MEKTUPLAR 7
Mektuplar
Sevgili Hayri Balta,
Buğun nasılsın? Rab her gününü ve saatini mutlu kilsin. Bacılarım, Bacılarım! yazısı listemden kaybolmuş. Lütfen gönderebilir misin? Çok sevgiyle,
Thomas, 19.1.2004
X
Sayın Cosmades,
Gönderdiğiniz iki adet Dünya Görüşleri başlıklı makaleler için teşekkür ediyorum. Bu tür bilgilendirici makalelerinizi bekliyorum.
Aşağıdaki sorunuzu yanıtlamak için Peygamber Hanımları” başlıklı yazımı gözden geçirdim. Aynı şekilde yazdığım bir yazı göremedim. Sizden ricam hangi tarihli ve başlıklı bu konuya değinmişim; hatırlatırsanız, sevinirim: “Bir sorum var: İslam Peygamberinin Eşleri adlı yazında Fatima (Ummu Sureyk) Surayh kızının sonu temiz çıkmamış. Şöyle diyor: ya….li olduğunu görünce hemen boşamıştır. Svk, 3. Bu da anlaşılamıyor. Ye…li acaba yaralı yoksa yaşlı olarak mi okunmalı. Yanıt verirsen sevineceğim.” Thomas, 17.1.2005
Son olarak istemiº olduğunuz BACILARIM BACILARIM başlıklı yazımı gönderiyorum.
Eşiniz hanım efendiye sevgi, selam..
Şimdi kalınız sağlıcakla,
Av. Hayri Balta, 20.1.2004
X
KAYGILARIM
Elinde kaleşnikof, belinde mermi dolu fişekliği,
Havaya kaldırmış kaleşnikof tutan sağ elini.
Başında türban,”Gelsin, diyor şeriat, şeriat Allah’ın emri!”
Ak-Zuhur Dergisi poz verdiği dergi…
Şeriatı getirmeye azmetmiş şeriatçı bacımız,
Şeriat ne getirir, bilir mi acaba bu kızımız?
Bilse de bilmese de okusun aşağıdaki yazımı,
Varsa göstersin yalanımı, yanlışımı…
Düşünüp duruyorum bu kızlarımız deli mi akıllı mı?
Türban diyerek şeriatı getirmek isteyen kızlarımız,
Akıllı bir kadın-kız aşağıdaki Kuran âyetlerine
Tanrı’nın emri der mi?
Kadını da erkeği de yaratan Yüce Tanrı değil mi?
Gerçekten yüce olan bir Tanrı aşağıdakileri buyrukları verir mi?
+
1. Bacılarım, bacılarım; sizler içindir, acılarım, kaygılarım… Şeriatı getirirseniz; keleşle, mermi ile, dördünüzü verecekler bir erkeğe…
Kur. 4/3: “…hoşunuza giden başka kadınlarla; iki, üç, dörde kadar evlenebilirsiniz…”
2. Sonra sizleri kapatacaklar bir eve. Bakınız ne yazıyor bir ayette? Evinizden çıkamazsınız, süslenip gezemezsiniz, güzelliğinizi gösteremezsiniz…
Kur. 33/33: Evlerinizde oturun, eski cahiliyede olduğu gibi açılıp, saçılmayın…”
3. Sonra mirasta erkek kardeşiniz; İki pay alırken, siz bir alacaksınız…
Erkek kardeşiniz sizden çok alırken siz bakıp duracaksınız.
Kur. 4/11: “Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder…”
4. Tanıklık ederken iki erkek gerek. Eğer bulunamazsa ikinci bir erkek, ikiniz bir erkeğin yerine geçecek…
Kur. 2/282: “Erkeklerinizden iki şahit tutun, eğer iki erkek bulunmazsa, şahitlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda ona hatırlatacak iki kadın olabilir…”
5. İmam Hatibi, İlâhiyat Fakültesini bitirseniz de; avukat, savcı, yargıç, vali, kaymakam, imam, olamazsınız…
Bir yakınınızın ölüm töreninde bile erkeklerin en az on metre gerisinde yer alırsınız.
Yedi kat yabancı sizin yakınınızın cenaze namazını kılarken siz gerilerden bakıp durursunuz.
Çünkü şeraite göre sizler “Alken ve Dinen eksik” sayılırsınız (Aşağıda 14. sıradaki Hadis’e bakınız…)
Kur. 4/5: “Allah’ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı beyinsizlere vermeyin. Kendilerini bunların geliriyle rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söyleyin.” (1)
6. Şeriat gelirse eğer; okumanız, yazmanız da gider elinizden, cahil kalırsınız… Dahası; kemikleriniz bile sertleşmeden, 9-10 yaşlarında, sünnet diye, bir erkeğe mehir (Başlık parası, bedel…) karşılığında verilirsiniz…
Çünkü kadının yeri evinin dip köşesidir, mutfaktır; çocuk bakımıdır, yataktır, okumak ona ne lazımdır…
c. Sünnet: Peygamber 9 yaşındaki Ayşe ile gerdeğe girdi: Bu konuda bir HADİS: “Ayşe, o zaman altı yaşında idi (İstendiğinde…), Tanrı elçisi Medine’ye hicret ettikten sonra dokuz yaşında iken Ayşe ile zifaf oldu.”
(Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, V. Taberi. s. 836-840.
“Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi. 7. Baskı. Cilt. 10. s. 78. Hadis No: 1553)
7. Boşanmak isteseniz bile, boşanamazsınız. Canı isterse boşar sizi kocalarınız. Eğer üç kere boşarsa sizi kocanız, başka bir erkekle evlenerek Hulle (Kadının istemediği bir erkekle gecelemesi…) yapmak zorundasınız…
Kur. 2/229-230: “Boşanma iki defadır, ya iyilikle tutma, ya da iyilik yaparak bırakmadır. Bundan sonra kadını boşarsa, kadın başka biriyle evlenmedikçe bir daha kendine helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah’ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa eski karı-kocanın birbirlerine dönmelerinde bir engel yoktur.”
8. İslam şeriatında kadınlarla ilgili bir kural daha vardır. Bu kural bu gün İran’da uygulanmaktadır. Bu kuralın adı Muta nikahıdır. Muta nikahı; Ücrette anlaştıkları takdirde bir kadının; bir erkekle geçici bir nikah kıymasıdır.
Bu nikah bir saatliğine, bir geceliğine, bir haftalığına olabilir. Alan razı veren razı kim karışabilir?..
Kur. 4/24: Onlardan faydalandığınıza mukâbil, kararlaştırılmış olan mehirlerini (Ücretini) verin.” (2)
9. Yine İslam şeriatına göre kadınlar mallar arasında sayılır. Bir Müslüman; şu kadar karım, şu kadar cariyem, şu kadar altınım, şu kadar atım, eşeğim, devem ve ekinim var diye övünür. Bir savaşta yenilen ülkenin kadınları, kızları cariye sayılarak mal gibi bölüştürülür.
Kur. 3/14: Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir: bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.”
10. Şeriata göre siz, kocanızın tarlası sayılırsınız… Kocanız tarlasına, istediği şekilde girebilir, siz buna engel olamazsınız.
Engel olmaya kalkarsınız, “Dik başlılık etmiş” olursunuz. Dik başlılık ettiğiniz takdirde dayağa layık görülürsünüz… (Aşağıda 11. maddeye bakınız…)
Kur. 4/34: “Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediğiniz gibi girin.” (3)
11. Dik başlılık etmenizden kuşkulanırsa kocalarınız; kocanızın sizi bir güzel dövmesine katlanmalısınız… Öyle ki eşim beni dövüyor diye dava bile açamazsınız. Dayak yediğiniz halde boynunuzu büküp kocanızın gönlünü etmek zorundasınız.
Kur. 4/34: “Serkeşlik (dik başlılık) etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün.”
12. Yaşam boyunca, kocanızla siz birbirinize düşman sayılırsınız. Eğer Kuran’ın bir âyetine “Bu nasıl olur?” derseniz kâfir olursunuz.
Kur. 2/36: “Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara “Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet yerleşip geçineceksiniz’ dedik.”
13.İslam şeriatına göre : Alken ve dinen eksik sayılırsınız….
Kadınları aşağılayan daha neler var, neler… “Şeriat ve Kadın” adlı kitabı okursanız şaşırıp kalırsınız.
K. 4/5: “Allah’ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı, beyinsizlere (Başka çevirilerde: Akılsızlara, sefihlere…) vermeyin, kendilerini bunların geliriyle rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. ” (4)
14. Şeriata göre erkeklerden aşağı sayılırsınız. Aklınız mı yok! Neden, erkekten aşağı olmayı Allah’ın emri sanırsınız?
Kur. 4/34: “Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler.”
15. Şeriat gelince “Hak dini hâkim kılmak için” kafire karşı savaş açılacaktır. Kocalarınız ve erkek yakınlarınız, boşu boşuna cephelerde kırılacaktır..
Erkekler savaşta kırılacağından dul kalan kadınlar yanında kızlar erkeksiz kalacaktır. Erkeksiz kalan kadınlar, kızlar; zorunluluk nedeniyle, birer, ikişer, üçer, dörder… sağ kalan erkeklerle nikahlanacaktır.
K. 9/29: “Kitap verilenlerden; Allah’a, ahret gününe inanmayan, Allah’ın haram kıldığını haram saymayan, hak dini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.”
16.İslam şeriatına göre; bir erkek kadınlar arsında eşitliği sağlayacağına inandığı takdirde 4 kadın alabilir. Sorarım size aklı başında hangi kadın üzerine kuma (nöker) kabul edebilir? Unutmayın halk arasında “Eşini kıskanmayana domuz!” denir.
K. 4/3: “… Hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar alabilirsiniz; şâyet aralarında haksızlık adâletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız…”
17. Tesettür Allah’ın değil, İslam’ın emridir. Çünkü Allah, hükmünü yerine getireceğine göre dünyadaki bütün kadınlar örtünmelidir… Ne var ki dünyadaki bütün kadınlar örtünmemiştir. Dünyadaki bütün kadınlar örtünmediğine göre; demek ki bu emir, Allah’ın emri değildir.
K. 65/3: “Allah buyruğunu yerine getirendir!”
18. İslam içtihadına göre: “Kadının saçının bir teli ve de tırnağının ucu yabancı bir erkek tarafından görülmemelidir.” İslam’a göre bir kadın; elini, gözünü, yüzünü gözünü yabancı bir erkeğe göstermemelidir. Bu nedenledir ki İslam ülkelerinde kadınlara çarşaf, burka giydirilir, ellerine de eldiven geçirilir.
