
BUGÜN
Kemâl sahibinden dersimiz aldık
Cemâl-i canana hayranız bugün
Meneref remziyle nefsimiz bildik
Özünü tanıyan insanız bugün
Kemliğe iyilik bizim huyumuz
Evliya neslidir asıl soyumuz
Ruha gıda verir guft-u guhumuz
Hamdolsun ki ehli irfanız bugün
Cemalden okuruz Kuran’ımızı
Kör, sağır anlamaz lisanımızı
Kendi özümüze ezanımızı
Okuyan sahibi izanız bugün
Ademe Hak. dedik kalu beladan
Gayriyi yok bildik, çıktık aradan
Kim ne derse desin tam o sırada
Hak ve hakikati göreniz bugün
İBRETİ, candan bağlıyız insana
Cemâla aşığız, değil cinana
Meyleden değiliz huri gılmana
Yakın dost olana kurbanız bugün
+
AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 70
X
HİKMET BİLİRİM
Birlik beraberlik hep benim derdim
Bu derdi kendime nimet bilirim
Herkes kardeşimdir, ayırmam ferdi
Başka düşünceyi gaflet bilirim
Gelip geçmişlerden beklemem yardım
Ne gördümse mevcut olandan gördüm
Maneviyatta, surette ferdim
Sade Arapçayı zahmet bilirim
Çulum yırtık görüp sanmayın deli
Çok evvel bilirim sağ ile solu
Gönlüm dost evidir aşk ile dolu
Gerçekler sözünü hikmet bilirim
Bir halk ozanıyım elimde sazım
Mevki, saltanatta yok benim gözüm
Hak ve hakikate bağlıdır özüm
Sevgiyi, hizmeti servet bilirim
İBRETİ sözlerim her zaman doğru
Hak haklıyladır, sanmazam gayri
İnsanlığa çatanın olmaz hayırı
Onunla savaşı hizmet bilirim
+
AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 64
x
KURTULUR SANMA
Camiye toplansa cahil sürüsü
Yine cehaletten kurtulur sanma
Bir kovana girse merkep arısı
Bal yapacak diye aldanıp kanma
İnsan hakkın bilen insan gerektir
Başta temiz yürek, vicdan gerektir
Hakk’ı bilmek için irfan gerektir
Karga isen, gülün dalına konma
Ahlâk meyve, insan ağaç misali
Meyvesiz ağacın, haraptır hali
Kesilir, yakılır, savrulur külü
Kötü huylu olup, ateşe yanma
Arif meclisine, cahiller girmez
Bin sene okusa sırrına ermez
Dış yüzün görse de, içini görmez
Cahilden uzak kal, ismini anma
İBRETİ görücü, bakar kör değil
Hakikati bulmak, kolay kâr değil
Güzel sevmek aşıklara ar değil
Gerçekten aşık ol, sözünden dönme
(AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 74)
+
BÖYLECE BİR KARARIM VAR
Ben dostuma yaslanırım
Gönülde b efkârım var
Deli idim uslanırım
Böylece bir kararım var
Geçmişin kil-u kâlimden
Yürürüm kendi yolumdan
Usandım eski halimden
B hale iftiharım var
Dünya sevgisi özümde
Zerre kalmadı gözümde
Giderim dostun izinde
Sanmayın ki zararım var
Hak bilinmez kem hâl ile
Bulunmaz kilu kal ile
Özlenen gerçek yol ile
Yüzüm sürecek yolum var
Aşıklar dostun çırağı
Yakın görürler ırağı
İBRETİ, aşkın ırmağı
Taşmaz ise ne varım var.
+
CAN GÖZÜNÜ AÇMAYANLAR
Aşıklıktan dem vurmasın
Can gözünü açmanlar
Dostluk davasın çalmasın
Varlığından geçmeyenler
Benliğini atamazlar
Varın yoğa satamazlar
Dosta meyil katamazlar
Gerçek yol seçmeyenler
Son vermeyen kilu kale
Bülbülü olmayan güle
Eremez hakikat hale
Dosta doğru uçmayanlar
Gayet severler zengini
Ararlar nakış rengini
Göremez bir mutlu günü
Kibirlikten kaçmayanlar
İBRETİ, insanı tanı
Özü sözü bir olanı
Dost yoluna vermez canı
Aşk şarabın içmeyenler
+
OLMAZ Kİ OLMAZ
Eski mecnun etmiş devrini temam
Artık ona nöbet gelmez ki gelmez
Gönül bir cemala olmuştur hayran
Kâbeyi, Mekke’yi bilmez ki bilmez
Sergerdan gezeriz yarin nazından
Türlü lezzet alıp her bir sözünden
Göze sürme çekip ayak tozundan
Bundan yüce devlet olmaz ki olmaz
Muhabbet şarabın sevap biliriz
Adem’in cemalin kitap biliriz
Yarın ölsek gene geliriz
Gerçeklerin ruhu ölmez ki ölmez
Bilmem cehale son verilir mi
Kemaletin kadri tam bilinir mi
Aşıkların hali hiç sorulur mu
İlim irfan yerde kalmaz ki kalmaz
İBRETİ niyazı vardır şahına
Evvelce uymuştur Kıblegahına
Hizmetçi yazılmış dost dergahına
Bundan büyük rütbe olmaz ki olmaz.
+
BUGÜN
Kemâl sahibinden dersimiz aldık
Cemâl-i canana hayranız bugün
Meneref remziyle nefsimiz bildik
Özünü tanıyan insanız bugün
Kemliğe iyilik bizim huyumuz
Evliya neslidir asıl soyumuz
Ruha gıda verir guft-u guhumuz
Hamdolsun ki ehli irfanız bugün
Cemalden okuruz Kuran’ımızı
Kör, sağır anlamaz lisanımızı
Kendi özümüze ezanımızı
Okuyan sahibi izanız bugün
Ademe Hak. dedik kalu beladan
Gayriyi yok bildik, çıktık aradan
Kim ne derse desin tam o sırada
Hak ve hakikati göreniz bugün
İBRETİ, candan bağlıyız insana
Cemâla aşığız, değil cinana
Meyleden değiliz huri gılmana
Yakın dost olana kurbanız bugün
AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 70
+
HİKMET BİLİRİM
Birlik beraberlik hep benim derdim
Bu derdi kendime nimet bilirim
Herkes kardeşimdir, ayırmam ferdi
Başka düşünceyi gaflet bilirim
Gelip geçmişlerden beklemem yardım
Ne gördümse mevcut olandan gördüm
Maneviyatta, surette ferdim
Sade Arapçayı zahmet bilirim
Çulum yırtık görüp sanmayın deli
Çok evvel bilirim sağ ile solu
Gönlüm dost evidir aşk ile dolu
Gerçekler sözünü hikmet bilirim
Bir halk ozanıyım elimde sazım
Mevki, saltanatta yok benim gözüm
Hak ve hakikate bağlıdır özüm
Sevgiyi, hizmeti servet bilirim
İBRETİ sözlerim her zaman doğru
Hak haklıyladır, sanmazam gayri
İnsanlığa çatanın olmaz hayırı
Onunla savaşı hizmet bilirim
AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 64
+
KURTULUR SANMA
Camiye toplansa cahil sürüsü
Yine cehaletten kurtulur sanma
Bir kovana girse merkep arısı
Bal yapacak diye aldanıp kanma
İnsan hakkın bilen insan gerektir
Başta temiz yürek, vicdan gerektir
Hakk’ı bilmek için irfan gerektir
Karga isen, gülün dalına konma
Ahlâk meyve, insan ağaç misali
Meyvesiz ağacın, haraptır hali
Kesilir, yakılır, savrulur külü
Kötü huylu olup, ateşe yanma
Arif meclisine, cahiller girmez
Bin sene okusa sırrına ermez
Dış yüzün görse de, içini görmez
Cahilden uzak kal, ismini anma
İBRETİ görücü, bakar kör değil
Hakikati bulmak, kolay kâr değil
Güzel sevmek aşıklara ar değil
Gerçekten aşık ol, sözünden dönme
(AŞIK İBRETİ , İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları. 61. s. 74)
+
TANRI BİZE BİZDEN YAKIN
Tanrı bize bizden yakın
Gitme uzaklara sakın
Onu görmek mi merakın
Aç gözünü bak insana
İnsan ol insanlığın bil
İçindeki karayı sil
O varlığı insanda bul
Gezme serseri divane
Uyanık ol uy(u)ma yürü
İleri gel gitme geri
İnsandaki hak cevheri
Bırakıp gitme yabana
Dört kitabın sözü budur
Hakikatin özü budur
Gerçeklerin izi budur
Çıkma bu yoldan bir yana
Melûlîm sureti insan
İçinde gizlidir rahman
Bnu göremeyen şeytan
Eş olur gider Mervana
+
BİR BAYRAK DİKER GİDERİM
Bir şah olsam hükmeylesem cihana
Kilise, mescidi yıkar giderim
Okullar yapardım bütün insana
Cehaleti kökten söker giderdim
Fabrikalar kurar idim her yerde
İkiliği kovar idim bu serde
Ayrı gözle bakmaz idin bir ferde
Cihana bir gözle bakar giderdim
Gerçek insanları bilirdim Allah
Ondan gayrısına tapmazdım billah
Ne Kâbe kalırdı ne de Beytullah
Yerine bir arpa eker giderdim
İnsanlıktan başka olmazdı cennet
Yok olurdu İsa, Musa, Muhammet
Kalkardı dünyada mezhep tarikat
Dinlerin bağını çözer giderdim
Bir olurdu zengin, fakir her zaman
Çaresiz dertlere olurdum derman
Ne gavur kalırdı ne de müslüman
Tümün bir yola çeker giderdim
Gece gündüz çalışırdım millete
Bir faydalı kul olurdum elbette
Bir ırmak olurdum güneşten öte
Yeni fezalara akar giderdim
O günü görseydim yüzüm gülerdi
Dünyada insanlar bayram ederdi
Ne bir silah, ne bir atom kalırdı
Bir ulu deryaya döker giderdim
İBRETİ der varlığımız bitmezdi
İnsanoğlu yanlış yola gitmezdi
Ayrı gayrı devlet icap etmezdi
Dünyaya bir bayrak diker giderdim
AŞIK İBRETİ, İLME DEĞER VERDİM
Can Yayınları 6l. 1966 1. baskı, s. 23
NOT: Bu şiiri İbreti ile birlikte 5 kişi sahiplenmektedir.
