KIZMAK YOK

  1. CESARETİN KAYNAĞI…

Geçtiğimiz haftalar içinde irticanın yeniden faaliyete geçtiğine tanık olduk.

İrticanın bu şahlanışı başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Genel Kurmay Başkanlığı ve Atatürkçü aydınları tedirgin ettiği gözden kaçmamaktadır.

Bütün bunlara karşın şeriatçı akımlar yedi başlı ejderha gibi yurdun çeşitli yörelerinde şahlanmış… Daha bir hafta önce İstanbul ve Ankara gibi iki önemli büyük kentimizde kökü dışarıda olan Hizb-üt Tahrir adında amacı şeriat devleti kurmak olan bir örgüt camilerimizde, bazı evlerde, Hizb-üt Tahrir Anayasası başlığı altında bildiriler dağıtmaktan çekinmemiştir.

Hizb-üt Tahrir siyasi parti olup ideolojisi İslâm’dır.

Amaçları hilafeti getirmek, İslâm devleti kurmak, cihat yoluyla dünyayı İslâm’a davet etmektir.

Bunlara göre laik düzenler başta olmak üzere bütün diğer ülkeler küfür düzenidir.

Küfür içinde olan kafirleri, imana gelmezlerse, ortadan kaldırmak gerekmektedir.

Bu ortadan kaldırma eylemi, İslam’a göre, Allah’ın buyruğudur.

Bu ortadan kaldırma eyleminin İslâm adına cihat denir.

Bütün insanlar ya Müslüman olacak ya ölecek.

Burada bir hatırlatma yapalım. Hani dinde zorlama yoktu… Dinde zorlama var. Bakınız bu konuda Gazali ne demektedir: “İnanmayanlar kılıçla yola gelir. Kılıç dil ve mantığın yapamadığını yapmıştır.” Gazali’nin dayanağı da Kur’an… Bakınız; 5/33, 9/5… Bunun gibi daha pek çok!…

Kökünün dışarıda, Ürdün’de, olduğu söylenen Hizb-üt Tahrir Örgütü’nün Ankara’da dağıttığı bildirilerde:

  1. İçki içen, herkesin önünde kırbaçlanacak.
  2. Kişisel özgürlük, düşünce özgürlüğü diye bir özgürlük söz konusu olamaz.
  3. Milliyetçilik (Yani Türkçülük) eşittir komünizm.
  4. Süsünü gösteren kadın cezalandırılacaktır.

Şimdi de Hizb-üt Tahrir Anayasası’nda bazı maddeleri görelim:

  1. “Cumhuriyet’i ilga edip hilafet getirilecektir.
  2. Egemenlik milletin değil şeriatındır.
  3. İslâmi partiler dışında başka partilere müsaade edilemez.
  4. Geçerli nikâh şeriat nikâhıdır.
  5. Devletin resmi dili Arapça olmalıdır.

Bütün bunların yanında Emniyet Genel Müdürü Bedük’ün açıklaması da şöyle:

“On bir dinci örgüt var. Beşi yasa dışı, altısı ise sessiz ve derinden çalışıyor.”

Yine gazeteler: Fatih’te irtica havası estiren “Mahmut Hoca’ya dikkat!” diye başlık atıyor.

 

Bütün bunlar gösteriyor ki şeriatçı akımlar eyleme geçmiş durumdalar.

Bir yerlerden cesaret alıyorlar.

Kendilerine cesaret verenler var.

 

Acaba diyorum, şeriatçi akımlar cesareti ANAP’tan almasın… Çünkü Ordu Milletvekili Prof. Dr. Bahriye Üçok, 11 Nisan 1984’te Büyük Meclis’e bir konuşma yapıyor:

“Diyanet İşleri Gazetesi’nde: İslâm ilkelerine zıt bir durum tatbik edilmek istendiğinde devlete itaat edilmez, deniyor. Yani biz şeriat kurallarına ters düşen bir kanun çıkaracak olsak halkı isyana teşvik etmiş mi olacağız, doğru mu?” diye soruyor.

Bunun üzerine ANAP’lılar “Doğru!” diye bağırıyor.

Öyle ki Maliye Bakanı Alptemuçin:

“Bu meclisin vaktini işgal etmeye hakkınız yok!” diye milletvekili Sayın Bahriye Üçok’a çıkışmayı ihmal etmiyor…

 

ANAP milletvekilleri Diyanet İşleri Gazetesi’nde yazılan bir yazı gereğince şeriat kurallarına ters düşen bir kanun çıkarılması halinde halkın buna isyan etmesini olağan gördüğüne göre bizim bu şeriatçı eylemcilere ne demeye hakkımız var.

Açıkça görülüyor ki şeriatçı, cesareti ANAP iktidarından alıyor.

Ama bilmiyorlar ki Atatürk’ün ruhuna karşı gelmeye ANAP iktidarının da, şeriatçı eylemcilerin de gücü yetmeyecektir.

Ankara, Barış, 8 Ekim 1985