Demek istiyorum ki dinin emri Türban değil tesettürdür. Eğer şeriat devleti kurulursa bilin ki sizlere türban değil çarşaf giydirilir…Çünkü İslam şeriatı insanı kendine benzetir. Ey benim türbancı kızım, senin en alımlı, en tahrik edici yerin; saçların değil, elin, gözün, yüzündür…
K. 24/31: ”…Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler…”
K. 33/59: “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle…”
Bacılarım, bacılarım, Sizler içindir; acılarım, kaygılarım…
Av. Hayri BALTA, 13.11.2003
+
Açıklamalar:
(1) (6. madde için.) Beyinsiz başka çevirilerde; akılsız ve sefih olarak gösterilmiştir. Akılsız, beyinsiz, sefih güzel sözden ve güzel giydirilmekten ne anlasın. İslam âlimleri bu konuda ikiye ayrılmıştır. Kimi beyinsizden murat: Farık ve mümeyyiz olmayan akıl hastalarıdır der. Kimi de buna kadınlar da dahil der. Bu nedenle de kadınlara kamu yönetiminde görev verilmez. İslam’da kadın, imam olamaz, müezzin olamaz, erkeklerle bir arada namaz bile kılamaz.
(2) (8. madde için.) Bu evlilik kimi İslam ülkelerinde uygulanmamakta ise de, bu gün bile İran’da uygulanmaktadır. Az sonra okuyacağınız “İranlı Fatma’yı Dinlemezseniz” adlı yazıda bu konuda daha ayrıntılı bilgi vardır.
(3) (10. madde için.) Her ne kadar “tarlaya girme” konusunu pozisyon değişikliğini olarak anlıyorsam da -İlhan Arsel de aynı görüşte-; bu konuda Humeyni’nin yorumu yakışıksızdır.
Humeyni’nin bu âyeti yorumunu öğrenmek isterseniz: Humeyni’nin aşağıda adlarını verdiğim kitaplarına bakabilirsiniz. Örneğin; “Tavzîh-ul Mesail’deki fetvası: Madde 453 ve Tahrîr-ul Vesile’deki fetvası: C.2, s. 241.”
Bu kitaplar bulamayabilirsiniz… O zaman kütüphanelere giderek; 27 Ocak 1987 tarihli Hürriyet gazetesinde “Ürperten Humeyni” başlıklı Uğur Dündar’ın Zekeriya Beyaz ile yaptığı röportaja ve yine 01-14 Ağustos 1991 tarihli Ak-Zuhur adlı derginin 4. Sayfasına bakabilirsiniz.
Ak-Zuhur adlı dergiyi de kütüphanelerde bulabilirsiniz. Eğer bu gazeteleri bulamazsanız Diyanet Müfettişliğinden emekli Arif Tekin tarafından yazılan ve kitapçılarda satılmakta olan “KUR’AN’IN KÖKENİ” adlı, Kaynak yayınlarınca yayınlanan kitabının “Ömer’in görüşleri doğrultusunda inen ayetler” bölümüne (68-71. sayfalara..) bakabilirsiniz.
Şeriatçılar bu kitapta yazılanları RDDİYE yazarak çürüteceklerine mahkemeye vererek toplatmak istemişlerse de kitap beraat etmiştir ve serbestçe satılmaktadır.
Gerek Arif Tekin’in ve gerekse Humeyni’nin söylediklerini burada açıklamaya dilim varmıyor… İnsanlar, Kuran’ı ana dilleri ile okuyup anlamaya başladıkları an bu tür söylemleri ne Allah’a ne de Peygamberine yakıştıracaklardır.
Bana öyle geliyor ki; şimdi Kuran’ın tek harfi değişmiştir diyenleri kâfir sayanlar; 50-100 yıl gibi kısa bir zamanda Kuran’ı değişmemiş olduğunu ileri sürenleri kâfir sayacaklardır.
Çünkü Kuran’da İnsan Hakları Evrensel Bildirileri ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve uygulanmakta olan hukukumuza ters düşen âyetler öylesine çoktur ki…
Ör. Zina edenlerin taşlanarak öldürülmesi “Recm…” Bu konu için Kuran’ın; 5/44, 45 ve 2/159 âyetlerine ve Hadis kitaplarına bakabilirsiniz. Hadis kitaplarında İslam Peygamberinin de bir kadına Recm cezası uyguladığını görürsünüz. Ne var ki bizimkiler İslam’da Recm yoktur diyorlar. Tarih boyunca uygulananları ve günümüzde şeraitle yönetilen ülkelerdeki uygulamaları görmezden gelerek “Recm yok da Kırbaçlama cezası vardır!” diyorlar.
Hadi öyle kabul edelim; İnsaf, kırbaçlama cezası ve aşağıda sıraladıklarım günümüz ceza hukuku ile ne oranda bağdaşır?
Kısasa kısas.
Hırsızın kolunun kesilmesi…
Mirasta kadına erkek kardeşinin yarısının verilmesi,
Bir erkek yerine, iki kadının tanıklık yapması,
Karısını üç kere boşayan ve yeniden almak isteyen erkeğin “Hulle”ye katlanması…
Bir adamın evlatlığının karısı ile evlenmesi, (Bk. 33/37)
Din değiştirenlerin (Mürtetlerin) öldürülmesi,
Müslüman olmayanların kafir, müşrik olarak aşağılanıp suçlanması ve bu türden yüzlerce âyetler…
Cumhur Başkanı Süleyman Demirel, 9. Cumhur Başkanı iken, “Türkiye Cumhuriyetince uygulanmayan kuralların 230-232 olduğunu…” açıklamıştır. (Hürriyet. 1 Kasım 1999)
Bir de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden şunu okuyunuz: “Madde 18: Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak din yada inancını değiştirme özgürlüğünü ve din yada inancını, tek başına yada topluca ve açık yada özel olarak öğretme, uygulama ibadet ve gözetim yoluyla açıklama özgürlüğünü içerir.
Şimdi bir de Kuran’dan şu ayeti okuyalım. K. 9/29: “Kitap verilenlerden, Allah’a, âhret gününe inanman, Allah’ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar kadar savaşın.”