1. Maraşlı Mehmet oğlu Ahmet Kartakkanat (Kul Ahmet)
2. Sivas KangallıHamit Başıbüyük (Kul Hayrani)
3. Maraşlı Derviş Mermertaş (Prişan Derviş)
4. Halil Öztoprak’ın varisleri.
5. İbreti
+
BELLİ
Yarabbi bahar eyle sen çatma bana
Haklı da bellidir haksız da belli
Göz kazanmak için eğilmem sana
Basiretten mahrum varsız da belli
Hak, adalet çanın her gün çalarız
Ne zulümden korkar, ne de yılarız
Tarihlerle sabit, zulmü yorarız
Hakikat düşmanı hırsız da belli
Ata’nın yolunda sarsılmaz yürek
Adalet üzeri eşitlik gerek
El ele verip de bu hakkı sorak
Zalim, zorba belli, şersiz de belli
Ne hatamız varsa varıp soralım
Ne cevap verilir onu görelim
Gayretle çalışıp zulmü sürelim
Hakikat belli, yolsuz da belli
İBRETİ sözlerin can katar cana
Ya basiretlisin, ya da divane
Haklı söz yaramaz bazı insana
Gerçeklerden yoksuz kârsız da belli
Aşık İbreti, İlme Değer Verdim, s. 65,
+
DEĞİLİZ
Minareye çıkıp bize bağırma
Haberimiz vardır sağır değiliz
Sen kendini düşün bizi kayırma
Allah’la biz ayrı-gayrı değiliz.
Sarız’lı Ozan İbreti,
+
SATAR MI SATAR
Yalancı kalleşle eyleme ülfet
Seni uçuruma iter mi iter
Daima kâmile sen eyle hizmet
Düşersen elinden tutar mı tutar
Vefa ummak olmaz cahil soyundan
Çünkü vazgeçmez kötü huyundan
Hayır gelmez onun hiçbir şeyinden
Aşına soğuk su katar mı katar
Gerçeğe haldaş ol vadinden dönme
Her olur olmazın sözüne kanma
Vefasız, cefaya katlanır sanma
Menzile varmadan yatar mı yatar
Kaynasın kazanın aşk ateşinden
Canın sıkılmasın adû taşından
Yorulmadan yürü dostun peşinden
Kul diye pazarda satar mı satar
İBRETİ; ceht eyle insanca yaşa
Gelmedik hâl yoktur sağ olan başa
Gerek elli yaşa gerek yüz yaşa
Son deminde toprak yutar mı yutar
İBRETİ’den, 15.7.2003
+
DEĞİLİZ
Minareye çıkıp bize bağırma
Haberimiz vardır sağır değiliz
Sen kendini düşün bizi kayırma
Allah’la biz ayrı-gayrı değiliz.
Sarız’lı Ozan İbreti,
+
SAFSATAYA UYMAYANLARIZ
Biraz hâyâ eyle hor bakma zâhit
Her olur olmazı duymayanlarız
Bu bir hakikattir çokları şahit
Softalığı hüner saymayanlarız
İbadet mağrur yüksek uçanlar
Aklınca sırat köprüsünden geçenler
Halkı Haktan ayrı görüp seçenler
Böyle safsataya uymayanlarız
Fezaya yol açtı ilimi bilenler
Hâlâ gaflettedir tespih çekenler
Sonra ahirette hülle giyenler
Bizler o hırkayı giymeyenleriz
Ta evvel tanırız bu doğru yolu
Gerek akıllı say gerek deli
İnsanlık aşkıyla kalbimiz dolu
Muska yazıp halkı soymayanlarız
Gayemiz hizmettir şâki değiliz
Sömürücü yahut fâki değiliz
İBRETİ, fesadın kökü değiliz
Âşk, hizmet yolundan kaymayanlarız
+
AŞIK iBRETİ, İLME DEĞER VERDİM.
Can Yayınları 6l. s. 45
5. ÂŞIK MELULÎ
BEHEY TANRIM
Behey Tanrım şaşakaldım işine
Herkes gezer yareniyle eşiyle
Neden kaldın böyle sen tek başına
Bu bir yaşamak mı, bu bir hayatı mı?
Ne evlendin ne oğlun var ne kızın
Ne meclisin ne sohbetin ne sözün
Dünya kurulalı gören yok yüzün
Bu bir kanun mudur, bu bir adet mi?
Erkek misin, dişi misin bilen yok
Senin ile oynayan gülen yok
Ne saklanın kapıp kaçıp alan yok
Bu bir şeref midi, bu bir şöhret mi?
Halkettin cihanı neler verdin sen
Yemedin içmedin neler gördün sen
Herkes yedi içti; baktın durdun sen
Bu bir adalet mi, bu bir Mürvet mi?
Melûlîyim çok üzüldüm bu hale
Böyle kuru bir adı almam bir pula
Bu şan şeref senin olsun var güle güle
Bu bir büyülük mü, bu bir devlet mi?
+
Sevenle sevgili her bir haliyle
İnancı, ikrarı gerçek yoluyla
Aşk şarabın hakikatın balıyla
İçenler ölür mü? Ölmez vallahi
Cesetleri ayrı, ruhlar bir gezer
Hiç kimseye minneti yok, hür gezer
Allah onlar ile birdir, bir gezer
Ruhlarına zeval gelmez vallahi
Onların makamı yüceden yüce
Dost ismin okurlar her gün her gece
Yenilmezler bir kuvvet, bir güce
Dünya düşman olsa yılmaz vallahi
Ne hoş bu sevginin demi devranı
Padişahlar olmuş bunun hayranı
Yoğurur bir eder canı cananı
Arada ikilik kalmaz vallahi
Melûlîm bu canlar ne kadar mutlu
Her günleri bayram, her anı kutlu
Acı günleri yok, her anı tatlı
Her insana nasip olmaz vallahi.
+
Hakikat şehrinin pazarı ne güzel
Birlik yer içerler her şeyi helal
Birbirimize karşı yok ceng ü cidal
Ölmeden önce ölür kabre girerler.
O pazarın zehri şeker bal olmuş
Çarşısı, sokağı, yolu gül olmuş
Bey, paşa kalmamış hepsi kul olmuş
O pazarda varlık putun kırarlar
Ne yazık ki şehrin yolu uzaktır
Yollun her tarafı korkunç tuzaktır
Yoldan çıkmak yolculara yasaktır
Düşmanlar gözetir fırsat ararlar
Bu yola girmeye çesur er gerek
Va’dına vafalı sadık yar gerek
Dostundan gayrıya gözü kör gerek
Hergün hesap alır hesap sorarlar
Meluliyim sen sözümü tutagör
Malı canı o pazara katagör
Senliği benliği içten atagör
Ben diyeni o pazardan sürerler.
+
Ne hacıyız ne hocayız
Ne alcı ne muskacıyız
Bizler güruh-u naciyiz
Mahşer günü pervamız yok
Kamil sözü Kur’anımız
Hikmet söler irfanımız
Hakikattır erkânımız
Yalan yanlış foyamız yok
Yasak bize buğz-u haset
Gönlümüz bir ilelebet
Aramıza fitne fesat
Sokan şeytan havamız yok
Övünmeyiz aslımızla
Sevişiriz dostumuzla
Uğraşırız nefsimizle
Kimse ile davamız yok
Meluliyim sözümüz bir
Dostumuzla özümüz bir
Yer iç eriz nazımız bir
Sen ben diye kavgamız yok
+
Gerçek aşk olmayanın
Dostluk nedir bilmeyenin
Dost yolunda ölmeyenin
Cenazesi kılınır mı?
Aşk şarabın içmeyenler
Hak-batılı seçmeyenler
Tecrübeden geçmeyenler
Ne olduğu bilinir mi?
Kara ç alı tutmaz aşı
Yumuşamaz mermer taşı
Sözsüz sebatsız bir kişi
Yoldaşlığa alınır mı?
Hak yoluna ikrar veren
İkrarına sadık duran
Her varlığı dostun gören
Binde bir can bulunur mu?
