KIZMAK YOK

117- DİN…

      

Yazılarımı izlemiş olan okuyucularım yanlış bir izlenime kapılarak benim dine karşı bir kişi olduğum sanısına kapılabilirler.

Eğer böyle bir izlenim edinmişler ve de böyle bir sanıya kapılmışlarsa yanılmışlar.

Yalnız şurası bir gerçek ki dini bir şekilcilik olarak almıyorum.

Dini şekilcilik olarak alanların bir yere varacağını sanmıyorum.

Şekilcilik olarak görünen tapınmalar simgesel anlatımdan bir şey anlamayacak olanların gittiği yoldur.

Erişmiş din bilginlerinin; örneğin Mevlana’nın Şems ile temasından sonra şekilcilik olan birçok tapınma kurallarından vazgeçtiğini, müziğe, raksa yöneldiğini bilmeyenimiz yoktur…

Din bir bilimdir; hem de sosyal bilimlerin en derin ve gizemli olanlarındandır.

Bu nedenle hiçbir zaman gerçekleri arayan, bu yolda çaba gösteren bir din anlayışını küçümsememişimdir…

Bunlara, hangi dinden olurlarsa olsun, her zaman saygı duymuşumdur.

Ancak benim dincilerle ters düştüğüm nokta, şeriat devletine karşı oluşum ve akla öncelik verişimdir.

Çünkü halk arasında da söylendiği gibi “Aklı olmayanın dini de yoktur!”

Gerçekten de hayvanların, delilerin dinsel sorumlulukları yoktur…

Öyle ki belli bir yaşa gelinceye değin çocukların bile dinsel sorumluluğu yoktur.

Demek ki din duygusu aklı başında olanların sahip olabilecekleri bir duygudur.

Din (yaşam yöntemi) duygusu Tanrı bilgisi (Evren ve toplum yasaları) doğadandır.

Şeriatlar ise Tanrı’dan değil peygamberlerdendir…

Din; insana, doğruyu güzeli, iyiyi araştırıp yaşamına uygulatmaya çalışır.

Hangi düşünce ve inanışta olursa olsun insanları sevmeye alıştırır.

İşte, dinin gerçek amacı budur.

Yoksa; imana davet, cihat, fetih ve ganimet değildir…

Bu şeriattır…

Din bir yaşama yöntemidir.

Laiklik de bir yaşam yöntemidir.

Her ikisi de kötülüklerden kaçınma, korunma yöntemidir.

Geleceğini (ahreti) kurtarma yöntemidir.

Yeter ki Allah’ı (içimizdeki iç beni) bilelim,

Allah’ın (içimizdeki iç benin) uyarılarını dikkate alalım.

Din; geleceği sağlam temeller üzerine oturtmak, hesap vermekten korkmamaktır…

İçinde bulunduğumuz yaşam anını toplumsal yasa ve kurallara göre değerlendirmek ve yaşamaktır.

Din eylem ve düşüncelerinden ötürü daima huzur içinde olmaktır.

Sağlam bir din anlayışı olan kişi daima huzur ve güven içindedir.

Doğru dürüst yaşayanlar daima mutludur, yani cennettedir.

Yaşamını doğruluk, dürüstlük üzerine kuranlar; tedirginlik, güvensizlik, huzursuzluk, kötümserlik görmeyecektir…

.

Bu bakımdan diyebilirim ki insanlığın en büyük kazancı din duygusuna (akla, sağduyuya, vicdana) sahip olmasıdır….

Ancak bu din duygusu insanı doğru yola sokmalıdır.

Bunun yanında kötülüklerden alıkoymalıdır.

Her geçen gün, kendisini yüceltmeli ve olgunlaştırmalıdır.

Şeriatlar Tanrı’nın değil peygamberlerindir…

Ama din Tanrı’nındır, bir tanedir…

Bu da bütün insanlardaki olgunlaşmış akıl, sağduyu, vicdandır…

Gaziantep’te  Bugün, 9 Ağustos 1990

118- İYİ HUYLU CİNLER