Biri insan sözü biri Allah sözü. Bilmem bu sözler bir parça düşündürür mü sizi?
Bu arada Atatürkçü laik kimi aydınlarımız; durup dururken, iki de bir “Dinimiz!” diyerek İslam’a; yani yukarıdaki kurallara sahip çıkıyorlar.
Dinde şu şok, dinde bu yok diye İslam’ın savunuculuğunu yapıyorlar.
Bu arkadaşlarımız laikliğin ne demek olduğunu bilmiyorlar. Laiklik demek: “Dini, insanların vicdanına özgülemek!” demektir.
Artık; din, yan vahiy çağı, geçmiştir. Artık laikliği ilke olarak benimsemiş demokrat aydınların “ortak aklı” gereğince uygulanmaya konmuş hukuk kuralları geçerlidir. Ör. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa gibi…
(4) (13. madde için.) Kimi yorumcular akılsız, beyinsiz, sefih sözcüklerinin temyiz kudreti olmayan amaçlandığını ileri sürerlerse de (Turan Dursun da bu görüşte idi…) kimi yorumculara göre kadınlar kast edilmektedir, ki doğrusu da budur.
Çünkü; akılsıza, beyinsize, sefihe güzel söz söylemenin ne yararı olabilir ki…
Şu hadisler ikinci yorumcuların görüşlerini doğrulamaktadır.
HADİS: Sahih-i Buhari Tercemesi, C.1.s.222-225, H. No. 209: “Ebû Saîd (Sa’d b.Sinân)-i Hudrî radiya’llâhu anhümâ’dan: Şöyle demiştir: Bir kurban, ya Ramazan bayramında Resû’llah salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, yanımıza namazgâha çıktı. Kadınların yanından geçti. Ve (onlara): “kadınlar, sadaka veriniz. Zirâ bana cehennem halkı gösterildi, çoğu sizler idiniz.” Buyurdu
Kadınlar: “Yâ Resûlâ’llâh, neden?” diye sordular. “Çünkü siz (ötekine, berikine) çokça lâ’net eder, zevclerinize karşı küfrân-ı ni’met gösterirsiniz. Ne acîptir ki kendini zapteden tam akıllı ve dîninde azimli kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksi dinli hiç bir kimsenin çelebildiğini görmedim.” buyurdu.
“Aklımızın, dînimizin eksikliği nedir? Yâ Resûlâ’llâh.” dediler. “Kadının şahâdeti, erkeğin şahâdetinin yarısı değil midir?” diye sordu. “Evet.” dediler. İşte bu aklınızın eksikliğinden. Hayız gördüğü zaman da namaz kılmaz, oruç tutmaz değil mi?” buyurdular. “Evet.” dediler. İşte bu da dîninizin eksikliğinden.” Cevâbını verdi.”
Kadınlar hakkında çok daha şaşırtıcı hadisleri bir arada toplu olarak İlhan Arsel’in, ” Şeriat ve Kadın” adlı kitabında bulabilirsiniz.
X
Çok sevgili Hayri Balta,
Selam!
Son yazını okudum. İsa’nın silah konusunda yazdığın sözlere esef duydum. Luka 22:36’da Isa elbiseni sat ve bir kılıç al sözünü çok somut biçimde yorumlaman senin gibi geniş bilgili bir aydının düşüncesi ötesinde..
Daha önce belirttiğim gibi Isa Mesih bazı yerlerde ince nükteli dille konuşur. Bu da O’nun nükteli konuşmalarından biridir. Haça çıkmadan önce öğrencilerinin imanını sarsılmakta gördü ve bu nükteli sözü söyledi.
Elbisenin satılarak bir kılıç satın alınması kuskusuz sağduyulu kavram ötesindedir. Bu nedenle O’nun bu nükteli konuşmasını somutlaştırman her tur kavram ötesindedir.
Peygamberler kılıç kullanılmasını salık verdi; ama Rab Isa Mesih hiçbir zaman! O bunun tam tersini bildirdi Mesih’in kılıç konusunda başka kullanımlarını lütfen İncil’den araştır (bkz. Matta 10:34; Yuhanna 18:11; Luka 2:35; Efesoslular 6:17).
Okurlarını bu gözlemimle aydınlatmana sevineceğim. Hasretle gözlerinden öperim.
Sevgiyle,
Thomas Cosmades, 6.8.2004
X
Dost Cosmades,
Önce saygı, sevgi derim. Yanıtımı geciktirdiğm için özür dilerim.
Biliyorsun uğraşılarım çoktur. Gerçekleri anlatmaya çalışıyorum; anlayan, yoktur.
Gelelim asıl konuya. Ben o yazımda İsa, “ATMA DİN KARDAŞIYIZ” diyor dememişim. “Hiç bir dinde cana kıymak yok!” deyen Prof. Dr. Süleyman Ateş’e yanıt vererek bütün dinlerde “cana kıyma var! demişim. “Bütün dinlerde cana kıyma var” diyerek Kutsal kitaplardan örnek göstermişim. “Tevrat’ta: “Kemikleri kırarak öldürme!”; İncil’de: “Elbiseyi satıp kılıç alarak savaşa girme…”; Kuran’da: “…düşmanın boyunlarını vurup parmaklarını doğrama…” (K. 8/12) var demişim…
Şimdi sözünü ettiğim ayetler adı geçen kitaplarda var mı, yok mu önce ona bakalım. Ondan sonra açıklama yapalım. İşte ayet: “Fakat şimdi, kesesi olan onu alsın, ve torbası olan da alsın ve olmayan esvabını satsın ve kılıç alsın.” (İncil. Luka. 22/36-37)
Ve devamında: “Ya Rap; işte, burada iki kılıç, dediler. İsa onlara ‘Yeter!’ dedi.”