Melulim hak yola gelen
Bir olup birliği bulan
Altın gibi kalbi olan
Paslanıp da delinir mi
+
Sevenle sevgili her bir haliyle
İnancı, ikrarı gerçek yoluyla
Aşk şarabın hakikatın balıyla
İçenler ölür mü? Ölmez vallahi
Cesetleri ayrı, ruhlar bir gezer
Hiç kimseye minneti yok, hür gezer
Allah onlar ile birdir, bir gezer
Ruhlarına zeval gelmez vallahi
Onların makamı yüceden yüce
Dost ismin okurlar her gün her gece
Yenilmezler bir kuvvet, bir güce
Dünya düşman olsa yılmaz vallahi
Ne hoş bu sevginin demi devranı
Padişahlar olmuş bunun hayranı
Yoğurur bir eder canı cananı
Arada ikilik kalmaz vallahi
Melûlîm bu canlar ne kadar mutlu
Her günleri bayram, her anı kutlu
Acı günleri yok, her anı tatlı
Her insana nasip olmaz vallahi.
MELÛLî’DEN
+
EY HOCA
(Y.Nuri Öztürk, Süleyman Ateş,
Bayraktar Bayraklı ve diğer Diyanet takımı…)
Ey hoca Tanrı bir, şirkimiz yoktur
Şeytan gizleyecek kürkümüz yoktur
Cehennem narından korkumuz yoktur
Biz ateş-i aşka yananlardanız
Mürşit meydanında mahşer kurulur
Bacı kardeş bi araya derilir
Hayrımız şerrimiz burada sorulur
Her hesabı burada verenlerdeniz
Parayı put edip tapan değiliz
Hakikat yolundan sapan değiliz
Havlayıp insan kapan değiliz
İnsanız, insanı sevenlerdeniz
El tin-i ve el zeytin ayetine bak
O belde-i emin ademdir mutlak
Suret-i ahsenle halkeyledi hak
Biz hakkı ademde bulanlardanız
Meluliyim kıblem kamil insandır
Kamil insan kalbi beyt-i rahmandır
Secde etmeyenler şeksiz şeytandır
Ona lanet eden erenlerdeniz.
Meluli. s. 174
+
Sevenle sevgili her bir haliyle
İnancı, ikrarı gerçek yoluyla
Aşk şarabın hakikatın balıyla
İçenler ölür mü? Ölmez vallahi
Cesetleri ayrı, ruhlar bir gezer
Hiç kimseye minneti yok, hür gezer
Allah onlar ile birdir, bir gezer
Ruhlarına zeval gelmez vallahi
Onların makamı yüceden yüce
Dost ismin okurlar her gün her gece
Yenilmezler bir kuvvet, bir güce
Dünya düşman olsa yılmaz vallahi
Ne hoş bu sevginin demi devranı
Padişahlar olmuş bunun hayranı
Yoğurur bir eder canı cananı
Arada ikilik kalmaz vallahi
Melûlîm bu canlar ne kadar mutlu
Her günleri bayram, her anı kutlu
Acı günleri yok, her anı tatlı
Her insana nasip olmaz vallahi.
+
MİLLET AYIRMAYIZ
Millet ayırmayız hakikatliyiz
Gerçekten ayrılmaz sadakatliyiz
Kötülük etmeyiz adaletliyiz
İsteriz her zaman olsun özgürlük
Sen ben diye bir şey yoktur aradan
Hepimizi bir yaratmış yaradan
Haset, fesat, kavga olmaz buradan
Sevişir, severiz hepimiz birlik
İnsan yaratıldık, insan ararız
İbadet sormayız iman sorarız
Ne yorulur, ne karşıyı yorarız
Alçak gönüllüyüz, olmaz kibirlik
Muhabbet meyini içenlerdeniz
Hak ile batılı seçenlerdeniz
Şeririn şerrinden kaçanlardanız
Köpekle boğuşmak değildir erlik
Melûlim aldanmaz her yalan dile
Altını, cevheri denk etmez pula
Yalancı kalleşi sokmaz bu yola
Bunlara aldanmak, o da bir körlük
MELÛLİ’den 28 Kasım 1971
6. ZİYA HIZIROĞLU
BU NASIL KADER?
İkimiz baş başa biraz söyleşsek
Şu senin yazgına kader denmez ki…
Gerçeği anlatıp halka söylesek
Şu senin yazgına kader denmez ki…
İster döv, ister öldür as beni
Doğrulara götürüyor US beni
Korkutarak azarlama sus beni
Şu senin yazgına kader denmez ki…
Sevgiyi unutup kinle büyüdüm
Cahildim, bir şey bilmez kör idim
Arap harfi elif, cim’le yürüdüm
Şu senin yazgına kader denmez ki…
Yanlış tartan teraziyin kulpuyum
Derdim çoktur, yıllar yılı doluyum
Şu dönen dünyada ben bir ölüyüm
Şu senin yazgına kader denmez ki…
ZİYA’yım kimseden korkum yok benim
Adalet gönlümde gerçek hak benim
Dostum azdır, düşmanlarım çok benim
Şu senin yazgına kader denmez ki…
Çığlık, (Karanlığın Sesi). Ziya Hızıroğlu, 1. Baskı. 1988. s. 95
+
KARA SES İÇİN
Duyardım eskiden, şimdi görüyom
Atam Ardından Ürüyen Çoğaldı
Sen gösterme onu zaten biliyom
Şöyle bir batkım da yüzü sarardı…
İstiyorlar laik düzen değişsin
Amaçları: Şeriatçı birleşsin
TÜRK GENÇ LİĞİ nerdesin, nerdesin?
Deden senin zincirleri kırardı…
Laikim ben özgür yaşam istiyom
Medenici giyim kuşam istiyom
Aylar, yıllar, gündüz akşam istiyom
Bak şunlara her tarafı karardı…
Bunlara mı, tövbe haşa Oy’um yok
Çıkar için dalavere huyum yok
Ben bir TÜRK’üm Arap diye soyum yok
Maddî imkan hep bunlara hep bunlara yaradı…
Mürşidim İlimdir diyen ATAM’a
Söz söyletmem inan atıp tutana
Siyaset uğruna Din’i satana
ZİYA’nın kalemi küfür yazardı… s. 65
+
SOSYAL ADALETE ÇAĞRI
Sosyal adalet için şu çağrıma kulak ver
Kutsal yurdumuzun suyu, toprağı her yer
Alın teri hakkımız, verilmiyorsa eğer
Özgürlük türküleriyle yankılansın sesimiz
ATATÜRK ilkesidir amacımız, işimiz…
Devrimlerin kalesi, ey koca çınar
Şehidi gazisi de mutlaka seni anar
Nobel’in Barış Kuşu Senin Başına Konar
Özgürlük türküleriyle yankılansın sesimiz
ATATÜRK ilkesidir amacımız, işimiz…
Pas tutan zincirleri kırmaya geliyoruz
Karanlık duvarları ışınla deliyoruz
Oynanan oyunları, her şeyi biliyoruz
Özgürlük türküleriyle yankılansın sesimiz
ATATÜRK ilkesidir amacımız, işimiz…
Vicdanî adaletim ZİYA7ya ilham verdi
Böyle yaşam olur mu hepimizin bin derdi
Umudum güneş gibi, bayrak bayrak yükseldi
Özgürlük türküleriyle yankılansın sesimiz
ATATÜRK ilkesidir amacımız, işimiz… s. 91.
Çığlık, (Karanlığın Sesi).
Ziya Hızıroğlu, 1. Baskı. 1988
X
7. HALK OZANI HÜSEYİN ÇIRAKMAN
Halk ozanlarının büyük çoğunluğu yoksulluk içinde yaşam görmektedirler. Çoğunun bir sosyal güvenliği bile yoktur. Örneğin yaşlılıklarında ve hastalıklarında bile resmi ve özel kurumların himayelerinden yoksundurlar.
Ozanımız Çırakman, özel ve resmî kurumların, devlet ve hükümet görevlilerin halkçı aydınlara ve ozanlara kayıtsızlığından yakınmaktadır. Ozanlarımıza kayıtsız kalanların başında Kültür Bakanlığı gelmektedir. Oysa ozanlarla ilgilenmek, onlara asgari bir geçim ortamı sağlamak başta Kültür Bakanlığının görevidir.
Buna karşın sayıları yüzleri bulan halk ozanlarımız bırakın özel ve resmi makamların yardımlarını görmekten hak ettikleri bir ilgiyi görmekten bile yoksundur. İşte ozanımız, bu gerçeklere değinmektedir. Ama biliyorum ki ozanımızın bu yakınmaları ilgililerin bir kulağından girip ötekinden bile çıkmayacaktır. Çünkü Ozanlarımızın feryatlarını duyacak kulak ve duyarlılık onlarda yoktur… Çünkü yıllardır sayısı yetmişi bulan ozanlarımıza yapılan yardımlar bile, bu yıl, Bakanlıkça kesilmiştir.
Ozanımız, geçmişten, günümüze, her zaman çağının sorumluluğunu duyarak halkının ve haklının yanında yer almış; halkını ezenlere ve haksıza karşı çıkmıştır.
