120- TANRI KELAMI… (1)
Sayın Orhan Barlas, 11.8.1990 günlü “Benim de Kafam Basmıyor” başlıklı yazısıyla, incitmemeye çalışarak, bana takılmış.
Sayın Orhan Barlas, 20.7.1990 günlü “Akıl Erdiremiyorum” başlıklı yazımdaki konulara değinmiş ve kendisinin de akıl erdiremediğini belirterek “Ayetlerle, Hadislerle Org. Evren de halkımızı yola getirmek istedi. Pek başarıya varamadı. Onun beceremediğinin Balta üstesinden gelebilir mi? Denemeye değer.” diyerek benim olmazla uğraştığımı ansıtmaya çalışmıştır.
Sayın Barlas’a, bana söz hakkı verdiği için teşekkür ederim. Gönül isterdi ki bu tepkiler şeriatçı kesimden gelsin. Onlar da Barlas büyüğümüz gibi kızmadan, incitmeden, ne demek istediğimi öğrenmeye çalışsın. Öyle yazılar yazılır ki böylelikle Gaziantep’te BUGÜN Gazetesi Türkiye basınının yapamadığı, yapamayacağı, hizmeti de yapmış olur…
Bir kere şu gerçeği belirteyim. Sayın Barlas’ın sözünü ettiği yazımın başlığı “Akıl Erdiremiyorum” değildi. O yazımın başlığı “AKIL ERDİRİYORUM” idi. Ne var ki, yazımın başlığı, hangi neden ve düşünceyle olduğunu bilmediğim bir şekilde değiştirilmiş ve tamamen benim anlatmak istediğime ters bir biçimde “AKIL ERDİREMİYORUM” şeklinde çıkmıştır. Bunun nedeni arkadaşları incitirim gerekçesiyle sorulmamıştır. Ama böylece de benim anlatmak istediğimin tersi bir anlam çıkmıştır ve Barlas da fırsatı kaçırmayarak açığımı yakalamakta gecikmemiştir.
Böylece bir soruya yanıt vermiş oluyorum. Yani aklım ermiyor değil; aklım eriyor, İslâm’ın Kutsal kitabında 275 yerde “Düşünmüyor musunuz? Akıl erdirmiyor musun?” dendiği halde İslâm dünyasının aklını imana kurban ettiğinin nedenlerini pek iyi biliyorum.
İslâm’ın kutsal kitabı akıl etmeyi buyurduğu aklın işlevini neden yitirmiştir. Aklı İslâm doğmalarını kullanmak amacıyla neden kodlanmıştır. Yani İslâmda akıl, mollaların buyurduğunu yerine getirmek için neden bilgisayar işlevi görmektedir.
İslâm akla bu denli önem vermişken, akıl niçin işlevini yitirmiş, insana özgü yaratıcılık özelliği İslâm dünyasında neden kendisini göstermemiştir.
Yine İslâm dünyasında bir tırnak keseceği icat eden neden çıkmamıştır? Bütün bu özetlediğim soruların yanıtlarını biliyorum ve “akıl erdiriyorum”…
İslâm toplumunun Cumhuriyetle-Demokrasi ile yönetilmemiş olması birinci nedendir… Eğer İslâm tarihine bir göz atılınca görülür ki İslâm dünyası tarih sahnesine çıkışından bu yana hep padişahlıkla, sultanlıkla, krallıkla, imparatorlukla, diktatörlükle, emirliklerle, kumandanlıkla yönetilmiştir. Bu yöneticiler de halkın hak aramasını, haksızlıklara karşı tepki göstermesini önlemek amacı ile düşünmeyi, akıl yürütmeyi engellemişlerdir. Bu nedenle İslâm şeriat’ında düşünce ve inanç özgürlüğüne yer verilmemiştir. Demokrasi gelişmemiştir; Bu da ikinci nedendir…
Bu gerçeği Atatürk çok güzel yakalamış ve şu sözleri ile belirtmiştir:
“Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni başlı başına faaliyette bulunmak için elzemdir, işte biz de burada din ve dünya için, bilhassa hakimiyet için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.”
Ama ne olmuştur. Camiler “din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünüp konuşmak” üzere değil de birbirlerinin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için gidilip gelinen bir tapınak haline getirilmiştir. Bundan da İslâm dünyası zarar görmüştür. Ve bu zararın sonucu olarak da bugün İslâm Dünyasının kutsal Toprakları en büyük şeytan denilen Amerikan Askerlerinin koruması altındadır. Suudi Krallığı ile İsrail Yahudileri bir kısım İslâm’a karşı ittifak kurmuşlardır… Bütün bunlara akıl erdirememek için insanın aklını imana kurban etmiş olması gerektir…
Gelelim şu “Ayetlerle, hadislerle Org. Evren’in yola getirmek islediği halkı Balta mı yola getirecek?” sorusuna.
Bir kere şu gerçeği dile getireyim ki halkı yola getirmek gibi bir düşünce içinde hiçbir zaman olmadım. Çünkü ben, sağ olsun geri zekalı akrabalarım sayesinde, daha yeni yeni düşünmeye ve uçmaya başladığım dönemlerde dinsizlikle, komünistlikle suçlanmış ve öyle ki bu nedenle yargılanmış kişilerdenim. Ne var ki beraat etmeme karşın hem devlet katında, hem hükümet katında, hem de halkım katında dışlanmış durumdayım. Değil ben küçük fıkralarla, Hindistan’da yaşayan Satya Sai Baba gibi mucizeler göstererek ortaya çıksam bile yine de arkamda bir kişi olsun toplayamam. Çok şükür ki bunun bilincindeyim.
Şimdi bağnaz, dar görüşlü ve de geri zekalı akrabalarım sayesinde toplumdan dışlanmış durumdayım diye kendi düşünce ve inanç sistemim hakkında açıklama yapmamalı mıyım? Hakkımda her şey söyleyebilirler ama bir insan olduğumu yadsıyamazlar… Sonra benim düşünce ve inançlarımı açıklamam, anlatmam Anayasal bir hak, doğal bir hak… Ben bu hakkımı kullanırken inanırları inançları nedeniyle incitmemeye çalışarak kendi inançlarımı ve düşüncelerimi belirtmeye çalışıyorum.
Yalnızca Gaziantep’te BUGÜN GAZETESl’nde yazdıklarım okunursa görülür ki ben öyle sıradan konular üzerinde durmuyorum. Hemen hemen yazdığım yazıların dörtte üçü ile tabuların üzerine gidiyorum. Elden geldiğince insanlara düşünmenin yararlarını açıklıyorum. İnsanların imanla, ibadetle değil; ancak ve ancak aklını kullanarak (düşünmekle) gerçeğe varacağını açıklıyorum ki bu da az bir çaba değil…
Gaziantep’te Bugün, 25 Ağustos 1990
xxx
122- TANRI KELAMI (2)