İncil’de kılıçla ilgili ayetler yalnız bu kadar da değil. Şöyle ayetler de var: “Lâkin üzerlerine kral olmamı istemeyen o düşmanlarımı buraya getirin ve önümde öldürün…” (İncil. Luka. 19/27)
Ya şu ayete ne denecek? Bütün milletler esir edilecek, kılıçtan geçirilecek. Sıradan insanlar bunları nasıl değerlendirecek? Okuyalım: “Vay o günlerde gebe ve emzikli olanlara! Çünkü memleket üzerine büyük sıkıntı ve bu kavme gazap olacaktır. Ve onlar kılıçtan geçirilecek ve bütün milletler.” esir olarak götürüleceklerdir” (İncil. Luka. 21/23-24)
İçinde kılıç sözcüğü geçen bu sözler İsa’ya yakışmayan sözler. İsa, “öldürün” sözlerini nasıl söyler? Gözünü kan bürümüş kinciler bu ayetleri hangi anlama çeker?
Bu ayetleri kara ruhlu cahil insanlar nasıl anlar. Bu karanlık ruhlu caniler din adına, İsa adına; Ortaçağ’da dünyayı kana buladılar. Avrupa’da din savaşları, Sen Bartelmi katliamı, Haçlı seferleri, Engizisyon uygulamaları… Bu olaylar; değil Hıristiyanlın, insanlığın yüz karası…
Benim temiz yürekli, benden büyük, benden bilge dostum. İsa’yı ya da diğer Peygamberleri kötülemek değildir kastım. Gerçekleri anlatmaktır amacım. Kaldı ki İsa’ya, şu ve daha benzeri birçok sözler söylediği için hayranım. “İşte, İsa ile birlikte olanlardan biri el atıp kılıcını çekti. Ve baş kâhinin hizmetçisine vurup kulağını düşürdü. O zaman İsa ona dedi: “Kılıcını tekrar yerine koy; zira kılıç tutanların hepsi kılıçla helâk olacaklardır.” (İncil. Matta. 26/51..)
Ayrıca ben İsa ile Muhammed’i kıyaslamadım. Yaratan’a değil Muhammed’e tapanlar arasında ben nasıl olur da İsa ile Muhammed’i kıyaslarım? Kendini dine- imana kurban etmiş bu fanatiklere gerçekleri nasıl açıklarım?
Yoksa ben bilmez miyim İsa’nın “Sağ yanağına vurana sol yanağını çevir” dediğini. Oysa Muhammed de “Kısasa kısas”; en azından “misli ile karşılık verme” var.
Muhammed’de “Müşrikleri nerede bulursanız öldürün” var (K. 9/5) İsa’da “Düşmanlarınızı sevin ve size eziyet edenlere dua edin!” var (İn. Mat. 5/44).
Şırasını da belirteyim ki yalnız İncil’de değil bütün kutsal kitaplar da simgesel anlatım vardır. Dinin ne demek istediğini anlamak isteyen öncelikle bu simgesel anlatımlarla ne denmek istediğini anlamalıdır. Ayrıca bütün dinler bir avam’a bir havasa, bir de havasül havasa hitap eder. Bunlar içinde dinin asıl amacını havasül havas olanlar anlar.
Avam; dini, kendi yarattığı hayal alemine göre anlar; Cennet-Cehennem hayalleri ile yaşar. Havas, tapınma kurallarını yerine getirdiği takdirde Cehennemden kurtulacağını sanar. Havasül havas olanlar Yaratanı da, dini de, Cennet’i, Cehennem’i de kendi içinde arar. Bütün hurafeleri, batıl itikatları, ritüelleri, korkuları, kaygıları fırlatıp atar…
Ne var ki bu anlattıklarımı kim anlar? Hayri Balta cam’a su atar. Cama atılan su; hiçbir etki bırakmadan aşağı kayar. Akıldaneler söylediklerimi anlamaya çalışacaklarına dönüp bana iftira atar… Ama bilinsin ki bana atılan iftiralar döner iftirayı atanı yaralar…
Şimdi kal sağlıcakla; sizi üzdümse eğer, kusuruma bakma!
Av. Hayri Balta, 10.8.2004
X
Sevgili Hayri Balta,
Çeşitli kişilerle mektuplaşmalarını incelikle izlerken bazılarının kaba ve aşırı kudurgan tepkisi içimde derin kaygı oluşturuyor. İnsan inanç konularını tartışırken sövgü, kargış, tehdit, ilenme sözlerine sığınmayı acaba neden gerekli buluyor?
Efendice tartışma üslubu niçin yeğlenmiyor? Benim inandığım Tanrı’nın özelliği kesin kutsallığıdır. Böyle bir Tanrı’ya ilişkin söz ederken her tur kirli, kokmuş, orta mali olmuş sözlere sığınmayı gerekli sayanlar hiç kuskusuz Tanrı’nın zorlanamayan kutsallığını ayaklar altına alıyor. Benim yüreklendirildiğim İncil’de su dikkate yaraşır buyruğu anımsatmak herhalde o taşkın kişilere yararlı olabilir. “Ağzınızdan hiçbir çürük – düşük söz çıkmasın. Tam tersine, durumun gerektirdiği yapıcılığa katkısı olan sözler kullanın. Boylelikle dinleyenlere kayra aktarin.“ Efesoslular 4:29.