Kendini coşkusunu, gönlünü, bu yola adayan, yüreği halk sevgisi ile dolu Ozanlar; bir kültür kaynağı, bir yol gösterici lider konumunda, halkı birleştirici etkisiyle toplum yaşamında tarihe iz bırakan unsurlar olmuştur.
Nice yıllar geçmesine rağmen Pirsultan’ı astıranlar unutulmuş, Pirsultan ve eserleri ise milyonlarca insan tarafından tanınmakta ve sevilmektedir.
Derisi yüzülen Nesimi tarihlerde, kitaplarda yaşarken, derisini yüzdüren insanlar çoktan unutulup gitmiştir.
Günümüze gelinceye kadar zengin bir yaşam süren nice makam ve mevki sahibi insanlar unutulup, ne zaman yaşadıkları bilinmezken; Kaygusuz ABDAL, Genç ABDAL, VERANİ, HATAYİ, FUZULİ, KARACAOĞLAN, Yunus EMRE, VEYSEL gibi Ozanlar yanında günümüzde yaşayan daha nice ozanlarımız yıllar geçse de eserleriyle tanınıp yaşamaktadırlar ve yaşayacaklardır da…
İşte OZANCI YAŞAMANIN tek ve en güzel kazancı budur.
X
KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞININ DİKKATİNE
Hakları Kaybolan Halk ozanları
Adına
Hepsi de Hak için, Halk için çalıp, okumuş, söylemişler… Hak’kın, Halkın sesi diye ölçü koymuşlar; asılanlar, diri diri derisi yüzülenler, hapse girenler vardır içlerinde…
Günümüzde, radyo ve televizyonlarda, Halk Ozanlarının eserlerini, ses ve saz sanatçıları çalıp okur; fakat, kendilerine yer verilmez.
Değer verilmediği gibi kimilerinin adı bile geçmez. Böyle bir düşüncenin sonucu olarak, Ozanlarımız zor koşullar altında aç acına yaşamaya mahkum edilmişlerdir.
Ozanlar; Her türlü baskıya karşın, vurguna, zulme ve yolsuzluğa karşı çıkmışlar, namuslu ve dürüst olanların yanında yer aldıkları için aşağılanııp hor görülmüşlerdir.
Ozanlar; her zaman aşkı, saygıyı, sevgiyi, birlik ve beraberliği, eşitliği ve insan haklarını savunarak; haksızlıklara karşı çıkmışlar, haksızları eleştirmişlerdir.
Vahşi doğada yaşayan bazı canlılar gibi; nesli tükenmekte olan Halk Ozanları da koruma altına alınmalı ve onlara yardım edilmeli diye düşünüyorum.
Bu güne kadar gelmiş geçmiş hükümetler; Ozanlara, herhangi bir hak tanımamıştır… Bundan sonrasını da bekleyip göreceğiz; elbette suyu çekilmiş göl kurbağaları gibi açlıktan ölmezlerse…
Örneğin ben tam 60 yıldır sazımla, sözümle öz kültürümüze sahip çıkıp hizmet ettim. Şu an 75 yaşındayım. Hiçbir yerden bir kuruş gelirim olmadığı gibi sosyal güvencem de yoktur… Benin durumumda olan ozanlar da sayılamayacak kadar çoktur…
Bir Halk Ozanı olarak öz kültürümüze sazımla, sözümle sahip çıkmanın gönül huzuru içindeyim; ancak, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin benim duyduğum bu gönül huzurunu duyup duymadıklarını kendim ve Halk Ozanı arkadaşlarım adına merak ediyorum ve bu amaçla yazdığım KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞINA ÇAĞRI başlıklı şiirimi sunuyorum…
Yapılacak iş: Halk Ozanlarını sosyal güvence altına alınarak telif haklarının, aksatılmadan ve kaçağa meydan verilmeden, kendilerine ulaştırılmasıdır…
Saygılarımla,
Halk Ozanı Hüseyin Çırakman
X
KÜLTÜR ve TRİZM BAKANINA ÇAĞRI
1.
Her Gelen kültür bakanı
Ozana değer vermemiş
Hepsi koruma altında
Gözleri bizi görmemiş
2.
Öz kültüre hizmet ettik
Halk ile birlikte gittik
Mum gibi eriyip bittik
Biri halimiz sormamış
3.
Ömür ah, vahla çürüdü
Gözleri duman bürüdü
Pop Star aldı yürüdü
Gelenek çöpte çürümüş
4.
Sazımızla, sözümüzle
Çok şey gördük gözümüzle
Ters düşmedik özümüzle
Bilmeyen sağır, körümüş
5.
Ayılar bile korundu
Yunup yıkanıp arında
Ozanlarsa hor göründü
Sanata değer kalmamış
6.
Kirli siyasetten bıktık
Aç kaldık, dişimiz sıktık
Barajın altına dıktık
Yüzü kızaran olmamış
7.
İnsanî duygu, düşünce
Ozan da bir kaynak bence
Bunu Halka söyleyince
Aldıran kimse olmamış
8.
ÇIRAKMAN bir ışık yakan
Halkıyla çağlayıp akan
Bize ilgi sayın bakan
Neden çilemiz dolmamış
Halk Ozanı
Hüseyin Çırakman
+
NOT: Sosyal güvencesi olmayan, çilesi dolmayan
Ozanlardan bir ozan…
BU GÜN BİZ HOŞGELDİNİZ ERENLER
Arzu ederdiniz bir yol görmeye
Bugün bize hoş geldiniz erenler.
Muhabbet bağından güller dermeye
Bugün bize hoş geldiniz erenler.
Tarihler boyunca bir milletik biz
İlimce dünyaya vermiş idik hız
Büyük bir babanın torunlarıyız
Bugün bize hoş geldiniz erenler.
İyi insan olmak her şeyin başı
Kardeş biliyoruz her vatandaşı
Anmak için bugün Hacı Bektaş’ı
Bugün bize hoş geldiniz erenler.
Hisse alın Çırakman’ın sözünden
Zerre kaçmaz âriflerin gözünden
Kemal Atatürk’ün aydın izinden
Bugün bize hoş geldiniz erenler.
+
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 1)
ARAYANLAR
Enel Hak sırrından haberi yoktur,
Ben Musa’yım diye tur arayanlar.
Şaşkınlık içinde döner dolaşır,
Gece, karanlıkta nur arayanlar.
Kardeşlik sevgisi kalplere aksın,
Bu toprak bizimdir, yabancı çıksın,
Tıraşı meydanda, aynaya baksın,
Aldatması için kör arayanlar.
Türkiye Türklerin demişti Ata,
Bıçak tam kemikte gidemez öte.
Dönüp baksın şu millete,
Gece rüyasında bar arayanlar.
Anadolu’m cennet idin, sen nesin,
Sefalet içinden geliyor sesin,
Çalısın kazansın kendisi yesin,
Şu Halkın sırtından kâr arayanlar.
ÇIRAKMAN’ım bir gün olur baş döner,
Su gelirse, un öğünür , taş döner,
Tuttuğu dallardan eli boş döner,
Selvi kavağında, nar arayanlar.
G. T.4.11.2004
+
Halk Ozanı Hüseyin Çırakman,
OZANCA YAŞAMAK,
Hazırlayan. Sönmez Çırakman.
Eylül 1999. s.132
HÂKİM BEY
Arı gibi çiçeklerden bal yaptık
Sinek gelip ona kondu, Hâkim bey
Hâk’tan, halktan ilham alıp bol yaptık
Onu kendisinin sandı Hâkim Bey.
Bi iştahla hortumunu batırdı
Rahatladı, kanatların yatırdı
Âşıkları eme eme bitirdi
Yıllar yılı içim yandı, Hâkim Bey.
Hangi hakla bunu bizden aldılar
Aç susuz, perişan yola saldılar
Eserlerimizle zengin oldular
Bu fırıldak böyle döndü Hâkim Bey.
Hastayım, parasız bakmıyor doktor
Vallahi Hâkim Bey derdimiz çoktur
Benim hiçbir sosyal güvencem yoktur
Nice hayat böyle söndü Hâkim Bey.
ÇIRAKMAN’ım, nerde insan hakları?
Bu hakları çiğner oldu çokları
Yasayla önleyin hakkı yokları
Yük üstüme fazla bindi Hâkim Bey.
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 154)
DOKTOR DİYOR HİÇ ÜZÜLME, DÜŞÜNME
Hasta oldum, ciğerimde yaram var
Doktor diyor, hiç üzülme, düşünme
Zanneder ki çok birikmiş param var
Doktor diyor hiç üzülme, düşünme
Arazim ok, toprağım yok, malım yok
Yekinip de kalkamıyorum, halim yok
Hak’tan gayrı tutunacak dalım yok
Doktor diyor, hiç üzülme, düşünme
İneğim yok, sağım sütün içemem
Yağı, balı görsem, ondan kaçamam
Hiçbir zaman ben hakkımdan vazgeçemem
Doktor diyor, hiç üzülme, düşünme
Bu saz ile altı yavru geçimi
Bizim yaşantımız köle biçimi
Ben bilirim, kimse bilmez içimi
Doktor diyor, hiç üzülme, düşünme
ÇIRAKMAN’ım, keder gitti, gam geldi
Ben de sandım aramıza em geldi
Bir şeyimden gayrısına zam geldi
Doktor diyor, hiç üzülme, düşünme
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 116)
YARIŞMASI VAR
Bir varmış bir yokmuş zaman içinde
Birgün hayvanların arışması var.
