125- KORKMAYALIM, BİRAZ DÜŞÜNELİM…
Körfezdeki olayları televizyonda görüyoruz.
Gazetelerden okuyoruz.
Bütün bunlar Körfez’e doğru ilerleyen ABD gücünden, İngiliz, Fransız, Kanada, Avustralya ve hatta Sovyet deniz güçlerinden söz ediyor.
Bir de insanlar, İsrail güçlerinin iki günde bir Lübnan topraklarını bombaladığını düşünürsek bu Ortadoğu’daki mümin Arapların çilesi nedir diye sormaktan kendimizi alamıyor…
Oysa Kuran’da: Nisa suresi, 141’de: “… ve kafirler için müminler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.” (Suudi Tercümesi)
Diyanet Çevirisinde ise şöyle yazılmaktadır: “Allah inkârcılara inananlar aleyhinde asla fırsat vermeyecektir.” deniyor…
Öyleyse Ortadoğu’daki Mümin Arapları ablukaya almak için Körfeze doğru ilerleyen Hıristiyan, Yahudi ve hatta Sovyetler gibi Allahsız kâfirler bu yolu nereden buluyorlar.
Kuran’da böyle yazılmasına karşın ne görüyoruz; bütün inkarcılar, bütün kâfirler ve hatta Allahsız komünistler Ortadoğu’daki inanırlar, müminler aleyhine yol buluyorlar.
Dünyanın çeşitli limanlarından, hava alanlarından yol bularak Irak’taki, Ürdün’deki, FKÖ’ndeki inanırların, müminlerin yaşam yollarını kesiyorlar.
Birkaç güne kadar Müslümanların üzerlerine bomba kusacaklar.
Binlerce masum inanır, mümin bu bombaların altında yok olacaklar…
Ve yine Kuran’da: “… kim oraya girerse güvenlik içinde olur.” diye yazmaktadır. (Diyanet Çev. Al-i İmran, 97)
“Oraya giren emniyette olur.” (Suudi Çevirisi) denir.
Orası denilen yer Haçtır, Mekke, Medine’dir.
Bundan birkaç yıl önce Vahhabiler Mekke’de olay çıkararak Kâbe’yi kana bulamıştır.
Yine Kabe’de İranlı müminlerin çıkardığı olayı ve bu yıl Mina’da tünelde ölen ve 5-6 bini bulmuştur.
Mekke’de saltanat süren Suudi Krallığı bile kendisini emniyette göremediği için, Allah’a sığınacağına Amerikan’ın korumasına sığınmıştır.
Suudi Arabistan Krallığını korumak için her on dakikada bir Amerikan uçağı kutsal topraklara inip inip kalkmıştır…
Şimdi akıl sahibi olarak düşünen bir insan bu çelişkiler üzerinde durmamalı mı?
Durmazsak gerçek saygısına (Allah’a) saygısızlık etmiş olmaz mı?
Bu durumda aklını kullanan insan “Ne oluyor arkadaş, işte yazılanlar, işte yaşananlar, işte çelişkiler..” diye ortaya çıkarsa çok mudur?..
İnsaf be Sayın Barlas (Sayın Barlas’ın bana Sayın demeye dili varmıyor, dili dolaşıyor: (Sevgili, şey yani Sayın Balta” diyerek kendisini zorluyor…) Benim yazdıklarımla Kenan Evren’in söyledikleri arasında tam tersine ve yüzde yüz çelişki varken nasıl benimle Kenan Evren arasında koşutluk kuruyor?
Ben Kenan Evren gibi: “En son din, en mükemmel din İslamiyet” demiyorum ki…
Ben, çelişkileri vurguluyorum, düşünmeyi öneriyorum ve “En son ve en mükemmel dünya görüşü Lâikliktir:” diyorum.
Gaziantep’te Bugün, 3 Eylül 1990