Sevgiyle,
Thomas Cosmades, 19.8.2004
X
Sevgili Hayri Balta,
Yanıtına ve aydınlatmana teşekkürler. Daha önce belirttiğim gibi Modern Türkler Şamanlığı sahneye getirirlerse birçok bakımdan yansıttığın görüşlere dolayısıyla yararlı olacak. Bir önyargıda bulunayım: Er-geç bu din eski Türklüğe merak salanlar tarafından gündeme getirilecektir. Avrupa’nın birçok ülkesinde görülen, Türkiye’de de görülecektir. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. Komünist partisi kurulabildi; bu da olacak.
Bir sorum var: İslam Peygamberinin Esleri adli yazında Fatima (Ummu Sureyk) Surayh kızının sonu temiz çıkmamış. Şöyle diyor: ya….li olduğunu görünce hemen boşamıştır. Sv, 3. Bu da anlaşılamıyor. Ye…li acaba yaralı yoksa yaşlı olarak mi okunmalı. Yanıt verirsen sevineceğim. Meliha hanıma çok selam. Sevgiyle, Thomas, 17.1.2005
X
Çok sevgili Hayri Balta,
Evet, hakkin var; birçok kişi alıp yararlandıkları yazılara bir teşekkür notu atmıyorlar. Gelişmemiş insanin huylarından biri de bu. Teşekkür etmezler, özür dilemezler.
Evet, ben yazılarını ilgiyle okuyorum; elbette her noktada görüş birliğinde deyiniz; ama ne yapalım, sen Hayri Balta’sın ben de Thomas Cosmades.
Ama dostluğumuz çok derin. Daima dua ediyorum, Tanrı Türkiye’de en azından yüz Hayri Balta yükseltseydi…
Meliha hanıma sevgi ve selamlar. İlişikteki yazım iki halkın köklü ayrımlarına ışık saçıyor sanırım. Çook sevgiyle,
Thomas Cosmades, 22.4.2005
+
Sayın Cosmades,
Önce sevgi sundum. İletini ve ekini aldım, daha okumadım ama muhakkak okurum. Gönderdiğin için de çok memnun oldum.
İlk fırsatta okuyup duygu ve düşüncelerimi sana bildireceğim. Şu an çok meşgulüm. Bir çok dostumu ihmal ettim… Bir yandan kitap çalışmaları, bir yandan Site yazıları, bir yandan günlük mektuplaşmalar, bu arada gazete ve dergiler ve kitap okumalar derken akşam oluyor. Akşamın da kendine göre meşguliyetleri çıkıyor. Örneğin; haberler, futbol maçları, güzel filmler…
Sevgili dostum, elbette siz Cosmades’siniz, ben ise Hayri Balta. Siz ideailst, ben materyalist. Siz ruha inanırsınız, ben maddeye (ahlakî anlamda değil felsefî anlamda materyalist…. Ahlakî anlamda materyalist olsaydım, barda pavyonda, karı kız derdinde, şöhret ve mal mülk peşinde olurdum…) Siz bir İsevî’niz; benim ise ne olduğum belli değil. Bu ayrılık uzar gider… Bu nedenle kısa kesiyorum.
Bütün bu ayrılıklar insanlıktan bir parça nasibi olanlar için önemli değil. Çünkü sen de ben de insanız, sevgi taşıyoruz. Sevgi çok önemlidir, sevgi hoşgörüdür, anlayıştır, dostluktur. İncil Yuhan’na 1’de şöyle der:: “Sevmeyen adam Allah’ı bilmez. Çünkü Allah sevgidir.”, “Allah sevgidir. Sevgide duran Allah’ta durur ve Allah da onda durur.” (İncil, Yuhanna 1. 4/8, 4/16)
Bu ne demektir. İnsan nefret, küsü, düşmanlık yerine sevgiyi yeğlemelidir (tercih etmelidir). Çünkü sevgi çok yüce bir duygudur. İlahî’dir. Yani nefret duygusundan iyidir. Her yüce olan, her iyi olan da Tanrı olarak nitelenir. Kaldı ki Tanrı; bütün güzellikleri, doğrulukları, iyilikleri ilahir kapsayan simgesel bir anlatımdır. Yoksa öyle senin benim dışımda bir Tanrı yoktur. Peygamber gönderen, kitap indiren bir varlık yoktur. Tanrı içimizdedir, bizi gözlemektedir. “İnsan Tanrı’nın tapınağıdır.” (Yani evidir)… (Tevrat ve İncil…)
Şimdi noktalıyorum: Senin İsevi, benim de ne olduğumun belli olmaması önemli değildir. Yeter ki haksız olmayalım, haksızlık etmeyelim, kötü olmayalım, kötülük etmeyelim, kendimizi bilelim, haddimizi bilelim. Kimseyi incitmeyelim, üzmeyelim…İlahir…
Senin dinli, benim ne olduğu belirsiz bir kişi olmam; sen lacivert giymişsin, ben ise siyah giysi giymişim gibidir. Hiç insan; sen lacivert giydin, yok, sen siyah giydin diye birbirine küser mi? Hiç insan sen benim gibi düşünmüyorsun diye ona düşmanlık eder mi? Ona kâfir der mi, katli vacip der mi?
İnsan küsmez mi? Küser elbette. Ama kötüye karşı küser, alçağa, kendine ve başkasına kötülük edene küser…
İyi insan kötüyü kötülüğü ile baş b; çünkü kötülüğü ile seni incitir. Onu kötülüğü ile baş başa bırakmalıdır ki; aklı başına gelsin.