Yüksekliği dağ başyında duman içinde
Kurt ile koyunun barışması var.
Toplantıda sivrisinek saz çaldı
Kaz türkü okudu biraz tiz çaldı
Ördek geldi vak vak dedi az çaldı
Meydan bizim diye kırışması var
Ayılar aslana küfür basarken
Maymun kuyruğundan kendiin asarken
Karga ödül aldı bülbül susarken
Öküzün öküzle vuruşması var.
Ekrana sığmadı sakanın sazı
Ona çok gördüler çok değil azı
Ötemezler diye geldi bir yazı
Baykuşla serçenin görüşmesi var.
Söz aldı papağan ayağa kalktı
Bir dakika dedi, gözlüğün taktı
Başkanlığa bir bildiri bıraktı
Hayli tartışmalı sürtüşmesi var.
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 90)
BAŞKA
Herkesin gözü var âleme bakar
Arifin gerçeği görüşü başka
Aşığın ateşi içini akar
Hak deyip, güzel sarışı başka.
İnsanlar yükselir kendi özünden
Kişinin kemali kendi yüzünden
Kullar sultan olur tatlı sözünden
Kamilin pişirip verişi başka.
Muhabbette gözler, göze bakışır
Gönülden gönüle sevgi akışır
Comardın sofrayı serişi başka.
ÇIRAKMAN’ım, burada derdin dermanı
Kötülüğü okudukça fermanı
Aşk veliye savruldukça harmanı
Sırrı hakikatin yarışı başka.
+
“Hacı Bektaş VELİ’nin,hocası Ahmet Yesevi’den, Hacı Bektaş’a geçip dergahta Hacı Bektaş öğretisi ile aşıklık geleneği kökleşmiş dal budak sarmıştır.
Orada, tasavvuf, felsefe, vahdet-i vücut, ikrar, iman, şeriat, tarikat,mariet, sırrı hakikatöğretilecerek sevgiyi, aşkı Allah’la bütünleştiren Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Kazak Abdal, Genç Abdal’dan sonra yüzlerce, tekke aşağı yetişmiştir.
Günümüz aşık ve ozanlarından da aynı inancı, aynı temayı çağdaş düşünceyle yoğurup kullananlar çoktur.” (SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 29) (G.T. 23.1.1.2005)
KURBAN OLAYIM
Kötülükle mücadele edene
Edene kurban oluyum
Aş ile sevgi yoluna
Gidene kurban oluyum
Ettikçe dostun methini
Ondan alan kuvvetini
İnsanlığın gayretini
Gidene kurban oluyum
ÇIRAKMAN, öze yerleşen
Arzu, istekle hürleşen
Enel Hak ile birleşen
Gidene kurban oluyum
Sevgiyi aradım, aşkı aradım,
Halk Ozanı Hüseyin Çırakman,
Hazırlayan Sönmez Çırakman
Ankara 2002, s. 110
BİR GÜZELİN YÜZÜNE
Seyreyledim bir güzelin yüzüne
Görünen sen, gösteren sen, gören sen.
Derinine, her nesnenin özüne
Gir diyen sen, girdiren sen, giren sen.
Aşk istedin, et kemiğe büründün
Niçin bana bir cahilden göründün
Ben böyle süründürdün, süründün
Sür diyen sen, sürünen sen, süren sen.
Sen bilirsin âşıkların halinden
Güzellerin güzel, tatlı dilinden
Güzellerin bahçesinden gülünden
Der diyen sen, derdiren sen, deren sen.
Senin güzelliğin ezel ezeli
Sende mevcut güzelliğin güzeli
Sev demişsin, sar demişsin güzeli
Sev diyen sen, sar diyen sen, saran sen.
ÇIRAKMAN’ın öz canından özlendin
Tabiatta her nesnede gözlendin
İnsanları çok mu sevdin, gizlendin
Sor diyen sen, sorduran sen, soran sen.
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 28)
ATATÜRK’E ŞİKÂYET DESTANI
Sen gideli berbat oldu buralar
Devrimlerin yalan oldu Atatürk
Halktan utanmıyor yüzü karalar
Kurumların talan oldu Atatürk
Hep senin adına darbeler yedik
Kafamız kırıldı dişimiz gedik
yavan ekmek yiyip çok şükür dedik
Nice suçsuz ölen Atatürk
Her gün söyleniyor bin türlü yalan
Başın aldı gitti vurgunla talan
Köşeleri tuttu gözü açık olan
Gidip gidip gelen oldu Atatürk
Hayali ihracatla devlet soyuldu
Hep işleri yollarına koyuldu
Yıllar sonra halkımızı duyuldu
Bürokrasi yılan oldu Atatürk
Namuslular ezildikçe ezildi
Ezikliğine ancak kendi üzüldü
Her dönemde eleklerden süzüldü
Yüreğini bölen oldu Atatürk
Haksıza bu halkın gücü yetmiyor
Öyle çok ki saymak ile bitmiyor
Ceza alıp içeride yatmıyor
Akıl almaz plan oldu Atatürk
Demokrasi hiç yukardan inmiyor
Avrupa’ya turist olmuş dönmüyor
Gayri yalancının mumu sönmüyor
Işığında şölen oldu Atatürk
Laik Cumhuriyet yaralanıyor
Her gün bin bir türlü karalanıyor
Devlet yapısından aralanıyor
Akıl almaz plan oldu Atatürk
Dışarıda güçlü ülke denildik
Güreş tuttuk, enflasyonda yenildik
Yukarıdan aşağıya indik
Çağdan geri kalan oldu Atatürk
On iki Eylül yasasıyla çeliştik
On iki yıl cilvesine alıştık
Zaman zaman tenhalarda buluştuk
Hesabı yok, oldu Atatürk
El etek öptüren şeyhler çoğaldı
Kimi cennet ister, kimi dua aldı
Riya ile Hak gemisi su oldu
Sarhoş namaz kılan oldu Atatürk
ÇIRAKMAN’ım göremiyor, göz hasta
Acıları çeke çeke öz hasta
Kaptan hasta, tayfa hasta, biz hasta
Okyanus’a dalan oldu Atatürk
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM. Hazırlayan Sönmez Çırakman. Yayımlayan: Çorum-Der Vakfı ve Hitit Dershanesi. Ankara 2002. s. 4-5)
ŞU PARA
Coşkun akan çok suları durdurur
Makam ile şöhret bir de şu para
Aslan olsun bir kediye boğdurur,
Makam ile şöhret bir de şu para
Dize gelir hem ağası, hem beyi
İster ise şehir eder bir köyü
Kerameti çoktur yapar her şeyi
Makam ile şöhret bir de şu para
Yüce yüce karlı dağlar aşırır
Çoklarını dertten derde düşürür
Kimini ordurur kimini şaşırır
Makam ile şöhret bir de şu para
Saymakla tükenmez hikmeti işi
Uğruna canlara kıyar çok kişi
Çoklarının hayalidir hem düşü
Makam ile şöhret bir de şu para
Cefai sen sen ol kendini tanı
Toprak doyurmuş ancak insanı
Yedi nice padişahı sultanı
Makam ile şöhret bir de şu para
+
Çorumlu Halk ozanları,
Hüseyin Çırakman,
Alev Yayınları. 1992.
Basım. s. 186
KALDIK BAKALIM
Hayat pahalılığı boydan aşıyor
Bu nasıl ş oldu aklım şaşıyor
Parası olanlar rahat yaşıyor
Böyle bir zamana kaldık bakalım
Yeni moda çıktı, bu nasıl biçim
Uçtu göğe çıktı, fakirde geçim
Nasıl rahat etsin, sıkılır içim
Mali hülyalara daldık bakalım
Etiket icabı mahdudu fiyet
Bildiğine satar, nerede heyet?
Yeme yok, içme yok tam olduk diyet
Bu sefer payınız böldük bakalım
Bir çift çarık aldım kırk beş liraya
Gön şurada drsun benzer deriye
Bir hafta giyince döndüm geriye
Tarlada çarıksız kaldık bakalım
ÇIRAKMAN, gitmedi gönlümün yası
Eli liraya kalaylattın tası
Zenginin sırtında kumaşın hası
Pederi tarlaya saldık bakalım.
+
Çorumlu Halk ozanları, Hüseyin Çırakman,
Alev Yayınları. 1992. Basım. s. 114
EMEKÇİ
Yıllar yılı emeğinin karşılığı
Bir gün yüzün gülse çok mu emekçi?
Vurguncu yaşarken villalı köşkünde
Bunda senin hakkın yok mu emekçi?
Artık düşme sömürenin peşine
Düzen seni köle yapmış işine
Seçim ile geç milletin başına
Bu kadar ezilmen hak mı emekçi?
Fare avlamaya yokken kedimiz
Olursa da bizim ağa dediniz
Çok çalışıp yavan ekmek yediniz
Acaba karnınız tok mu emekçi?
