114- LÂİKLİK TARTIŞMASI…
Lâiklik anlayışımız gereği bu yıl Suudilerin çağrısı üzerine Hac’ca giden 10 vali, iki Yargıtay üyesi, bir emniyet müdürünün bu davranışını anlayışla karşılıyoruz…
Bir insan vali de olsa, yargıtay üyesi de olsa, emniyet müdürü de olsa bir inanç sahibi ise inancının gereğini yerine getirecektir. Değil mi ki lâiklik ilkesine değer veriyoruz, lâiklik ilkesini yaşatmak istiyoruz.
Zaten lâiklik ilkesi nedir ki? Bütün düşünce ve inançlar karşısında nötr olmak ve devletin lâiklik ilkesi gereği onların ibadetlerini yerine getirmelerinde her kolaylığı sağlamak.
Yine lâiklik ilkesi gereği hiçbir düşünce ve inanca, mezhep ve tarikata, diğerlerine karşı üstünlük ve ayrıcalık tanımamak…
Ama bizim lâik devlet; Hıristiyan’ın, Yahudi’nin, Alevî’nin adını anmaz.
Nasıl lâiklikse Sünniliğe de toz kondurmaz.
Şimdi düşünüyorum. Acaba bizler, Atatürk Cumhuriyeti’nin yeni kuşakları, lâiklik anlayışımız gereği, her türlü düşünce ve inanca gösterdiğimiz hoşgörüyü bu inanç mensuplarından görebilecek miyiz?
Örneğin 1987 yılından bu yana Suudi Arabistan’ın davetiyle 25 Vali Haç’ça gidip gelmiş.
Demektir ki görevdeki 3 Vali’den biri Haç farizasını yerine getirmişler.
Bu yıl gidenler arasında iki Yargıtay üyesi, bir de emniyet müdürü var.
Devlet ve hükümet büyüklerimizin birçoğu da daha önce gidip gelmişler, hacı olmuşlar…
İslâm inancına göre kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak küfürle eş değerdir.
İslam inancına göre İslâm dışındaki bütün dinler, düşünceler sapıklıktır.
İslam inancı insana aksiyon yükler.
İslâm dini Müslüman olmayanları imana davetle yükümlü kılar.
Bunun için cihada davet eder.
Bütün bunlar Kuran da yazılıdır ve İslam inancına göre bu emirleri yerine getirirken ölenler şehittir,
Kalanlar gazidir.
İşle benim korkum bu. Hacı devlet ve hükümet adamları, valiler, emniyet müdürleri, Yargıtay üyeleri İslâm’ın gereği olarak bizleri, yani lâik düşüncede olanları, imana getirmeye kalkarlarsa bu memleketin durumu İran’a dönmez mi?
Öyle ya Hac’ca gitmek nasıl bir İslâm inancı gereği ise Müslüman olmayanları imana davet etmek de bir İslâmî görev değil mi?
Çünkü yazılmıştır. “Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın…” (K.8/39)
Ayrıca şu ayetlere de bakın… Ör. K.8/12, 9/5,29,123;66/9…
İslâm inancının bir kısmına uyup da diğer kısmına uymamak olmaz.
Hacı yöneticiler bizleri de imana getirmeye kalkarlarsa ülkede huzur kalmaz.
İşte o zaman bu lâik Türkiye’nin sonudur.
Ve gidiş de orayadır.
Gaziantep’te Bugün, 30 Temmuz 1990
115-ENDÜLİJANS