Kötü olanla dostluk edilmemelidir O insan toplumdan dışlanmalıdır. Eğer kötülük yaparken; yani yasalara karşı gelirken yakalanırsa toplum (Devlet) tarafından da cezalandırılır…
Bu ceza sorunu (meselesi) insanoğlunu çok meşgul etmiştir. Kimilerinin kötülük ettiği halde cezasız kalmasını kabul edememiştir. Bunlar için de öbür dünyayı icat ederek kendini aldatmıştır. Bu ise Allah’ı bilmemek ve anlamamaktan gelir.
Tanrı bilgisine erişenler kötülük yaptığı andan itibaren cezasını görmeye başlar ve bu ceza da yalnızca tövbe etmekle (yani bir daha yapmamakla) biter.
Bizim inandığımız Tanrı cezamızı öte dünyaya ertelemez. Anında vererek bizi diriltir. Kötülüğün karşılığı “ölüm”dür. Her kötülükte ısrar eden duyarlılığını yitirir. Dinsel anlamda “Ölür”…
Ölüler de, Ölen insanlar da “Sen kafirsin, sen dinsizsin, sen mürtetsin” diye kendisi gibi düşünmeyenleri öldürür.
Bu konular uzar gider. Bu nedenle artık yeter.
Ne demek istediğimi anlamışsındır. Çünkü ilahiyat fakültesi bitirmiş bir ilahiyatçısındır…
Şimdi kal sağlıcakla, saygı, sevgi size ve eşiniz Lila Cosmades hanıma…
Hayri Balta, 22.4.2005
X
Sayın Cosmades,
Önce sevgi sundum. Gönderdiğin yazıdan memnun oldum. Daha okuyup bitiremedim. Ancak konu bakımından çok beğendim.
Şimdi kal sağlıcakla, teşekkürler sana ve eşiniz hanımefendiye…
Hayri Balta, 26.7.2005
X
Cok sevgili Hayri Balta,
Selam! Sen ve Meliha hanim nasilsiniz? Yazilarini gonderdigine seviniyorum. Omer’in adaleti (!) ile ilgili yazin dikkatle incelenmeli ve gercege yaklasik asamaya getirilmeli. 641’de Iskenderiye’yi aldiginda oranin dunya capinda en ustun kitapligini yaktirmaya emir verdigine deyinilmiyor. Baska kopyesi olmayan cok degerli klasikler hamam atesini besledi. Burada adalete rastlanir mi?
Yazinda konusunu ettigin iki anne ile cocuklarina iliskin olay. Nerede yaziliyor? Kuran’da yoktur. Hadislerde de olamaz. Bu nereden uyduruldu? Bunun aslini ogrenmek isterseniz, Eski Antlasma’da I. Krallar 3:3-28’i okuyun. Islam’in cikisindan yaklasik 1600 yil once Suleyman’la ilgili bu bilgelic olayi nasil oluyor da, Omer’e atfediliyor? Islam’in saysiz puf noktasini duymustum, ama bunu ilk kez duyuyorum. Inancin kopyeciligine iliskin yeni bir kanit! Bu uydurmanin nereden ciktigina bir bakin! Asilsiz sahip cikmalar onlenebilirse bu da senin yeni bir katkin olacak gercege. Turan Dursun, Din Bu kitabinda Omer’le ilgili nice gelcegi sergiliyor.
Cok sevgilye,
Thomas Cosmades, 17.8.2005
X
KURAN’DA KADINLARLA İLGİLİ BAZI AYETLER
“Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür”(Nisa/4/34)
“ Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah’tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. “Nisa/4/128
(Not:Erkeğin hakkı ile kadınınkiler arasındaki farka dikkat! Erkek dövebilir, ama, kadın sulh yapmaya mecbur!)
“Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”(Nisa/3)
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz” (24/Nur/31)
Erkek kadından birçok yönden üstündür:
Erkeğin akılca üstünlüğü vardır
Diyette (kurtulmalıkta) üstünlüğü vardır.
Miras konularında üstünlüğü vardır.
Erkek, “kadı (yargıç)”, ‘hükümdar” olur, kadın ise olamaz. Erkek tanıklığa da daha elverişlidir.
Erkek, kadının üzerine evlenebilir. Dilerse karısının, karılarının üzerine cariye de alabilir. Kadın için, kocasının üstüne evlenmek gibi bir hak yoktur.
Bakara Suresi, Ayet:228 : Fahruddin Razi, e’t-Tefsiru, Taberi, Camiu’l-Beyan, 2/275-276; Tefsiru İbn Kesir, 1/271; Dr.:
Mirasta erkeğin payı daha çoktur.
Erkek kadını boşayabilir. Kadın, erkeği boşayamaz. Erkek kadını boşadıktan sonra da süresi içinde dönüş yapabilir, kadının bu yönde bir hakkı yoktur.
Erkeğin ganimetten payı kadınınkinden çoktur.
Kadınları dövme özgürlüğü:
Nisa suresi, 34.ayet, Diyanet çevirisi:
“Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah’ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır.Serkeşlik etmelerinde endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa onların aleyhine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce’dir, Büyük’tür.” (Çevirideki “serkeşlik”, ayetteki “nuşuz”un karşılığıdır. “Serkeşlik”, Türkçe sözlükte şu anlamdadır:”kafa tutma, baş kaldırma.” )
Cosmades, 26.7.2005
x
X
Cok sevgili Hayri Balta,
Bekliyordum. Senin gibi uygar davranis eksikligi cekmeyen bir aydini ne denli sevsek azdir. Ovguye yarasir atilimina kosut olarak Meseller’de su yerleri oku: 31:8,9 ve 24:11. Ermeni jenosidi ile ilgili o kroniklesmis kanser vaktinde ele alinsaydi, Turkler bugun alni acik tutumla dunyaya bakabilirdi. Bu iliskide su ayetlere de bir bak: Luka 12:2 ve Meseller 28:13, 17. II Cihan Savasi sonrasi Almanlar’in derin sanciyla gercegin buyruguna uymalari onlara ulusal travmadan arinma ve terapi sagladi. Keske Turkler ayni uygar davranisla esenlige cikaran yolu secse! Ne var ki, inancta alcalma, ikrar af dilemeye yanasma yoktir. Bilirsin.
