LAİKLİK 63’ÜN DEVAMI…
Ayrıca Türkiye, AKP tarafından 2004 yılında yapılan anayasa değişikliği İle uluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki yasalardan üstün olduğunu ve öncelikle uygulanacağı hükmünü kabul etti. işte anayasa 90/son fıkrası: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmaları aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu durumda;
1) TC Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’ni kabul ederek kendisini bağlamıştır.
2) AİHM’nin bireysel başvuruları kabul etmesini onaylamıştır.
3) AİHM’nin vereceği kararları uygulayacağını kabul etmiştir.
4) Uluslararası antlaşmaların, iç hukuk kurallarından daha üstün olduğunu kabul etmiş ve bunu anayasasına koymuştur.
5) Bu durumda AÎHM’nin kararlan yasal olarak geçerlidir.
6) AİHM kararına karşı, bir yasa çıkarılsa bile, bu yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir. Verilen bu bilgilerden sonra, AİHM karan bireysel midir, yürürlükte midir, kabul edilir mi, kabul edilemez mi gibi sorular hukuken ortada kalmaktadır.
Dönüp dolaşmaya, hukuka karşı hile yapmaya ve takiyye yapmaya gerek yoktur.
29 Haziran 2004 tarihli Leyla Şahin davasında TC Anayasa Mahkemesinin karar gerekçelerinin bağlayıcılığı konusu üzerinde de durulmuştur.. Bu konu ayrıca mukayeseli hukuk açısından da irdelenmiştir.
Sözü edilen kararın 52. paragrafında Anayasa Mahkemesi’nin E. 1998/58 K. 1999/19 sayılı kararında aşağıdaki önemli hüküm tekrarlanmıştır.
Aynen şöyle:
“Başta yasama organı olmak üzere yasama ve yürütme, kararların yalnız sonuçlan ile değil, bir bütünlük içinde gerekçeleri ile de bağlıdır. Gerekçeleriyle birlikte kararlar, yasama işlemlerini değerlendirme ölçütlerini içerirler ve yasama etkinliklerini yönlendirme işlevi de görürler.” Görüleceği gibi Anayasa Mahkememiz, bu kararında Anayasa Mahkemesi kararlarının bir bütünlük içinde gerekçeleri ile hüküm ifade edeceğini belirtmiştir. AİHM de bu hükme gönderme yapmıştır.
Mukayeseli Hukuk Açısından
Sözü edilen Leyla Şahin kararında, türban ve İslami başörtüsü tartışmalarının Avrupa’daki durumuna da gönderme yapılmaktadır.
Kararda, Avrupa ülkelerinde, İslami başörtüsü hakkındaki tartışmanın yükseköğretim kurumlarından çok ilk ve orta dereceli okullarda görüldüğünü, konunun genellikle yerel düzeyde çözümlendiğini, Belçika’nın Fransızca konuşulan bölümlerinde devlet okullarının İslami başörtüsüne izin vermediğini, Belçika mahkemelerinin, “bu gibi davalarda sürekli olarak devlet eğitiminin eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin din özgürlüğünden önce geldiğim” kabul etmiş ve şikâyetçilerle ailelerinin aleyhinde karar verdiği belirtilmiştir. Konuyla ilgili diğer hususlar AİHM kararının 54, 55, 56 ve 57 numaralı bölümlerinde yer almıştır.
Şöyle ki, Fransa’da:
Laikliğin, cumhuriyetçi değerlerin temeli Fransa’da, devlet okullarında İslami başörtüsü takılması sorunu çok canlı bir tartışmanın doğmasına sebep olmuştur. Laiklik Komisyonu, Cumhurbaşkanı’na bu konudaki görüşünü bildirdikten sonra, Ulusal Meclis laiklik İlkesi uyarınca, ilk ve orta dereceli devlet okullarında bir dini eğilimi ortaya koyan işaretlerin taşınması ve dini kıyafetler giyilmesiyle ilgili düzenlemeler getiren bir yasa tasarısını 10 Şubat 2004 tarihinde onaylamıştır. Yasanın 1. maddesi aşağıdaki gibidir:
“İlk ve orta dereceli devlet okullarında öğrencilerin bir dini eğilimi açıkça ortaya koyan işaretleri taşımaları ve kıyafetleri giymeleri yasaktır. Okul kuralları, disiplin işlemlerinin Öğrenciyle yapılan görüşme sonrasında uygulanacağını belirtip Üniversitelerle ilgili olarak, Laiklik Komisyonu önceliğin Öğrencilerin dini, siyasi ve felsefi inançlarım ifade etme hakkının üniversitelerin işleyişiyle ilgili kuralların ihlal edilmesine yol açmaması gerektiğini belirtmiştir.
Leyla Şahin ‘in bu davalarda hukuki iddiası neydi? Leyla Şahin ve avukatları, yükseköğretimde İslami başörtüsü takılmasına getirilen yasağın din özgürlüğü ve Özellikle de kişinin dinini açıklama hakkına yapılan haksız bir müdahale olduğunu belirtmekte ve bu hususun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9, maddesini ihlal ettiğini ileri sürmekteydi.
Bu noktada AlHS’nin 9. maddesi ne diyor; ona bakabiliriz:
“1. Herkes düşünce, vicdan ve din Özgürlüğüne sahiptir. Bu hak din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancım açıklama özgürlüğünü de içerir.
2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgülüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.”
AİHM’nin bu konudaki yargısı şöyledir: “Mahkeme, sözleşmenin 9. maddesinde hükme bağlandığı gibi, düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün sözleşmenin anlamı içerisinde demokratik bir toplumun’ temel taşlarından biri olduğunu vurgular.
• Bu Özgürlük, dini boyutuyla, inananların kimliğini ve yaşam anlayışlarını meydana getiren hayati unsurlardan biridir, ancak aynı zamanda ateistler, agnostikler, septikler ve bu konuyla ilgilenmeyenler için de çok önemli bir değerdir. Asırlar boyunca, büyük güçlükler sonucunda elde edilen ve demokratik bir toplumun ayrılmaz bir parçası olan çoğulculuk buna dayanır.
• Bu özgürlük, başka şeylerin yanı sıra, bir dini inanca sahip olma ya da olmama ve dinin gereklerini yerine getirme ya da getirmeme özgürlüğünü de içerir.”
(Başka kararların yanı sıra bkz. Kokkinakis ve Yunanistan. 25 Mayıs 1993. Seri A No: 260-A p.17, Prg 3 ve Buscarini ve diğerleri, San Marino (GC) No. 24665/94&34, ECHR- 1999/1)
Bu hususları belirten AİHM, sözleşmenin 9. maddesinin “bir din ya da inançtan kaynaklanan ya da esinlenilerek gerçekleştirilen bütün eylemleri korumadığını”, özellikle “kamu alanında bir dinin emrettiği şekilde davranma Özgürlüğünü her durumda güvence altına almadığım, bu konuda AÎHM’nin çok sayıda karan olduğunu” belirtmiştir. Bu konuda Özellikle sözleşmenin 9. madde 2. fıkrasına bakmak gerektiğini de belirtmiştir.
+
Siz bakmayın bu mahkeme kararlarına… Prof. Rennan pekünlü, bu kararlara uyduğu için tıkıldı zindana…
Av. Hayri Balta,