Eğer gerekliyse sosyalist düzen
Çok çamur atacak bunları sezen
Senin de fırlasın göklere füzen
Seç bunu, kara mı, ak mı emekçi?
ÇIRAKMAN, ozanım dinlersen beni
İnsanlık düşmanı uyutmuş seni
Ancak sen kurtarın kendi kendini
Korku yüreğinde kök mü emekçi?
BİRLİK YOLU
Arı birlik ile yapıyor balı
Arı güzel, çiçek güzel, bal güzel.
Kökleri birlikte ağaca bakın
Yaprak güz el, meyve güzel, dal güzel.
Bülbülün feryadı, gül ile birlik
O birlik aşkında bulmuştu dirlik
Bunların üstünde bir büyük varlık
Bülbül güzel, gül güzel, gül güzel.
Birlik yolu insanlığın yoludur
İlim, ahlâk, faziletle doludur
Layıklığın bükülmeyen koludur
Allah güzel, birlik güzel, kul güzel.
ÇIRAKMAN’ım, ikiliği kaldır at
Birlikten ayrılma göz ve gönül kat
Birlik ile vücut buldu kainat
Fikir güzel, görüş güzel, dil güzel.
(SEVGİYİ ARADIM, AŞKI ARADIM.
Halk ozanı Hüseyin Çırakman.
Hazırlayan: Sönmez Çırakman.
Ankara, 2002. s. 115)
ZOR BİZİ YAKTI
Enel Hak deyince Hallacı Mansur,
Sorgu bizi yaktı dar bizi yaktı.
Yalan ile hile hükümdar oldu.
Gören bizi yaktı kör bizi yaktı.
Var gibi söylendi alın yazısı.
Hayır dedi inanmadı bazısı.
Şehit düştü Fatima ana kuzusu,
Figan bizi yaktı, zar bizi yaktı.
Üzen, düzene hep kucak açtık.
Erenler yolundan dışarı taştık,
,Menfaat uğruna doğrudan şaştık.
Kazanç bizi yaktı, kâr bizi yaktı.
Sevilenler yasta, sevenler yasta.
Yalan,hile sağlam, gerçekler hasta.
Çorum’da, Maraş’ta bir de Sivas’ta.
Alev bizi yaktı, kor bizi yaktı.
Bekle ÇIRAKMAN’ım çile dolmayı.
Arayıp da kendimiz bulmayı.
Sevdik, kabul ettik dürüst olmayı
Namus bizi yaktı, ar bizi yaktı.
+
OZANCA YAŞAMAK. Hazırlayan: Sönmez Çırakman.
Halk Ozanı: Hüseyin Çırakman. Yaşamı, Kişiliği ve Eserleri.Özel yayın. Eylül.1999. s. 43
BİLİRMİŞ
Aşıklığın erkanını, yolunu
Yana, yana kül olanlar bilirmiş
İnsan olup insanlığın halini
Bir güzele kul olanlar bilirmiş
Aşkla dolu, Aşıklığın çilesi
Ne yalanı vardır, ne de hilesi
Yanardağlar gibi, gelmez gülesi
Bir gemiye sal olanlar bilirmiş
Ali gibi Ahmet gibi şişmezler
Nefs atıyla bataklığa düşmezler
Cehennem ateşinde bişmezler
Her çiçekten bal alanlar bilirmiş
ÇIRAKMAN’ım bunu susanlar bilmez
Aklını hırsıyla asanlar bilmez
Her kaba zehrini kusanlar bilmez
Benlikleri pul olanlar bilirmiş
OZANCA YAŞAMAK. Hazırlayan: Sönmez Çırakman.
Halk Ozanı: Hüseyin Çırakman. Yaşamı, Kişiliği ve Eserleri.Özel yayın. Eylül.1999. s. 44
İÇİMDE
Dönüp baktım yıkılası yurduna
Çekip çekip getiren var içimde.
Bilsem düşer miydim senin derdine
Beni yiyip, bitiren var içimde.
Can feda demiştim dostun yoluna
Allah sabır versin aciz kuluna
Ellerimi uzatamam gülüne
Dikenini batıran var içimde
Aşka gelip sazım ele alınca
Dertli dertli dost eliyle çalınca
Gece gündüz hayallere dalınca
Kendisine götüren var içimde.
ÇIRAKMAN’ım yazdım, beste eyledim
Zavallı gönlümü pota eyledim
Dost için kendimi hasta eyledim
Döşeklere yatıran var içimde.
+
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 25
KAFA KİRLİ EL KİRLİ
Hep güçlü olanlar suyun başında
Kaynak kirli, çeşme kirli, göl kirli.
Her mevsimde, baharında kışında
Dere kirli, tepe kirli, sel kirli.
Sıfırlara düştü siyasi ahlâk
Görebiliyorsan gözün aç, bak
Alınmaz olduysa rüşvetsiz bir hak
Vicdan kirli, kalem kirli, kol kirli.
Nasıl gerçekleşmiş hayaller düşler
Her zaman bunların lehine işler
Niçin aydınlanmaz karanlık güçler
Dosya kirli, evrak kirli, el kirli.
Ülkemizde dürüst insan yok değil.
Eyi amma, kirli kadar çok değil.
İnsan hakkı yenilecek hak değil.
Ağız kirli, dudak kirli, dil kirli.
Deterjan getirsek yıldızdan,. Ay’dan
Okyanus’u aktarsalar uzaydan
Yıkansalar geçmez bu kötü huydan
Ayak kirli, bacak kirli, bel kirli.
Hayalî ihracat, İlksan’la İSKİ
Birbirine karıştı yeniyle eski
Bunları yaptıran şampanya, viski
Yatak kirli, çarşaf kirli, çul kirli.
Temiz toplum için temiz yürekler
Hakimden halkımız hükmünü bekler
Asmasınlar amma hapse tıksınlar
Kazanç kirli, yaşam kirli, öl kirli
Bekle ÇIRAKMAN’ım, kim kimi aklar
Kılıflar içinde minare saklar
Varsa hak, adalet alınır haklar
Takım kirli, arma kirli, yol kirli
+
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 62
VERİLMEZ Kİ
Kibirle, gururla benlik dağları
Delinmez, delinmez delinemez ki
Eğer görmezsen gerçekler gizli
Görülmez, görülmez görülemez ki.
Sana çok şeyler var , alırsan eğer
Bize lazım olan erdemmiş meğer
İnsan olmayandan insana değer
Verilmez, verilmez verilemez ki.
İyi şeyler söylemezse dilimiz
Kötülükten çekmedikçe elimiz
Kararmış kalplerde sevgi gülümüz
Derilmez, derilmez derilemez ki.
Eğer düşünmezsek bu gidiş nere
Dünya karanlıktır görmeyen köre
Haksızdan haksızlık tam orta yere
Serilmez, serilmez serilemez ki.
Kişi gözetme namusu arı
Hırs ile şehvettir en büyük kârı
Taşla, tuğla ile Hakk’ın duvarı
Örülmez, örülmez örülemez ki.
ÇIRAKMAN silinsin gönlünün pası
Mazluma işkence insanlık yası
Öküz sabanıyla gönül tarlası
Sürülmez, sürülmez sürülemez ki.
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 37
BİRİ AŞK
Üç duyguyu canım gibi severim
Biri sevgi, biri saygı, biri aşk.
Sazım ile sözüm ile överim
Biri sevgi, biri saygı, biri aşk.
Gelip madde ile ruha karışan
Tabiatta güzellikle yarışan
Yetmişiki millet ile barışan
Biri sevgi, biri saygı, biri aşk.
Bunlarla yaşamak, bunlarla gülmez
Bunlarla mümkündür gerçeği bilmek
Sen sana dönersin, mümkün mü ölmek
Biri sevgi, biri saygı, biri aşk.
ÇIRAKMAN, bunlarla iniler sazım
Bunlarla güzeldir baharım yazım
Şu dünyada her insana ilazım
Biri sevgi, biri saygı, biri aşk.
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 47
YARALIYORLAR
Namussuzlar dalmış halkın içine
Her biri bir yandan yaralıyorlar
Kişi onuru, insan hakkını
Bir kaplan misali paralıyorlar
Lanet oku değdi insan bağrına
Gelen yok, giden yok imdat çağrına
Nicesi bir lokma ekmek uğruna
Temiz vicdanını kiralıyorlar
Pas tutmuş, ses vermez fikirde zincir
Çağ dışı şeyleri duyarsa inir
Mantıksız ne hoşu alınca sancır
Birazcık perdeyi aralıyorlar
Menfaat gemisi derine daldı
Altından delindi suyunu aldı
Bunlarda şerefin bir adı kaldı
Sevginin yüzünü karalıyorlar
Görenler diyor ki bunlara n’oldu
İnsanlar gıdasız, güzeller soldu
Sağlık ticaretin metası oldu
Yoksullar derdini sıralıyorlar
ÇIRAKMAN, ah ile çarpıyor yürek
Avare kalmıyor kazmayla kürek
İnsana insanca yaşamak gerek
Hayat çemberleri daralıyorlar
+
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 50
UNUTMAM
Gülümseyip gözlerimin içine
Sevgi ile bakışını unutmam
Akıl, fikir benliğimin üçüne
Gizli gizli akışını unutmam…
Ben şaşırdım, bahar ömrüm güz yaptın
Dayanamam, aşkın ile tez yaptın
Kalp evime, çizgi çizgi iz yaptın
İçimdeki nakışını unutmam
İlkabaharda koyun, kuzu melerken
Garip gönül bir sevdâya yelerken
Kirpiklerin şu sinemi delerken
Hançer gibi kakışını unutmam
ÇIRAKMAN, tat kaçtı tatlı aşımdan
Çatlaklar çoğaldı sabır taşımdan
Kerem gibi tuman tüter başımdan
Aslı gibi yakışını unutmam
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 56
PUL GÖRÜNMÜŞLER
Âşıklar, sadıklar, bağrı yanıklar
Cahilin gözüne hor görünmüşler.