Sen de cigir acanlar arasindasin. Bunun sonrasini gormeni yurekten dilerim. Ermeni tehcirinin yuzuncu yili 2015’te senin bugunku tutumuna katilan pek cok insan bulunacak o ulkede. Bunun baska yolu ve cikari dusunulemez. Daima iyi dusuncelerle dolu anilarimizdasin. O eski acimazliklardan anlatan yazilarin bir tekini sana iletiyorum.
E-mail listesinde adim Thimas olarak gecmekte. Bunu Thomas olarak degistirebilirsen sevinirim. Meliha hanim sana iyi bakiyor; daima aynisini yapabilmesini dilerim.
Sevgiyle,
Thomas Cosmades, 3.10.2005
X
Thomas Cosmades Dostum,
Önce sevgi sundum. Eşiniz hanıefendiye de aynısını sundum.
Övgünüz için teşekkür. Ne var ki gerçek saygısı olanların doğruyu söylemesi gerektir. Tanrı bilgisine erdiğinii söyleyen bizler doğruyu söylemezse kim söyler?
İncil’de bir söz vardır: “Siz dünyanın tuzusunuz; tuz tadını yitirirse ona ne ile tat verilir.” Bu nedenle hiç olmazsa bizler tuzun tadını yitirmesini önlemeliyiz.
E-posta kutusundaki adınızı düzelttim. Bir yanlışlık olmuş, özür dilerim.
Eklerin biri dışında diğer üçü İngilizce… Oysa benim İngilizcem yok. Rica etsem onların türkçesini gönderebilir misiniz? Çünkü Ermeni Sorunu adında bir dosya hazırlıyorum. Göndereceğiniz Ermeni Sorununa ilişkin ylazılar bu dosyaya yerleştirilecektir.
Eşimin size ve eşiniz hanımefediye sevgisi, selamı var. Benim de…
Şimdi kalınız sağlıcakl,
Bilge Balta, 4.10.2005
X
Thomas Cosmades Dostum,
Önce sevgi sundum. Eşiniz hanıefendiye de aynısını sundum.
Övgünüz için teşekkür. Ne var ki gerçek saygısı olanların doğruyu söylemesi gerektir. Tanrı bilgisine erdiğinii söyleyen bizler doğruyu söylemezse kim söyler?
İncil’de bir söz vardır: “Siz dünyanın tuzusunuz; tuz tadını yitirirse ona ne ile tat verilir.” Bu nedenle hiç olmazsa bizler tuzun tadını yitirmesini önlemeliyiz.
E-posta kutusundaki adınızı düzelttim. Bir yanlışlık olmuş, özür dilerim.
Eklerin biri dışında diğer üçü İngilizce… Oysa benim İngilizcem yok. Rica etsem onların türkçesini gönderebilir misiniz? Çünkü Ermeni Sorunu adında bir dosya hazırlıyorum. Göndereceğiniz Ermeni Sorununa ilişkin ylazılar bu dosyaya yerleştirilecektir.
Eşimin size ve eşiniz hanımefediye sevgisi, selamı var. Benim de…
Şimdi kalınız sağlıcakl,
Bilge Balta, 4.10.2005
X
Cok sevgili Hayri Balta,
Mektubun bizi duygulandirdi. Lila hanimin sana ve Meliha hanima selamini ve sevgisini iletirim. Dogrusu sasirdim! 1917 yilinda New York’un taninmis New York Times gazetesinde Ermeni jenosidi ile ilgili bir tanik gozlemini hem o orijinal yazinin, hem de duzgun bicimde yazilmis Ingilizce, Almanca ve Turkce metinlerini e-mail ile gondermistim. Umarim bugun yeniden gonderdigim Turkce metni alirsin. Lutfen bildir. Elimde bu konuyla ilgili pek cok Ingilizce yazi vardir. Istersen gondereyim, Ingilizce bilen kisilerle paylasirsin. Daima sag ve saglikli olasin.
Sevgiyle,
Thomas Cosmades, 5.10.2005
X
Cok sevgili Hayri Balta,
Selam! Ilerisini gorememek illeti belalarin basindadir. Cok dert acacak daha. Lutfen yeni adresimizi kaydet ve yazilarini gonder. Bekliyorum. Bu mektupla birlikte sana son yazdigim ferahlandirici bir yaziyi gonderiyorum. Sana ve Meliha hanima en iyi dileklerime. Thomas Cosmades, 24.4.2007
X
Dost Cosmades,
Önce sevgi…
Bilemezsin başımıza neler geldi.
Ben ikinci kalp kırizi geçirdim,
Beş aydır öldüm öldüm dirildim.
Ben ölümle penceleşirken
Melihe hanımı da kaybettim.
İşte böyle durum.
Takdir-i ilahiye karşı olamaz zorum…
Şimdi kal sağlıcakla
Sevgi sana ve eşiniz hanıma…
Av. Hayri Balta, 28.4.2006
+
Not. Gönderdiğim iletiler geri gelince göndermedim.
Bundan böyle gönderirim.
X