103- İFTAR YEMEKLERİ…
“Ramazan geldi, hoş geldi. Baklava tepsisi boş geldi” diye bir tekerleme var. Çocuklar arasında çok sık söylenir. Demek ki halk kesiminde her Ramazan gelişinde bir burukluk yaşanır. Baklava tepsilerine bakarak tekerlemeler söylenir. Biz de söylerdik bu tekerlemeleri. Baklavacı çıraklarının zengin evlerine tepsilerle baklava götürdüklerini görünce.
Boyalı basınımız 11 ay boyunca baldır-bacak resimleri ile doldurdukları sayfalarında hiçbir değişiklik yapma gereğini duymadan bir de Ramazan sayfalarını ekliyorlar. Bazıları iftarda hangi yemeği yapıp yiyelim diye kitaplar yayınlıyor. Ama aynı gazete iç sayfalarında da sokaktaki enflasyon bir ayda yüzde 3.8, mutfak masrafları 1.88 arttı diyor.
“Mart kapıdan baktırır tahta kürek yaktırır” derken mutfakta yangın olduğundan söz ediyorlar. Anlaşılan; Mart ayazına karşı mutfaktaki yangınla ısınıyoruz.
Mart ayında dört kişilik bir ailenin yalnızca mutfak gideri 373 bin lira…
Yine aynı günlerde yayınlanan gazeteler Sağlık Bakanı karşısında hem gülüp hem ağlayan hemşirenin yakınmasını dile getiriyorlar. Hemşire hanım Sağlık Bakanı’na “150 bin lira ile nasıl geçinilir?” diye soruyor. Sağlık Bakanı da: “Ben sizin 150 bin lira ile geçindiğinizi bilmiyordum” diyor. “Kısa zamanda düzelteceğini” söylüyor… Sanki düzeltmek elinde imiş gibi. İyi niyetli bir yaklaşımla düzeltmeye kalksa kanun tasarısı vermek gerek, bunun içinde en az bir yıl geçecek…
Mutfak durumu böyleyken, devlete hizmet eden hemşirenin aylığı 150 bin lira iken bizim büyük gazetelerimizin okuyuculara parasız verdikleri iftar yemekleri kitapları ile büyük bir çelişkiye düşüyorlar.
Sanki okuyucu ile alay ediyorlar. Nasıl olsa yemiyorsunuz, hiç olmazsa tiridine banın dercesine yemek listeleri veriyorlar.
Parasız verilen kitabın et yemekleri bölümünü açıyorum. et yemekleri bölümüne bakıyorum. Taskebabı. Malzemesi: 1 kilo koyun veya kuzu eti. Gerisini hiç sayma. Bir kilo et ateş pahası. Nasıl alsın, nasıl pişirsin.
Hele kitabın içindekiler bölümüne bakınca okuyucu, adını bile bilmediği yemek adları ile karşılaşıyor. Midesi bulanıyor. Örneğin Kağıtla kuzu rosto, kuzu kapaması, say gitsin. Hangi maaşla, hangi ücretle nasıl alacak?..
Gazete dediğin seslendiği okuyucu kitlesini bilmeli. Birkaç varlıklı okuyucusuna hizmet edeceği düşüncesiyle binlerce yoksul okuyucusuyla alay etmemeli ve de kendi yayınlarıyla çelişkiye düşmemeli…
Yoksulun, yoksulluğunu kendisine hatırlatmamalı. Yalnız Ramazan ayında Müslümanlık yapılmamalı…
Gaziantep’te Bugün, 13 Nisan 1990
104-KUR’AN KURSLARI YEMİNİ