Edipler, şairler, gerçek yazarlar
Haksıza çamurlu yol görünmüşler.
Nicesine kötülükler işlenmiş
Kimisi asılmış kimi taşlanmış
Meyveleri insan için aş’lanmış
Yobazlara kuru dal görünmüşler.
Çıkmış gönül yaylasını, gözlemiş
Seyir edip, geleceği özlemiş
Dertlerini sinesinde gizlemiş
Mecnun’a, Leyla’ya çöl görünmüşler.
ÇIRAKMAN’ım, bugün bile gülen yok
Gerçekten de huzur ile ölen yok
Atom çağı kıymetini bilen yok
Yirminci asıra pul görünmüşler.
Altmış Yıl Ozanca Duruş, 2002. s. 65
GELDİ GEÇTİ
Bir yol gülemedim yalan dünyada
Bütün hallerim boş geldi geçti
Böyle mi yazılmış bizim künyede
Bütün hallerim boş geldi geçti
Neler çektim iki yüzlü insandan
Anlatmak isterim şereften şandan
Çile çeke çeke usandım candan
Vurdular bağrıma taş geldi geçti
Herhal bu dünyaya gelmişim erken,
Eller sofrasında bal kaymak yerken
Şu halkıma hizmet edeyim derken
Yollarım yolsuza düş geldi geçti
Bir sadık dost yok ki adın anayım
Gece gündüz ataşına yanayım
Garip kuşum, hangi dala konayım
Ah çektim,gözümden yaş geldi geçti
Varıp tutsam bir garibin elinden
Gene kurtulamam, adi dilinden
Anlayan yok ÇIRAKMAN’ın dilinden
Başımdan sayısız iş geldi geçti
+
OZANCA YAŞAMAK. Hazırlayan: Sönmez ÇIRAKMAN.
HALK OZANI HÜSEYİN ÇIRAKMAN,
YAŞAMI, KİŞİLİĞİ ve ESERLERİ. s. 158
DOKUNMA
Bu nasıl adalet, bu nasıl düzen
Halka dokun, vekiline dokunma
Eşitsiz yasalar bizleri üzen
Halka dokun, vekiline dokunma.
Vurgun talan yapıp cebine atsın
Devletin malını hırsıza satsın
Ben vekilim diye yan gelip yatsın
Halka dokun, vekiline dokunma.
Yıllar yılı bunlar böyle korunmuş
Kirli kirli beyaz beze sarılmış
Biz de sandık temizlenip arınmış
Halka dokun, vekiline dokunma.
Gazeteciye dokun, rektöre dokun
Bürütüse değil Sezara dokun
Diriye, ölüye, mezara dokun
Halka dokun, vekiline dokunma.
Özgürlük, eşitlik istedi hanı
İnsan haklarını insana tanı
Bu işlerin sakıncalı bu yanı
Halka dokun, vekiline dokunma.
İşsizlikle acıları çeken biz
Şehit verip gözyaşını döken biz
Bürokrata hergün boyun büken biz
Halka dokun, vekiline dokunma.
Değişmeli oniki eylül yasaları
Doldu taşta vurguncunun kasası
Bitmelidir halkımızın tasası
Halka dokun, vekiline dokunma.
Amire memura dokunma sakın
Susurluk diyene bir tavır takın
Burada geriye kim kaldı bakın
Halka dokun, vekiline dokunma.
+
OZANCA YAŞAMAK. Hazırlayan: Sönmez ÇIRAKMAN.
HALK OZANI HÜSEYİN ÇIRAKMAN,
YAŞAMI, KİŞİLİĞİ ve ESERLERİ. s. 45
KÖŞEYİ DÖNER
Bilime ters düşer, geriye dönük
Bu tercüman kimin tercümanı ki
Çevreyi ısıtmaz, alevi sönük
Bu tercüman kimin tercümanı ki
Babalarla, gericiyi kayırır
Böylelikle midesini doldurur
Yazıp yazıp çevresine duyurur
Bu tercüman kimin tercümanı ki
Gören sanar ileriyi görüyor
Sabun gibi, yavaş yavaş eriyor
Gene bu bal, kabak tadı veriyor
Bu tercüman kimin tercümanı ki
Bu milletin çektiğini bilmez
Hamitçidir çağdaşlığa gelemez
Halkımızın tercümanı olamaz
Bu tercüman kimin tercümanı ki
Karanlık çağlardan bir sönük fener
Hep sureti haktan gösterir hüner
ÇIRAKMAN’ım böylece köşeyi döner
Bu tercüman kimin tercümanı ki
OZANCA YAŞAMAK. Hazırlayan: Sönmez ÇIRAKMAN.
HALK OZANI HÜSEYİN ÇIRAKMAN,
YAŞAMI, KİŞİLİĞİ ve ESERLERİ. s. 108,
X
8. DAİMİ
MADEM Kİ BEN BİR İNSANIM
Kainatın Aynasıyım
Madem Ki Ben Bir İnsanım
Hakkın Varlık Deryasıyım
Madem Ki Ben Bir İnsanım
İnsan Hak’ta Hak İnsanda
Arıyorsan Bak İnsanda
Hiç Eksiklik Yok İnsanda
Madem Ki Ben Bir İnsanım
Bütün Temenni Dilekler
Vız Gelir Çarkı Felekler
Bana Eğilsin Çarkı Felekler
Madem Ki Ben Bir İnsanım
İlim bende kelam bende
Nice nice alem bende
Yazan levhi kalem bende
Madem ki ben bir insanım
Tevratı yazabilirim
İncili dizebilirim
Kuranı sezebilirim
Madem ki ben bir insanım
Daimi’yim harap benim
Ayaklar altında turap benim
Aşk ehline şarap benim
Madem ki ben bir insanım
DAİMİ’DEN (Merhum İsmail Daimi)
X
9. STRONSİUM
Acayipleşti havalar,
Bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar.
Stronsium 90 yağıyormuş
Ota, ete, süte,
Umuda, hürriyete,
Kapısını çaldığımız büyük hasrete.
Kendi kendimizle yarışmadayız
gülüm.
Ya yıldızlara hayatı
götüreceğiz
ya dünyamıza inecek ölüm.
Nazım Hikmet, Cumhuriyet, 3.6.2003
X
10. EDİP HARABİ:
Ey müminler beni ziyaret edin
Yüzüm Cemalullah sıfat bendedir
Dört kitabım yahu kıraat edin
Kuran Zebur Tevrat İncil bendedir…
X
11. OZAN DAĞLI
Otuz yıl aradım gökte Allah’ı,
Bizim evde buldum gül yüzlü şahı
Karanlıkta fark eyledim şafağı
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Füze yaratıyor çarpışan fikir
Bizi aç bıraktı bu dua ile zikir
Aynel yakîn Hakkı gördüm şükür
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Adem’i Hak bildim dersim özveri
Geldiğim diyara dönmedim geri
Dört kapı kırk makam girdim içeri
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Üryan püryan oldum girdim meydana
Anda teslim ettim canana
Allah’ın adresin öğretti bana
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Mihraç aynel yakin cenab-i bari
Aşk üzre tanıdım yari ağyari
Bir canlı kitapta kıldım kararı
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Bir zaman oturup posteki saydım
Ne medrese koydum, ne mektep koydum
Kardeş sofrasını meydana yaydım
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Aşık oldum ser çeşmenin gözüne
İtibar etmedim vaiz sözüne
Ben de başım koydum pirin dizine
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Dağlı’nın sözleri değildir riya
Hırkayı cübbeyi bıraktım suya
Yedilerle yatmış idim uykuya
Uyudum uyandım yeniden doğdum
Halk ozanı Osman Dağlı,
Kahramanmaraş Afşin İlcesi, Arıtaş köyünden ((Aşık Kul Hasan’ dan (Hasan Gören) alınmıştır)).
X
12. ŞEMS-İ TEBRİZİ’NİN 40 KURALI
1. Kural: Yaratanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Allah dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. Kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !
3. Kural: Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. Kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.
5. Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
6. Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
7. Kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
8. Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
9. Kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
10. Kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
11. Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
12. Kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
13. Kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
14. Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
15. Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
16. Kural: Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.
17. Kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. Kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır
19. Kural: Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
20. Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21. Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
22. Kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
23. Kural: Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.
Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…
24. Kural: Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. Kural: Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. Kural: Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
27. Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
28. Kural: Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
29. Kural: Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.
30. Kural: Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez kusur örter.
31. Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. Kural: Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama Kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
33. Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
34. Kural: Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
35. Kural: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. Kural: Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !
37. Kural: Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
38. Kural: Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
39. Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
40. Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..
