KIZMAK YOK

  1. YASAKLAR DÖNEMİ…

Tarih; ANAP iktidarını, pahalılığı yaratan, enflasyonu önleyemeyen, işsizliğe çare bulamayan, memura, işçiye, emekliye az para veren, grevsiz, yürüyüşsüz, toplantısız memleket yöneten, liberal ekonomi deyip de emeğini satamayanların iktidarı olarak tanımlayacaktır.

Sık sık duyulduğu gibi TRT’de kimi sözcüklerin kullanılması yasak. Öğretmenlerin-memurların sendika kurması yasak. İlerici parti kurulması yasak. Şu yayınlar yasak, şu film yasak, şu oyun yasak…

Bu yasaklar arasına şimdi Kitab-ı Mukaddesin satılması da girdi. – Bilindiği gibi kutsal kitaplar dizisinden olan Kitab-ı Mukaddes. Tevrat-Zebur, İncil’den oluşur. Kutsal kitaplar denince akla: Tevrat-Zebur, İncil, Kuran gelir.

Demek ki yasaklar kervanına Kitab-ı Mukaddes de girdi. Yahudilerin, Hıristiyanların kutsal kitabı olan Tevrat-Zebur-İncil’in niçin yasaklandığına ilişkin bir açıklama yok. Bu konuda 1941 yılında alınmış bir Bakanlar Kurulu kararı varmış.

Yasaklanan bu Kitab-ı Mukaddes 1866 yılında 4. Mehmet zamanında Türkçeye çevrilmiş, tercümeyi yapan da padişahın baş tercümanı Ali Bey’miş. Ali Bey’in el yazısı ile yapmış olduğu bu çeviri bu gün Hollanda’nın Leyden Üniversitesinde bulunuyormuş. Kitab-ı Mukaddes yine 1890 yıllarında Cami Baykurt tarafından yeniden Türkçeye çevrilmiş. Günümüze kadar gelen çeviri de onun çevirisi imiş.

Şirket yetkilileri: “Satışın yasaklanması değil, basımın durdurulması söz konusu…” diyormuş. Öyle anlaşılıyor ki yeniden basmak yasak… Doğrusu niçin bu yola gidildiğini anlamak güç…

Bir kere İslamiyet’te imanın koşulu olarak şöyle denir. Yaratana, elçilerine (dikkat edelim elçiye demiyor, elçilerine diyerek çoğul kullanılıyor), kitaplarına (burada da çoğul kullanılıyor: Kitaba demiyor, kitaplarına deniyor), meleklerine (iyi ve kötü duygulara) kaza ve kadere, ahrete deniyor…

Bu konuda Bakara suresi 4 ve 285’e bakınız.. Yine bu konuda halkımız arasında “4 kitabın 4’ü de hak!” denir… Tahrif edilmişse niçin 4 kitabın 4’üde Hak denir?.. Tanrı kendi kitaplarını nasıl tahrif ettirir?…

Demek ki diğer çevirilerin ne dediklerini anlamak ve onlara inanmak da İslamiyet’te imanın koşullarından…

Tanrının diğer elçileriyle söyledikleri Tevrat, Zebur, İncil’de yazılı. Bu nedenle yalnız Kuran-a demiyor, kitaplarına denerek çoğul kullanılıyor. Demek ki bir Müslüman yalnızca Kuran-ı değil diğer kutsal kitapları da okuyacak. Onlara da inanacak. Bu durumda bir dinsel buyrukla karşı karşıyayız. Bu buyruk Kuran’da sık sık yinelenir. Bakınız; K.2/41, 69, 73, 87, 91, 137; 5/41, 44, 68; 10/37…

Ezbere konuşmuyoruz. Kuran’ı kaynak gösteriyoruz…

Din adamları Kuran’dan önceki kutsal kitaplar değiştirildiğinden okumaya değmez diyerek Müslümanların diğer kutsal kitapları okumasını engellemeye çalışıyorlar. Oysa bu kitaplar okunup incelense Müslüman dünyası bilmediği çok gerçekle karşılaşır. Bu kitapların da okunmasında yararı vardır, zararı yoktur.

Sonra Tanrı sözü değiştirilemez, tahrif edilemez. Eğer tahrif edilmişse o söz Tanrı sözü değildir… Kaldı ki Tanrı sözü de bir simgedir…

Bilmiyorum, yasaklarla nereye varılacak. Bu yasaklar içinde en kötüsü, en tehlikelisi, insanın araştırmasını, düşünmesini engelleyen yasaklardır.

Ankara, Barış, 3 Şubat 1986

  1. ÖP KOCANIN ELİNİ