X
AV. HAYRİ BALTA’NIN ÖZGEÇMİŞİ
1932 yılında Gaziantep’te doğdu. 10 yaşında iken annesi öldü. Babası, eşinin ölümüne dayanamayarak yaşama küstü.
Çocukluğunun kış günlerini Gaziantep’in Tabakhane semtinde; yaz günlerini de Gaziantep’e yakın İbrahimli köyündeki bağlarında geçirdi.
Yaz günlerinin gecelerinde kayan gök taşlarını görünce “Tanrım! Ölen annemi geri gönder!” diye dileklerde bulundu…
Dileklerinin yerine getirilmemesi üzerine sükut-u hayale uğradı ve Allah’ı aramaya başladı…
1945 yılında Gaziantep Lisesi Ortaokul 1. Sınıfa giderken yapılan bir temizlik yoklamasında Türkçe öğretmeni: “Gömleğin kirli, git değiştir gel!” deyince, çok da istediği halde, utancından bir daha okula gidemedi…
Okula gidememesine karşın; okuma ve öğrenme tutkusu ile yanıp tutuştu. Okuyamamış olmasının eksikliğini; günlük gazeteleri, haftalık ve aylık dergilerle kitaplar okuyarak gidermeye çalıştı.
Okuldan koptuğu yıllarda geçimini dericilik ve kilimci kalfalığı yaparak sağlamaya çalıştı… Çalışmaktan artan boş zamanlarında futbol oynadı. Kendisi futbolu değil de futbol kendisini bıraktığı zaman futbol hakemlik kursunu bitirdi.
Stajyer olarak yönettiği ilk maçta taraftarlarca geleneksel tezahürat yapılınca futbol hakemliğini bıraktı.
25 yaşında Gaziantepli tasavvufçu, tekke ve tasavvuf müziği ustası olgun insan Dindar Filozof Dr. Emin Kılıç Kale’den; Ahlak, tasavvuf, yaşam ve müzik dersleri aldı… O toplulukta kimi zaman tef çaldı ve kimi zaman da ney (nay) üfledi.
Bu toplulukta “fırınlara girip çıktı”, “ölmeden önce öldü”, “yeniden doğdu”. Bu topluluğa “ölü” olarak girdi “diri” olarak çıktı.
Dünya görüşü nedeniyle kavmiyetçi ve ümmetçi kişilerce hakaretlere ve iftiralara uğrayarak komünistlikten yargılandı.
Yargılama sonunda mahkeme: “Hayri Balta, Atatürkçü ve aydın bir kimse!” (Gaziantep Sorgu Hakimliği. E. 962. K. 127/16) diye karar verdi. Böylece Türkiye’de mahkeme kararı ile “Atatürkçü ve Aydın” sayılan bir kişi oldu. Ne var ki aklanmasına karşın 10’a yakın işyerinden kovuldu. 10’a yakın ev değiştirmek ve sonunda Gaziantep’ten ayrılmak zorunda kaldı…
1965 yılında, 33 yaşında iken, Gaziantep Lisesi Akşam Ortaokuluna başladı. 1969 yılında dört yıllık olan bu okulu sınıf ve okul birincisi olarak bitirdi.
Gaziantep Akşam Lisesi 1. Sınıfında okurken “Kavmiyetçi ve Ümmetçi” kişilerce rahat verilmemesi üzerine 11 Mart 1971’de Ankara’ya göçtü.
Gaziantep’ten ayrıldıktan bir gün sonra 12 Mart 1971’de Ordu, yönetime el koydu. Böylece 12 Mart’ın hışmından kurtulmuş oldu. Eğer o tarihte Gaziantep’te olsaydı başına gelecek vardı…
Ankara’ya gelir gelmez Anafartalar Akşam Lisesi 1. sınıfına kaydını yaptırdı ve Genel-İş Genel Merkezi Hukuk Bürosunda yazman, bir süre sonra da muhasebe bölümünde muhasebeci ve daktilo olarak çalıştıktan sonra muhasebe şefliğine getirildi.
Gündüzleri çalıştı, akşamları okula gitti. 4 yıllık Anafartalar Akşam lisesini bitirdikten sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Akşam Türkçe Bölümüne kaydını yaptırarak derslere gidip gelmeye başladı. 15 gün sonra yaşının geçmiş olduğu gerekçesiyle okuldan kaydı silindi.
Bunun üzerine yılmadı bir yıl da üniversite sınavlarına çalıştıktan sonra 1974’te Ankara Hukuk Fakültesine girmeyi başardı ve hem çalışıp hem okuyarak 1979 yılında Hukuk Fakültesini bitirdi ve bir yıl da staj gördükten sonra 1981 yılında (49 yaşında) avukatlığa başladı.
Hukuk Fakültesi öğrencisi iken: 27 Mart l977 yılında ölüm döşeğindeki babaannesini görmek için gittiği Gaziantep’te, gece yarısı evinin önünde, faşistlerce kurşunlandı… Sağ göğsünden giren kurşun akciğerinin üst lobunu delerek kürek kemiğinden çıktı. 15 gün ağzından kan geldikten sonra “hayatî tehlikeyi” atlatarak yeniden yaşama döndü. Hâlâ zaman zaman kurşun yarasının acısını hisseder ve düşlerinde yakın mesafeden ateş edilen tabanca sesi ile uyanır…
Avukatlık yaptığı sırada Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Kurucu Yönetim Kurulunda ve seçimle gelen ilk iki Yönetim Kurulunda Genel Sekreter yardımcısı olarak görevli iken 11 Mart 1991 tarihinde ağır bir kalp krizi geçirip kalbinin % 70’i çalışamaz bir duruma gelince ADD’ deki görevini ve avukatlığı bıraktı. O günden bu güne değin de evinde tek başına yaşamaktadır.
Yaşamı boyunca emeğinden başka geliri olmadığı için eşi ve dört çocuğu ile geçim zorluğu çekti. Ankara’da iki kışı, ailesi ile birlikte elektrik sobası ile geçirdi…
65 yaşına kadar yoksul olarak yaşadıktan sonra babaannesinden kendisine kalan trilyon değerinde taşınmazları, kendisine yeteri kadarını ayırdıktan sonra, kalanını dört kızına bıraktı…
Şu an dört kızından 6 torunu bulunmaktadır. Torunlarından biri Amerika’da bir üniversitede Siyaset Bilimi Hocalığı yapmaktadır. Biri de İnşaat Fakültesini bitirmiştir.
Yaşamı boyunca, hastalığında bile, bir Aydınlanmacı olarak düşünce özgürlüğünü, laikliği ve Cumhuriyetin kazanımlarını korumaya çalışmıştır. Laikliği savunmak için birçok dava açmış ve açılmasına da neden olmuştur.
Gaziantep yerel gazetelerinin, bir ikisi dışında, hemen hemen hepsine günlük yazı verdi. Kimisi kapandığı için, kimisinden de, bir süre sonra, yazılarına yer verilmediği için ayrıldı.
Ankara’da ise Barış ve Ulus gazetelerinde ve kimi dergilerde yazdı.
Bu günkü tarih itibariyle basılmış 25 kitabı vardır. Bu kitaplar parasız olarak okuyuculara dağıtılmaktadır… (Kitapların listesi aşağıdadır…)
2000 yılından beri www.tabularatalanayalanabalta.com adresli Sitesinde aydınlanma savaşını sürdürmektedir.
Düşünce ve inanışlarından ötürü hakaretlere, küfürlere ve tehditlere karşın; bireyciliğe karşı toplumculuğu, dine karşı bilimi, şeriata karşı cumhuriyeti, teokrasiye karşı laikliği, vahye karşı aklı, yaratılış teorisine karşı evrim teorisini savunmaktadır.
Ne var ki çok az kişi tarafından anlaşılabilmiştir. Şimdi bile dinciler tarafından dinsiz; dinsizler tarafından da dinci sayılır…
Av. Hayri BALTA, 11.2.2014
+
TABULARA TALANA YALANA BALTA YAYINLARI: 33
Alfabetik olarak:
1. Allah Denince 1/6
2. Allah Denince 2/6
3. Allah Denince 3/6
4. Allah Denince 4/6
5. Allah Denince 5/6
6. Allah Denince 6/6
7. Aydınlanma
8. Aydınlara Mektup
9. Bir Aydın Adayı
10. Cambaz
11. Erenler-Ozanlar-Yazanlar 1
12. Erenler-Ozanlar-Yazanlar 2
13. Kızma Yok
14. Laiklerin El Kitabı
15. Laikliği Benimsemeden…
16. Laiklik Bir Yaşam Biçimidir
17. Muhbir ve Tertipçilerim
18. Muzır’dan Kes!..
19. Röportaj ve …
20. Sırların Sırrı
21. Son Nokta
22. SSS (Sevenler Soranlar Sövenler)
23. Taç’a Atılanlar
24. Tanrı’ya Yakınlık
25. Yitmiş Bir Adam
NOT:
Yayınlanacak olanlar: www.tabularatalanayalanabalta.com adresli sitemizde sıralanmaktadır.
Şu adresten de bana ulaşabilirsiniz: hayri@tabularatalanayalanabalta. com
Av. Hayri Balta, 21.9. 2013
X
XX